İzzet Sarı

İlham veren bir yol hikayesi

İzzet Sarı

Güler yüzlü ve yılların habercisi Mehmet Tuğcu bugünlerde Taşköprü Belediyesi Kültür Müdürü olarak görev yapıyor…
İletişim Fakültesi mezunu ve aynı zamanda gönüllü olarak Taşköprü Postası Gazetesi’nin de haber editörlüğü görevini yürütüyor. Taşköprü Postası’nın imtiyaz sahibi Selçuk Özkan ile birlikte uzun zamandır bizi Taşköprü’nün doğal güzelliklerini görmemiz için davet ediyorlardı.

Bir türlü zaman bulup gidememiştik. Kastamonu yerel basınına yıllardır hizmet veren meslektaşlarımız ile birlikte hafta sonu Taşköprü’ye gitmeye karar verdik.

Ekibimizde; 
-İzzet Sarı (Gazeteci Yazar)
-Ahmet Baysan (Gazeteci Yazar)
-Emrah Palabıyıkoğlu ( Gazeteci-Yazar)
-Murat Köse (Türkiye Spor Yazarları Derneği İl Temsilcisi)
-Murat Kanber ( İHA Bölge Müdürü)
-Ali Sağır ( Açıksöz Gzt. Yazı İşleri Müdürü)
-Kadir Yıldırım (İnebolu Gazetesi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü)
-Mustafa Balcı (Taşköprü Postası Yazı İşleri Müdürü)
-Murat Şengül (Kastamonu Güncel Haber Portalı sahibi)
-Turgut Yılmaz (Başkent Postası İl Temsilcisi)
Bulunuyordu…

Kastamonu yerel basının emekçileri olan bu arkadaşlarımız ile davete icabet etmek için yola koyulduk…
Az gittik uz gittik, Taşköprü- Boyabat, Kargı ve Tosya’ya sınır olan yaklaşık 1200 metre rakımlı Köçekli-Kılıçlı köyleri arasında kalan mükemmel bir doğa harikası ile karşılaştık…

Yıllarca İstanbul’da Taşköprülü bir gurbetçi olarak çalışırken gemileri yakıp iki dairesini satıp buraya yerleşen Halim Bilgin ve ailesinin konuğuyuz…

Halim Bilgin, bundan dört yıl önce İstanbul’da yıllardır çalışıp kazandığı birikimleri ile aldığı iki dairesini satıp ailesini de alarak memleketin yolunu tutmuş. Bin bir zorlukla hazineden 30 yıllığına kiraladığı bu doğa harikası araziye iki ayrı sondaj kuyusu açtırarak başlamış işe.

Sonra evini yapmış ardından tam bin (1000) koyunluk büyük bir koyun çiftliği kurmuş. Çiftliğinin girişinde 25 metre yüksekliğinde kocaman bir bayrak direğine asılı Türk Bayrağı rüzgarla birlikte tüm ihtişamı ile bizi karşılıyor…

“Ailem ve ülkem için üretiyorum” diyor idealist Halim bey…

Ülkemizde hayvancılık ile uğraşan kişi sayısının her geçen gün azaldığını ifade eden Halim bey başlıyor başından geçenleri anlatmaya…

“Hazineden 30 yıllığına burayı kiraladım. Asıl hedefim 2 bin hayvanlık bir koyun çiftliği kurmaktı. İlk önce çevre köylüler bana zorluk çıkarttılar. Sonra benim iyi niyetli olduğumu görünce ve de bu bölgenin insanı olmam nedeniyle bize alıştılar.

Tarım Bakanlığı Kırsal Kalkınma projelerinden faydalanmak istedim ancak şartları bizim gibi küçük aile işletmeleri için çok ağırdı. 
Kendi öz kaynaklarım ile yapmaya karar verdim. Bu koyun çiftliğini hiçbir devlet kredisi kullanmadan çok şükür bugünlere getirdim. Şu anda 500 koyunum var. Yavruları ile birlikte toplam bine yakın... Dört yılda bu sayıya ulaştım asıl hedefim 2 bin başlık bir koyun sürüsüne ulaşmak. İki tane bakıcım var. Eşim, oğlum ve kızım ile birlikte kendimizi bu işe adadık çok şükür halimizden memnunuz…”
Bir taraftan Selçuk Özkan ve Mehmet Tuğcu diğer taraftan mekanın sahibi Halim Bilgin bize üst seviyede misafirperverliklerini gösteriyorlar. Sıcak kanlı ve samimiyetleri bize yetiyor da artıyor bile… 

Uzun zamandır bir araya gelemeyen basın emekçileri; Şehrin bunaltıcı sıcaklarından kaçıp çam ağaçlarının altında kuş sesleri ve hafiften esen rüzgar eşliğinde başlıyorlar habercilikle ilgili anlarını anlatmaya… 

Yılların tecrübesi Ahmet Baysan 50 sene önceki haberciliği anlatıyor genç meslektaşlarımız pür dikkat dinliyordu. Arkasından yine yılların tecrübesi Murat Köse, Kadir Yıldırım, Mustafa Balcı, Turgut Yılmaz… Biri anlatıyor diğerleri dinliyordu. 
Daha önce hiç yaşamadığımız bir deneyim yaşıyorduk hep birlikte. Saatler ilerliyordu. Dört saat hiç bıkmadan habercilerin anılarını dinledik.

Mehmet Tuğcu arkadaşımız yakınlarda bir yerde bir gölet ve şelale olduğunu ve orayı görmemiz gerektiğini öneriyordu (!) 
Hep birlikte karar verdik gitmeye…

Köçekli Köyü’nden daha doğuya doğru bastık gaza… 

Sonra Aşağı Şehirören Köyü’nün Türkmenler Mahallesi’nde araçlarımızı bırakarak yerel rehberimiz ak sakallı Erdoğan Kaya(Hacı) önderliğinde Kargı ve Boyabat sınırlarına doğru başladık dağcılar gibi yürümeye…

Bir süre yürüdükten sonra Ahmet Baysan ve Turgut Yılmaz arkadaşlarımız pes ederek geri döndüler…

Rehberimiz Erdoğan bey en önde maşallah bir keçi misali alışık olduğundan adeta yürümüyor koşuyordu. Yüz ifadesinden belliydi köyünün doğal güzelliklerini habercilere göstermek için, çok heyecanlıydı. Belki buraların da tanıtımı olursa turist falan gelir ve bölgeye katkısı olur diye düşünüyordu. Hepimiz çok yorulmuştuk bir süre sonra ağaçtan yapılmış bir poyradan akan buz gibi soğuk ve temiz bir su bizi bekliyordu. Hepimiz burada soluklandıktan sonra yola devam ediyorduk. Rehberimiz her seferinde ‘az kaldı, geldik’ diyor ama bir türlü ağaçların arasında bahsedilen şelaleye ulaşamıyorduk. Sonra bizi gerçekten çok güzel bir göl ve şelale karşılıyordu. Göl yatağından belliydi, şelaleden akan su yazın epey azalmış olmasına rağmen hala buz gibi akıyordu. Rehberimiz bu şelalenin ve göletin 1943 yılında meydana gelen ve çok sayıda insanımızın öldüğü büyük Kargı ve Tosya depremlerinin ardından oluştuğunu anlatıyordu! 
Bol bol fotoğraflar ve videolar çekip dinlendik. 

Yine ormanlık ve dik yamaçlı kayalıkların olduğu zorlu bir parkur dönüş yolunda bizi bekliyordu.
Hepimiz terlemiştik, rüzgar hafiften hafiften esiyordu. O zorlu parkuru zorlansak da yürüyerek Türkmenoğlu mahallesinde bizi bekleyen araçlarımızın yanına dönmeyi başardık.

Telefonların çekmediği yolun izin olmadığı rehberimizin köylülerle telsiz ile irtibat kurduğu bir bölgede(Taşköprü, Boyabat, Kargı ve Tosya) sınırında doğal güzellikleri keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorduk.

Rehberimiz Erdoğan bey evinin bahçesinde bize bir sürpriz hazırlamıştı. Buz gibi su, ayran ve bir sürü atıştırmalık. Dahası harika bir çay molası olmuştu bizim için.(Teşekkür ediyoruz hacı bey.)
Uzun bir süre dinlendikten sonra ‘yolcu yolunda gerek’ diyerek arabalarımıza binerek dönüş yoluna geçmiştik.
Aşağı Şehirören köyüne kadar yollar çok güzel asfalttı. Lakin Aşağı Şehirören ile Türkmenle mahallesi arasındaki yol stabilize ve epey de tozlu 4.5 kilometrelik bir yoldan dönüş yaparak Köçekli’ye oradan da Taşköprü’ye döndük.
Çok güzel bir hafta sonu tatilini doğal güzellikleri keşfetmenin mutluluğu ve hazzını yaşıyorduk hepimiz…
 Zorlu parkurda yürümeye alışık olmayan bizler zaman zaman ‘ofladık-pufladık’ lakin günün sonunda mükemmel bir deneyim ve tertemiz havası ve oksijeni bol olan en önemlisi de insanları samimi ve misafirperverlik örneği sergileyen bir coğrafyamızı daha keşfetmenin mutluluğunu yaşadık…

Gezi yazımıza Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yurdun pek çok yerinde asılı levhalarında karşımıza çıkan güzel bir söz ile son veriyorum…
Bir sonraki gezi deneyimimizde ve coğrafyamızda görüşmek üzere…
GÜNÜN SÖZÜ
“Gidemediğin yer senin değildir…”
 (Halil Rıfat Paşa/1880) 

 

Yazarın Diğer Yazıları