
HELALLEŞMEK
Serap Oruç
Ayağını kırdığımız insanların bize koşmasını, kalbini kırdığımız insanların bize tebessümle bakmasını bekleriz ve hemen “helalleşmeye” sığınırız. İyileşmiştir o insanın kırığı. İlk an ki o acıyı unutmuştur. O affetmiştir bizi, hem zaten o kadar büyüteceği ne yaptık ki yani diye düşünüveririz. Ne gerek var buradaki mevzuyu ahirete taşımaya canım ama değil mi? Hem beraber yemiş içmişliğimiz var, ağlayıp gülmüşlüğümüz var. Hem helalleşip affetmek büyüklük değil mi? Helalleşelim olsun bitsin değil mi? Peki helalleşmek ve affetmek aynı şey mi sahi? Kırdığınız insan sizi affediyor olsa bile helalleşmiş oluyor musunuz? İnsan geçmişini unutuyor mu, ya da olup bitiyor mu olsun bitsin demekle? Mahsun ve mağdur bırakılan, kırılan gönüllerin vekili ikna oluyor mu peki? Bence affeden insan iyileşmeyi seçiyor. Birilerinin kırdığı ayağının acısına rağmen yürümeyi, koşmayı seçiyor. Bu o hasarı verenleri affediyor demek hakkımı helal ediyorum demek olmuyor aslında. Herkes kendi yoluna devam etsin diye kendisini arındırıyor, özgür yürüyebilmek için yüklerini bırakıyor. Kül olduğu zamanlarında onu yaratana tutunuyor ve yaratıcı yeniden format atıyor mahsun ve mağdur bırakılanın gönlüne. Tüm kırıklarını onarıp yenileniyor baştan aşağı. Peki hakkını helal et deyip her verdiği hasarın affedildiğini düşünenler ne yapıyor? Yine sinsice dalıyor hayatına. Daha önce kırdıkları ayaklarına ve kalbine yeni kırıklar eklemek için yaklaşıyor usulca. Oysa kimsenin kırığı basit hasarlı değildir. Herkesin acı eşiği değersiz bir çöp değildir. Her hakkım helal olsun demek kalbin hakkını helal etmesi hiç değildir. Her amelin arkasında yaratıcı ihlaslı niyete bakıyor. Lâkin üç aylar başladığından bu güne birçok kişi sosyal medyada üç aylarda helalleşmek paylaşımı yapıyor. Görünce bu paylaşımları, bu yazıyı yazmadan geçemedim. Helalleşmek öyle genelden sosyal medyada yapılacak bir şey değildir. Bu kadar basit yolu seçenin ihlası bozulabilir. Zira ağlattığınız, kırdığınız, iftira attığınız, dedikodusunu yaptığınız, hakkına gasp ettiğiniz, 10 liralık ürünü 50 liraya sattığınız insanlar varsa onlara gidip tek tek helallik almak, hatta ödememiz gereken bir bedel varsa ödemek ve mahsun ve mağdur bırakılan kırılan gönlün sahibini ikna etmeniz sizi temizleyecektir ve üç ayların feyzini artıracaktır. Öyle sosyal medyada paylaştığımız, gruplara gönderdiğimiz boş görseller bizim dini hassasiyetimize gölge düşürmekten öteye gitmez. İnsanın kalbindeki kırıklığı sadece kıranın hatasını kabul edip onarmaya çabalaması değiştirecektir. Yunus Emre bir şiirinde diyor ki “Bir gönül yapmak yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir. Kalp kırmak ise, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür.” Bu yüzden lütfen “helalleşmeyi” bu kadar basite almayalım, çünkü rabbimizin El-Alim ve El-Vekil ismini inkar etmiş oluruz. Zira kalp kırmaktan ve Allah'a emanet ettiğim kalbimi insanlara kırdırmaktan beni yaratana sığınırım. O ne güzel vekildir. O ne güzel bilendir. O hepimizi “helalleşmeyi” doğru anlayan ve doğru yaşayan insanlardan eylesin. Saygılar.