
İşleyen tezgahların sesini duyalım
Nefise Köylü
Memleketimizde bir İŞSİZLİK UĞULTUSU, ÜNİVERSİTE MEZUNU BOLLUĞUDUR gidiyor.
Geçenlerde bir eğitimci arkadaşımla konuşurken özellikle vurgulayarak dile getirdi.
“Artık üniversitede herhangi bir bölümü okumanın bir prestiji ya da mesleki değeri neredeyse yok denecek kadar az… Artık üniversitede meslek sahibi olmanın yüzde 50’nin üzerinde garanti olduğu ve halen prestije sahip bir bölüm okumanın değeri nispeten var…”
1970’ler ve öncesi -1980’ler ve sonunda doğan insanlar üniversite çağına geldiklerinde, eğer üniversiteyi hangi bölüm olursa olsun kazanabiliyorlarsa, bu onların ayrıcalıklı olması ve beyaz yaka olarak iş bulması için en büyük araçtı. Üniversite diplomasının sonsuz bir saygınlığı vardı.
Günümüzde baktığımda üniversitelerimizin halen çok kaliteli eğitim verdiği aşikar bununla ilgili sorunum yok ama eğitim sistemimizin sancılı ve sorunsal yanları nedeniyle tüm öğrenciler doğrudan üniversiteye gitmeli yargısı ile yönlendirildiğinden ve sınav sistemimizin kısmen kolaylaşmasından kaynaklı, orta öğretimden mezun olan tüm gençlerimiz üniversite yollarını aşındırıyorlar.
Bu yoğun arz ve talep tüm ayrıcalık ve farklılıkları ortadan kaldırdığından, elimizde bolca üniversite mezunu ve yanı sıra bolca işsizlik kalıyor…
Bizim zamanımızda böyle değildi ben 1980’lerin çocuğuyum. Orta öğretimimi 2003 yılında tamamladım. Bizim zamanımızda gençler ikiye ayrılırdı.
El becerisi, sanatsal becerisi, hesapsal becerisi yüksek olan ve kendini bu alanlarda mutlu hisseden gençler ortaöğretimde meslek liselerine giderlerdi.
Meslek liselerinin verdiği mesleki eğitim muazzam derecede iyiydi.
Endüstri Meslek Lisesi, Ticaret Lisesi, Sanat Lisesi vb…
Eğer öğrenci Endüstri Meslek Lisesi motor bölümünden mezun oluyorsa, stajını tamamlamış kalfa pozisyonuna hazır bir çıkar olarak diplomasını alıyordu.
Ya da benim gibi Ticaret Lisesi muhasebe bölümünden mezun oluyorsa, stajını tamamlamış, tek düzen hesap planına hâkim, on parmak daktilo yazan bir muhasebeci olarak diplomasını alıyordu.
Bu liselere ne mi oldu?
Hiç bir şey liseler halen son derece kaliteli ve günümüz şartlarına uygun mesleki eğitim vermeye devam ediyorlar.
Fakat yukarıda değindiğim gibi eğitim sisteminde ki aksak düzen bu meslek liselerine talebi azaltıyor.
Dünyamız yüzde 100 robotlaşmadığı sürece özellikle mesleki beceri isteyen işlerde sektörlerin ara eleman ve insan gücüne son derece ihtiyaçları var.
Beyaz yaka yani üniversite mezunu, işe başlarken yönetici pozisyonunda neden işe başlamıyorum diye kafa yoran, işsizlik oranını gün geçtikçe arttıran genç bir nesil üzgün ve işsizken…
Mavi yaka yani mesleki eğitim alıp iş hayatına atılan çırak, kalfa ve ustalar sektörler arasında aranır vaziyetteler. İşsizlik endişesi şöyle dursun bu ara eleman dediğimiz mesleki yeterliliği bulunan gençlerimiz kapışılıyorlar.
Çünkü el becerisi ve ustalık gerektiren sektörlerde yeni nesil ustalar yetişmiyor. Günümüzde motor ustası, kaporta ustası, torna ustası, elektrik ustası, marangoz ustası, terzi ustası vs vs. aranıyor ama bulunmuyor.
Üstelik mesleki eğitim kurumlarında eğitimini tamamlayıp, meslekleri doğrultusunda işlerine yerleşen bu genç kardeşlerimiz isterlerse çalışırken bir yandan da meslekleri ilgili üniversite bölümünü tamamlayarak konularında birer uzman haline de gelebiliyorlar.
Üstelik bir beyaz yakanın asgari ücret ile işe başladığını var sayarsak, kalfa ve ustaların maaşlarının çok daha tatmin edici olduğunu söyleyebilirim.
Zihniyet ve görüşler, mavi yaka (yetişen yeni nesil ustalar) ve beyaz yaka (herhangi bir üniversite bölümü mezunu yönetici adayı) arasında ayırım yaparak, gençleri beyaz yaka olma yönünde teşvik etse de bu tamamıyla yanlış bir eğilim.
Oysaki 15 yıldır beyaz yaka olarak çalışan bir emekçi ile daha yeni usta olmuş bir kaporta ya da motor ustası aynı maaşı kazanabiliyorlar.
Şimdi size birkaç yeni nesil çırak, kalfa ve ustadan bahsedeceğim.
Diğer yazılarımda da çok kez bahsetmişimdir. Benim babam 1960 doğumlu,10 yaşından bu yana sanayilerde çalışarak gelmiş bir usta… Kardeşim 1987 doğumlu babamın yanında yetişmiş ve mesleki okulunu tamamlayarak usta vasfı kazanmış bir usta… halen Devrekani sanayisinde ki babadan kalma dükkanını işletmeye devam ediyor. Eşim işe elektrik, elektronik ustası ve halen mesleğini severek devam ettiriyor. Ama çırak, kalfa ve yeni yetişen usta azlığından onlar da son derece şikâyetçi.
Bizde aile mesleği olduğundan benimde usta dendi mi aklıma ya motor, ya kaporta, ya elektrik gelir. İllaki araba veya mekanikle ilgili bir şeydir. Ben de ticaret lisesi okumasaydım seve seve herhangi bir konuda ustalığımı geliştirmek isterdim.
Dolayısı ile benim yazım, motor yağının, üstüpünün, mekaniğin, çeliğin yanındaki çıraklar, kalfalar ve ustalarla alakalı bu hafta.
YASİN TEMİRCİ VE EREN SARIMAN İLE SOHBET
Gencecik, dinamik, gözünden geleceğin umut dolu ışıltıları süzülen yeni nesil kaporta kalfası, yarının kaporta ustası YASİN TEMİRCİ VE EREN SARIMAN ile yaptığım sohbetten detaylar aktarmak istiyorum size;
Öncelikle son derece saygılı, bilinçli gençler. Aldıkları eğitimi, staj yaptıkları kurumda ki ustalarından öğrendikleri mesleki detaylarla hayata geçirmenin ve bir konu üzerinde giderek uzmanlaşmanın ne kadar güzel bir deneyim olduğundan bahsediyorlar. Yaptıkları işçilik ve işten son derece eminler ve aynı zamanda ustaları tarafından da övülüyorlar. Yeni nesil kalfa bunlar, meslekleri hakkında çağın gerekliliği olan teknolojiyi de yakından takip ederek, gerekli durumlarda işçiliklerine ve işlerine yansıttıklarını aktarıyorlar. Bana göre çoktan usta olmuşlar bile… doğru yolda sağlam ve saygı ile yürümeye devam ediyorlar. Onlar bir meslek grubunun yeni temsilcileri, bayrağı onlar ve yeni yetişen nice ustalar taşıyacaklar… Farkındalar.
Yolları açık olsun…
MUHAMMED KAYA VE MERTCAN GELİR İLE KARŞILAŞMA
Onların yanından ayrılıyorum ve az ileride yine başka bir ustalık alanında kedilerini uzmanlaştırmaya çalışan MUHAMMED KAYA VE MERTCAN GELİR ile karşılaşıyorum. Biraz da onlarla sohbet detaylarımı iletmek isterim size;
Tıpkı Yasin ve Eren gibi, Muhammed ve Mertcan’da son derece saygılı ve mesleğe gönül vermiş, büyük bir özveri ile çalışan bilgili gençler. Onlarda meselenin beyaz yaka veya mavi yaka olmak değil, işinin ehli olup meslek edinmek olduğunun farkındalar. Mutlular ve var oldukları sektörün şartlarından umutlular. Her sektörde ve çalışma ortamında olduğu gibi mutlaka onların işlerinin de zorlukları var.
Ama bunlar zamanla iyileşeceklerini umdukları zorluklar. .. Ayrıca bulundukları meslek grubunun maddi ve manevi beklentilerini yeterince karşıladığından da bahsediyorlar. Yaşıtları arasında çabucak meslek edinip ve bu mesleğin ustası olmanın haklı gururunu yaşıyorlar. Onlar bir meslek grubunun yeni temsilcileri, bayrağı onlar ve yeni yetişen nice ustalar taşıyacaklar… Farkındalar.
Yolları açık olsun…
Yeni yetişen tüm çıraklara, kalfalara ve ustalara selam olsun.
İyi ki arabamız bozulduğunda, evde elektrik tesisatı arıza yaptığında, pantolonun paçası kıvrılacaksa vb. her ustalık gerektiren işimizde, işinin ehli o ustalar varlar. Tüm ustalarımızın ellerine, emeklerine sağlık.