TZOB 2023'ten beklentilerini sıraladı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektörünün 2022 yılını değerlendirdi ve 2023 yılı beklentilerini açıkladı. Bayraktar, 2022 yılının, pandeminin getirdiği sağlık sorunları açısından bir toparlanma fakat ekonomik anlamda zor bir yıl olduğunu söyleyerek '2020 yılında başlayan pandeminin bitmesi, ayrıca kuraklığın sınırlı kalması ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına ve tarıma olumlu etkilerde bulunurken, Rusya-Ukrayna...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektörünün 2022 yılını değerlendirdi ve 2023 yılı beklentilerini açıkladı. Bayraktar, 2022 yılının, pandeminin getirdiği sağlık sorunları açısından bir toparlanma fakat ekonomik anlamda zor bir yıl olduğunu söyleyerek; “2020 yılında başlayan pandeminin bitmesi, ayrıca kuraklığın sınırlı kalması ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına ve tarıma olumlu etkilerde bulunurken, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte şubat ayında başlayan küresel ekonomik kriz, bu toparlanma sürecini olumsuz etkiledi. Artan enerji fiyatlarıyla birlikte dışarıya bağımlı olduğumuz tarımsal girdi ve hammadde fiyatlarındaki küresel ve ulusal dalgalanmalar, tarımsal ürün fiyatlarını artırırken, sonuçta gıda enflasyonu ile de tüketiciler mağdur oldu. Pandemi nedeniyle tarımsal üretimin önemi ve asla ihmal edilemeyecek bir sektör olduğu ortaya çıkmışken, gıda ürünlerinde görülen yüksek fiyatların daha çok ürün maliyetlerinden kaynaklandığı ve bu sorun çözülmeden tüketici fiyatlarının da düşmeyeceği anlaşıldı” dedi. “2023 YILI DESTEK BÜTÇESİ 54 MİLYAR OLARAK PLANLANDI” Tarımsal desteklere değinen Bayraktar; “2022 yılı bütçesinde tarım sektörüne tarımsal destekler için bir önceki yıla göre yüzde 65,1’lik artışla 39 milyar 832 milyon lira kaynak ayrıldı. 2023 yılı destek bütçesi ise 54 milyar olarak planlandı. Her ne kadar destek bütçesinde artış yapılmış olsa da girdi fiyatlarındaki artışlar ve enflasyon dikkate alındığında belirlenen bu rakamın daha da artırılması gerekir. Diğer yandan, destek bütçesinin Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın en az yüzde 1 oranında olması gerekirken, bu rakam da yüzde 0,39 düzeylerinde kaldı. 2023 yılında ödenecek 2022 yılı desteklerinde gübre ve mazot kalemlerinde artışa gidilirken, destek uygulanan 18 üründen sadece çay için artırılan prim destekleri daha sonra pamuk ve ayçiçeği için de yükseltildi. Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destek miktarları artırılmadı. Genelde hayvancılık desteklerinde artış sağlanırken, yem bitkileri destekleri aynı kaldı. Tarımsal üretimi planlamada önemli bir rolü olan kalem bazında destek miktarlarının doğru belirlenmesi tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından önemlidir” ifadelerini kullandı. “HAYVANSAL ÜRETİM ZOR GÜNLER YAŞADI” Tarımsal girdi fiyatları üzerinden açıklamalarına devam eden Bayraktar; “2021/2022 sezonu tarımsal girdi kullanımı açısından zorlu geçti. Çiftçilerimizin bir kısmı gübre ve mazottaki yüksek fiyat artışları nedeniyle girdi kullanımı azalttı. Gübre fiyatlarındaki artışlar yüzde 400’leri aşarken, mazot fiyatlarındaki artışlar yüzde 250’leri geçti. Zirai ilaç ve yem fiyatlarındaki artışlar yüzde 100’ü aşarken, elektrik fiyatlarında yüzde 140 artış görüldü. Bir önceki yıla göre sezonun büyük bölümünde gübre fiyatlarındaki yüzde 200-300 aralığındaki artışın etkisi devam etti. Hava koşullarının olumlu gitmesi yetersiz kullanılan gübrenin olumsuz etkisini hafifleterek verim kaybını azalttı. Yem fiyatlarındaki artış, çiğ süt ve karkas et fiyatlarının para etmemesi sonucu hayvansal üretim de daha zor günler yaşadı” şeklinde konuştu. 2023 BEKLENTİLERİ Ülkemizde girdi fiyatlarının üreticilerin alım gücünün çok üstünde olduğunu ifade eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2023 beklentilerine değinerek; “Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmeli veya girdi destekleri üreticinin alım gücü göz önüne alınarak artırılmalıdır. Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır. Destekler ekimden önce açıklanmalı ve zamanında verilmelidir. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir. Tarımdan kaçışı önlemek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir. Üzerinde tarımsal üretim yapılan fakat çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilemeyen araziler de tarımsal destekleme sistemine dahil edilmelidir. Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destekler artırılmalıdır. Organik, organomineral gübreler ve toprak düzenleyicilerin kullanımını yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir. Zeytinyağı ve pamuk prim desteğine getirilen dekara verim sınırlaması kaldırılmalıdır. Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği artırılmalıdır. Üretim fazlalığında veya krizlerde olduğu gibi talep azalışının yaşandığı durumlarda üreticimizin fiyatı düşüyor ve alıcı bulunamıyor. Bu durumda devletin kurumlarıyla piyasaya müdahalesi şarttır. Tohumda AR-GE çalışmalarına hız verilmeli, dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Bu amaçla tarımsal kredi kullanımı için verilen destek miktarı artırılmalıdır. Kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla bankalar ve tarım kredi kooperatifleri masraf, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin masrafını artıran taleplerde bulunmamalıdır. Her ne kadar tarım sigortasında sigorta prim oranları bazı risklerde düşürülse de artan ürün fiyatları poliçe fiyatlarını artırıyor. Bu amaçla sigorta prim oranlarında indirim devam etmelidir. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil olmayan çiftçiler de tarım sigortası yaptırabilmelidir. Köy bazlı olarak uygulanan kuraklık verim sigortasında tüm ürünlerde parsel bazına geçilmeli, tüm ürünler ve riskler kapsama alınmalıdır. 2022 yılında pilot olarak uygulanmaya başlanan Gelir Koruma Sigortası çiftçileri afetlere karşı daha fazla koruyacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır. Tarım sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin veya çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramayan çiftçilerin afet zararını karşılayacak şekilde destekleme her yıl yapılmalıdır. Yıllardır çay alımı ve pazarlaması konusunda yeterince etkin bir politikanın uygulanamaması çayda sorunları artırmıştır. Bu sorunların çözümü için hazırlanan Çay Kanunu taslağı bir an önce yasalaşmalıdır. İklim değişikliğinin etkisini azaltmak ve su gibi önemli bir metada sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla yeraltı barajlarının yapımına hız verilmeli ve sayıları artırılmalıdır. Çiftçilerimizin ekonomik açıdan örgütlenmeleri desteklenmelidir. Bu örgütler idari ve mali yönden güçlendirilmeli, fonksiyonel ve profesyonel olmaları sağlanmalıdır. Sözleşmeli üretim, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde destekleme kapsamına alınmalıdır. Lisanslı depoculukta küçük çiftçilere pozitif ayrıcalıklar tanınmalıdır” ifadelerini kullandı. “HAYVANSAL ÜRETİM KAYIT ALTINA ALINMALIDIR” Diğer beklentilerini de sıralayan Bayraktar; “Hayvansal üretim kayıt altına alınmalı, veriler sürekli güncellenmelidir. Yem sanayisini dışa bağımlılıktan kurtaracak tedbirler alınmalı, üretimin büyük bir kısmının iç üretimle karşılanması sağlanmalıdır. Hayvancılıkta kesif yeme olan bağımlılığı azaltıcı, kaba yem üretiminin artırılmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Hayvancılığın yoğun yapıldığı yerlerde devlet destekli yem fabrikaları kurulmalıdır. Hayvancılıkta öncelikle sürdürülebilir bir süt fiyatı tesis edilmelidir. Damızlık hayvanlar için çok önemli olan süt/yem paritesinin 1,5 seviyelerde olmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Et/yem paritesine yönelik bilimsel çalışma yapılmalı, piyasa fiyatları bu eksende belirlenmelidir. Küçük aile işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlayacak ‘gelir telafi edici ödeme’ hayata geçirilmelidir. Özellikle aile işletmelerinin buzağılarını elden çıkarmalarını önlemek için buzağı destekleri artırılmalıdır. Et ve Süt Kurumu özerk yapıya kavuşturulmalı, piyasayı etkin regüle etmesi sağlanmalıdır. Yem piyasasında istikrar sağlamak için TMO, Tarım ve Kredi Kooperatifleri ve üretici örgütleri kanalıyla üreticilere sözleşmeli üretim kapsamında uygun fiyattan yem satışı yapılmalıdır. Birçok işletme yabancı işçi çalıştırıyor, yabancı işçiye bağımlılık her geçen gün artıyor. Bizim insanımız buralarda çalışmak istemiyor. Gençleri üretime teşvik edecek politikalar hayata geçirilmelidir. Besicilikte verimi ön plana alan, alım garantili sürdürülebilir sözleşmeli üretim yaygınlaştırılmalı, üretim bu kapsamda planlanmalıdır. Ülke içi bitkisel ve hayvansal üretim teşviklerine devam ederek besicilikte dana da dahil her türlü ithalatın kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır. Buzağı kayıplarını azaltacak ve kaba yem piyasasına yönelik ‘ulusal eylem planı’ hayata geçirilmelidir. Çocuklar ve gençler başta olmak üzere gelir düzeyi düşük vatandaşların et, süt ve yumurta gibi hayvansal ürünlere ulaşabilmesi için sosyal yardımların kapsamı genişletilmelidir. Meralar korunmalı ve ıslah edilmelidir. Küçükbaş hayvanlardan elde edilen başta peynir olmak üzere ürünlere katma değer kazandırılmalı, markalaştırılmalıdır. Hayvan hastalıkları ile etkili mücadele edilmelidir. Yumurta sektörünün en büyük sorunu plansız üretim ve arz fazlasına bağlı üretici fiyatında yaşanan düşüşlerdir. Sektörde özellikle üretimin yoğun olduğu Nisan-Mayıs-Haziran aylarında arz fazlası gerçekleşiyor. Bu dönemde ürün fazlalıklarının piyasadan çekilmesine ihtiyaç vardır. Yine aynı şekilde sektör, üretiminin yaklaşık yüzde 20'sini ihracat odaklı üretiyor. Dış pazarlarda gerçekleşen herhangi sorunda da bu fazlalığın çekilmesine ihtiyaç vardır. Arz fazlası üretim için Et ve Süt Kurumu ya da üretici örgütlerinin devreye girmesi, ihtiyaç duyulan tesisi kurarak, gerektiğinde piyasadan yumurta çekmesi çok önemlidir. Likit yumurta ve yumurta tozu üretim tesisine ihtiyaç vardır. Üreticinin tavuk başına alacağı ücret sürdürülebilir seviyeye getirilmelidir. Sözleşmede belirlenen üretici fiyatı şeffaf bir şekilde, üreticiye sürdürülebilir bir gelir sağlayacak, performansa dayalı belli bir metodolojiye bağlı olarak belirlenmeli, bu konuda paydaşlarca oluşturulacak komisyonca bir çalışma yapılmalıdır. Son günlerde yaşanan kalifiye eleman sıkıntısına çözüm bulunmalıdır. Sektör masaya yatırılmalı, üretim, pazarlama, dış ticaret olmak üzere kısa, orta ve uzun vadeli atılacak adımlar belirlenmeli, bu adımlar titizlikle takip edilmelidir. Damızlık konusunda büyük oranda dışa bağımlılık hala devam ediyor. Bu durum, herhangi bir ticari ambargo uygulanması veya hastalık nedeniyle karantina uygulanan ülkelerden ithalatın yapılamaması gibi durumlarda, tavukçuluk sektörünün kısa sürede darboğaza girme riskini de beraberinde getiriyor. Bu riski bertaraf etmek için damızlık ihtiyacının yurt içinden karşılanmasına yönelik Ar-Ge yatırımlarının yapılması gerekiyor. Dünyada çok büyük miktarlarda kanatlı eti ve kanatlı ürünleri, yumurta ve yumurta ürünleri, süt ürünleri talebi vardır. Bu talep değerlendirilmeli, başta Ortadoğu olmak üzere yakın pazarlara yoğunlaşmalı, mevcut pazarlarda rekabet edici ve pazar payını artırıcı tedbirler alınmalıdır. Verilen ihracat destekleri artırılmalıdır. Tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetinin kesintisiz sürdürülebilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, tarım danışmanlarımızın ve onlardan önemli bir hizmet alan çiftçilerimizin mağduriyetlerinin önlenmesi için tarımsal yayım ve danışmanlık desteği artırılmalıdır. Bununla ilgili mevzuat ivedilikle çıkarılmalıdır. Sosyal Güvenlik Sisteminde Kadın ve genç çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılmalı, zor şartlarda üretim yapan çiftçilere her yıl için 90 gün fiili hizmet zammı verilmelidir. Genç çiftçilerin tarım BAĞ-KUR primleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Tarımda çalışan kadınlar, sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapabilmelidir. Muafiyette geçen süreler çiftçilerimizin çalışma gün sayılarına eklenmelidir. Diğer sigortalılar 7 bin 200 prim gün sayısı ile emekli olurken, Tarım Bağ-Kurlular ve esnaf Bağ-Kurlular 9 bin gün prim ödüyor. Çiftçilerimizi rahatlatmak için, yıpranma payı verilmeli, diğer meslek gruplarına göre çiftçimizin tarımı terk etmemesi için bu avantaj sağlanmalıdır. Tarım ve kırsal kalkınmada görev alabilecek ziraat mühendislerimizin pek çoğu iş bulamıyor veya alanlarının dışında istihdam ediliyor. Ziraat mühendislerimizin eğitimleri boyunca kazandıkları bilgi ve becerilerini uygulayabilecekleri ortamlarda çalışmaları hem mesleki onurlarının güçlenmesini sağlayacak hem de ülkemizin tarım sektörünün ilerlemesine katkı sağlayacaktır. Bakanlığımızın daha fazla sayıda tarım danışmanı istihdamı için daha kapsamlı düzenlemeler yapmasını ve bu bağlamda ziraat mühendislerinin daha fazla desteklenmesini bekliyoruz” dedi. E.P.

Bakmadan Geçme