
Olayları Sorgulamadan Kabul Ederiz
Serap Oruç
Günlük hayatımızda bazen öyle durumlarla karşılaşırız ki, olayların mantığını sorgulamadan kabul ederiz. İşimize geldiği sürece, en olmayacak şeyleri bile mümkünmüş gibi görürüz. İşimize gelmeyenleri de reddetmesini çok iyi biliriz.
Nasrettin Hoca’nın meşhur “Kazan Doğurdu” hikayesi, işte tam da bu gerçeği mizahi bir dille gözler önüne seriyor bizlere.
Hikayeyi hatırlayalım: Bir gün Nasrettin Hoca, komşusundan ödünç bir kazan alır. İşini bitirdikten sonra kazanın içine küçük bir tencere koyarak geri götürür. Komşusu şaşkınlıkla sorar:
“Hoca, bu küçük tencere de ne?”
Hoca cevap verir:
“Komşum, müjde! Senin kazan doğurdu!”
Komşusu bu duruma inanmasa da iki kazan aldığı için sesini çıkarmaz ve sevinerek alır.
Bir süre sonra Hoca, yine komşusundan kazanı ödünç ister. Komşusu bu işten kârlı çıktığını düşünerek seve seve kazanı verir. Ancak aradan günler geçmesine rağmen Hoca kazanı geri getirmez. Sonunda komşusu dayanamayıp sorar:
“Hoca, benim kazan ne oldu?”
Hoca üzgün bir şekilde başını sallar:
“Ah komşum, başın sağ olsun… Senin kazan öldü!”
Komşusu öfkelenerek bağırır:
“Hoca, kazan hiç ölür mü?”
Hoca gülümseyerek cevap verir:
“Doğurduğuna inanıyordun da öldüğüne neden inanmıyorsun?”
Bu hikaye, insanın olağan diye ilettiği birçok şeyin altındaki olasılıkları, hatta olmayacakları bile muhatabına işine geldiğince sunduğunu; muhatabının da işine geldiğince inandığını bizlere izahsız bir mizah ile anlatıyor.
Zaman zaman, o iyi niyetli bildiğimize bile muhalif olmamız gerektiğini düşündürüyor. Çünkü bazen iyi niyet, sadece görmek istediklerimizi görmek anlamına gelir.
Gerçek hayatta da benzer sahnelerle karşılaşmıyor muyuz? Birileri bize “kolay yoldan maddi ya da manevi kazanma fırsatı” sunduğunda, biz de işimize geldiği için sorgulamadan inanabiliyoruz. Ya da bir konu hakkında sadece işimize gelen bilgileri kabul edip, hoşumuza gitmeyenleri göz ardı edebiliyoruz. Ancak unutmamalıyız ki, işimize gelene inanıyorsak, gelmediğin de de öfkelenmemeliyiz. Zira hayatta her şey karşılıklı bir denge üzerine kuruludur.
Öyleyse, sadece bize sunulanı değil, sunulanın arkasındaki mantığı da sorgulamak gerek. Nasrettin Hoca’nın ince zekâsından çıkardığımız dersle, bir şeyin doğruluğunu ya da yanlışlığını sadece işimize gelip gelmemesine göre değerlendirmeyelim. Aksi halde, bir gün oyun biter ve çok inandığımız şey kaybolup gider. Bu durumda da şaşıran ve üzülen taraf biz olabiliriz.
Saygılar.
Serap ORUÇ