Halime Korkmaz

Her Nimet, Bir İmtihandır

Halime Korkmaz

Hayat, insanın önce kendisini keşfetme sonra ise Rabbini bulma serüvenidir. İnsan bu süreçte her gün onlarca duygu ve düşünceye sahip olurken sayısını dahi bilmediği onlarca kişiyle de karşılaşır. Hepsinden ayrı bir ders hepsinden ayrı bir mükafat elde eder sabreder ve tahammül ederse kemale ermesi için yaşadığı her şey bir ödüldür -eğer bu gözle bakmayı bilirse-. Hiç şüphesiz insan; “Siz halden hale geçeceksiniz.” (İnşikâk 84/19) ayeti doğrultusunda hem fiziksel hem duygusal olarak değişim ve dönüşüm yaşar ve bu değişim ve dönüşüm, ömrünün sonuna kadar devam eder. İnsan, sürekli olarak aynı duyguda ve düşüncede kalamaz. Aynı zaman diliminde kimi güler kimi ağlar, kimi kazanır kimi kaybeder, kimi doğar kimi ölür yani bazen öyle bazen böyle yaşayarak tüketir hayatı… Bu, hayatın kanunudur. Yani her şey, insan içindir ve insan kimini nimet kimini külfet olarak görür. Külfet olarak gördüğünden kurtulmak için anın geçmesini bekler de bekler. Halbuki hepsi ve herkes, Rabbinin insana verdiği nimetidir ve her bir nimet, insan için bir imtihandır.

Nimet sözlükte; “bolluk ve iyi hal içinde olmak, maddî ve manevî imkanlar” anlamına gelir. Dolayısıyla insanın “benim” dediği her şey, onun için bir nimettir ve bu nimetten dolayı Rabbinden gelene razı olması esastır. Ama insan sadece iyi ve güzel olana nimet olarak bakmayı alışkanlık haline getirdiği için olumsuz ve kötü olarak nitelendirilen şeylerin ona gelmesini pek de arzu etmez. Hep “başkasına” olması veya başkasının yaşaması gerekir diye düşünür de düşünür. Bu sebepledir ki insan bu duygu ve düşünceyle en ufak bir fırtınada yıkılıverir.

İnsan, toplum tarafından “makbul” diye adlandırılan bir şeye sahip olduğundan kendisini büyük görme ve kabiliyetle donanımlı halde zanneder. Her şeyi kendisi becermiş gibi şeytana yoldaş olmak için hayat yaşar. Bunun adı kibirdir, bunun adı ululuk taslamaktır. İnsan, en çok kendisini beğenir. “Başarılıyım, güzelim, zenginim, kendi emeğim, ben hak ettim, evim var, arabam var, lüks bir hayat yaşıyorum” vb. söylemler, günümüz dünyasında insanın en çok rağbet ettiği söylemlerden sadece bir kaçıdır. Oysa şu ayet insana dair önemli bir konuya dikkat çekmektedir: “İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır; sonra ona katımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bunu ancak bir bilgi sayesinde elde ettim.” der. Aksine o nimet bir imtihandır (fitne) ama çokları bunu bilmez.” (Zümer 39/49) ve maalesef ki hayatın imtihandan ibaret olduğunu kulların pek çoğu bilmeden ömrünü tüketir.

İnsan için imtihan olan şeyler nelerdir? Bu soruya herkes farklı cevap vermek zorundadır. Çünkü herkes için ayrılan nimet, türlü türlüdür. Mesela insan çocuk sahibi olur o çocuk, onun sevinç kaynağı olurken sahip olduğu andan itibaren hayat imtihanı da başlar. İnsan evlenir ev bark olur, iki kişinin birbirine karşı tavrı, davranışı, sözleri bir imtihandır. İnsan, mal sahibi olur o mal onun imtihanı olur. İnsan hasta olur o hastalık onun imtihanı olur. İnsana kabiliyet verilmiştir över de över kendisini ve bu onun imtihanı olur. Olur da olur ama insan sadece güzellik yaşamayı hayal ve arzu ettiği için acı ve üzücü olanlara pek de bakmak istemez. Oysa burası dünyadır ve dünyada büyüklerin tabiriyle düz murat yoktur. Yani hayat yolu, güllü olduğu kadar dikenli, düz olduğu kadar dağa tepelidir de.

Dünya zaten her anı imtihan yeri olan bir yerdir. Herkesin imtihanı, son nefesiyle sona erer. Hiç kimse imtihanını yanında götürmez mezara. Halbuki bu dünyada insandan istenen sadece bir şey vardır: “… eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şükredin.(Nahl 16/114) Bu sebeple Allah’a kul olanların yaşadıklarından ve sahip olduklarından dolayı şikayeti bırakıp şükretmeyi bilmesi gerekir fakat toplum olarak şikayet edip sızlanmayı maharet zannetmek gibi bir huya sahip olduğumuz da bir gerçektir. Oysa kulluk, Allah’a teşekkür etmeden ötesi değildir. Oysa şikayet, Allah’ın insan verdiğini beğenmeyip ötelemektir de insan yaptığının farkında dahi değildir.

Kuldan istenen; insanın ömrü boyunca yaşadığı her konuda, her olayda, şükretmesini alışkanlık haline getirmesidir. Şükretmek; sabırla ve şikayet etmeden hayatını yaşamaya devam etmektir. Allah’ın insana geçici bir süre için emanet olarak verdiği her şeye “kıymet” verip durmadan ve yorulmadan hayata devam etmektir. Başka bir tabirle insanın aldığı nefesin hakkını vermesidir. İnsana sayılı şekilde verilen her bir nefeste insanın üzerine düşeni yapabilmesidir esasında.

Her bir nimetin insan üzerinde hakkı vardır. İnsana düşen de o nimete hakkını vermektir. Ben diye diye yaşadığımız dünyada bizim olana kıymet vermektir, değer vermektir ve dahi onu Allah’ın bir hediyesi olarak kabul edip baş göz üstünde tutmaktır belki de. Ama insanın bir diğer vasfı da gelecek endişesi olduğu için o anı güzel ve verimli geçirmekten ziyade görmezden gelerek ve yok sayarak ya da şikayet ederek geçirmeyi alışkanlık haline getirmeyi esas alarak yaşadığı da gerçek bir vakıadır. Her nimet, kulun denenmesi için gönderilmiştir. Her sahip olunan şey, amel defterinde hesap olacak belki cennete vasıta belki cehenneme yol olacak. O yolun nereye çıkacağı ise insanın dünyadaki tavrı, davranışı ve sözlerinden başkası değildir. Rabbimiz Teala; “Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.” (Tekâsür 102/8) buyuruyor. O zaman insana şunu sormak zorundayız: Sahip olduğunuz nimetin farkında mısınız? Ve bu nimetin hesabının olduğunu biliyor musunuz? Ama şu da bir gerçek ki insan, nimete pek de kıymet vermeyen bir varlıktır. Özellikle “insan” nimetine hiç değer verilmemesi de ayrı bir öneme sahiptir. Oysa insan, insana verilen en değerli nimet değil midir ve insan bir diğer insanın imtihan değil de nedir ki? İnsan “benim” dediği şeye neden böyle vurdumduymaz olur da kendisinin olmayana karşı neden iyi görünme derdindedir? Bu ise muammadır.

İnsanın nimete karşı bakış açısı ve tavrı da aşikardır. Bu gerçeği ayet-i kerime açık ve net bir şekilde bildirmiştir: “O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!” (İbrahim 14/34) Belki de bu yüzden bize verilen onca güzellik elimizden gidiyor ama biz bunun farkında dahi değiliz. Şu anda sahip olunan her şey, insanın zenginliği iken insan nimeti yok sayarak o nimeti örtüp nankör oluyor. Her nimet, imtihan olduğuna göre kimin başarılı kimin başarısız olduğu da ahirette belli olacaktır.

Sahip olunan her bir nimetin imtihanında herkese ömür boyu başarılar dilerim...

Yazarın Diğer Yazıları