Halime Korkmaz

Ölçüp Tartarken Hile Yapanların Vay Haline!

Halime Korkmaz

Ekonomi, insan hayatında olmazsa olmaz bir unsurdur. Hayatın devamı, alış-veriş üzerine kurulmuştur. İnsanlar, hayatlarını devam ettirmek için birbirleriyle iletişim halinde olurlar. Kimi alıp kimi satmakta kimi de şahitlik etmektedir. Alış veriş esnasında ne zulmetmek ne de zulme uğramak doğru bir davranış değildir. Yani din, ne alanın ne de satanın madur olmasını istemez. Allah (CC), bu konuda ölçüyü belirlemiştir ve Müslümana düşen de o ölçüye göre hayatın devamını sağlamakla mükellef olmasıdır. Eğer Allah’a ve Rasulüne itaat ederse. Ama ya nefsine veya ona yol gösterenlere itaat ederse akıbet ne olur? Bilinmez…

Rabbimiz şöyle başlar ayete: “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı? ... Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır. Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır. Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir. Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur.” denecektir.” (Mutaffifîn 83/1-17)

Ölçüp tartmak, sadece terazi ile yapılan ölçüm işleri değildir hiç şüphesiz. Hilenin ve kandırmanın olduğu her alan, hile ve aldatma ile iş yapan herkes kendisini ölçüp tartıp bu ayete göre düşünmesi gerekir. Eğer iman vasfı var ise…

Din, insanların düşündüğü gibi sadece onun ibadet hayatını düzenleyen kanunlardan oluşmaz. Din dediğimiz şey, akıl sahibi her insanın hayatını düzenleyen kanunlar bütünüdür. Yani hayatın bizatihi kendisidir. İnsanın hayatta uğraştığı, yaptığı, yediği, içtiği, gezdiği, eğlendiği, konuştuğu, konuşmadığı yani nefes aldığı her yerde ve her şeyde din kuralları belirlenmiş ve insandan da ona uymasını istemiştir.

Hayatın gayesi, Allah’ın huzuruna çıkıldığında O’na layıkıyla ve alnı ak olarak cevap verebilmektir. Rezil ve zelîl olmadan. Bunun yolu-yöntemi ise hayatın merkezine dini almakla mümkün olacaktır. Ekonomi de bunun bir başka ayağıdır. Haksız ve adaletsiz meydana gelen her alış-veriş, dinimizce yasaklanmıştır. “Ey insanlar, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaret bunun dışındadır.” (Nisâ 4/29) O zaman günümüz tabiriyle ifade edersek eğer, rant elde etmek uğuruna, kendini üç kuruş daha tatmin etmek adına yapılan her bir haksızlık haramın ta kendisidir.

Ekonomi konusunda Hz. Peygamber’in (SAV) prensiplerinden biri de şudur: “Tarttığınızda fazlasıyla (tartarak) verin.” (İbn Mâce, Ticâret, 34) Kimselerin görmediği yerde Allah’ın gördüğünü unutmadan ve kimselerin duymadığı yerde Allah’ın işittiğini unutmadan yaşamaktır.

Hayatın her alanında hoşgörülü olmak bu dinin en önem verdiği konulardan biridir. Hayatta zorluk çıkarmak değil kolaylık göstererek insanlara zulmetmemek esastır. Bir kimse yaptığı için zulüm içerdiğini düşünmeden yaşıyor ve yaşatıyorsa, Allah’ın yardımı ona kesilecektir. Rahmet edene Allah da merhamet edecektir bunu asla akıldan çıkarmamak gerekir. Nitekim Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: “Satarken, satın alırken, alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye Allah rahmetiyle muamele eylesin.” (Buhârî, Büyû’, 16)

Alışveriş, hayatın en önemli bir vasıtasıdır. Alırken de verirken de kısacası hayatın her alanında doğru dürüst olmak, namaz kılan her müminin namazında dua ettiği bir durumdur. Aynı mümin selam verdikten sonra nasıl hile yaparım diye düşünürse aynı mümin Kitabın kapağını kapattıktan sonra nasıl zulüm yaparım diye plan yaparsa Allah o kula kulum der mi acaba? Bilmiyorum…

O halde her gün her saniye her işte doğru dürüst olmak ve kimseyi kandırmamak da bu dinin Müslümanlara bir emridir. Bir mümin, eğer mümin sıfatını korumak istiyorsa şu hadisi aklından asla çıkarmamalıdır: “… Bizi aldatan, bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) İnsanın insanı kandırmadan, aldatmadan hayatını devam ettirmesi gerekir. Bir gramın dahi hesabı sorulacağı o dehşetli günde kişinin kendisini cehenneme karşı koruması da kişinin elindedir.

Haksızlık, bu dünyada insanın insana yaptığı en büyük zulümdür. İster maddi ister manevi olsun yapılan her bir haksızlık, her bir zulüm insan için bir imtihan vesilesidir. İsteyen imtihanını kaybeder, isteyen imtihanını başarıyla verir. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki adaletsiz ve haksız her bir kazanç, haramdır ve kişinin kazanıyor gördüğü her bir haram mal ondan fazlasıyla geri alınacaktır: “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara 2/288)

Allah, bazı kimseleri rızıklandırır. Bu öyle bir rızıktır ki mükafat, Rabbin katında ve O’nun bildiği en güzel olandır. O kimseler, her işlerinde Allah’ı hatırlarından uzak tutmazlar. Hayatlarını, Allah’ın rızası ve emri doğrultusunda yaşayıp Allah’ın yasakladıklarından uzak tutarak ömür sürerler. “Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nûr 24/37) O zaman ticaret veya başka herhangi bir şey, Müslümana Allah’ı unutturuyor ve onu dünyanın oyun ve eğlencesine kaptırıyorsa vay o Müslümanların haline! İnsanın imzası olan her işte Allah’ı hatırında tutması, işte büyük kazanç odur.

Malı bereketlendiren şeylerden biri de, alışverişte dürüst olmaktır. Malın kusurunu söylemeden yapılan alışveriş, helal değildir. Kişi, kendi malının değerini kendisi düşürür farkına varmadan. Çünkü Resul-i Ekrem bize bunu haber vermiştir: “Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 51)

Sonuç olarak, hayat asla eğri-büğrü, gizli-saklı, yalan-yanlış ölçüp tartanların kazandığı bir serüven değildir. Anlık kazançlarla kazandığını düşünenler ve yaşayanlar, hem dünyada hem ukbada kaybedecektir. İki günlük dünyada üç kuruş daha menfaat elde etmek için hile yapan Müslümanların vay haline…

Yazarın Diğer Yazıları