
Kısmetten Öte Yol Yok
Serap Oruç
Bir adam…
Yorgun, üzgün, hayattan nasibini alamamış. Çeşme başında oturmuş, ne yalnızlığına çare ne de yorgunluğuna teselli bulabilmiş. Derken Sultan Mahmud çıkıp gelivermiş oraya. Avucuna bir altın bırakmış. Fakat o altın kayıp yuvarlanarak düşmüş çeşmenin gider deliğine.
Sonra Sultan Mahmud tekrar tekrar vermiş.
Bir değil, iki değil, üç defa daha. Fakat her verdiği seferde altın elinden kayıp yuvarlanarak düşmüş çeşmenin gider deliğine. Adam ne isyan etmiş ne de şikâyet etmiş. Başını kaldırıp, gözlerinde dingin bir kabullenişle şöyle demiş:
“Sultanım… Nasipte yoksa, padişah verse ne fayda?”
İşte bu cümle, yüzyılları aşıp bugün de kalplerimize dokunuyor ve bizim hakikatımızın adı oluyor.
Bazen nasip avuçlarımızdan değil, kaderimizden kayar gider.
Ve biz anlamak istemesek de; nasip, sadece istemekle, emekle ya da güçle değil, Allah’ın takdiriyle şekillenir.
Bazen hepimiz o çeşme başındaki adam gibi hissetmişizdir. Hayaller kurup, planlar yapıp, emek verip, umutla bir şeylerin olmasını beklemişizdir. Fakat sonu hüsran olmuştur bekleyişimizin. Zira, neyin bize iyi geleceğini bizden daha iyi bilen bir Kudret var belki de, o beklediğimizin gelmesi bize zarar verecek diye gelmedi…
O kudret bazen altını düşürür, bizi düşürmemek için.
Kimi zaman vermeyerek korur, kimi zaman bekleterek olgunlaştırır.
Ve biz, işte tam da o anlarda büyürüz.
Bu yazıyı yetişmem gereken bir yere geç kalmama neden olan bir trafiğin ortasında kaleme alırken şöyle düşündüm: Belki şu an bir kazadan korunuyorumdur. Sonra da bu hikayeyle birleştirdim.
Hasılı kelam, Kısmetten öte yol yok. Yazımı bir dua ile bitirmek istiyorum.
Allah’ım,
Gönlümüze ferahlık, kalbimize sabır, aklımıza hikmet ver.
Nasibimize hayırlı olanı yaz, hayırsız olanı bizden uzak eyle.
Olmayanla sınadığında şikâyet ettirme;
Olanda sabretmeyi, yetinmeyi, razı olmayı nasip eyle.
Düşen altınla değil,
Düşmeyen umudumuzla imtihan et bizleri ve ikilemde bırakma.
Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım,
Kalbimizi dünyalıklara değil, sana çevir.
Kapanan her kapıda hikmetini,
Kaybedilen her şeyde rahmetini göster bize.
Bazen beklettiğin şeyle büyüt, bazen vermediğin şeyle koru.
Ne verdiklerin şımartsın, ne alıp götürdüklerin kırıp döksün.
Rızkı evvela gönlümüze yağdır ki elimiz bollaşınca cimrilerden olmayalım.
Nasipten öte yol olmadığını, sen vermeden hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini öğret bize.
Ve en önemlisi Allah’ım…
Bize her “olmadı”nın ardından bu olmayanda bir hayır vardır dedirt. Olgunluk, teslimiyet ve tevekkülle bizi şekillendir. Saygılar.