Nefise Köylü

80'lerde Çocuk Olmak

Nefise Köylü

Bu haftaya çok değerli dostumun bana yolladığı eski bir gazete küpürü ile başladım.
Ufak detaylar büyük anılar canlandırır bazen, gazete küpürü tam olarak öyle bir etki yarattı diyebilirim. Beni aldı ve hayatımın en güzel anılarını biriktirdiğim çocukluğuma yani 80’lere götürdü.

Çok yakın bir gelecekte yaşayacağımız her şeyin bizler için hayal olduğu yıllardı 80’ler. Hani sanki dünya teknolojik gelişme ve küresel ticaret anlamında bekledi bekledi de 80’lerden sonra inanılmaz bir şekilde atılıma geçti gibi oldu ve bizlerde buna hızla uyum sağladık.

1965 - 1979 / X kuşağı

1980 - 1999 / Y kuşağı

2000 - 2010 / Z kuşağı

2011 ve sonrası / Alfa kuşağı

Şu malum kuşaklar var ya artık herkesin diline dolanan… İşte o kuşaklardan en şahanesidir Y kuşağı. 

Nesillerin yaşadığı dönemlere bakıldığında hiçbir nesil 80’ler yani Y kuşağı kadar teknolojiye, internet çağına, küreselleşmeye hızla adapte olmak zorunda kalmamıştır.

Bazen yeri gelir Z kuşağı ve Alfa kuşağı için söyleriz, bunlar yeni nesil çok akıllılar çok… Aslında yeni yetişen nesil bana çok zeki gelmediği gibi aynı zamanda kültürel, etik ve görgü anlamında çok da yoksunlar. 

Diğer kuşaklara göre zeki görünüyorlar çünkü zaten var olan ileri teknoloji ve olanakların içine doğuyorlar. Dünya eriştiği son teknoloji ile onları bekliyor. Bir şeye uyum sağlamak, ulaşmak, sahip olmak için hiçbir çaba sarf etmiyorlar.
80’lerde çocuk olan Y kuşağı ise tam tersine oldukça atıl olan teknolojinin muazzam bir hızla gelişmesi nedeniyle her zaman uyum sağlamak, ulaşmak, sahip olmak için çaba sarf etmek zorunda kaldı. Bu çaba, uyum sağlama, öğrenme süreci Y kuşağını çok özel kılıyor bence.

Hem etik yargılara sahip, görgü ve ahlak kurallarına uyan, kültürel donanımlı ve aynı zamanda dünyadaki tüm gelişmeleri anlayıp öğrenip yaşamlarını daha kaliteli hale getiren çok ayrıcalıklı bir kuşak Y kuşağı yani 80’ler ve 90’larda çocuk olanlar.

Peki 80’lerde çocuk olmak nasıldı?

Tüplü televizyona bağladığımız ve bayram harçlıklarımızı biriktirerek aldığımız atarilerimiz vardı mesela… Süper mario, mortal kombat, ördek vurmaca oynardık ama asla tek başımıza oynamazdık. Mahalledeki arkadaşlarımızı eve toplar birlikte oynardık. Sanal arkadaş, online oyun arkadaşı yoktu o zamanlar. 6 yaşında atari oynadığın ve 40 yaşında halen en yakının olacak olan arkadaşların vardı yanında.

Her sabah aynı saatte yayınlanan ‘‘çizgi film kuşağı’’ vardı mesela… Sokağa çıkıp arkadaşlarımızla oynamadan önce o çizgi film saatini çekyatın kollarından bacaklarımızı sallandırıp, televizyona en yakın noktadan göz kırpmadan izlerdik.

Çevirmeli ev telefonları vardı mesela… Telefon çaldığında mutlaka gerekli bir konu için iletişim kurulduğunu bilir ve o ciddiyetle kısa ve öz konuşurdu insanlar. Ben yanlışlıkla 3 yaşında itfaiyeyi aramıştım. Sonra evi geri arayarak neden hattı gereksiz meşgul ettiğim konusunda anneme bayağı bir uyarıda bulunmuştu itfaiye birimi. 

Sokakta arkadaşlarla oynamaya kendini kaptırıp, akşam havanın karardığını ve eve gitme zamanının geldiğini unutmak vardı mesela... Bizler korkmadan büyüyen çocuklardık. Mahallede ve semtte ebeveynler birbirini tanırdı. Mahalleler ve sokaklar güvenliydi. Çocuklar sokaklarda yakalamaca oynar, saklambaç oynar, yakar top oynar, kendi sokaklarından komşu sokaklara keşif yapmaya gider ama hiç korkmazlardı.

Okula giderken mahalledeki arkadaşlarla birleşip, beslenme çantalarını direksiyon yaparak okul yolunda koşturmak vardı mesela… Bunu okuduğunda kardeşim Sinan gülümseyecektir. Çünkü onun her gün istisnasız okula gitme şekli böyleydi.

Pazar kahvaltıları vardı mis gibi mesela… O zamanlar anneler çok çalışmazlardı.

Baba çalışır, eve ekmek getirir, aileyi geçindirirdi. Baba hafta içi çalıştığı ve çocuklar okula gittiği için hafta sonu Pazar günleri pek bir kıymetli olurdu. Annem sabah babamdan önce bizi uyandırır, kulakları çınlasın Laz Bakkala taze peynir, taze ekmek ve gazete almaya yollardı. O gazetelerin kuponları her zaman bir nedenle biriktirilirdi ama gazeteler gerçekten okunurdu da. O zamanlar en güncel haberleri alabileceğiniz en sağlam kaynak gazetelerdi.

Hiç kitap okumuyorum diyen biri bile o zamanlar mutlaka her gün 15-20 sayfa gazete okuyordu. Yani bu durumda o yıllarda okumayan kimse yoktu.

80’lerde çocuk olmak anlat anlat bitmeyecek olan çok tatlı bir rüya gibiydi. O yılları kimse unutamaz ve herkesin mutlaka çok güzel anıları kalmıştır diye düşünüyorum.

80’lerde çocuk olmak çok güzeldi.

Canımın içi, bütün anılarımın ortağı kardeşim Sinan’a ve tüm çocukluk arkadaşlarıma selam olsun.

Ayrıca bu nostaljik gazete küpürünü bana ulaştırarak tüm anılarımı canlandıran ve yazıma ilham kaynağı olan kıymetli dostum Kastamonu Kızılay Gönüllüsü ve

Eğitimci Sn. Oğuzhan Erkan’a çok teşekkür ediyorum. 
 

Yazarın Diğer Yazıları