
Kainatın Sahibini Hesaba Katmadan Gittiğimiz Her Yer Sıkıntı, Her Şey Anlamsızdır
Serap Oruç
Şehrin kapısında yaşlı bir çoban yanındaki genç çırağıyla birlikte bir kayanın üzerine oturur, bir yandan büyük koyun sürüsünün gözeticiliğini yapar, bir yandan da el becerisini ortaya koyarak koyunlarının yünlerinden pazarda satmak için yün kazaklar ve yün çoraplar örermiş. Bir gün şehrin kapısına bir ziyaretçi adam gelmiş, şehrin kapısında şehre girebilmek için bekleyen diğer ziyaretçi erkeklerin yanında sıraya girmiş lâkin bu ziyaretçi adam diğerlerinden farklıymış, farkı da adamın tereddütlü haliymiş.
Adam kayanın üzerinde oturan yaşlı çobanı görmüş ve yanına usulca yaklaşıp şöyle bir soru sormuş; “Söyle bana ey yaşlı çoban, bu şehri tavsiye eder misin? Bu şehre yerleşip iş kurup burada yaşamayı düşünüyorum lâkin amacıma adım adım yaklaştıkça kalbime korku hissi geldi oturdu. Bu şehrin insanları nasıldır? Onlara güvenebilir miyim?” Yaşlı çobanda adama “Senin geldiğin şehirdeki insanlar nasıldı? Onlara güvenir miydin?” demiş.
Adam derin bir iç çekerek ah demiş; “hepsi yalancı, hepsi dolandırıcı, hepsi hırsız, hepsi namussuz. Zaten bu nedenle yaşamımı sürdürebilmek için yeni bir şehir arıyorum. Beni sürekli hayal kırıklığına uğratan insanların arasında artık yaşamımı sürdürmekten bıktım anlıyor musun, bıktım!”
Yaşlı çobanda adama demiş ki; “Ne yazık ki bu şehrin insanları da aynı bence sen bu şehre hiç gelip vakit kaybetme yola devam et.”
Bu konuşmadan bir hafta kadar sonra şehir kapısındaki sırada bekleyenlerden başka bir ziyaretçi kayanın üzerinde oturan yaşlı çobanı görmüş ve yanına usulca yaklaşıp evvelce çobana sorulmuş soruyu tekrarlarcasına sormuş “Söyle bana ey yaşlı çoban, bu şehri tavsiye eder misin? Bu şehre yerleşip iş kurup burada yaşamayı düşünüyorum lâkin amacıma adım adım yaklaştıkça kalbime korku hissi geldi oturdu. Bu şehrin insanları nasıldır? Onlara güvenebilir miyim?” Yaşlı çobanda adama “Senin geldiğin şehirdeki insanlar nasıldı? Onlara güvenir miydin?” demiş.
Adam derin bir iç çekerek ah demiş; “Buna çok üzülüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde o şehirdeki kadar sevgi dolu, güvenilir, fedakar, cömert bir çevre bulamam sanıyorum. Bir hafta evvel komşularımdan, şehirden çok zor ayrıldım ve onları şimdiden çok özledim.”
Çobanda adama demiş ki; “O halde çok şanslısın sevgili yabancı, çünkü dünyanın içerisinde yine öyle bir yere rastladın çünkü bu şehrin insanları da aynıdır.”
Bunun üzerine adam yaşlı çobanın yanından huzurla ayrılmış. Bu iki konuşmaya da şahitlik eden çobanın çırağı şaşırmış ve ustasına sormuş. “Neden bu iki adamda size aynı soruyu sorduğu halde ikisine de farklı cevaplar verdiniz? Bu şehirde yaşayan insanlar ile ilgili bir kaç gün içerisinde fikirlerinizin değişmiş olması beni çok şaşırttı.
“Bak oğlum, onlara vermiş olduğum cevaplar onların kendi içerisinde taşıdıklarıydı. Her insan kendi içerisindeki gerçekleri yansıtır ve taşıdığı korkuları yaşar.”
Yani uzun lafın kısası küp çatlayıp kırılınca içindekini dışarı atar. Kiminin içinden bal, kiminin içinden zehir sızar. İnsanı bulunduğu yerlerde iyi edende, kötü edende kendi duruşudur, kendi niyetidir. İnsan olumlu olumsuz her mevzuda kendi duruşunu sağlam ve niyetini temiz tutabilirse kainatın sahibi ona bütün kapıları kolaylık ve hayırla en muazzam şekilde açar. Kainatın sahibini hesaba katmadan gittiğimiz her yer sıkıntı, her şey anlamsızdır. Kainatın sahibine emanet ederek attığımız her adım farkındalıktır, her şey anlamlıdır. Saygılar