Rusya Özelinde Batı'nın Ortadoğu'daki Kanlı Hesapları
Berkan Güngör
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, evvelsi gün Rusya-Ukrayna Savaşı için "Savaş alanındaki durum zor ve bu Ukrayna'ya verilen desteği sürdürmeyi ve artırmayı daha da önemli kılıyor çünkü Vladimir Putin'in kazanmasına izin veremeyiz. Savaşlar öngörülemez, hiç kimse bu savaşın nasıl ve ne zaman biteceğini söyleyemez. Ukrayna'ya ne kadar çok askeri destek sağlarsak kabul edilebilir bir müzakere sonucu elde etme olasılığının o kadar arttığını söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de "Üretimimizin yüzde 40'ı, 30 kadar ülkeye ihraç ediliyor. Dolayısıyla bu üretim kapasitesi eksikliği meselesi değil. Belki de başka pazarlara sevk etmek yerine, yönümüzü öncelik olan Ukrayna'ya çevirmemiz lazım" diye konuştu. Ayrıca Borell, AB üyesi ülkelerin kendi stoklarından Ukrayna’ya mühimmat sağlama aşamasına geçildiğini ve Ukrayna’ya yardımların sürdürülebilmesi için üretim kapasitesinin artırılması gerekliliğinden bahsetti. Tüm bunlara ek olarak Borell’in açıklamalarına göre AB Komisyonu, Rusya'ya yönelik elmas ticaret yasağını da içerecek 12’nci yaptırım paketi teklifini üye ülkelere sunmaya hazırlanıyor.
Ancak aynı AB, hala daha İsrail'in Gazze'ye 39 günde yaklaşık 5 bini çocuk 11 bini aşkın kişinin hayatına mal olan saldırıları karşısında ateşkes çağrısında bulunmadı.
Yukarıdaki iki açıklamadan da görüleceği üzere batı dünyası İsrail’in katliamlarına karşı tamamen üç maymun hüviyetine bürünmüş durumda…
Son dönemde Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik müdahalesi, uluslararası arenada büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Kremlin'in bu politik tercihleri, Orta Asya ve Kafkaslar bölgesinde de etkilerini göstermeye başladı. Rusya'nın Ukrayna ile olan meşguliyeti, diğer bölgelerdeki ilişkilerine ve itibarına büyük bir gölge düşürüyor. Ukrayna'daki askeri varlığı ve yürütülen operasyonlar, Rusya'nın Orta Asya ve Kafkaslardaki diğer stratejik çıkarlarına zarar veriyor gibi görünüyor. Ayrıca Rusya'nın Orta Asya ve Kafkaslardaki kan kaybının sadece siyasi ve askeri düzeyde değil, aynı zamanda ekonomik olarak da hissedilebileceği gerçeği de ortaya çıkıyor. Batılı ülkelerle yaşanan gerilimler ve yaptırımlar, bu zamanda ek baskı oluşturuyor.
Hepimizin bildiği üzere Rusya, Orta Doğu'da, özellikle Suriye'deki iç savaşta etkili bir aktör olarak yer alıyor. Ukrayna'daki olaylar da, Rusya'nın Orta Doğu'daki diğer çatışmalara odaklanmasını zorlaştırıyor. Bu da haliyle Rusya'nın bölgesel gücünü zayıflatıyor ve ABD gibi diğer büyük oyuncuların etkisini artırıyor. Eğer İsrail ve Filistin arasındaki savaş genişler ve İsrail, Rusya'ya karşı bir politika benimseyip Batı Bloğuna katılırsa, hiç kuşku yok ki bu durum Rusya için olumsuz olacaktır. Bölgede ABD destekli İsrail’in güçlenmesi; Rusya’nın özellikle Suriye başta olmak üzere Orta Doğu coğrafyasındaki yerleşik varlığını tehlikeye atacak.
İsrail, bölgede İran tehdidine karşı Rusya’dan faydalanmak istiyor ve bu nedenle Ukrayna meselesinde de birçok Batılı ülkenin aksine, Rusya'ya ekonomik yaptırım uygulamayı reddetmişti. Ukrayna'nın askeri destek taleplerini geri çevirmişti ve Ukrayna’ya Demir Kubbe savunma sistemlerini satmamıştı.
Rusya ise Filistin meselesinde şu ana kadar dengeli bir politika izliyor ve bu dengeyi koruma ihtiyacı hissediyor. Bölgede iki devletli bir çözümü benimsiyor. Batılı devletlerin aksine Hamas’ı “terörist” olarak kabul etmiyor. Hamas temsilcileri ile görüşmeler gerçekleştiriyor ve İsrail’in saldırılarını kınayıcı bir tutum sergiliyor.
AB ve ABD ise bu süreçte Rusya’yı sürecin dışında tutmak için Ukrayna’ya silah, mühimmat ve erzak yardımı yapmaya devam ediyor. Bir yandan da aynı yardımları İsrail’e yapmayı sürdürüyor.
Doymak bilmeyen aç gözlü batının kanlı hesaplarının faturası ne yazık ki bebek çocuk fark etmeksizin sivillere kesiliyor…