
Neden hacamat yapmıyorum?
Feyzanur Şenel
Ülkemizde son zamanlarda alternatif tıbba ilgi oldukça arttı. Akupunktur, sülük, hacamat bunların başta gelenleri. Eski Türk tıbbında atalarımızın kullandığı bu yöntemleri uygulayan birçok meslektaşım ve hekim var. Aynı zamanda hacamat ve sülüğü herhangi bir tıbbi eğitim almamış herkes yapıyor. Bense bu yöntemlerin hiçbirini uygulamıyorum.
Hacamat bir kupa yardımıyla dokunun vakumlanması, sonrasında da “kirli” kanın alınması işlemi. Migren, diz ağrısı, organlarla ilgili hastalıklar… Neredeyse iyi gelmediği şey yok. Öncelikle her derdin tek bir şifası olduğuna inanmıyorum. Profesyonel eğitim almış bizler dahi bir şikayet için en az 3 yöntem deniyoruz. Gelgelelim “kirli kan” mevzusuna. Vücudumuzdaki kan kirli/temiz olarak değil oksijenden zengin/fakir kan olarak isimlendirilmeli. Hacamatta deriye yakın kılcal damarlara basınç uygulanır ve bu damarlar patlar. Deri altında fasya, kas ve yağ dokusu bulunur. Bu yapılardaki gerginlik, kulunç tarzı durumlar o bölgedeki kan dolaşımını olumsuz etkiler. Bu yüzden gergin bölgelerden alınan kanın rengi farklı olabilir. Bu o bölgedeki organların rahatsızlığıyla ilgili kesin bir bilgi vermez. Herkesin kan hücreleri farklı sayıda olduğundan kan rengi kişiye göre değişebilir. Bu kan hücrelerinin ve dolaşımın durumunu bilmeden, invaziv olmayan birçok yöntem dururken deriyi önce mosmor edip sonra kanatmanın mantıklı olmadığı kanaatindeyim. Özellikle varis, lenfödem gibi hastalığı olup hacamat-sülük tarzı uygulamalar yaptıran, daha sonrasında enfeksiyon kapan birçok hasta gördüm.
Bu zamana kadar bu yöntemleri yaptırıp iyi geldiğini düşünmüş olabilirsiniz. Ancak özellikle sağlık profesyoneli olmayan kişilere bu işlemleri yaptırmak kanla bulaşan hastalıklar ve enfeksiyon açısından oldukça risk taşıyor.