Halime Korkmaz

Misafirlik Adabınız Var Mı?

Halime Korkmaz

İslam dini, hayatın her alanına dair kural ve kaideler koymuştur. Bu suretle insanların birbirlerine ve kendilerine zulmetmelerinin önüne geçilmiş olmaktadır. Müslümanlara düşen görevi, bunları bilmek, öğrenmek ve hayatlarına uygulamaktan ötesi değildir. Bundan dolayı her bir Müslüman, Allah’ın kitabını ve Rasulünün sünnetini öğrenmekten mesuldür. Bu öğrenmeyi sadece ve sadece Arapçasından okumak şeklinde anlaşılan bir bilgi, eksik ve yanlış olur ki o zaman hayatın alt üst olduğunu görmekteyiz.

İşte bilmemiz gereken bir konu da misafirlik meselesidir. İnsan, kendi evi dışına gittiği her yerde misafir hükmündedir. Yani sefer halinde olup asıl mekanının dışında demektir. Bundan dolayı bir misafirin gittiği yerlerde kendi evindeymiş gibi davranması uygun değildir dinen de caiz değildir. İşte bu misafir olma durumunun da bir adabı vardır. Herkes kendi kafasına ve adetine göre bir sistem uyguladığı için pek çok kişi bu durumdan mağdur ve mahzun olmaktadır. Hatta pek çok çift, sırf bu sebeple kavga dahi etmektedir. Bunun vebali acaba kime gelecektir? Yani adabsız misafirlik, kişileri birbirinden uzaklaştırmaktan öte bir şeye sebep olmamaktadır. Peki ama misafirlik nasıl olmalıdır?

Allah resulü (sav); “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirini iyi ağırlasın. Bunun uygun süresi bir gün ve bir gecedir. Misafirlik (hakkı) üç gündür, bundan sonra (misafire ikram) sadakadır. Misafirin de ev sahibini sıkıntıya sokacak kadar onun yanında kalması helal olmaz.” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 85) Özellikle yatılı gidilen misafirlikte bu kuralların uygulanması elzemdir. Gerek mahremiyet gerekse başka diğer mevzuların zarar görmemesi açısından bütün Müslümanların bu kuralı uygulaması şarttır.

Bir başka mevzu ise misafir ağırlama konusudur. Malumunuz son yıllarda özellikle ev dışında buluşmalar daha gündemimizi meşgul eder oldu. Gerek evde misafir ağırlamayı zahmet görme, gerek evin kirlenmesini istememe, gerekse de ne dersek diyelim şu an misafir ağırlama olayı yok olmak üzere. Bazen de insanlar kendileri misafirliğe gitmek isterken başkalarının kendilerine misafir gelmesini istememektedir. Şu hadis-i şerifi duymaya hazır mısınız? “Misafir ağırlamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, IV, 157) Misafir sevmeyen kimseler için ağır bir konu olarak gündemlerine oturması gerekir.

Abartmamak şartıyla misafire ikram etmek, dinin bir emridir. Son yıllarda en az 10 çeşit şartı koyan misafirlikler de az değildir maalesef. İkram; gönül alma üzerine kurulmadıkça 20 çeşit de olsa az gelecektir hiç şüphesiz. Bu sebeple evlerimizde ikram etme geleneğini başlatmak zorunda olduğumuzu unutmamak gerekir. Resûlullah (sav) Medine’ye geldiğinde insanlar ona doğru koşuştular. Sevgili Peygamberimizin onlara söylediği ilk sözler şunlar oldu: “Ey insanlar! Selamı yaygınlaştırın, yemek yedirin ve insanlar uykudayken (gece) namaz kılın ki, esenlik içinde cennete giresiniz.” Yemek yedirmek, insanların cennete gitmesine vesile olarak karşımıza çıkan bir gerçek olurken misafirliği kaldırmak bu toplumun en büyük hataları arasında yerini almaktadır.

Misafirin de gittiği yerde yapması gereken sorumlulukları vardır. Bunlardan biri de ev sahibine dua etmektir. Eskiden insanlar bunu dualarla yerine getirirmişler fakat şu an dua cümleleri yerini sadece kuru bir teşekkür aldı. Acaba hangisi doğru veya din bizden ne istiyor? Sevgili Peygamberimiz; “Bir adamın evine gidilir, yemeği yenir, içeceği içilir, sonra onun için dua ederlerse işte bu onun mükâfatıdır.” (Ebû Davûd, Et’ıme, 54) Misafirlik gördüğü her bir nimet ve güzellik için ev sahibine dualarla karşılık vermesi elzemdir. Misafirlikte nankör olmak da insanın maalesef bir zaafıdır.

Misafirlikte süre mevzusu da önemli bir konudur. Bazen denilen saatte gidilmemesi, gidilen yerde saatlerce oturulması ve ev sahibinin sıkıntıya sokulması da yaşanılan bir durumdur. Sırf bunlardan dolayı bazı kimseler misafir ağırlamayı bırakmıştır. Ashab da aynen bu bahsettiğim şekilde davrandığı bir durumda cenab-ı Allah ayeti nazil etmiştir. Allah Reuslü’nün arkadaşları peygamberimizin evine misafirliğe geliyorlar ve bir türlü kalkmayı bilmiyorlar. Bunun üzerine; “Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez...” (Ahzâb 33/53) Bu konu, özellikle yemek vakti misafirliğe gitme konusunda ve uzun süre kalma konusunda ağır bir uyarıdır. Bu sebeple bu adaba da dikkat etmek gerekmektedir.

Bir başka mevzu ise misafirlikte “tokmuş” gibi davranma meselesi. Zira insanlar evlerine misafir gelecek diye çeşitli hazırlıklar yaparken gelen misafir bazı gerekçelerle yemek yemediğinde ev sahibine hakaret etmiş gibi olmaktadır. Vermiş olduğu bütün emeği yok saymadır bu aslında. Bu sebeple misafirlikte ikramın geri çevrilmemesine dikkat edilmesi gerekir. Allah Resulü bir defasında arkadaşlarına yemek ikram etmiş onlar ise karınların tok olduğunu söyleyerek geri çevirmişler. Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz; “Açlığı ve yalanı bir araya getirmeyin.” (İbn Mâce, Et’ıme, 23) buyurmuştur. Misafirliğe gidileceği bilindiği halde tok gitmek yanlış olduğu gibi özellikle kibir gibi bir gerekçeyle geri çevirmek de misafirlik adabına aykırıdır.

O zaman, misafirlik adabı olan bir konudur. Bu adaba uygun olarak yaşamak da her Müslümanın görevidir. Bu adaba uyulmadığı takdirde cenab-ı Allah’ın sualiyle karşı karşıya kalınacaktır. Gerek misafir olmak ve gerek misafir ağırlamak, imanla alakalı bir durumdur. İmanınız kadar misafirlik adabınız olacağını unutmamak gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları