
Nimet Nedir?
Kadriye Doğan
Allah-u Teâlâ’nın verdiği nimetlere bir bakalım…
Örneğin; vücudumuzda kalp, mide gibi bütün organlarımız çalışıyorlar. Akıl almayacak derecede emek sarf ediyorlar ama biz onların bu çalışmalarından haberdar değiliz. Onlar sessizce işlerini yapıyor, bizi ayakta tutuyor. Ama bunu bize asla belli etmiyorlar. Bizden istek gelmesini de beklemiyorlar. Ne olması gerekiyorsa onu yerine getiriyorlar. Biz onların varlığını bile hissetmiyoruz.
Düşünsenize; ciğerlerimize ‘şimdi havayı içine çek’, ‘şiş’, ‘şimdi oksijeni kana gönder’, ‘temizle’, ‘kirli havayı topla’ ve ‘dışarı çıkar’ deseydik ve bunu dakikada kaç defa yapsaydık…Hayat bizim için nasıl olurdu? Daha diğer organlarımızdan bahsetmiyorum bile. Onların varlığını ancak hastalandıkları ve görevlerini yapmakta zorlandıkları zaman fark ederiz. O güne kadar onları o kadar ihmal etmişizdir ki fark ettiğimizde de çok geç olur çoğu zaman.
İşte Allah'ın verdiği nimet budur. Varken hiç fark etmezsiniz; üzerinizde ağır bir yük gibi oturmazlar, hafiftirler ve sizi hafifletirler, yüklerinizi alır, hayatınızı kolaylaştırırlar. Gölgesinde serinleyip kıymetini bilmediğimiz yüce ağaçlar gibi; fark ettirmeden, başa kakmadan, istemeni beklemeden yanında olan insanlar vardır. Sen çok rahatsındır onların yanında, hep yanındadır. Seni destekler, sever. Sana hediyeler alır. Birlikte güzel vakit geçireceğiniz ortamlar hazırlar. ‘Çay hazır, hadi gel’ der mesela. Öyle bir arkadaşa, akrabaya sahip olma şansına ermiş kişi ise ‘nasıl olsa o benim dostum’ der ve nerede yaranamayacağı, ona üstten bakan, beğenmeyen varsa onun peşinde koşar. Pişman olup döndüğünde ise nimet olan o yakın arkadaşı da kırılmış ve gitmiştir.
Sevgili okuyucularımız! Sakın o yakın, hassas gönülleri kırmayın.
Erdem onları fark edebilmektir.
Sana yakın olana yakın olabilmektir.
Ebu Müslim Horasani Hazretleri’ne atfedilen bir sözle bitirelim:
“Onlar zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve onları kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar.
...Yakınlaştırdıkları düşman dost olmadı ama uzaklaştırdıkları dostlarını düşman ettiler. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”