
Fırsatçı Enflasyonundan Mağdur Kiracılar
Nefise Köylü
Bu hafta sık sık yakındığım, adaletsiz bulduğum ve son derece eleştirdiğim ‘‘vatandaş kaynaklı manipülatif ENFLASYON’’ konusundan bahsetmek istiyorum.
Bizim insanımızın, hakkaniyetli yatırım, dürüst ticaret, adaletli zam gibi yargılardan ne yazık haberi yok.
Ülkemizde, para söz konusu olunca kişiliklerimizden ve hasiyetimizden çabucak ödün vermeye hazırda bekliyoruz.
Sorsan en dürüst, en ahlaklı, en vicdanlı insanlarız… Tabiî ki kimse yoğurdum ekşi demiyor ama o dürüstlüğün, ahlakın, vicdanın dayanamayıp kırıldığı bir nokta var PARA PARA PARA…
Hemen araya sıkıştırayım, çok okuyan, çok araştıran bir insanım. Edindiğim bilgiler ışığında şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki kapitalizm çoktan evrim atladığı, demokrasinin belli bir seviyeye ulaştığı birçok dünya ülkesinde insanların PARA AÇLIĞININ, Türkiye’de ve Ortadoğu Ülkelerinden daha az olduğunu göreceksiniz.
İleri medeniyetlerde insanlar sadece hayatlarını idam ettirecek kadar kazanıp, sabit bir standartta, daha stabil hayatlar yaşamayı tercih ediyorlar. Paranın sağlık, iyi bir psikoloji ve mutluluk getirmeyeceğini anlamışlar.
Bizim ülkemiz ve benzer ülkeler bu noktaya, vatandaşlarının aç gözlülüğü ve suiistimal yetenekleri sayesinde ne yazık gelemiyorlar.
Enflasyon deyince akla ilk gelen günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır.
İhtiyaçlarınızı giderme noktasında alım gücünüzün azalmasına enflasyon denir.
Eğer ülke ekonomisini FIRSATÇI stokçular yönlendirmiyorsa, enflasyon dünya ticaret piyasasına göre şekillenir.
Mesela, pandemi sürecinde meydana gelen lojistik, nakliye ve yakıt krizi dünyanın bütün ülkelerini büyük bir enflasyon dalgası olarak vurdu.
Nakliyesi ve ticareti yapılamayan her türlü ithal ürünün fiyat değerleri otomatik olarak arttı. Buna nazaran meydana gelen işsizlik ve hızla artan enflasyonun gölgesinde kalan maaş artışları nedeniyle vatandaşın alım düzeyi oldukça düştü. Enflasyon çift hanelerin tavanlarını gördü ve halen stabil değil, düşmüş değil.
Yukarıda ki paragrafta anlattığım enflasyon dalgası, tüm dünya ülkelerinin büyük ölçüde pandemi dolayısı ile yaşadığı ekonomik krizdi.
Fakat bu kriz bizim ülkemizde bambaşka vücut buldu.
HERŞEY DE YAPTIĞIMIZ ŞEYİ ENFLASYON DEĞERLERİNİ DEJENERE EDEREK YİNE YAPTIK. ENFLASYONUN BİLE AKLINI ALAN BABA YİĞİT VATANDAŞLARIMIZ VAR BİZİM HEY YAVRUM HEY.
Dalga falan geçmiyorum. Yorumum gerçekten tam olarak bu.
Pandemi sonuna doğru vukuu bulan fırsatçılıklardan bazılarını birlikte hatırlayalım;
-Sıvı yağ stokçuluğu,
-Şeker stokçuluğu,
-Temel gıda ürünleri için yaratılan yalan haberler ve stokçuluk,
-Hayvancılık sektörünü doğrudan etkileyen yem ürünleri stokçuluğu ve fahiş fiyat artışı,
-Soğan stokçuluğu,
-Demir Çelik stokçuluğu,
-Sıfır araç stokçuluğu,
Vb vb vb.
Bu liste uzar gider ama insanları en çok mağdur eden “Ev ve Kira Fiyatlarında Yaşanan Korkunç Fiyat Artışı” bu gün ki yazımın konusu…
Şuan ki işime başlamadan önce yıllarca inşaat sektöründe profesyonel anlamda satış yaptım. Bilenler bilir. Emlakçılık değil bizzat üretim yapan inşaat şirketinin dairelerini satıyordum.
Yani hem bir konutun maliyet hesaplamasında, hem de satış fiyatının oranlaması kısmında işin içindeydim. Sattığım dairelerin ya da gayrimenkullerin alıcıları yatırımcı ise onlar için mülklerinin KİRALAMALARINI DA bizzat ben yapardım.
Doğrudur, pandemi sonrasında nakliye, akaryakıt sektöründe yaşanan büyük kriz nedeniyle inşaat sektöründe kullanılan temel malzeme kalemlerinin tamamı neredeyse %300 zamlandı. Bu zamların birçoğunun sebebi tabiî ki yine fırsatçı piyasa baronlarıydı.
Örneğin, fayansın m2 si 27 TL’den bir anda 100 TL’ye yükseldi. Fakat olması gereken 27 TL’den 50 TL’ye yükselmesiydi. Ülkemizde ki açgözlü fırsatçı, stokçu hain zihniyet nedeniyle olması gereken enflasyonu, biz masum vatandaşlar 3 katı hatta 4 katı daha şiddetli yaşadık.
Ham maddedeki bu önlenemez fiyat artışı ve arsa sahiplerinin arsalarına yapılacak binalar için müteahhitlerden saçma sapan oranlar istemesi nedeniyle ki bu ayrı bir aç gözlülük ve stokçuluk konusudur. Bunu başka bir yazımda ayrıca ele alırım.
İnşaat sektörü birden üretimini neredeyse tamamen duracak şekilde azalttı. Üretime devam edenlerse ham maddeye ve arsalara gelen zammı daire fiyatlarına yansıttılar.
Sözde bir daire kıtlığı başladı. Hangi nüfus yoğunluğuna göre hangi kıtlıktan bahsediyorsak. Özellikle Kastamonu’dan bahsediyorum.
Kastamonu 120.000 – 130.000 kişi arasında değişkenlik gösteren nüfusa sahip buna nazaran yüz ölçümü oldukça büyük bir şehir.
Yani özetle nüfus başına, hiç olmazsa köyde bir ev, şehirde bir ev olmak üzere 2 adet gayrimenkul rahatlıkla düşüyor. EV KITLIĞI FALAN YOK.
AMA ŞİDDETLİ BİR AÇ GÖZLÜLÜK VAR ORASI KESİN.
Ey Kastamonu’da evi olan gayrimenkul sahibi, ey yüce EV SAHİPLERİ: hangi yasa, hangi piyasa, hangi orana dayanarak siz kiralara bu artışları yapıyorsunuz?
İstanbul’u baz alalım. İstanbul bir metropol 18 milyon insan yaşıyor. Yüzölçümü sadece Kastamonu’nun 2,5 katı.
Yani
İstanbul, 18 milyon nüfus / 5461 km2 yüzölçümüne sahip bir il,
Kastamonu, 120 bin nüfus / 1834 km2 yüzölçümüne sahip bir il.
İstanbul’un en iyi ilçelerine ve mahallerine baktığımız zaman, bu gün ilanlarda Bakırköy’de, Şişli’de, Kadıköy’de 4 kişilik bir ailenin yaşayabileceği normal standartlarda bir ev kirası 15.000 TL ila 20.000 TL arasında değişiyor. İstanbul metropol ve sanayi şehri olduğu için iş olanakları ve ekonomik avantajlarından bahsetmeme sanıyorum gerek yok.
Şimdi Kastamonu ile mukayese edelim. Bu arada ben ev sahibiyim ve aynı zamanda kiracıyım. İki taraf içinde konuyu objektif değerlendirmeye çalışıyorum. Şu an Kastamonu’da merkez ilçesinde alelade bir 2+1 daire kirası 10.000 TL ila 17.000 TL arasında değişiyor. Üstelik Kastamonu’nun iş olanaksızlığı ve ekonomik zorluklarından bahsetmeme gerek yok.
Peki neye göre niçin bu kira fiyatları?
Bundan sadece iki yıl önce evini kiraya vermek isteyip 500 TL kirayı makul gören ev sahibini iki yıl sonra 17.000 TL kira istemeye iten (17.000 TL – 500 TL’nin tam olarak 34 katı) enflasyon artışı tam olarak nasıl bir artış?
Çünkü hesapladığımız zaman bu artışı talep eden ev sahibi ya da ilk kez evini kiralayacak ev sahibi ENSLASYONU %3400 CİVARINDA HİSSEDİYOR OLMALI.
Gerçekten akıl almaz ve kabul edilemez bir durum. Bu fırsatçılık, bu haksız kazanç tahammül edilecek gibi değil.
Gelelim bu gibi bir durumla karşılaştığımızda bizi koruyan yasalara;
Türkiye bir hukuk devleti, her zaman vurguluyorum ve yasalarımıza kayıtsız şartsız güveniyorum.
Bizi ekonomik anlamda, bu haksız kazanç erbaplarına karşı koruyacak bir çok yasa mevcut ama ben mağdur KİRACILAR İÇİN EN TEMEL OLANINDAN sizleri haberdar ederek yazıma son vermek istiyorum.
Arkadaşlar, yasalara göre;
-KİRASINI DÜZENLİ ÖDEYEN, KİRA KONTRATI BULUNAN VE BU KİRA KONTRATINDA KİRA ARTIŞ ORANI BEYAN EDİLEN BİR KİRACIYA EV SAHİBİ KONTRATTA BEYAN EDİLEN KİRA ARTIŞ ORANININ DIŞINDA KİRA ARTIŞI YAPAMAZ! VE KİRACI KİRA ARTIŞINI KİRA KONTRATINDA BEYAN EDİLEN ORANDA YAPARAK DÜZENLİ ÖDEDİĞİ VE MÜLKÜ YASALARA UYGUN KULLANDIĞI SÜRECE 10 YIL KİRACI KALMA HAKKINA SAHİPTİR.
Bu da demek oluyor ki 2000 TL kira ödeyen kiracıya kontrat tarihinde kiran 10.000 TL işine gelirse, gelmezse evimi boşalt tarzında bir zorlama YASA DIŞI.
Her zaman söylüyorum her şeyin hakkı kadarı güzel ve makul, paranın kölesi olmanın ve yasaları alenen çiğnemenin hiçbir anlamı yok.