Halime Korkmaz

Allah ve Rasulüne İsyan Edenin Hali Ne Ola ki?

Halime Korkmaz

“Her şey zıddı ile kaimdir.” derler. Siyah-beyaz, gece-gündüz, kadın-erkek, acı-tatlı... “Düşünüp ibret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.” (Zariyât 51/49) ayeti de bu gerçeği vurgulamaktadır aslında. Zıtlıklar, insanın en büyük serveti olan akıl melekesinin işlevsel olmasını ve hayattan ibret almayı sağlamak amacıyla verilmiştir. Bu zıtlıklar içerisinde dini literatür açısından bakıldığında da aynı durum söz konusudur. Dini emirler noktasında da itaat ve isyan da bir zıtlık teşkil eder. İnsan ya malikü’l-mülk olan Allah’a, O’nun dinine ve peygamberine itaat eder teslim olur ve böylece Müslüman olur ya da Allah’a, dinine ve peygamberine isyan eder/karşı çıkar kendine kendi sıfatını kendisi layık görür. Modern çağın insanı, kendi kurallarını kendi koyup sahip ve malik olmadığı dünyada kendi kurallarına göre yaşayarak doğru yaşadığını zannetme gibi bir temayül içerisinde ömür tüketiyor. Halbuki insan bu fani dünyada gelip geçici ve emanetçi olarak bulunur. Keşke bilebilse...

Din, hep iyi ve güzel olan şeyler anlatılarak öğretilmeye çalışılır. Oysa dinde de sevap ve günah, iyi ve kötü, cennet ve cehennem gibi zıtlıklar mevcuttur. Bir şeyin zıddını bilmeden yaşanılan ömür, eksik kalır yarım kalır... İtaat konusunda hep şu ayet anlatılır: “... Kim Allah’a ve Peygamberi’ne itaat ederse Allah onu, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur.” (Nisâ 4/13) Dinde de itaatin zıddı isyandır ve belki de bu kadar egonun ve bencilce bir yaşamın olduğu şu çağda isyanı anlatmak itaati anlatmaktan daha doğru bir yaklaşımdır. Çünkü insanlar, kendilerini her şeye hükmeden ve sahiplik duygusuyla her kanunu-kuralı koyabildiğini zannettiği bir dünyada dünyanın sahibi ve hakiminin kuralına isyan ettiğinin bazen farkında oluyor bazen de bile isteye isyana giriyor.

Bu kavramları önce kelime anlamlarıyla anlatmaya başlayalım. İtaat; sözlükte “söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma” gibi anlamlara gelir. İsyan ise; “başkaldırı” anlamında kullanılır. Dolayısıyla isyan eden kişi, sözü dinlemeyip emir ve yasağa boyun eğmediğini göstermiş olmaktadır. İnsanın Allah’a ve Rasulü’ne isyanı da kitap ve sünnete başkaldırmakla, görmezden gelerek başlar. Emir ve yasaklar, Kitap’ta ve sünnette bildirilmiştir. Kitab’a ve sünnete aykırı davranmak, isyandır, Allah ve Rasulü’ne karşı çıkmaktır. Bu çağ, bilgiye bir tık mesafede olmasına rağmen insan öğrenip yapmadığından vicdanen rahatsız olacağı için de öğrenmemeyi tercih etmektedir.

İsyanla ilgili şu ayet dikkat çekmektedir: “Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun. Şunu bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer. Sonra hiç şüphesiz, hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfâl 8/24) Ne dehşet verici bir ayet! Ayetin son kısmı, dünyanın son bulup ahiretin varlığıyla insanı düşündürmektedir, düşünmek isteyenler için.

İtaat ve isyanın en temel noktası, imandır. İnsan imanına göre ya isyan eder ya itaat eder ve imanına yaraşır şekilde hayat sürerken imanında sıkıntı olan ise kendi heva ve hevesine veya başkalarının ona verdiği pusulaya göre yaşar. Bu konuyla alakalı olarak şu ayeti nasıl görmezden gelip nasıl yok sayabiliriz? “Allah ve Rasûlü bir meselede kesin ve bağlayıcı bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkek veya mü’min kadının, kendileriyle alakalı o meselede başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb 33/36) Tercih hakkının dahi olmadığı bir konuda insan neye göre kendince hareket etme cesaretini buluyor? İsyan eden kendisine yazık etmiştir ama farkında dahildir.

İsyanda Allah’ın koyduğu sınırları aşmak vardır. Yani kişinin haddini hududunu bilmemesi vardır. Bundan dolayı cezası ağırdır. Bu açıdan genelde insan özelde Müslüman sınırlarını bilip sınır ihlali yapmadan yaşaması gerektiğinin her daim bilincinde olması gerekir. “Kim de Allah’a ve Peygamberi’ne isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde devamlı kalacağı bir ateşe sokar. Onun için zelîl ve perişan eden bir azap vardır.” (Nisâ 4/14) Kaç kişi Allah’a ve rasulüne karşı suç işlediğinde “bu benim yaptığım sınır ihlalidir.” diyerek hatasını telafi etmeye çalışıyor?

Yine isyanda yüz çevirme vardır. Kul, Allah’tan ve onun elçisinden uzaklaşır. Böylelikle de amellerini boşa çıkarmış olur. İtaatte amel anlam bulurken isyanda amel heder olmuş olur. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin de sakın amellerinizi boşa çıkarmayın!” (Muhammed 47/33)

İsyanın bir diğer boyutu görüp duyup buna rağmen yüz çevirmiş olmaktır. Bilmeden yüz çevirme olmaz, bilmeden isyan da olmaz. Bu sebeple isyan, bilerek ve isteyerek işlenilen amellerden meydana gelir. Bu ayet de bize bu gerçeği bildirmektedir: “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Söylediklerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfal 8/20)

Her amelin bir de sonucu vardır. Yani kimsenin yaptığı kimsenin yanına kâr kalmayacaktır. Kullarını her daim gözetleyen Allah, itaatin da isyanın da mükafatını da cezasını da verecektir. Tevekkül eden kullar bunu görecektir. “Canım öyle istedi” veya “Keyfime göre yaptım” şeklindeki söylemler, maalesef bencilliğin ve kulluktan uzaklığın bir işaretidir. Herkes mizandaki ağırlığını buradan götürdüğü için isyanın da cezası olacaktır. Rabbimizin vaadi şu şekildedir: “Allah’a ve resulüne karşı gelenler, daha öncekilerin aşağılandığı gibi aşağılanacaklardır. Halbuki biz apaçık ayetler indirmiştik. Ve kafirler için küçük düşürücü bir azap vardır. O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir. Allah bunları bir bir saymış, onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye tanıktır.” (Mücadele 58/5) İşte ahiret ve ahiretin en güzel en adaletli tarafı, insanın yaptıklarını unutup Allah’ın bir bir sayıp kuluna haber vermesidir. “Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir.” (Fecr 89/14) Her nefes alışımızın gözetildiği dünyada bu nefeslerle tüketilen ömrün hesabı da verilecektir. Dünya, Allah’ındır ve Allah dünyaya gönderdiği kullarının sahibidir. Allah’ın adaleti de herkese hak ettiğini vermesiyle görülecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları