Nefise Köylü

Yavru vatan Kıbrıs

Nefise Köylü

Mevsimler yüzünü bahara dönünce, hepimizin içinde yeni bir enerji doğar. Kimse inkar edemez bu enerjiyi… Kış bitiminde hepimiz derin bir uykudan, mükemmel sıcak bir sabaha uyanmış gibi hissederiz baharı karşılarken.
Hepinizin şu suralar böyle coşkulu ve umut dolu hissettiğinizi biliyorum. Bahar ve yaz böyle güzel gelir insan ruhuna. 
Böyle yüksek bir pozitif enerji bizleri arayış içerisine iter. Hadi canlanalım, hadi bir şeyler yapalım, hadi yeni yerler gezelim görelim diyerek gezi rotaları belirleriz.

Daha öncede birçok yazıda gezip gördüğüm yerlerden sizlere gezi notları aktarmıştım. Bu kez gezi rotamız yavru vatan Kıbrıs’tan geçti. Size bu hafta ki yazımda Kıbrıs’tan bahsetmek istedim.

Kıbrıs denince akla hemen casinoları geliyor malum. Ama aslında Akdeniz’in kalbi, stratejik önemi, tarihi dokusu ve geçmişine bakıldığında, Kıbrıs casinolardan çok daha fazlası.

Nisan ayı gezi rotama Kıbrıs’ı ekledim ve geziyi planlamaya başladım. Öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Devleti dışında başka bir devlet tarafından tanınmasa da 15 Kasım 1983’te kurulmuş bağımsız bir devlettir. 
Dolayısı ile bağımsız bir devlet olduğundan Kıbrıs’a seyahatinizi Dış Hatlardan gerçekleştirmeniz gerekiyor. KKTC, Türk vatandaşlarından vize yada pasaport istemediği için yenilenmiş cipli nüfus cüzdanınızla ülkeye giriş yapabilirsiniz.

Eşimle planladığımız bu gezi programı için öncelikle ucuz bilet bulmaya gayret gösterdik. Her gezi planında olduğu gibi, bu gezi içinde en az bir ay öncede biletleri almakta fayda var. Uçak biletlerimizi aldıktan sonra iş otel rezervasyonuna geldi.

Kıbrıs otellerinin neredeyse tamamı oda-kahvaltı usulünde misafirlerini kabul ediyorlar. Bu da demek oluyor ki öğlen ve akşam yemeklerini ekstra otelde ya da dışarıda yemeniz gerekecek. Bu sebeple eğer otelinizi Girne’de tercih ederseniz oteller şehir merkezinin dışında olduğu için yemeği mutlaka ekstra ödeyerek otelde yemeniz gerekir bu da çok maliyetli olabilir. Ama oteli Lefkoşa’da tercih ederseniz oteller şehir merkezinde olduğu için, birçok ucuz pahalı restoran arasında tercih yapabilir ve yemeği uyguna getirebilirsiniz. Bizim otel yönünden tercihimiz bu sebeple Lefkoşa’da oldu. 

Kıbrıs’ta toplu ulaşım diye bir kavram yok. Yani herhangi bir belediye otobüsü ya da minibüs alternatifiniz yok bu açıdan toplu ulaşım ağı hiç gelişmemiş. Ulaşımı turist olarak, ya araç kiralayıp, ya taksi tutup, ya da birkaç yolcuya aynı anda hizmet veren VİP araçlarla sağlayabilirsiniz. Biz ulaşımda en ucuz ve pratik seçenek olan birkaç yolcuya birden hizmet veren ve yolcu başıma ödeme alan VİP servis araçlarını kullanarak sağladık. Havaalanından, Lefkoşa’da ki otelimize gidiş ve dönüşte de, Lefkoşa’dan Girne’ye seyahatimizde de bu araçları tercih ettik.

Kıbrıs’a giderken acayip heyecanlıydık. Ne de olsa yavru vatana gidiyorsun, resmi para birini Türk Lirası, resmi dili Türkçe olan bir ülke, Türkiye’nin bir parçası… Evet doğru, havaalanına indiğiniz andan itibaren ekonomik olarak Türkiye’nin katkısını ülkenin her yerinde görebilirsiniz. Bir nevi Türkiye olmasa, KKTC diye bir şey olmaz diye düşüneceksiniz. Haliyle Türkiye’nin koruyup, kolladığı, parmak izinin her yerde olduğu bir ülkede, insanlarını da kardeş gibi bekliyorsunuz ama işler pek öyle değil.

Kıbrıs’ta ki hizmet sektöründe çalışan insanların (otel çalışanları vs.) çoğu zaten bizim Akdeniz kıyı şeridindeki illerden gitme olduğu için, en yakın ilgi ve alakayı onlardan gördük diyebilirim. Bunun dışında kalan Kıbrıs’ın yerli Türkleri, bize karşı bir İngiliz’in- bir Türk’e yakın olabileceği kadar yakındı ancak, hatta sohbet ettiğimiz birkaç tanesi agresif ve saldırgandı desem yeri var.

Resmi parası Türk Lirası olan ülkede her şey sterline, dolara ve Euro’ya endeksli. Gezimizin ilk günü otele yerleştikten sonra, Lefkoşa’nın planladığımız tarihi noktalarını ziyaret etmek için harekete geçtik. Gezi noktalarımız, Sur İçi, Büyük Han, Girne Kapısı, Selimiye Cami, Lüzinyan evi ve birkaç han daha olacaktı sırasıyla. Yani böyle bir sürü yer saydım, hepsini aynı gün içerisinde nasıl gezeceğiz diye düşünmüşsünüzdür. Kıbrıs küçük, Lefkoşa daha da küçük. Bu saydığım her yer aynı meydanın içinde. Şey gibi düşüne bilirsiniz, Kastamonu Nasrullah Meydanındasınız ve gezeceğiniz tüm yerler o meydanın sağında, solunda, ortasında gibi… düşünün giderken biz yolun ne kadar kısa olduğunu hesap edemeyerek taksiye binme gafletinde bulunduk. Taksici otelden, sur içine toplam 500 metre mesafe için 200 lira taksi ücreti alınca aklımız başımıza geldi. Gezeceğimiz her yeri 2 saat içinde gezip, akşam yemeğimizi de yiyip otele yürüyerek geze geze döndük.

Lefkoşa’da, Kıbrıs’ın kuzeyi ile güneyini ayıran, Türk tarafı ile Rum tarafı arasında ki hudut mevcut. Sınır, içi kullanıma kapatılmış binalar, evler ve tel örgülerden oluşuyor. Sokağın bir yanı başka bir devlet, diğer yanı başka bir devlet… 
Devletler ayrı ama hayatlar iç içe geçmiş. Kıbrıs Türk tarafında oldukça fazla Rum aile var, evlerin çoğunun girişinde, evlerin kime ait olduğunu gösteren Rumca isimler yazıyor. Şehrin sokaklarında, daha önce gezdiğim hiçbir yerde görmediğim kadar İngiliz turist gördüm desem yeri var. İngilizler seçicidir, çıkarları olmayan yere dünya harikası da olsa gezmeye gitmezler. Kıbrıs da bu kadar çok olmalarının sebebi zamanında, Kıbrıs’ı yani tüm adayı kiralayıp kullanmalarından kaynaklı ve tabi Hz. İsa ve Mesihlerinin adanın kuzeyinde bir yolculuk esnasında konakladığı ve bu konaklama esnasında Hz. İsa’nın asasını vurduğu yerden su çıktığı ve buraya Mesihler tarafından kutsal bir Mabed inşa edildiği rivayetler arasında. Dolayısı ile Hıristiyanların dinsel anlamda uğrak yerlerinden Kuzey Kıbrıs.
Gezinin birinci gününde birkaç saat içinde gezdiğimiz Lefkoşa da şunlara şahit oluyoruz; Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi izleri şehrin her yerinde. Büyük Han, Selimiye Cami ve diğer tarihi yapılar çok güzel korunmuş ve muhafaza edilmiş durumda. Kıbrıs’ın halkı son model arabalara biniyor, alkol ürünleri inanılmaz ucuz, sigara ise Türkiye ile aynı fiyat. Arabaların ve alkolün ucuz olmasının nedeni tabi ki vergi sistemi. Uygulanan düşük vergiler dolayısı ile sık sık görmediğimiz lüks otomobilleri dar ve kısacık Kıbrıs sokaklarında bolca gördük. Resmi para birimi Türk Lirası olsa da alım satım yapılan her şeyin fiyatı başta Sterlin olmak üzere Dolar ve Euro’ya endeksli. Casinolara gelince otellerin neredeyse hepsinin büyüklü küçüklü casinoları mevcut, hem otel müşterisine hem de dışarıdan gelen müşteriye hizmet veriyorlar. Gündüz geç saatte açılıp, gece geç saatte kapanıyorlar. Bizim kaldığımız otelin casinosu epey büyüktü otelin içinde ama otelden bağımsız 4 katlı, giriş, girin altı ve onun altına devam eden 2 kattan oluşan, kendi içinde özel asansörleri olan, kendinizi şu Amerika’nın meşhur Las Vegas’ında hissedeceğiniz türden… Tabi ki, casinoların en fazla ziyaretçisinin Türk turistler olduğunu, içeriye girer girmez anlayabilirsiniz. Şehrin ve Kıbrıs’ın en büyük ekonomi kaynağı casinolar ve eğitim sektörü (özel üniversiteler) olduğu da hemen fark edilir gerçekler arasında.

Gezimizin ikinci günü otelin önünden geçen Lefkoşa-Girne arası ulaşım sağlayan servis aracı ile (kişi başı 40 TL tek yön) Girne’ye vardık. Girne tabi ki Lefkoşa’dan da küçük, Kıbrıs’ın en hareketli sahil kenti. Şey gibi düşünebilirsiniz, Lefkoşa bizim Ankara gibi, Girne bizim İzmir gibi hareketli. Girne için de, daha önce belirlediğimiz bir gezi rotamız vardı. Başta Girne Kalesi, Girne Çarşısı, Girne Sahili olmak üzere sırası ile tüm gezi noktalarımıza uğradık. Girne Kalesi efsaneydi gittiğinizde mutlaka gezmelisiniz. Çarşısı çok hareketliydi. Yine tüm hesaplar sterlin üzerinden Türk Lirası ödendi ama geziye değdi.

Kıbrıs ta trafik tersten akıyor zaten biliyorsunuz. Bana göre bunun sebebi, adanın zamanında İngilizlere kiralanmış olması. Biliyorsunuz İngilizler gittikleri yere huylarını mutlaka götürüp, yaşayan halka asimile olmak yerine, yaşayan halkı kendi yaşam şekillerine asimile ederler. Dolayısı ile trafik tersten akıyor ama sizin gittiğinizde tersten akan trafikte araç kiralayıp kullanma eziyeti çekmenize gerek yok. Şehirleri yürüyerek en fazla iki saatte, dip köşe gezebilirsiniz. Şehirlerarası gezerken bahsettiğim servis araçlarını kullanabilirsiniz.
Eğitim sektörünün bacasız bir fabrika gibi işlediğini söyleyebilirim. Hem Lefkoşa da, hem de Girne de büyük uluslararası üniversiteler mevcut ve öğrenci kitlesi ağırlıklı olarak Afrika kökenli siyahi öğrenciler…
Gittiğinizde kardeş ülke insanı misafir severliğini bulamayacağınız, soğuk ve mesafeli soydaşlarımızın yaşadığı yavru vatanı böylece gezip bitirmiş olduk. Belki yavru vatanda yaşayanlar, onlar için canları pahasına savaşan Türk Askerlerini sık sık minnetle anmıyorlardır ama biz toprağa ayağımızı her basışımızda tüm Şehit ve Gazilerimizi anarak, bolca dua ettik. Var Olsun Yüce Türk Milleti, Var Olsun Yüce Türk Devleti ve Türk Devletleri.

Yazarın Diğer Yazıları