
Sorumluluk Nasibe Aşıktır
Serap Oruç
Ebu Ubeyde’ye şöyle sorulmuş "Neden İslam ülkelerinden yardım istemiyorsunuz?" O da şöyle cevap vermiş; "Çünkü biz yardımı ancak ve ancak Allah'tan isteriz. O da kimi yardımcı olmaya layık görüyorsa zaten onu vesile kılar."
Ne kadar derin bir anlam var burada fark ettiniz mi? Sorumluluk ve nasip bu noktada birleşip hayatımıza giriyor belki de biz fark edemesek de.
Etrafımızda ne çok insan vardır; bir konuda yardım istediğinde ezilip bükülür ya da ne çok insan yardımcı olduğu için omuzlarını yükseltir, yardımcı olduğunu hakir görür.
Oysa burada esas olan birbirimize olan sorumsuzluğumuzdur ve nasiptir. Yardımcı olmakla nasiplenenler ve o yardımı Allah'ın kendilerine nasip ettiğinin bilincinde olabilenlerin duruşu ve duygu durumu asla sarsılmaz. Çünkü onlar bilirler, Allah'ın yarattığı her canlı birbirine muhtaç ve sorumludur, özellikle de düşünebilme özelliği ile dünyaya gönderilen insanlar birbirinden sorumludur.
Eşler birbirinden anne baba ise çocuklarından çocuklar anne babalarından, kardeşlerden, komşulardan, sokağımızda yaşayanlardan, mahalleden, ilçeden, ilden, ülkeden, dünyadan, akrabalardan, arkadaşlardan, hocalar öğrencilerinden öğrenci hocasından, doktor hastadan, hasta doktordan, idareci çalışanlardan, çalışanlar idareciden, işçi patrondan patron işçiden ve daha bu liste uzar böyle kısaca neye elimiz değiyorsa ondan sorumluyuz eğer sorumsuz davranıyorsak bilin ki nasipsiziz. Ya da bize sorumsuzluk ediliyorsa bilin ki karşımızdaki nasipsiz.
İnsanları hiçbir şey yormaz kerameti kendinden bilen ya da ezikçe sürekli karşıdan bekleyenler kadar. Dahası dengeyi bozan nasipsizler kadar.
Keramet sende değil nasibinde, ezilme nasibi gönderenin eserisin sende. Nasip ve sorumluluk ne muazzamdır bütün olarak anlaşılabildiğinde. Nasip sorumluluğa, sorumluluk nasibe aşıktır belki de. Saygılar.