Nefise Köylü

Çatalzeytin – Abana – Bozkurt - İnebolu – Cide, Daha Niceleri Var Nice…

Nefise Köylü

Geçen hafta sonu bir düğün daveti için yolum İnebolu’ya düştü ve her sene olduğu gibi bu senede, canım memleketimin sahil şeridinin muazzam güzelliklerine uğrama fırsatı buldum.

Sahilde otururken, ilk kez konaklamalı tatil için Kastamonu’muzun cennet kıyılarını tercih eden bir aile ile karşılaştım. Ailenin fertleri, sürekli gün batımına bakarak ‘Allah’ım nasıl bir cennete düştük’ diyerek, gün içinde gördükleri güzellikleri bir birlerine anlatıp duruyorlardı.

Kimileriniz, yazılarımda canım memleketimin güzelliklerinin keşfedilmesi için turistleri davet etmemden rahatsız! ‘ Ne çağırıyorsun bırak buralarda bakir kalsın.’ Zihniyeti hakim.

Öncelikle canım memleketim Kastamonu’yu anlatmaya ve tanıtmaya sadece benim nefesim yetse çok isterdim ama mümkün değil. Tabi ki memleketimizi halen keşfedilmemiş güzelliklerinden bahsederek tanıtacağız.

Turizm bacasız bir fabrika demek… Ülke ekonomisine, istihdam olanaklarına doğrudan katkısı bulunan en büyük iş alanlarından biri turizm… Tıpkı tarım, tıpkı sanayi gibi. Dolayısı ile mükemmel güzelliklere sahip memleketimizin gelişmesi, istihdam olanaklarının artması, il ve ilçeler genelinde hane gelirlerinin yükselmesi ve ticaretin artması için tanıtımlarımıza daha da fazla öncelik vermeli ve turizm olanaklarını özellikle sahil şeridinde geliştirmeliyiz.

2 yıl önce gezme fırsatı bulduğum ve hakkında kapsamlı bir yazı yazdığım Küre Milli Parkı, Ilgarini Mağarası, Ejder Çukuru ve Mantar Mağarası’nın varlığını ben bir Kastamonulu olarak, İngiliz menşeili bir blogerın bloğunda okuyarak öğrendim.

Bırakın yurdumun diğer illerinde yaşayan kardeşlerimizi, bizzat Kastamonulu olarak benim bu doğa harikası yerlerin varlığından haberim yoktu.

Bu düpedüz tanıtım ve reklam eksikliğidir.

Turizm için hiçte uygun koşullara sahip olmayan diğer illerimizde, suni göller, yapay parklar üretilip belediyeleri tarafından turizme kazandırılan birçok alan söz konusuyken. Cennet memleketimin, müstesna yerleri nasıl oluyor da bu kadar ilgisiz ve tanıtımsız kalıyor hiç anlamıyorum.

Üstelik bu konuda doğal güzelliklerin tahrip olmaması endişesi de çok klişe... Çünkü gelişen teknoloji, mimari olanaklar, doğal yapı tasarımları, ar-ge çalışmaları, çevreye duyarlı endüstri ile doğal güzelliklere asla zarar verilmeden de turistik alanlar ve olanaklar arttırılabilir.

Abana da ki QUİET ABANA isimli konaklama adresi, bu tarz doğasever turistik işletmelere çok büyük bir örnek. Henüz gidip kalma fırsatı bulamadım ama en yakın zamanda ziyaret edeceğim. Güzel bir tanıtım ve reklam kampanyası ile turizm alanında hizmet vermeye başlayan QUİET ABANA, dünya standartlarında konaklama olanakları ve hizmet kalitesi ile göz dolduruyor. Konaklama olanakları ve doğal güzellikleri için sitesini bir ziyaret edin derim.

Bir ziyaretçinin, ziyaret ve konaklamadan beklentisi ödediği paranın karşılığını alabilmektir. Çünkü turizmde söz konusu satış, hizmet üzerine soyut bir kavramdır. Ziyaretçi hizmeti alana kadar bu kavram somut bir değer taşımaz.

Bu sebeple turizm konusunda hizmet veren işletmelerin, kalite ve olanaklar anlamında ziyaretçilerinde olumlu intiba bırakması da, yine ilimiz genelinde turizmin gelişmesi adına çok önemli bir unsur.

İlimiz uçsuz bucaksız sahillere sahip. Kuzey şeridinde yer alıp bu kadar çok ilçesi sahil şeridinde yer alan tek il Kastamonu diyebiliriz.

Batıda Cide ilçemizle başlar bu güzellik şöleni, Doğanyurt, İnebolu, Bozkurt, Abana, Çatalzeytin devam eder. Bir baştan diğer başa sahil şeridinden geçebilirsiniz. Emin olun unutulmaz bir yolculuk olacaktır.

2000’li yıllarda babam sağ olsun, bu macerayı bize yaşatmıştı. Kastamonu’dan – İstanbul dönüşünde, sahile inip Çatalzeytin ilçemizden başlayıp sahilde sırası ile tüm ilçeleri geride bırakıp Cide’den çıkmıştık.

Tamam, Karadeniz kıyısı bu başka şeye benzemez… Ormanın içinde uzanan bir ağaç köprüde, denizin üzerinde geziyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Yol biraz virajlı inkâr edemem ama gördüğünüz o doğal güzellikler asla aklınızdan çıkmayacak.

İnebolu’da davetli olduğumuz yer ÇINARALTI İSKELE KAFE idi. Allah’ım ne kadar güzel bir yer. Bir caminin avlusundasınız, kocaman bir asırlık çınar ağacının altında… Mekan denize sıfır. Yani masalar bildiğiniz çakıl taşlarından oluşan kumsalın üzerinde. Karadeniz’in dalgaları kulağınıza şarkı söylüyor. Öyle güney sahillerimizde ki gibi bir şişe su 30 lira falan da değil. Mekanı görmelisiniz yine doğal güzelliklere el sürülmeden turizme kazandırılmış müstesna yerlerden biri diyebilirim.

Peki ya Çatalzeytin İlçemizin cennet köşesi Ginolu Kalesi ve Ginolu Koyuna ne demeli? Ginolu Koyunu uzun uzun anlattığım bir başka yazım var bloğumda bulabilirsiniz. Bu arada Ginolu açıklarında bir antik-batık şehir var, halen turizme kazandırılmamış olsa da batık şehrin kalıntıları araştırılıyor.

Memleketimizi anlatmaya ne sayfalar yeter, ne sözcükler… Bilenler bilir ben memleketine âşık bir yazarım zaten. O yüzden her yazımda Kastamonu’dan bahsetsem yine doymuyorum, yine doymuyorum.

Buradan yazılarımı okuyan tüm dostlarıma sesleniyorum, dünyada ki cenneti görmeye bir ara Kastamonu’ya gelin.

Herkese mutlu güzel günler dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları