Halime Korkmaz

Emanetten Emin Ol(un)mayan Müslüman Olur mu ?

Halime Korkmaz

İman ile emanet arasında sıkı bir bağ vardır. Bu gerçek, en veciz haliyle Hz. Peygamber’in (SAV) dilinden şöyle bildirilmiştir: “Emaneti olmayanın imanı yoktur…” (İbn Hanbel, III, 134)

Emanet, sözdür; emanet, candır; emanet, canandır; emanet, vatandır; emanet, millettir; emanet, şehirdir; emanet, bayraktır; emanet, insandır; emanet, görevdir; emanet, ömürdür; emanet, çocuktur; emanet, ana-babadır, emanet, arkadaştır; emanet, akrabadır; emanet, hemşeridir; emanet, yetimdir; kısaca emanet “benim” dediğimiz her şeydir. Başka bir ifade ile Allah’ın insana nimet olarak verdiği her şey, emanettir. Ve imanı olan yani “ben mü’minim” diyen herkes de emaneti görmek ve o emanetin hakkını vermek zorundadır.

Mümin olan herkesin aynı zamanda emaneti koruyup kollaması gibi bir yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük, daha dünya kurulmadan verilmiştir. “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab 33/72) Dolayısıyla emanet eşittir sorumluluktur. Emaneti görmezden gelmek, emaneti yok saymak, emanete ihanet etmek ise insanın zalimliği ve cahilliğinin göstergesidir.

İnsan bu dünyaya geldiği andan itibaren her şeye sahip olmak istemiştir ama onun sorumluluğunu düşünmeden. Sahip olduğunun hakkını hukukunu vermeden “benim” diyerek adeta zalimliğini ve bencilliğini yansıtmıştır. Oysa sorumlu olunan her şey kişiyi ya cennete ya da cehenneme götürecektir.

Emanet ve ihanet aynı anda müminde bulunamaz. Din, bunu yasaklamıştır. “Ey İman edenler! Allah’a ve Rasulü’ne ihanet etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmeyin.” (Enfâl 8/27) Bu ayetten anlaşılıyor ki, insan ancak ve ancak kendi emanetine ihanet eder. İnsanın emanete karşı tutum ve davranışındaki yanlışlıklar, bile isteye yapılan ihanetler bildirilmiş ve önüne engel çekilmiştir. Kim için? Allah’ın kitabına tabi olanlar için. Kim için? Hayatını Allah’ın çizdiği hudud çerçevesinde yaşayanlar için. Ya aksi durumlar? Cevabını siz verin… Bu ayet bize bir gerçeği daha haber veriyor: Emanete ihanet, insanın bilinçli bir şekilde yaptığı davranışlarla meydana gelmektedir. Mesela insan işinin düzgün yapmıyorsa bilinçli olarak yapmıyor. İnsan şehrine kötü muamele yapıyorsa bilinçli olarak yapıyor. İnsan “Allah’ın emaneti olarak nikahladığı” eşine kötü davranıyorsa, kötü söz söylüyorsa bilinçli olarak yapıyor. İnsan, evlatlarına kötü muamele ediyorsa bilinçli olarak yapıyor. Yani ihanet, bilinçli olarak yapılan ve bu sebeple mahşerde sorgusu olacak bir durumdur.

Emanet konusunda bir diğer bilinmesi gereken mevzu; onun kalple alakalı olduğudur. Çünkü emanete nasıl davranacağına kul ilk önce kalbinde karar veriyor. Bu sebeple kulun her gün kalbini kontrol etmesi gerekir. Kalp, her gün eğilip bükülen ve halden hale geçen bir organdır. Eğer bir kalpte iman varsa ihanet olamaz. Emanet var olan kalbin emanete ihanet etmesi söz konusu dahi değildir. Peki ama neden emanetler zarar ziyana uğruyor? Demek ki insanın kalbi bozuk ve insanın kalbinde imandan ziyade küfür yer alıyor. Çünkü Allah’ın peygamberi şöyle buyuruyor: “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür; doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunamaz.” (İbn Hanbel, II, 349) Ya bulunuyorsa?

Emanet, imanla alakalı dedik ya, bunun üzerinde sayfalarca yazmamız gerekir. Çünkü insanı imandan uzaklaştıran da onu imana yaklaştıran da emanete karşı tavrı ve davranışıdır. Çünkü Allah’ın Resulü şöyle buyurur: “Münafığın alameti üçtür: “Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilince ona hıyanet eder.” (Müslim, İman, 107-108) İman, insanın en büyük zenginliği ve serveti iken dünyada daha dar bir çerçevede İslam dünyasında neden emanet olan şeyler üzgün ve mahzun olarak hayat sürüyor? Müslümanların hayatlarını kontrol etmesi ve imanlarına dolayısıyla emanetlerine sahip çıkmasının vakti ne zaman?

Emanet, bizi cennete götüren bir araçtır. Kulun imanını zenginleştirdiği için olsa gerek cennet kapıları emanetten emin olanlar için açılacaktır. Çünkü Rabbimiz Teala; “Emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.” (Müminun 23/8) ayetindeki müminler için Firdevs cennetlerini müjdeliyor. Ya emanetleri korumayanlar için ne hazırlandı acaba?

Emanet, kulun Allah’tan korkması gereken bir durumdur. Emanetle ilgili olarak gerçekleştirilen her bir söz ve eylem, Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi için hesap sorulası bir gerçektir. “Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve bu hususta Allah’tan korksun.” (Bakara 2/283) İlk etapta bütün emanetlerin sahibi Allah’tır ve hesabı da kitabı da sorgusu da O’na verilecektir. Kadın olsun erkek olsun insana güvenilerek, emin olduğu düşünülerek bahşedilen emanetlerin sahibinin ve koruyucusunun Allah olduğunu bilerek nefes alınmadığı takdirde Allah’ın huzuruna nasıl gidileceği de hakikaten araştırma konusu olacak bir mevzudur. Kaç kişi “benim” dediği şeylere emanet nazarıyla bakıp hayatını yaşıyor asıl can alıcı soru da budur. Müslüman, Allah’tan korkmadığı sürece başta insan olmak üzere kendisine emanet edilen her şeyi zayi edecektir, etmektedir ve etmiştir de.

Ve bütün bu yazdıklarımın özeti olacak bir şey emanet bırakılmıştır Müslümanlara. Belki de ona sahip çıkılmadığı için emanet de sahipsiz kalmıştır. Belki de ona sırt çevrildiği için emanetler yitirilmiştir. Nebiyyi Ekrem (sav) Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuyor muydu? “Size iki şey emanet bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız. Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün Sünneti” (Muvatta’, Kader, 3) Kaç kişi hayatını Kitap ve sünnete göre idame ettiriyor ve kaç kişi bu iki emanete sahip çıkıyor? Modern çağın sorunu, kuralların ve kaidelerin insanın kendisi tarafından oluşturulması ve hayatların insanların kendi nefislerine göre yaşanmasıdır. Allah’ın kitabına ve Rasulünün sünnetine göre yaşanılmayan hayatlar, zarar ve ziyana mahkum olmuştur. Kişi, kendisinin bu halini görmezden gelerek yaşasa dahi.

Hiç şüphesiz kıyamet yaklaştı. Bu, bilinen ve zaman zaman vurgulanan bir konu. Kıyametin emanetle alakası ne diyecekler için şu hadis bir delildir. “Emanet zayi olduğunda kıyameti bekle.” (Buhari, İlim, 2) Hal böyleyken kıyameti bekleyenimiz var mı? Gelsin mi kıyamet? Her gün gözümüzün önünde onlarca küçük kıyametler koparken büyük kıyameti görmezden gelerek yaşayan Müslümanlar neden var diye de sormadan geçilmiyor. Zira bugün canlar yok olurken, yürekler yanarken, kula emanet olarak verilenler zayi olurken, emanete sadece bir kişi değil herkes sırtını dönmüşken kıyameti beklemenin vakti gelmedi mi? Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı kıyamet yaklaştı... Ve biz Müslümanlar hala emanetin eminliğinde olmayarak yaşıyoruz.

Dünya içindekilerle bize emanet. Ve her emin olmayan ve olunmayan, Rabbinin huzuruna çıkacak ve Rabbi, ona emin olmadığı şeyin hakkını da hesabını da soracak.

Yazarın Diğer Yazıları