İnebolu: Hayırseverler Şehri
Burhan Karagöz
2024 bitmek üzere. Yıl sonu iş ve işlemlerinin esnaf ayağı için çarşıdayım. Derler ya kafada kırk tilki, kırkının da kuyruğu birbirine değmeyen tipten yani. Eryılmaz Kasabı’na, Necati abiye bir selam verip Kardelen Temizlik’e bir uğrayıp Sevin Kırtasiye’den çıktım, Anıt’ın oradan Cumhuriyet Caddesi’ne doğru hızlı adımlarla gidiyorum, Gökçen Elektrik’e, ardından da Elektrikçi Kemal’e uğrayacağım. Dedim ya ‘Kafada kırk tilki…’ diye; onun da, Elektrik’in de, önüne Aliser Temizlik geçti ansızın. Ani bir manevra ile buraya yöneldim.
Mevsim, kara kışın neredeyse ilk ayının sonları olmasına rağmen hava bahar-yaz karışık bir günü yaşatıyor, çarşı da bayağı bir kalabalık. Günlerden Salı. Pazarı gün. Vakit, öğle arası…
Çarşı içindeki balıkçıların müşteri davetleri oldum olası beni cezbetmiştir:
“TAAZAMS, TAAZAMS, TAAZAMS (Taze hamsi)”;
“KALAY ÇUBUĞU BUNLAR, KALAY ÇUBUĞU!”
“CANLI, CANLI, CANLI, CANLIIIII!”
“DERYA KUZUSU BUNLAR, DERYA KUZUSU; GEL VATANDAŞ, GEL!”
Bu zihin ve çevre karmaşası içinde “Burhan Hocam!.... Burhan Hocam!!!” diye bir ses duydum. Ses, Merkez Kahvesi’nden geliyordu. Ama: “Burası İnebolu! Sadece ‘Burhan Hoca’ ben miyim!” Diye aldırış etmedim. Allah (CC) biliyor, kafamı ses tarafına çevirmedim bile. Aynı sesi üçüncü kez, biraz daha kuvvetli duymamla durum değişti. Tam kapıyı açıp temizlik malzemeleri satış yerine adımımı atacakken değil sadece başımla, tüm vücudumla kahvehane tarafına döndüm. Tanımadığım bir genç; sağ kolunu öne doğru uzatmış, işaret ve baş parmaklarının ucunu birleştirmiş, kolunu havada sabit tutarak bileğini sağdan sola doğru çay karıştırır gibi döndürüyordu. Bu, ‘Gel hocam, çay içelim!’ demekti. Aynı hareketi, birkaç yıl önce; Meslek Yüksekokulu’na gitmek üzere Eski Terminal’den bindiğim Karadeniz Tur şoförü de Boyran’a doğru giderken, çarşıya (ters istikamete) gitmek üzere el eden tanıdık yolcusuna yapmış, fakat bu sefer mevzuu çay değil; bu sefer aynı harekete, ‘Dönüşte alayım seni, şimdi üniversite öğrencilerini rahatsız etme, bir kişi de olsa arabayı kalabalık etme, beş-on dakika bekle!” anlamı yüklenmişti.
Kapıyı açıp içerdeki iş yeri sahibine ‘Abi, hemen geliyorum!’ deyip kahveye gittim. Çünkü, gençleri de kırmamalıydım. Belki soracakları bir şey vardı!!!
Genci ilk etapta tanımasam da 2001’den beri İnebolu’da öğretmenlik yaptığımdan; Atatürk Ortaokulu’ndan, 9 Haziran İlköğretim Okulu’ndan (Erenyolu İ.Ö.O.), Mecit Çetinkaya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden (Endüstri Meslek Lisesi), Anadolu Lisesi’nden ve nihayet Şehit Arif DEMİREL Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden mezun ettiğim öğrencilerden biri olabilirdi. Masada üç kişilerdi.
Genel bir selam verip, üçüyle de merhabalaşıp tokalaştıktan sonra, kahvede ne kadar daha kalabileceklerini sordum, ’10-15 dakika daha buralardayız hocam. N’olursunuz bir çayımızı için!” diye ısrar edince, az bir işimin olduğunu, en fazla beş dakika sonra döneceğimi söyledim, müsaade isteyerek gene Aliser’in yolunu tuttum.
Ali abi de çay söyleyecekti, ancak arkadaşların beklediğini beyan edip, teklifini geri çevirmek zorunda kaldım. “Borcun olsun Ali bey!” dedim. Güldü; “Çayın lafı mı olur hocam!” dedi. İşimi tamamlayıp da süre dolmadan gençlerin masasına kondum.
2005-2006 yıllarında kurucu müdürlüğünü yaptığım 9 Haziran’dan mezun ettiğim öğrencilermiş. Değişmiş keratalar. Samsun civarında orman kesim işi yaptıklarını söylediler.
Çaylarımızı iştik. Sohbet sohbeti açtı.
Fazla oyalanmayıp diğer iş ve işlemler için ayrılacakken, Yaşar:
“Hocam, bu Paşa da benim inşallah. İki numara. Mehmet Bülent Özyürük İlkokulu’na gidiyor.” Diye, yanına sokulan çocuğunu tanıttı bana.
Maşallah çok tatlı, çok dilli çocuğu vardı. Konuşkan, her an laf üretebilen, tanıdık-tanımadık seçmeyen…
Bir ara, babası;
“Ne yaptın bugün bakalım oğlum okulda, anlat bakalım!” dedi.
Çocuk bir başladı anlatmaya. İnanın okutsa babası, üzerine düşse de; samimi söylüyorum saygın bir avukat olur çıkar… O kadar!!! Maşallah…
Kendisini dinleyelim:
“Baba, İnebolu’dan bir amca, bize, tüm sınıf arkadaşlarıma; ÇORBA, BARDAK SU ve MANDALİNA ikram etti bu gün. Biz de afiyetle yedik.”
“Allah Allah!” dedi Mehmet de. Benimki de Mustafa Şerbetçi İlkokulu’na gidiyor. Geçen hafta da SİMİT, ÜÇGEN PEYNİR VE AYRAN ikram etmişler. Yaşar, senden para mara istedi mi bu yiyecek ve içecekler için okul yönetimi?”
“Hayır Mehmet, istemedi. Ancak, çok iyi bir şey. İstese de seve seve veririz zaten.”
Lafa diğer arkadaş girdi:
“Sayın hocam, değerli arkadaşlar, inanın benimki de bir şeyler sayıklayıp duruyordu hep. Hüseyin Avni İlkokulu 1. Sınıfta benim kız da. Tam ilgilenmedim ama annesine söylüyordu dediklerinizden farklı, iki-üç hafta önceki SANDVİÇ, KAŞIK HELVA, ÇORBA ikramını.
Çay faslını, kahve ile taçlandırdık; “Bu sefer benden olsun gençler!” diye önlerini kapattım.
Çarşıdaki işlerimi tamamlamak üzere yanlarından ayrıldım, muhabbetin devamı için okula davet ettim kendilerini.
Müsait günlerimiz çakıştığında beni ziyarete geldiler. Belli bir sohbet konumuz olmasa da, ağırlık, İnebolu’nun gönül erleri, gönül erliği ile maddi gücü birleştiren babayiğitleri merkezliydi:
İnebolu’nun aslında yediden yetmişe hayırseverlerle dolu olduğunu söylediler. Kendi bacılarının okumak isteyip de maddi imkansızlık nedeniyle bu işin üstesinden gelemeyeceklerinin Kaymakam beye intikal etmesi neticesinde, dönemin kaymakamı, dört kız öğrencinin hem lise, hem de üniversite eğitimini tamamlatmıştı hayırseverlere mesela.
Yıllar önce Mehmet KÖSEM arkadaşımız İmam Hatip Lisesi Müdürü iken, hem Müdür olarak kendisi, hem Müdür Baş Yardımcısı olarak ben, hem de belletici arkadaş gece yarısını geçerken Liman’a kadar gitmiş, öğrenciler adına balık istemiştik de BALIKÇI TEKNESİ SAHİBİ sırf ‘GÖZ HAKKI!’ diye kasa kasa hamsileri bize hibe etmiş, biz de bir gün sonra öğrencilere hamsi tava yapmıştık. Sadece bize değil, sırada bekleyen belki de yüzlerce kişiye üçer dörder kilo dağıtmıştı o gece. Allah (CC) razı olsun.
-İnebolu Semerkand Vakfı gönüllüleri; HAYIRSEVERLERİN DESTEĞİYLE, 13 Eylül 2024’te, bir gün sonraki Mevlid Kandili öncesi, ilçe merkezindeki ana sınıfından liseye toplam 2400 öğrenciye kandil simidi dağıtmıştı. Allah (CC) razı ve hoşnut olsun…
-Cami ve mescitlere, Kur’an Kursu ve hafızlık eğitimi alan öğrencilere yardım ve destek sağlayan şahıs, dernek ve vakııflar, nasıl akıldan çıkar???
-Gene her türlü hayır hasenatta en önde olan rahmetli Hacı Halit TAŞLIGİL’i anmadan geçilir mi?
- Yeni İnebolu Gazetesi yazarı Sayın Bülent YAĞCIOĞLU’nun tabiriyle;
“Güzel insan, örnek alınacak nitelikleri ile herkesin sevip saydığı, değer verdiği bir gönül adamı, kendine özgü karizması ile dikkat çeken, ticaret erbabı, dürüstlük timsali, samimi ve esprili yapısı olan, küçükle küçük, büyükle büyük olan, genç-yaşlı herkesle muhabbete koyulan, pek çok güzel hasleti üzerinde taşıyan bir insan olan rahmetli Tunca DARTAR’ın yaptığı hayır hasenat işleri unutulur mu?
- Rahmetli Dr. Salih OSMANOĞLU’nun tam 53 yıl önce İnebolu ve çevresinin sağlık ve eğitimine katkıda bulunmak üzere kurmuş olduğu İnebolu ve Çevresi Sağlık ve Eğitim Vakfı, hala burslarına, özellikle üniversite burslarına devam etmektedir. Burslarıyla yetişen öğrencilerin attığı her adımdan, yaptığı her olumlu işten, ahrette dahi sevap hanesine sadaka-i cariye adına ırmaklar akmaktadır. Günümüz iş insanları neden örnek almasın ki???
-İş adamı Osman ARSLAN, öğrenci sayısının düşmesiyle kapanan İnebolu Deliktaş Köyü’ndeki kendisinin de mezun olduğu atıl durumdaki ilkokulunu adam etmiş. Çok iyi bir örnek. Allah(CC) razı olsun.
-İmkansızlıklar nedeniyle ilkokulu yarıda bırakarak İstanbul'a göç etmek zorunda kalan işadamı Mustafa ŞERBETÇİ’nin yaptırdığı İlkokul, görmezden gelinir mi hiç? Neden örnek almayalım ki???
-26 Aralık 2019’da ebediyete uğurladığımız Mehmet Bülent ÖZYÜRÜK: İlkokul, ortaokul ve yurt yaptırdı, fahri hemşehrimiz… Allah (CC) rahmet ve merhametiyle yargılasın. Amin.
- Mecit ÇETİNKAYA: Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’ni,
-Binnur ÇETİNKAYA: Mesleki Eğitim Merkezi’ni yaptırdı.
Hayırseverlerimizden; her biri birer KÜLTÜR ELÇİSİ konumundaki, kâh yüzlerce, binlerce kilometre ötelerden gelen, kâh İnebolu- Kastamonu merkez ve civarlarından gelen, eğitim öğretim gören ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİMİZ İÇİN KIZ-ERKEK YURDU da bekliyor, şimdiden Allah (CC) razı ve hoşnut olsun diyoruz.
Kimdi acaba bu üç farklı okulun birinci sınıflarına her hafta kahvaltı veren esnafımız? Bunu da araştırıp bulmuşlar ve İonopoli Otel sahibi Mehmet İŞERİ olduğunu söylediler. Hatta on civarında üniversite öğrencisine her ay bir miktar burs verdiğini, kahvaltı halkasını sadece birinci sınıflar için değil, zamanla diğer sınıflara da yayacağını söylediğini, hayır hasenat işlerine verdikçe de, yatırım yaptıkça da Allah’ın maddi gücünü artırdığını tespit ettiğini vurguladığını ifade ettiler. Kesinlikle reklamla bir işi olmadığını, bunları açıklarken de esas gayesinin reklam değil “ÖZELLİKLE BU KÜLTÜR ELÇİLERİMİZE YARDIM EDECEK NİTELİKTE OLAN BELKİ DE BİNLERCE ARKADAŞININ OLDUĞUNU” söylediğini, bu şirin ilçemizin yüz yıl, beş yüz yıl ilerisinin mükemmeliyeti için özellikle esnafımızın ellerini taşın altına koyması gerekliliğinin bilincine varılmasını istediğini vurguladılar.
Sağ olasın Mehmet bey, var olasınız çok kıymetli İnebolu esnafımız… Yiğit İnebolulular…