Serap Oruç

Gençlik Güçtür, Gençlik Yarındır

Serap Oruç

İnsanlar kendilerini ileriye doğru götüren tarihlerin geride bıraktıkları tarihlerden daha medeni duruma götürdüğünü düşünüyor. Peki gerçekten bu düşündükleri gibi mi? 

Bunun cevabını aslında bizlere kendini medeniyet merkezi olarak tanıtan batının kendisi Gazze'de, Doğu Türkistan'da, Arakan'da ve daha bir çok mazlum coğrafyadaki yaşanan zulümlerin mimarlığını yaparak veriyor.

Sadece duyularını kullanarak dünyayı algılamanın, duygularını kullanmadan dünyayı anlamlandıramadığını gözlerimizin önüne seriyor.

Geçmişte yaşanılan zulümler, katliamlar medeniyetin merkezi yerlerce bugün daha acı verici şekilde tekrarlanıyor ve zayıf hissettikleri coğrafyalarda bu zulümleri ve katliamları yarın da yaşatacaklarını bizzat anlamlandırabilenlere gösteriyor.
Dünya üzerindeki farklı coğrafyalardaki farklı ırk ve inançların sahibi insanlar onlardan daha zayıfsa benzer acıları yaşıyor. 

Tüm bu olanları doğru duygularımızla okuyabilirsek Türkiye Cumhuriyeti gölgesinde olmanın önemini bizlere anlatıyor. 

Tarihini bilmeye gayret eden, kültürünü, değerlerini sahiplenen ve nesilden nesile aktarmak için gayretle mücadele eden milletler geçmiş tarihlerdeki gibi gelecek tarihlerde de var olmayı başaracaktır.

Türk milleti binlerce yıllık kıymetli tarihi boyunca pek çok büyük medeniyetler inşa etmiştir ve zaferlerle başarılarla dolu bir geçmişin yanı sıra birçok sıkıntıyla da karşı karşıya kalmıştır. Lâkin kıymetli milletimiz, zor ve sıkıntılı anları sadece duyularını değil duygularını kullanarak azmi ve kararlılığıyla aşmıştır. Böylece büyük, güçlü bir devlet oluşturmayı başarmıştır.

Türk milletinin yenilenerek güçlü bir başlangıcı olan 19 Mayıs 1919, tarihli bu gün bizler için çok büyük bir anlam ve önem arz ediyor. Çünkü ülkenin içinde bulunduğu durumun bir kader olmadığını düşünen ve "Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağına" inanan Mustafa Kemal Atatürk Samsun'dan başlayarak bütün ülkeye yaydığı kutlu mücadeleyi başlatmıştır. 

Mustafa Kemal Atatürk, vatanımızı ve milletimizi büyük bir millî mücadele vermeye götüren şartları çok iyi bilen ve hedefi tam bağımsızlık ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşma olarak belirlerken bunun yolunun gençliğimizin büyük ülkülerle yetişmesinden geçtiğini belirtmiştir.

İşte bu nedenle bugünün anlam ve öneminin gençlikçe kavranması için ülkemizin geleceğini her zaman güvendiği ve inandığı Türk gençliğine emanet ve armağan etmiştir. 

Çünkü gençlik, milletlerin gücüdür ve yarınlarıdır.

Gençlerimizin ufkunu açmak, gelecekten beklentilerini sınırlamadan hayata geçirebilecek gücü ve inancı onlara aşılamak; sadece duyularını kullanarak dünyayı algılamanın mümkün olmayacağını, duygularını kullanarak dünyayı anlamlandırabileceklerini öğreterek, göstererek yetiştirmek hepimizin görevi.
Kıymetli Türk gençliği ülkemizin siyasi, askeri, kültürel, sosyolojik, bilimsel ve daha bi çok alanda ileri konumda olması için ihtiyacı var sizlere her birinize sevgi ve saygı ile...

Elbette gençlere en anlamlı seslenişi Mustafa Kemal Atatürk gerçekleştirmişti yine...

"Ey Türk Gençliği 

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
 

Yazarın Diğer Yazıları