Nefise Köylü

Gezelim Görelim Köşesinde Amasra, Amastris, Samastro...

Nefise Köylü

Sesamos, Amastris, Samastro... Mitolojiye dair bir kitaptan, tarihten alınmış olduğunu düşüneceğiniz bu isimler size yabancı gelebilir. Aslında hiç de yabancı olmayan bir yeri anlatıyor. Bahsettiğimiz yer 1940 yılından beri Türkiye'nin ilk turizm kasabası olarak bilinen Amasra. Bartın ilinde dik yamaçları Karadeniz ile buluşturan, bir yarımada ve iki ada üzerine kurulmuş turkuaz bir cennet. Gelen misafirlerin asla terk etmek istemediği bir yer. Bu özelliği bir çok medeniyete ev sahipliği yaptığı yaklaşık 3000 yıllık tarihinden de anlaşılıyor. Anlatılana göre Zeus'un yol gösterdiği Neleus susam ve nergis çiçeklerine olan hayranlığından dolayı "Susam Diyarı" anlamına gelen Sesamos adıyla şehri kuruyor. Denizini çiçek kokularıyla selamlayan bu kasabaya insan, tarihiyle bile hayran kalmaya başlıyor. Daha sonra Amastris ismiyle kraliçenin kenti olan bu yer haliyle oldukça nostaljik. 1460 yılında Osmanlı topraklarına katılan şehre Fatih Sultan Mehmet de hayran kalıyor. Hayranlığını şehre "Cihanın gözleri" diyerek dile getiren Fatih, bu güzelliği bozmamak adına şehri savaşmadan alıyor. Ve son ismiyle Amasra... Sözcüklere sığmayacak geçmişi birbirine yürüme mesafesinde olan tarihi değerlerinde hala canlı. Neredeyse Bartın il merkezinden daha fazla öne çıkan bu yer  misafirlerini tarihin yanında denize, manzaraya ve doğaya doyuruyor.

Amasra'ya Nasıl Gidilir?

Batı Karadeniz'in cennet beldesi Bartın'ın kuzey ucunda yer alıyor. Bartın il merkezine 17 kilometre mesafede, yaklaşık 25 dakika uzaklıkta bulunuyor. Bartın karayolu ile iç bölgelere deniz yolu ile de kıyılara bağlandığı için her an istenilen her yere ulaşım aracı bulmak mümkün. Bartın'a şehir dışı ulaşımda Türkiye'nin birçok yerinden otobüs seferleri var. Bartın iline ulaştıktan sonra da yarım saatte bir olan minibüslerle Amasra'ya ulaşılabiliyor. 

Yolculuğunda özel aracını tercih edeceklerin ise öncelikle Bartın il sınırına gelmesi gerekiyor. İstanbul’dan gelecek misafirler için kullanılabilecek iki güzergah bulunuyor. Bunlardan biri Bolu-Yeniçağa-Mengen-Devrek-Çaycuma-Bartın yolu; diğeri ise Bolu-Gerede-Karabük-Safranbolu-Bartın yolu. Amasra, İstanbul arası yaklaşık olarak 5-6 saat sürüyor. Ankara’dan gelecek misafirler de benzer şekilde iki farklı güzergah kullanabilir. İlk güzergah Gerede-Karabük-Safranbolu-Bartın. İkinci güzergah ise Gerede-Yeniçağa-Mengen-Devrek-Çaycuma-Bartın. Amasra, Ankara arası da yaklaşık olarak 5–6 saat sürüyor. Güzergah seçimine göre UNESCO Dünya Mirası olan Safranbolu'dan geçecekler burada biraz soluklanıp yola öyle devam etmek isteyebilirler. 

Amasra'ya hava yolu ile ulaşım sağlamak isteyenlerin ilk olarak Zonguldak Çaycuma Havalimanı'na inerek Zonguldak-Bartın araçları ile Bartın'a gelmesi, buradan da Amasra minibüslerine binmesi gerekiyor. Kastamonu havalimanı tercih edenlerin de burada inip araç kiralayarak 3,5 saat yol gitmeleri gerekiyor.

Amasra'ya Ne Zaman Gidilir?

Amasra yılın her ayı misafirlerini ağırlayarak eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Havanın tadını çıkartmak, Karadeniz’in yeşilliklerinde dinlenmek isteyenler bu beldeyi daha çok Mart-Nisan-Mayıs aylarında ziyaret ediyor. Şehrin çevresinde denize girmek için ise en çok Temmuz-Ağustos-Eylül ayları tercih ediliyor. 

Amasra'da Yapabileceğiniz Aktiviteler

Misafirler isterlerse merkezdeki Küçük Liman ve Büyük Liman bölgelerini tercih edebiliyor, isterlerse uygun fiyatlara özel yat kiralayıp çevre koyları ve tatil merkezlerini (Çakraz, İnkumu, Felengit, Bozköy) dolaşabiliyorlar. Karadeniz Yat Rallisine liman olarak ev sahipliği yapan bu şirin ilçede yat ve teknelerin güvenli bir şekilde barınabileceği limanlar mevcut. Burada mangal yapabiliyor, balık tutabiliyor ve mehtap turlarına katılabiliyorsunuz. Sevgilinize özel tekliflerinizi masmavi denizin ortasında yapabiliyorsunuz.

Amasra ve Bartın'ın ormanlık yamaçlarla denize ulaşan 60 kilometrelik sahil şeridi olağanüstü doğal güzellikler sergiliyor. Amasra'nın çevresindeki 100 kilometrelik alan eşsiz koyları, el değmemiş plajları, yemyeşil ormanları, milli parkları, şelaleleri ve daha birçok kültürel, ekolojik ve doğal alanlarıyla geniş kapsamlı bir tatil fırsatı sunuyor. 

Amasra liman kentinden doğuya, batıya ve kuzeye giden gemilerin bıraktığı izler, tarih dolu yeşil tepelerden koylara uzanan eşsiz manzara, ay ışığı gecelerde oluşan yakamoz ve daha bir çok şey misafirlerinin yaşamına dokunuyor. Gelenler bu renkli kasabada bulunan kale, kilise, cami, hamam, müze ve daha birçok kültürel ve arkeolojik değerlerle iç içe bir tatil yapabiliyor. Küçük bir belde olan Amasra’da nereye giderseniz gidin merkezden uzaklaşmış olmuyorsunuz. Bu nedenle gününüzü birden fazla aktiviteyle geçirebiliyor ve uygun fiyatlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Amasra Etkinlikleri

Amasra bütün güzelliklerinin yanında yaptığı etkinliklerle de dikkat çekiyor. Her sene televizyonlarda gösterilen Amasra Yağlı Direk Şenlikleri temmuz ayının ilk haftası düzenleniyor. Şenlikte düzenlenen yarışmaya katılanlar tekneye bağlı yağlı direğin ucundaki Türk bayrağını almak için mücadele veriyor. Daha önceleri Barış Akarsu’nun adıyla düzenlenen ve şu anda adı Amasra Temmuz Günleri olan festivalde ise ünlüler ağırlanıyor, belgeseller gösteriliyor ve konserler veriliyor. Üstelik festivale katılmak için de hiçbir ücret ödenmesi gerekmiyor. 

GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER

Amasra’ya aracınızla gittiyseniz girişte sokak aralarına park yapılabiliyor. Ayrıca Liman sahası ücretli otopark olarak kullanılmakta olup çok geniş bir alanı olduğu için genelde yer bulma problemi yaşanmıyor. Sonrasında ise gören herkesin hafızalarından silinmeyen rotalara yolculuk başlıyor. 

Amasra Kalesi

Bu rotalardan ilki Amasra Kalesi. Şehrin en turistik noktalarından olan Amasra Kalesi aynı zamanda şehre panoramik bir bakış açısı sağlıyor. Bizans döneminde kurulan Amasra Kalesi’nin Osmanlı döneminde onarım görerek kullanılmaya devam ettiği ve Roma, Bizans, Ceneviz, Osmanlı olmak üzere birçok dönemde şehir savunmasında aktif olarak kullanıldığı biliniyor. Kule içerisinde yer yer kule boşlukları, iç taksimatlar, belirli yerlere yerleştirilen Cenova armaları, eros, medusa, kartal, öküz başı gibi figürlerin yer aldığı taşlar günümüzde bile bir ortaçağ havası yaşatıyor. 2013 yılında Unesco Dünya Mirası Geçici Listesine eklenmiş olan kale aslında iki bölümden oluşuyor. Biri Boztepe’deki Sormagir Kalesi diğeri ise Amasra’daki Zindan Kalesi. Eskiden Boztepe bir ada olduğundan, kalenin böyle iki kısımdan oluşması mantıklı geliyor. 

Kemere Köprüsü

Bir diğer rota da Boztepe’yi Amasra’ya bağlayan Kemere Köprüsü. Roma döneminde inşa edilen köprünün Sormagir Kalesi girişi, iki kapılı küçük bir tünelden geçiyor. Kemere Köprüsü’nün giriş kapısında çeşitli yazıtlı sütunlar görülebildiği gibi iki farklı koya bakan köprünün üzerinde bir de çeşme bulunuyor. Ağlayan Çınar’a da buradan geçilerek gidiliyor.

Ağlayan Ağaç 

Misafirlerinin ilgisini çeken yerlerden biri de burası oluyor. Ağaç denizden ve havadan aldığı nemi bünyesinde tutan bir selvi ağacı olup, ilkbahar ve sonbahar aylarında yağmur damlası olarak geri veriyor. Bu nedenle baharda bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Bu selvi ağacının yaşının ise 300 ile 350 olduğu tahmin ediliyor. Ağlayan Ağaç'ın bulunduğu tepe ve aynı adı taşıyan çay bahçesi muhteşem bir manzaraya ev sahipliği yapıyor. Burada çayınızı yudumlarken Tavşan Adası, Atatürk Tepesi ve Büyük Limanı seyredebiliyor, deniz manzarası sayesinde bütün stresinizden bir anda uzaklaşabiliyorsunuz. 

Amasra Müzesi

Bugünkü Amasra Müzesi’nin bulunduğu binanın aslında, inşasına 1884’te başlanan ama yarım kalan Bahriye Mektebi binası olduğu, daha sonra Amasra’da bir müze ihtiyacı doğunca, yarım kalan bu binanın tamamlanıp 1982’de hizmete açıldığı biliniyor. Müzenin dört salonu var. Bunlardan ikisinde, Helenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemlerinden kalma eserler sergileniyor. Diğer ikisinde ise, Osmanlı döneminde, Amasra’da yaşam üzerine etnografik kalıntılar var. 

Direkli Kaya 

Küçük Liman bölgesindeki Direkli Kaya, Cenevizliler döneminden kalma, kayaların özenle üst üste dizilmesi sonucunda 7 metrelik bir yüksekliğe sahip olan aydınlatma ve gözetleme kulesi oluyor. Halk arasında Amastrist'in havuzu olarak bilinen bölgede kuleden aşağı denizle bağlantılı bir havuz var. Bu havuzun mermer iskelesine de yine kayaya oyulmuş basamaklar ile iniliyor. Buradan gün batımı manzarası da oldukça güzel. Eskiden liman olarak kullanılan, şimdi ise Amasra'da denize girmek için en çok tercih edilen yerlerden biri olan bölgede yer alan Direkli Kayak, tarihi bir kalıntı oluyor.

Amasra Tavşan Adası

Ana karanın hemen yakınında bulunan bu küçük adada Ceneviz döneminde yapılan Bizans Kilisesi ve Manastırının kalıntıları bulunuyor. Adanın adı ise, yıllar öncesinde adaya bırakılan ve halen adada yaşamakta olan tavşanlardan geliyor. 

Bu rotaların yanında Amasra-Bartın yolu üzerinde bulunan, zamanında Roma askerlerinin su molası verdiği ve dinlendiği Kuşkayası Yol Anıtı da görülmeye değer. Amasra ilçesinin Makaracı Köyünde yer alan Gürcüoluk Mağarasının ise gelişimini tamamlamış olmasına rağmen iç şekillenmesi devam ediyor ve içerisinde sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları bulunuyor. Ayrıca Amasra’ya gelmişken tatil serüveninize çevresindeki İnkumu beldesini, Küre Dağları Milli Parkı’nı ve Bartın merkezi ekleyebiliyorsunuz. 

Amasra’da Ne Yenir?

Karadeniz’e kıyısı bulunan Amasra’da mutfağın baş tacı edilen, akla ilk gelen balık oluyor. Neredeyse bütün restoranlar ya deniz ya da tarihi kale manzarasına sahip aile işletmelerinden oluşuyor. Buralarda hamsi, istavrit, mezgit, palamut, çinekop, barbun, ada lüferi, kalkan gibi eşsiz lezzetteki balıkların tadını çıkarabiliyorsunuz. Balık yanında da Amasra’nın hemen hemen her restoranda bulabileceğiniz Amasra salatası. Önce göze sonra mideye hitap eden salatanın içinde tamı tamına 36 çeşit malzeme bulunuyor. Balık sonrası ballı yoğurt veya kabak tatlısının da kesinlikle denenmesi gerekiyor. Amasra’nın manda yoğurdu üzerine fındık ve balla servis edilen ballı yoğurt tatlısı özellikle misafirlerin ilgisini çekiyor. Amasra’da kahvaltı yapmak isterseniz de seçenekler mevcut. Kahvaltılarda menemen, omlet, içi peynirli maydanoz dolu yöresel mantı burada oldukça tercih ediliyor. Ayrıca Amasra’ya özgü bir lezzet olan sabah erken saatlerde bulabileceğiniz çöven ekmeğini de unutmamak gerekiyor. Balık sevmeyenler için de nefis lezzetler var. Zengin pide çeşitleri ile yöresel Bartın yemekleri de var. Tereyağlı su böreği, midye dolma, macun helva, Tayland usulü dondurma ve gemici kahvesi de alternatifler arasında yerlerini alıyor. Bu çeşit zenginliği mideniz için her gün ayrı bir şenlik sunuyor.

Alışveriş

Amasra'da Galla Pazarı ve Amasra Çekiciler Çarşısı alışveriş için en çok tercih edilen yerler. Amasra'ya özgü kıyafet, hediyelik eşya ve yöresel tatların satıldığı pazarda alışveriş yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Özellikle Çekiciler Çarşısında ahşap işçiliğinin nadide ürünleri yer alıyor. Bu pazar sakinleri yüzyıllardır ahşap işçiliği ile geçiniyorlar. Amasra’nın, kızılağaç, ıhlamur, şimşir, dişbudak, ceviz ve kiraz ağaçlarından, yöresel el yapımı ahşap eşyalar bulabiliyorsunuz. Tarihi, yüzyıllar öncesine, Osmanlı’daki ahşap oymacılığı zanaatının yaygın olduğu zamanlara dayanıyor. Bu oymacılık geleneği, bu çarşının çevresindeki dükkanlarda ve Amasra’nın köylerinde yaşatılmaya devam ediliyor. Şimşir kaşıktan, tuzluk ve baharatlığa, tepsiden kaseye, çeşitli ürünlere rastlayabiliyorsunuz. Başka bir seçenek olarak da  salı ya da cuma günü Amasra merkezde olursanız, köylü pazarını diğer adıyla Galla Pazarını gezebiliyorsunuz. “Galla”, yöre ağzıyla kadın anlamına geliyor. İçinde tamamen bölge kadınlarının üretimi olan organik ürünler satılıyor. Çeşit çeşit reçeller, kışlık tarhanalar, kesme erişteler ve meyveler satılıyor.

İyi geziler...

Yazarın Diğer Yazıları