Serap Oruç

Tarih Tekerrür Etmesin

Serap Oruç

Bazı tarihler vardır, takvim yapraklarındaki sayıdan ibaret değildir. Her anı, her saniyesi hatırınızdadır. Acıyı kazır yüreğinize, yıkımı kazır sokaklar zihninize, izlerini bir ömür silinmeyecek şekilde bırakır yaşam sürecinize. İşte 6 Şubat da öyle bir tarih oldu yaşayanlar için…

O gece, bazı şehirlerde bazı insanların her şeyi bir anda yok olup gitti. Yüzlerce ocak söndü, ışık saçan yuvalar karanlığa gömüldü. Hayatlar karardı, hayaller yıkıldı. Evler çöktü, eşyalar savruldu, aileler parçalandı. Ana babalar evlatsız, evlatlar ana babasız kaldı. Bir bebeğin biberonunda sütü yarım kaldı, bir diğer bebek annesiz. Henüz o akşam ilk adımlarını atan bir çocuğun, o gece babasına doğru koştuğu adımları, son adımları oldu. Beslenme çantalarında yemekleri kalan çocuklar, artık okula uyanmamak üzere uyudu…

O gece hava çok soğuktu…

Yağmur, çaresizlik içindeki dualara ve gözyaşlarına karışıyordu. Birçok insan, hiç bilmediği, görmediği şehirlere sığınmak zorunda kaldı ama her gece başını yastığa koyduğunda, memleketinden yana dönüp yattı. Kimi bir uzvunu kaybetti, kimi de uzvunu kaybetmiş gibi hissetti sevdiklerini birer birer toprağa verince. 

Bu sadece bir gecelik bir felaket değildi. O gece, milyonlarca insanın hafızasına kazınan, yıllarca etkisini sürdürecek bir yıkımın başlangıcıydı. Çocukların kahkahaları susarken, annelerin feryatları yükseldi. Umutlar enkazın altında kaldı, kayboldu.

Şimdi bize düşen, her yıl dönümünde "unutmadık" diye sadece o geceyi hatırlamak değil, o gece yaşananlardan utanıp sorumluluk almak. Elbette o geceyi ve kaybedilenleri unutmamak  kıymetli fakat kalanlara sahip çıkmak daha kıymetli, yaraları sarmak kıymetli fakat ülkemizde olası bir deprem daha meydana gelirse yaralanmaya müsait yumuşak zeminlerdeki yapılarla ilgili aksiyon almak daha kıymetli. 

O karanlık gecenin ardından, tarih tekerrür etmesin diye, bir daha böyle acılar yaşanmasın diye ders çıkarmak mekân bilinci edinmekle başlar. Mekanın köklerini merhamet, adalet ve emanet bilinciyle var etmeye gayret etmek için illa başımıza felaket gelmesi gerekmez.

Ateşin düştüğü yeri yaktığını deneyimledik, kendi yaramızı kendimiz sarmayı deneyimledik fakat tekrar ederse aynı şeyleri yaşamamak için ihmal ve tedbirsizlikle canla başla mücadele ettik mi? Bilinçlenip farkındalık geliştirdik mi? Yoksa deprem Allah'tan gelir deyip, ölüm kader deyip sorumluluk almak zahmetli olduğu için kaldığımız yerden olduğu kadar diyerek yola devam mı ettik?

Zirâ Mevlânâ Hazretleri bir sözünde şöyle der; "Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker." Bize düşen de şimdi kainata hangi tohumu ekmekle sorumluysak en güzelini en iyi şekilde ekmek bakım verip ilgilenmek. İnsan elinden ihmaliyle çıkanlar yüzünden yeniden acılar yaşanmasın diye sorumluluk alıp zahmete girmek. 

Saygılar. 

Serap ORUÇ
 

Yazarın Diğer Yazıları