
Kapadokya güzellikleri
Nefise Köylü
Bu aralar hem yazılarımda hem de sohbetlerimde sık sık bahsettiğim konulardan bir tanesi gezi rotaları oldu.
Baharın gelmesi ile yerine gelen enerjimiz bizi yeni arayışlara itiyor mutlaka. Yerinde duramamak diye bir deyim vardır, şu sıralar hissettiğimiz tam olarak bu. Yerimizde duramıyoruz.
Kısa bir bayram tatilini ardından, şimdi ülke seçimleri gündemimizi meşgul ediyor.
Bu hafta, boğucu hale gelen seçim muhabbetlerinden, siyasi görüşlerden ve gelecek kaygısından sizi birazda olsa uzaklaştırmak istedim.
Mayıs ayı itibari ile 2’nci kez gittiğim Kapadokya gezisinden size bahsetmek istiyorum.
Yerli turist olarak bütçemize en uyan gezi noktalarından biri Kapadokya. Hem uygun fiyatlı konaklama olanakları, hem merkezi konumu ve tabi ki tüm dünya turistlerini cezbeden doğal güzellikleri ile Kapadokya bilhassa ilkbahar ve sonbaharda tercih edilebilecek en ideal gezi noktalarından.
Kapadokya’ya çok yaygın turlar düzenleniyor. Yani bulunduğunuz şehirden herhangi bir tur ile gidebilirsiniz.
Biz eşimle Kastamonu’dan kendi aracımızla gitmeyi tercih ettik. Dediğim gibi Nevşehir yani Kapadokya ülkemizin tam göbeğinde yer alıyor. Bu sebeple, tüm illerimizden Kapadokya’ya ulaşım oldukça kolay.
Her gezi planında olduğu gibi Kapadokya gezimizi de yaklaşık bir ay önceden planladık. Gezi planlarının, yakın bir yere yapılacak olsa bile en az bir ay önceden yapılmasında büyük fayda var. Gezi için yola koyulduğunuzda tüm varış noktaları ve konaklama alanlarınız ayrıntılı bir şekilde belirlenmiş oluyor.
Kastamonu-Kapadokya arası yaklaşık 400 km civarında. Önceden ayarlamış olduğumuz butik otel Tafoni Cave House girişi öğlen saat 14.00 olduğundan, yola sabah 08:00 gibi çıkmamız yeterli oldu. Kastamonu-Çankırı- Kalecik-Kırıkkale-Nevşehir güzergahını takip ediyorsunuz. Nevşehir yolu, Kalecik sapağından ayrıldıktan sonra tamamen düz, yokuşsuz ve virajsız bir yol. Yol böyle düz ve nispeten tehlikesiz olunca yolculukta rahat ve keyifli geçiyor. Nevşehir merkezdeki AVM ve yemek faslına rağmen öğlen saat 14.00 civarında otelimize varmıştık.
Otelin konumu çok merkeziydi. Ortahisar’da yer alan otelin konumundan ziyade odaları ve hizmet kalitesi çok daha cezp ediciydi bunu gittiğimizde daha da iyi anladık.
Kapadokya geziniz için bence 2 gün ayırmanız fazlasıyla yeterli. Gezi noktalarının sırasıyla haritasını birazdan çıkaracağım. Birçok doğal güzellikleri bulunmasına rağmen inanın 2 gün gezip dolaşmak için fazlasıyla yeterli.
Birinci gün varış ve dinlenme, ikinci gün ise gezme ve dönüş düşünebilirsiniz. Belki dinlenerek yola çıkayım diyenler tatillerini bir gün daha uzatabilirler.
Gezi rotamız hazırdı ve ilk gezi noktamız Ihlara vadisi oldu, Ne güzel bir doğa ve ne güzel merdivenler... Gezilerinizi sakın ertelemeyin, yaş geçtikçe gezi noktalarındaki zorlayıcı fiziksel koşullar belli yaştan sonra engel teşkil edebilir. Merdivenleri indikten sonra vadi, suyun huzur verici sesi ve yeşil ile kavuşuyorsunuz.
Vadi muhteşem bir güzellik mutlaka ama tüm gezi boyunca olduğu gibi odağım M.S. 66-70 yıllarında halen pagan kültüre ve dine mensup roma imparatorluğunun, Hıristiyanlığa inan ilk din mensuplarına yaptıkları baskıdan kaçan ilk Hıristiyanların inşa ettikleri kiliseler, ibadethaneler ve aynı zamanda güvenliklerini sağladıkları kayaçların içine oydukları tüm mabetlerdi.
Bunlardan ilki olan Ihlara Vadisi’nde ki ilk güzellik Yılanlı Kilise : Yılanlı Kilise uzun koridorlu ve alçak tavanlı kemerli bir kilisedir. İsmini duvarındaki yılan/ejderhayı öldüren Aziz George ve Aziz Theodore resminden alır. Kilisede ayrıca İmparator Büyük Konstantin ve annesi Azize Helena’yı canlandıran resimler bulunmaktadır.
Diğer ilginç bir resim ise Aziz Onuphrius’a aittir. Bu aziz, Mısır’daki Thebes yakınlarındaki çölde münzevi bir hayat yaşamış ve genelde olduğu gibi uzun gri sakalı ve tek giysi olarak üzerinde olan defneyaprağıyla resmedilmiştir.
Üzüldüğüm şey bu harika tarihi eserlerin yeterince iyi korunamaması konusu oldu ve bu daha ilk gezi noktamızda tüm gerçekliği ile yüzüme çarptı. Kilisenin duvarları acımasızca sprey boyalarla boyanmış, saçma sapan ney düğü belirsiz insanların isimlerinin baş harfleri olsa gerek yazılar yazılmış... Sinir küpü olmamak elde değil birçok hayal kurarak görmek istediğin tarihi eserde gözüne ilk çarpan şey, bilemem hangi gereksiz insana ait sprey boya haini ile yazılmış baş harfler olmamalı diye düşünüyorum.
Ihlara vadisinden güzel anıları aklımıza doldurarak ayrılıyoruz ve yol güzergahında Narlı Göl' e uğruyoruz. Narlı Göl güzel bir göl ama açık söylemek gerekirse beni tam on ikiden vuran şey turistlerin ilgisini çekmek üzere gölün girişinde bekleyen eşekler ve sıpaları oldu aman Allah'ım ne tatlılık... Halen gözümün önüne geliyor o daha sütten kesilmemiş sıpacıklar. Bu arada daha rotamızdaki iki noktaya uğramış olmamıza rağmen hatırı sayılır bir yabancı turist yoğunluğu olduğunu söylemem gerek.
Özellikle Japon ve Koreli turistler ağırlıklı olmak üzere etraf turist kaynıyordu deyimi yersiz olmaz. Onları yani Çekik gözlü, çok akıllı ve sonsuz saygılı canım turistleri çok sevdiğimi söylemem gerek. En çok da söylediğim gibi insana, doğaya, tarihe ne bileyim dünya üzerindeki her şeye gösterdikleri bitmek tükenmek bilmeyen hoşgörü ve saygılarını seviyorum.
Narlı Göl’den sonra yine her ayrıntısına hayran kaldığım Kaymaklı Yeraltı Şehrine geçtik. Müze klasmanında bir yer olduğu için hem Kaymaklı Yeraltı şehrinde hem de birazdan bahsedeceğim Göreme Açık Hava Müzesinde müze kart ve anlaşmalı banka müze kart yerine geçen kredi kartlarının geçtiğini söylemeliyim.
Ayrıca Kaymaklı, Derinkuyu yeraltı şehri gezecekseniz kesinlikle dar alan, kapalı alan gibi korkularınız olmamalı çünkü kapısından girdikten sonra anlıyorsunuz ki bu muhteşem güzelliği gezmek için iki kişinin asla aynı anda geçemeyeceği darlıkta ya da alçaklıkta alanlardan geçmek zorundasınız.
Kapadokya yeraltı şehirlerinin en büyüklerinden biri de Kaymaklı Yeraltı Şehri. Hemen hemen Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin yarısı kadar büyük olan bu yeraltı şehri Nevşehir’e 20 km. mesafede olan Kaymaklı Kasabası’nda bulunuyor ve 1984’den beri de UNESCO Dünya Kültür Mirasları arasında yer alıyor. Tarihi yine Hititleri ve Arap akınlarının olduğu M.Ö. 8. Yüzyıl Frig dönemini işaret ediyor.
Asıl derinliği 8 kata kadar inse de, Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin şu an 4 katı ziyarete açık. İlk katı hayvanların dışarı çıkmasını kolaylaştırmak için ahırlara ayrılmış ve ahırlardan açılan koridorlarla kilise ve diğer yaşam alanlarına geçişler sağlanmış. 2 apsis ve tek nefli olarak yapılmış 2’nci kattaki kiliseye giriş ise sürgü taşlarıyla denetlenmiş. Kiliseye girdiğinizde apsislerin önüne yerleştirilmiş vaftiz taşı ve kenarlara oyulmuş oturma platformları görecek ve kilise görevlilerine ait olduğu sanılan mezarlarla karşılaşacaksınız. Yaşam alanları, oturma, barınma, şırahane ve erzak odaları ise 3 ve 4’üncü kata yayılmış.
Kaymaklı Yeraltı Şehri’nde ilginizi çeken en farklı mekanlardan biri bakır işleme atölyesi olacak ki, bu atölyelerde tabanda demir dövülen çukurlar çıkacak karşınıza. Tüm mekanların havalandırma bacaları etrafında toplandığı Kaymaklı Yeraltı Şehri 1964 yılında ziyarete açılmış. Derinkuyu Yeraltı Şehri’yle bağlantılı olduğu sanılsa da arasındaki 10 km’lik mesafedeki gizli tüneller henüz bulunamamış. Bu yeraltı şehrinin en kalabalık yeraltı yerleşimlerinden biri olduğu aynı anda 5 bin kişiyi barındırdığı düşünülüyor.
Kaymaklı’dan çıktıktan sonra artık ciddi bir yorgunluk hissediyoruz. Gezmek değil ama bu kadar fazla öğeyi beynimize bir anda yüklemek ve bu muhteşem yapıların güzelliklerini sindirmeye çalışmak yoruyor sanıyorum. Yorgunluktan hemen otele geçmeyi hayal ediyoruz.
Güzel bir konaklamadan sonra, 2’nci günün tüm gezi noktalarını kucaklamaya hazırdık. Rotamızın ilk uğrak noktası hayali ile yanıp tutuştuğum Göreme Açık Hava Müzesi idi açık söyleyeyim Kapadokya gezimin temel nedeni Göreme Açık Hava Müzesiydi. Çünkü, tıpkı Efes gibi çok güzel korunmuş bir açık hava müzesinden bahsediyorum. Tüm beklentinizi karşılayan içindeki manastırları, kiliseleri ile gezmeye, anlamaya ve anlatmaya doyulmayacak muhteşem bir güzellik...
Göreme Açık Hava müzesinden sonra rotamızı Üç Güzeller, Dervent, Paşabağ, Güvercinliği sırası ile gezmeye çeviriyoruz. Güzel fotoğraflar çekip güzel bilgiler edinerek tatlı, eğlenceli, maceralı Kapadokya gezimize son veriyoruz. Kastamonu’ya geri dönüş yoluna koyuluyoruz.