Nefise Köylü

Gezelim, Görelim, Öğrenelim Köşesinde: Kastamonu ve Kastamonu Tarihi

Nefise Köylü

Mesela Kastamonu’nun bilinen tarihi: Hitit İmparatorluğu ile başlar. Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M.Ö. 4’üncü yy'da Perslerin eline geçmiştir. M.Ö.4,yy'da Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya katmıştır.

Kastamonu’nun ismi hakkında duyduğumuz onca şehir efsanesini unutmalısınız: Bir görüşe göre Romalılar devrinde adına Paflagonya (Paphlagonia) denilen Gasların kurduğu şehirlerden bir tanesi de "Timonion" veya "Tumanna" dır. Bazı yazarlar Kastamonu adının kökeni konusunda; bu kelimenin "Gas" kelimesi ile "Timoni" veya "Tumanna" kelimesinin (Gas ülkesi anlamında) birleşmesinden meydana geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir ki en akla yakın ihtimal budur. Fonetik yönden de bugünkü Kastamonu ismine yakındır. 

İkinci bir görüşe göre Romalılar devrinde Taşköprü'nün eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle Kommenler soyu zamanında gelişmeye başlamıştır. Bu soy zamanında buraya bir kale yapılmış ve Kommenlerin kalesi anlamında "Kastra Kommen" denilmiştir. Bu kelimenin zamanla "Kastamonu" şekline dönüştüğünü ileri sürenler olmuşsa da bunu belirleyen herhangi bir belge mevcut değildir.

Kastamonu Türk Ocağıdır! Türklere ait olan geçmiş serüveni ise: Kastamonu'nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Ahmet Gazi'nin Oğlu Gümüş Tekin devrinde 1105 yılında gerçekleşmiştir. Yüz yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın emriyle Selçuklu Kumandanı Hüsamettin Çoban Bey tarafından zapt edilmiştir.

Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu'ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendisi de öldürülmüştür. Muzafferettin Yavlak Arslan’ın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar'ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır. Şemsettin Yaman Candar'ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zapt edilmiş, toprakları genişletilerek Candaroğulları Beyliğini kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir.

İsfendiyar Beyden sonra "İsfendiyaroğulları" adını da alan Kastamonu Beyliği 1460 yılında Osmanlı idaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, birçok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.

Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında Sinop'la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katılmıştır. Kastamonu Milli Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle Ankara'ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah nakli yapılmıştır. Bu güzergah İstiklal Yolu olarak adlandırılmıştır. Her yıl o yol üzerinde anma yürüyüşü yapılmaktadır.

Atatürk Kıyafet ve Şapka İnkılabını neden mi? Kastamonu’da yapmıştır: Çünkü Kastamonu halkı diğer Anadolu şehir haklarına göre çok daha çabuk medeniyeti ve yenilikleri kabul eden ve toplum içinde yaygınlaşmasını sağlayan hoşgörüye ve öngörüye sahipti. Bu sebepledir ki; Cumhuriyetin ilanından sonra, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "23-31 Ağustos 1925" tarihleri arasında Kastamonu'da yaptığı Kıyafet ve Şapka İnkılabı, Cumhuriyet döneminin önemli olayı olarak tarih sayfalarına geçmiştir. Bu süre "Kültür, Tarih ve Sanat Haftası" ismini almıştır.

Çok bilinmez ama Kastamonu İli oldukça büyüktür: Kastamonu İlinde ilçe sayısı 20’dir ve merkez dahil olma üzere 21 Belediye, 1071 köy bulunmaktadır. Köy sayısı fazlalığı bakımından Türkiye’de ikinci sırada yer almaktadır. Ayrıca köylere bağlı 2.558 adet yerleşim birimi vardır.

Kastamonu, Karadeniz kıyı şeridinin incilerindendir:  İlin kuzeyinde Batı Karadeniz Dağları bulunmaktadır. Karadeniz sahiline paralel olarak İsfendiyar (Küre) Dağları il merkezinin kuzeyinde, güneyinde ise yine doğu batı uzantılı Ilgaz dağları yer alır. Kızılırmak nehrinin iki önemli kolu olan Gökırmak, Taşköprü ve Devrez Çayı ise Tosya'dan geçer.  Türkiye’nin Karadeniz’e doğru uzanan çıkıntısının büyük bölümünü kapsar. Doğuda Çatalzeytin ilçesinin Sinop ile birleştiği noktadan, batıda Kerempe burnuna kadar kıyı düz bir şerit halinde uzanır. Kerempe Burnunda bariz bir çıkıntı meydana getirerek güney batı doğrultusunda Bartın il sınırına kadar kıyı devam eder. Karadeniz’e olan bu kıyının uzunluğu 170 km’dir.

Tam da yukarıda anlattığımız coğrafi yapısından dolayı: Mevsimsel uygunluğa göre, İsterseniz Ilgaz dağlarımızda bulunan kayak pistinde kış sporları yapabilir, Küre Dağları milli parkının eşsiz doğasında yürüyüş, tırmanış, kamp vb. aktivitelerde bulunabilir,  sahil şeridinde ki ilçelerde koyu mavi Karadeniz’in sefasını sürebilirsiniz.

Mesela dünyanın 2’nci en derin kanyonu Kastamonu’da bulunmaktadır: Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde bulunan ve ‘‘dünyanın en derin ikinci kanyonu’’ olarak gösterilen VALLA KANYONU’NU gördükten sonra herkes gibi sizde güzellik karşısında büyülenebilirsiniz. Pınarbaşı İlçesine gitmişken 3km kanyon içinden yürüyüş yoluna sahip HORMA KANYONU’NU gezebilir ve yolun sonu sonunda ILICA ŞELALESİN’DE huzurlu içinde soluklanabilirsiniz.

Bu da yetmezmiş gibi Dünyanın 4. En büyük mağarası da Kastamonu’da bulunmaktadır: Küre Dağları üzerindeki dünyanın 4. büyük mağarası olarak kabul edilen ILGARİNİ MAĞARASI, antropolojik kalıntıları ve çevresindeki doğal alanlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Birde söylemesi ayıptır, Karadeniz’in 11 km’lik en uzun sahili de Kastamonu’da yer almaktadır: Kastamonu sahilinin en batı ucunda Cide ilçesi bulunmaktadır.  Cide Karadeniz’de ender görülen doğal koylardan bir olan Gideros Koyu’na ev sahipliği yapar. Burası, antik çağın en önemli ozanı Homeros’un destanlarında da geçen (Kytoros antik kenti) dir aynı zamanda.  Koy, yat ve yelkenli teknelerin konaklaması için oldukça uygundur. Cide ilçe merkezi de 11 km’lik sahili ile Karadeniz’in en uzun sahiline sahiptir. 

Dünya Sarımsağın S’sini bile bilmezken muhtemelen M.Ö sarımsak hasat edilen ve hasat sezonu festivallerle kutlanan bir ilçesi vardır Kastamonu’nun: Şu anda dünyanın tamamı en iyi sarımsağın Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yetiştiğini biliyor tabiki… Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde her yıl SARIMSAK HASATINI KUTLAMAK İÇİN 15-19 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen bir festival vardır. Milattan önce de gerçekleştirildiğini gösteren bazı tarihi eserler de bulunmuştur.

Yine bilinmeyen bir gerçek de şudur ki FATİH SULTAN MEHMET’İN annesi Hüma Hatun Kastamonu Devrekani İlçesindendir ve oradan gelin olmuştur: Osmanlı ordusuna karşı gelmekten pişmanlık duyan İsfendiyar Bey Sultandan affını isteyerek oğlu Tacettin İbrahim Bey'in güzelliği ile ünlü kızını (HATİCE ALİME HUMA HATUN) şer'i nikahla kabulünü rica eder. Bunun üzerine İkinci Murat mektup ve hediyeleri kabul ederek düğün hazırlıklarının yapılmasını ister. İsfendiyar Bey'in mektup ve hediyelerinden memnun kalan İkinci Murat kırgınlıkları unutarak, Çaşnigir başı Elvan Bey başkanlığında bir heyeti birçok hediye ve mihr ile birlikte 1423 yılında Kastamonu'ya gönderdi. Devrekani'ye geçen heyet Çayırcık Köyüne geldi. Sultan Murat ile Hatice Alime Hüma Hatun'un düğünü Çayırcık köyünde yapıldı. Bu olayın anısına her yıl Mayıs ayının son haftasında Çayırcık Mahallesinde fetih şölenleri düzenlenmektedir.

Kastamonu orijinalinin bütünüyle korunduğu konakları ile Safranbolu’nun bile önünde saygıyla eğildiği bir şehirdir aslında: Sadece Kastamonu kent merkezi içinde yer alan 564 adet taşınmaz kültür varlığından 400 tanesini yaşları bir asrı aşan sivil mimarlık örnekleri oluşturmaktadır. Batı Karadeniz Bölgesi’nin tescilli sivil mimarlık yapı stokunun büyük bölümünü elinde tutan Kastamonu’da kent merkezinden sonra konak yoğunluğu açısından sıralamada İnebolu, Taşköprü ve Tosya ilçelerimiz gelmektedir. Kastamonu’da konaklar, diğer tarihi yapılarla birlikte şehrin kültürel kimliğinin korunmuşluk öğesi olarak göze çarpmaktadır. Kastamonu’nun coğrafi yapısındaki değişik etmenlerden dolayı sivil mimarlık öğeleri de, içinde bulundukları yörenin beşeri coğrafyasına uygun olarak yapım tekniği ve tasarımlarında oldukça zengin bir çeşitlilik sunmaktadırlar.

Özellikle kent merkezinde yer alan konakların en önemli özellikleri arasında ilk başta gelen unsur, her bir yapının ön cephelerinde farklı mimari tasarım ve estetik anlayışın hayata geçirilmiş olmasıdır. Bu belirgin anlamda “Kastamonu Konağı” denilebilecek bir olgunun ortaya çıkması değil, 400 adet farklı mimari tipolojinin varlığı anlamına gelmektedir. Bu özellik Kastamonu’nun binlerce yıllık kültür birikiminin yanında, özellikle Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde bir idari merkez olması, ülkenin her yanından gelen yönetici, memur, asker, zanaatkâr ve tüccarların kendi kültürleri ile burada var olan kültürel alt yapının birleşmesinden doğan eklektizmi ile açıklanabilir.

Kastamonu Evliyalar, Pirler, Alimler, Şeyhler, Tarihte iz bırakmış önemli zatlar şehridir: Kastamonu’ da doğan ve hep Kastamonu'da kalan ve Anadolu’nun dördüncü büyük evliyası kabul edilen Şeyh Şaban-ı Veli daha sonra ölümüne kadar kalacağı Şeyh Sünneti Efendi dergahına yerleşmiştir. Yedi yıl halvette kalarak evliyalık mertebesine ulaşmıştır. Vefat ettikten sonra da türbesi burada inşa edilmiştir. Türbe, daha sonraları hasar görmüş olup, 1902 yılında Mahmut Paşa tarafından yeniden inşa edilmiştir. Şuan da istediğiniz zaman Kastamonu Merkez, Hisarardı mahallesinde yer alan Türbeyi gezebilirsiniz. Şaban-ı Veli Hz. Halveti Tarikatı’nın, Cemaliyye şubesinin, Şabaniyye kolunun kurucusu Mutasavvıf Evliyadır.

ŞEYH ŞABAN-I VELİ’NİN GÜZEL SÖZÜNDE DEDİĞİ GİBİ “Gelişiniz Güle Güle, gidişiniz Güle Güle, her işiniz Güle Güle.” Kastamonu’yu keşfettikçe bunu daha iyi anlayacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları