
Sevgi Güle Benziyor
Serap Oruç
Hayatın içerisinde insanı hâlden hâle akıtan ne tuhaf sevgi hikâyeleri var. Bazen büyük bir coşkuyla başlıyor, bazen sessiz sedasız yeşeriyor. Ama eninde sonunda insanı değiştiriyor, dönüştürüyor. Oysa sevgi deyince insan huzuru, mutluluğu, muhabbeti, hassasiyeti, sabrı, sadakati, cesareti, emeği, eylemi, güveni, ümidi, merhameti, en çok da şükrü anlıyor. Sevgiyle karşılaşan insan kendi oluyor. Ruhu sıcacık bir iklime giriyor, içindeki sert rüzgârlar dinerken kalbi dinginliğe kavuşuyor.
Bana sorarsanız, sevgi güle benziyor.
Bazen dikenleri çıkıyor, can acıtıyor; bazen de mis gibi kokan, güzeller güzeli goncasıyla insanı meserret eyliyor. Fakat her hâlükârda bir iz bırakıyor. Tıpkı bir gün değil, her gün ilgilenildiğinde bir gül fidesinin verdiği diken ya da gonca gibi… Emek istiyor, özen istiyor; özen ve emeğin olmadığı yerde ise solup gidiyor, kayboluyor.
Sevgiyi sadece sözlerde arayanlar ise çoğu zaman eksik hissediyor. Çünkü “seni seviyorum” demek tek başına asla yeterli olmuyor. Günümüzde ruhunu sürekli eksik hisseden, manevi bir boşluk içinde kaybolan insanlar; sevgiyi kelimelerde duyup, eylemlerde göremeyenler oluyor. Çünkü insan ve yaratılmış bütün canlılar, sevgi kelimesinin içini ilgiyle, paylaşımla, şefkatle dolu gördüğünde sevildiğine ikna oluyor, inanıyor.
Bazen bazılarımız için çok basit bir şefkat hareketi, ihtiyacı olan biri için yaşama nedeni olabiliyor. Sevgimiz değil, sevgimizi karşımızdakine nasıl ilettiğimiz sevgi kelimesini anlamlı kılıyor.
Hasılı kelam, sevgi öncelikle kendimizi keşfetmekle başlıyor. Kendimizle yüzleşmek, eksiklerimizi, kör noktalarımızı görmek ve kabul etmekle…
Kusurlarımızı fark ettiğimizde, karşımızdakinin de tüm kusurlarına rağmen sevilir olduğunu anlıyoruz. Çünkü gerçek sevgi, kusurların ötesine bakabilmekle mümkün hâle geliyor.
Sevgi, sözlerde değil, eylemlerde hayat buluyor. Ve sevgi en çok da hissettirdiğimizde ve hissettiğimizde anlam kazanıyor. Sevginin tarifini etmek elbette benim haddim değil. Ben kendimce karaladım sadece birkaç satır. Lâkin türküleriyle irfanı bize aktaran Neşet Ertaş, sevginin derin mânâsını söz çamurunda kaybetmeden Gel Sevelim isimli türküsünün sözlerinde bize hissettiriyor:
“Gel sevelim sevileni seveni
Sevgisiz suratlar gülmüyor canım
Nice gördüm dizlerini döveni
Giden ömür geri gelmiyor canım
Özü gülmeyenin yüzü güler mi
Sevgisiz muhabbet hakka değer mi
Seven insan kaşlarını eğer mi
Zorunan güzellik olmuyor canım
Sevgi haktır, seven alır bu hakkı
İçi güler, dıştan görünür farkı
Sevmeyene akmaz sevginin arkı
Boş lafla oluklar dolmuyor canım
Bir zaman âşıkken sen de sevmiştin
O anda dünyayı nasıl görmüştün
Sanki cennetin bağına girmiştin
Çokları bu hakkı bilmiyor canım
Aşkın ateşine yandım, alıştım
Bu ateş içinde aşkla tanıştım
Doğru mu, yanlış mı deyip danıştım
Sevgisiz hak kabul olmuyor canım
Sevenin gönlünde yanar ışıklar
Kaybolur karanlık, tüm dolaşıklar
Garip’im, sevenler bunca âşıklar
Boş hayale boşa yelmiyor canım.”