Dünyadan Geçerken
Serap Oruç
Doğu'da bir zamanlar bilgeliğinin ülkesini bir güneş gibi aydınlattığı, zekâsı ve zenginliğine kimsenin ulaşamadığı bir kral yaşarmış.
Bir gün vezir üzgün bir yüzle kendisine gelmiş;
“Yüce sultanım, siz ülkemizdeki en akıllı, en yüce, en güçlü insansınız.
Yaşamınızın ve ölümümüzün efendisisiniz. Ülkede yolculuk ederken neler duydum, biliyor musunuz? Her yerde insanlar size şükrediyor. Fakat bazı insanlar sizin hakkınızda çok kötü konuşuyorlar. Alay ediyor ve akıllı kararlarınızı eleştiriyorlar. En güçlüden daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarın ülkesinde böyle başkaldırılar nasıl olabilir?” demiş.
Sultan hoşgörülü bir gülümsemeyle cevap vermiş:
"Krallığımdaki her insan gibi sizler için neler yaptığımı biliyorsun. Yedi ülke benim kontrolümde. Benim yönetimimdeki bu ülkeler gelişti, zenginleşti. Bu yedi ülkedeki insanlar beni adaletimden dolayı seviyor. Tamamen haklısın. Birçok şeyi yapabilirim. Şehirlerimin dev kapılarını kapatabilirim.
Fakat yapamayacağım bir şey var: Tebaamın (Halkımın) ağzını kapatamam.
Asıl önemli olan bazı insanların benim hakkımda kötü şeyler söylemeleri değil, benim iyi şeyler yapmam.”
Hasılı kelam bu hikayeden de anlaşılacağı üzere insanlar ağızlarından çıkan her sözü dikkatli ve bilinçli bir süzgeçten geçirmeden kendi kalbinin halince destursuz ve düstursuzca söyler. Lâkin vicdanından emin olan hiçbir zaman başkalarının söyledikleri sözlere zihnini de gönlünü de işgal ettirmez. Vicdanı istikametinde gündelik işlerine bakar dünyadan geçerken güzel bir iz bırakmak için çabalar. Saygılar.