Nefise Köylü

Zalimin Zulmü Varsa, Filistin'in Allah'ı Var!

Nefise Köylü

FİLİSTİN'DE OSMANLIYI SATMASAYDI DİYEN CAHİLLER DİKKATLİCE OKUYUN; Arap Ayaklanması, Arap İsyanı veya Arap İhaneti, I. Dünya Savaşı sırasında Haziran 1916 tarihinde Yemen'de Aden, Suriye'de Halep'i kapsayan bağımsız ve birleşik Arap devleti yaratma amacıyla Şerif Hüseyin bin Ali tarafından başlatılmıştır.

İsyanın laik Arap milliyetçilik açısından köklü bir başkaldırı olarak kabul edilme eğilimi olsa da Şerif, Haziran 1916 tarihinde Osmanlı Hükümeti'nin Müslümanlığın kutsal değerlerini çiğnediği ve “Arapların haklarının çiğnendiği” iddialarını sebep göstererek isyan etti.

Aksine Türkler, Müslüman topraklarını hâkimiyeti altına almaya çalışan güçlere karşı savaşı sırasında, Müslüman hilafeti için savaştığını iddia eden kabilelerin isyan ederek İslam'a ihanet ettiğini savundu.

ARKA PLAN,

Osmanlı Devleti'nin bir vilayeti olan Hicaz, valiler tarafından yönetilmekteydi. Validen başka Peygamber soyundan ve sınırlı yetkilere sahip bir de emir bulunmaktaydı. Bu emirlerden sonuncusu olan Şerif Hüseyin vezir rütbesiyle Şurayı Devlet azasından bulunurken Şerif Abdi Lillah Paşa’nın 1908 yılında aniden vefatı üzerine Mekke emirliğine tayin edilip gönderildi. Şerif Hüseyin, II. Abdülhamid'in iktidarı sırasında sakıncalı görülerek İstanbul'da tutulmuş ve Şura-yı Devlet üyesi olmuştu. İttihat ve Terakki ise yönetime geldikten sonra bu durum üzerine onu Mekke Emiri yapmıştı. Mekke Emiri Şerif Hüseyin ve bölgenin Osmanlı Valisi Vehip Paşa arasındaki anlaşmazlık isyanın temellerinden biridir.

Arap Yarımadası'nda daha 1865 yılında milliyetçi Arap örgütleri kurulmaya başladı. I. Dünya Savaşı sırasında, Şerif Hüseyin'in oğlu Emir Faysal'ın başkanlığında ve İmam Yahya ve İbn Suud'un da üye olduğu, Şerif Hüseyin'in Osmanlı Devleti'ne karşı savaşa girmesini ve İtilaf Devletleri'nin yardımıyla bir Arap Hükûmeti tesisini amaçlayan bir cemiyet kurulmuştu.

İNGİLİZLERLE ANLAŞMA,

Şerif Hüseyin'in isyan fikri, oğlu Emir Abdullah'ın Kahire'deki Britanya yetkilileriyle Şubat 1914 ilk haftasında Mısır'da gerçekleşen ve sürekli ilerleme kaydeden görüşmelerden sonra netleşti. Şerif Hüseyin, İngilizlere ilk teklifini 2 Temmuz 1915'te yaparak, Mersin ve Adana'dan Musul'a çekilecek hattın güneyindeki Arapların bağımsız bir hükûmet olarak oluşumuna izin verildiği takdirde, tabi olduğu İslam Halifesine karşı isyan edeceğini özel mektupla bildirmişti. Şerif Hüseyin-İngiliz görüşmeleri nihayet 10 Mart 1916'da karşılıklı anlaşma ile neticelendi. 6 Kasım 1916 tarihine kadar geçen sürede Şerif Hüseyin'e 773 bin Sterlin tutarında mali destek sağlandı. (VİKİPEDİ’DEN ALINTIDIR)

KİMDİR BU ŞERİF HÜSEYİN!

Peygamber Efendimizin Büyük Dedesi Haşim’i soyundan geldiğine inanılan bir emirdir. Abdülhamit döneminde uç fikirleri ve kuyu kazmaya yönelik sinsi davranışları nedeniyle İstanbul’da ikamet etmesi sağlanmıştır. Padişah, yakınlarında olmasını uzaklarda olup arkasından iş çevirmesine tercih etmiştir.

Oğlu Emir Faysal’da tamı tamına babası ile aynı görüşlere sahip bir adamdı. Bu muhteşem ikiliyi yoldan çıkarmaya, sadece iki İngiliz ajanı Thomas Edward Lawrence ve Gertrude Bell’in basit oyunları ve planları yetide arttı.

Bazılarınız belki duymuştur. Bu Lawrence denen İngiliz, aslında Siyonist ajanı subay, tüm dünyada ARAP LAWRENCE diye tanınır. Aynı zamanda sıradan bir arkeolog olarak yaşamını devam ettiren Gertrude Bell’de, İngiliz ve Siyonist ajanı olarak görevini harfiyen yerine getirmiş, ÇÖL KRALİÇESİ olarak tanınır.

BUNLARI NEDEN ANLATTIM?

Filistinli kardeşlerimizin gördüğü zulüm ortada… Üstelik bu yeni bir şey değil! Bu tam olarak İngilizlerin para babası Siyonistlere kendilerini satacak kadar borçlanıp, sonrada tüm borçlu dünya ülkeleri gibi Siyonistlerin kölesi olup, onların nihai amacına hizmet etmeye başladığından beri böyle.

Siyonistlerin amacı; Müslümanlıktan önce İsrailoğulları’nın yaşadığı, kutsal saydıkları Kudüs ve civarında bir İsrail devleti kurmak.

Bu amaçları uğruna önce parayı çaldılar ve elde ettiler, sonra parayı yönettiler, sonra iç savaşlarla yorulan Avrupa ülkelerini bir bir kendilerine borçlandırarak köle ettiler, sonra 1’inci Dünya Savaşı’nı çıkardılar, sonra 2’nci Dünya Savaşı’nı çıkarttılar, şimdi 3. Dünya savaşını çıkarmak için girişimlerini devam ettiriyorlar.

Konu, her zaman İsrail devletini kurmaktı, konu hep Kudüs’tü, konu hep dışlanmış, sürülmüş ve hatta lanetlenmiş Siyonistlerin korkunç hırslarıydı…

Mağdur olan hep Filistinli Müslüman kardeşlerimizdi.

Dünyanın karayan yarası Orta Doğuya (Arap Yarımadasına) baktığımızda, Osmanlı’ya ve Müslüman kardeşlerine sırt çevirenlerin Sudi Emirler ve Krallar olduklarını görebilirsiniz. Tarihlerinde hıyanet var, arkadan bıçaklamak var, ihanet var ama her zaman güçten yana sinsilikten yana pozisyon aldıkları için bir elleri balda- bir elleri yağda yaşayıp gidiyorlar.

Diğer tarafta ise onların ihanetleri sebebiyle yıllardır işgal altında olan, soykırıma uğrayan, türlü türlü eziyetlere maruz kalan bir FİLİSTİN VAR.

Birçok insan gibi bende Filistin de zulme maruz kalan kardeşlerimiz için son derece üzgün ve hassasım. Bu sebeple konuyu sürekli yazılarıma taşıyorum. Benim elimden gelende bu.

Bazı cahiller, utanmadan arlanmadan yazılarımın altına yorum yazma gafletinde bulundular. Zaten vicdansız oldukları kesin ama aynı zamanda sonsuz bir cahilliğin içinde de kaybolmuşlar.

‘‘Şimdi niye ağlıyorlar zamanında Osmanlıyı satmasalardı…’’

‘‘Zamanında Türklere sırt dönerken iyiydi şimdi çeksinler cezalarını…’’

Vb. gibi akla, mantığa sığmaz yorumları ile gündemi kirleten kara cahillerin bu yazımı çok daha dikkatli okumalarını önemle tavsiye ediyorum.

FİLİSTİN DE YILLARDIR MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZE KARŞI İŞLENEN VE ŞU GÜNLERDE DAYANILMAZ HALE GELEN TÜM SUÇLAR İNSANLIK SUÇUDUR, DOĞRUDAN SOYKIRIMDIR VE TAMAMI SİYONİSTLER İLE İŞBİRLİKÇİLERİNİN İŞİDİR.

SESSİZ KALMA TÜRKİYE!

Yazarın Diğer Yazıları