Nefise Köylü

Beceriksizlik

Nefise Köylü

Etrafımızda hiç gördünüz mü?

Bu işi ben beceremedim diyen…

Bu benim kabahatim diyen…

Göremediniz. Çünkü beceriksizliğini kabul etmek bir erdemdir. 

Yapılan araştırmalara göre insanların %75’inden fazlası hatalarını ört pas etmeye meyillidir. Suçluluk duygusu ile yüzleşmek yerine inkâr etmeyi tercih eder insanoğlu.

Bu bir suçlama değil… Zaten hangimiz öyle değiliz ki?

Her şeyi mükemmel yapamayacağımız ayan beyan ortada olsa da, sanki insanüstü güçlerimiz varmış gibi her konuda daha iyisini yapmaya şartlıyoruz kendimizi.

Daha iyi bir okul kazan, daha iyi bir işe gir, daha fazla maaş al, daha iyi arabaya bin, daha iyi evin olsun, daha iyi tatile git, daha iyi, daha iyi, daha iyi…

Peki bu standartları kim belirliyor Allah aşkına?

  • Çalışkan öğrencisi karşısında daha az çalışan öğrencisini kınayan ve daha fazlasını bekleyen öğretmen mi?
  • Yağcı çalışanının karşısında dürüst çalışanını kınayan ve daha fazlasını isteyen patron mu?
  • Kendi evi ve arabasını bulunmaz Hint kumaşı sanarak en yakın dostlarını ve akrabalarını küçümsemeye çalışan ve gözü hep daha fazlasında olan yakın akraba ya da arkadaş mı?
  • Sahip olduklarına şükredip dört kolla sarılmak yerine sahip olmadıkları ve beyhude uğraşlar için zamanını, enerjisini, elindeki avucundakini saçıp savuran bizler mi?

Eğer kendimizi daha fazlası yerine, olması gereken ya da olduğu kadara odaklasak mutlaka daha az hata yapacağız ve daha az beceriksiz gözükeceğiz.

Başta kendimiz olmak üzere kimseyle yarışmıyoruz, kimseyle savaşmıyoruz.  Hür doğduk, hür yaşamayı beceremiyoruz.

İlla ki bizi beceriksizliğe sürükleyecek takıntıları sırtımızda yük olarak taşıyoruz.

Büyüyoruz, yetişiyoruz, aklımız var ne güzel ama fikrimiz sorunlu.

Fikirlerimiz hep tutsak.  Özgür görünen ama baskılar altında tutsak düşmüş ve eleştiri parmaklıkları arkasında kalmış ruhlarız hepimiz.

Bazen en yakın akrabanın, bazen en yakın arkadaşının, bazen patronunun, bazen kendi kendimizin eleştirileri ve koyduğu yüksek standartların kölesi oluyoruz. Sonuç beceriksizlik.

Konulan hedefler ve ulaşılması gereken beklentiler uğruna harcanıp giden hayatlar…

Karanlık bir yazı gibi oldu. Umut bunun neresinde diyeceksiniz ama gerçekten durum böyle.

Hepimiz, hiçbir zaman yetişemeyeceğimiz bir trenin peşinden koşuyor gibiyiz.

Bu sebeple de inanılmaz yorgunuz. 

Kime sorsam kolunu kaldıracak hali yok. İşe zor geliyor gidiyor, evden çıkmak istemiyor, sürekli uyumak istiyor…

Neden?

Çünkü ulaşılmaz hedefler, sürekli bardağın boş tarafını görmek, sahip olduklarımıza sahip çıkmamak, başkalarının zevklerinin ve iddialarının kölesi olmak bizi sonu gelmeyen derin depresyonlara sürüklüyor.

Aslında algılanan kadar beceriksiz değiliz. Yalancı mükemmeliyete ulaşamadıkça beceriksiz gözüküyoruz.

KURTULMAK İÇİN NE YAPACAĞIZ?

  • Bırakacağız bu trenin arkasından koşmayı.
  • Sahip olamadıklarımızı, başkalarının önerilerini, eleştirilerin yarattığı ezilme hissinin telafisinin yarattığı yalancı eksiklik hissini görmezden gelmeyi öğreneceğiz.
  • Olduğu kadar, olmadığı kader demeyi öğreneceğiz.
  • Kendimiz için yaşayacağız ve sahip olduklarımızla övünmeyi, yetinmeyi öğreneceğiz.
  • Mutlu olacağız, mutlu yaşayacağız, enerjimizi sadece bizi mutlu eden şeyler için harcayacağız.

İnsanlar birbirleri ile iletişim kuramadığı zamanlarda daha iyiydi her şey… Zaman bu kadar hızlı akmıyordu, yaşamak için bu kadar çok alternatif söz konusu değildi. Bir şeyler elimizden kaçıp gidiyor gibi hissetmiyorduk mutlaka.

Teknolojinin son derece gelişmesi ve insanların özel hayat mahremiyetinin son derece kısıtlı hale gelmesi bizleri dipsiz depresyonlara sürükler oldu.

Bu karamsar ruh halinden sıyrılmak kişinin kendine olan en büyük borcu bence.

DAİMA SAHİP OLDUKLARIMIZIN FARKINDA OLDUĞUMUZ VE BARDAĞIN DOLU TARAFINI GÖRDÜĞÜMÜZ GÜZEL GÜNLER DİLİYORUM.

Yazarın Diğer Yazıları