Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sökmen: 'Kastamonu ata tohumunun merkezi'
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi'nde bulgurunun hikayesine ışık tutuldu.
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alptekin Sökmen, burada yaptığı konuşmada, Kastamonu'nun farklı bir özelliği olduğundan bahsederek; “Bu bölge özellikle ata tohumunun yatağı ve merkezi. Dolayısıyla ben şöyle baktığım zaman bizim zaten 4-5 ilçemiz ata tohumunu olan buğdayların üretildiği yerler. Dolayısıyla da burada da özellikle bölgenin tarımsal işlenmesinde, tanıtımında, pazarlanmasında ve onlardan katma değer ürünler ortaya konulmasında kadın kooperatiflerimiz müthiş bir görev üstleniyorlar” dedi.
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde bulgurunun hikayesine ışık tutuldu.
İstiklal Yolu Konferans Salonu’nda Akademisyen-Yazar ve Televizyon Programcısı Asuman Kerkez tarafından Anadolu’dan Dünyaya Armağan Bulgurun Hikayesi, Kastamonu'daki kadın kooperatiflerine anlatıldı.
Saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı okunmasıyla başlayan programda bulgurun tarihçesi, Türk mutfağındaki yeri ve önemi, bulgurun mikrobiyolojisi, sağlık açısından faydaları, bulgurla yapılan inovatif ürünler gibi konulara ilişkin bilgi verildi.
“KASTAMONU BURADA GENE KİLİT ROL OYNUYOR”
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alptekin Sökmen, yaptığı açılış konuşmasında, güzel bir programda bir araya gelindiğinden bahsederek; “Bugünkü konuşmamızın ana başlığı bulgur ve biz aslında Asuman Hanım ile bir buçuk yıl önce görüşmeye başlamıştık. Organizasyonu şubat ayında yapacaktık. Tam bizim organizasyondan birkaç gün önce asrın felaketi meydana geldi. Asuman Hanım da benim gibi depremzede ve o da ben de ilk önce deprem bölgesine intikal ettik. Depremden dolayı da böyle bir organizasyon yapma ihtimalimiz yoktu. Normalde Asuman Hanım bu programları öğrencilere bilinç aşılamak üzerine yapıyordu. Biz biraz daha konsepti değiştirmek istedik çünkü Kastamonu’nun farklı bir özelliği var. Bu bölge özellikle ata tohumunun yatağı ve merkezi. Dolayısıyla ben şöyle baktığım zaman bizim zaten 4-5 ilçemiz ata tohumunu olan buğdayların üretildiği yerler. Dolayısıyla da burada da özellikle bölgenin tarımsal işlenmesinde, tanıtımında, pazarlanmasında ve onlardan katma değer ürünler ortaya konulmasında kadın kooperatiflerimiz müthiş bir görev üstleniyorlar, bu anlamda da çok başarılılar. Biz bu anlamda bu organizasyonu Kastamonu kadınlarına yönelik yapmak istedik. Belki bundan sonra da gene başka illerde kadın kooperatiflerine yönelik organizasyonlar olacak. Burada özelikle vurgulamak istiyorum. Kastamonu kadını derken, Şerife Bacının torunlarından bahsediyoruz. Kurtuluş Savaşı’nda üstlendikleri roller gibi aslında Türkiye’nin gene bir Kurtuluş Savaşı var, bu gıdadır. Dolayısıyla Kastamonu burada gene kilit rol oynuyor. Buradaki Slow Food birimi bir süre önce yeryüzü pazarlarını gündeme getirdi ve uygulamaya geçirdi. Bu anlamda biz yöresel ürünlerin gelişimine yönelik çok ciddi performanslar ortaya koyuyoruz. Her bölgemizin gerçekten de çok ciddi ürünleri var. Bu anlamda Asuman Hanım da Kastamonu’nun yabancısı değil. İnşallah Asuman Hanım’ı daha sonra da bir televizyon programı için ağırlamak istiyoruz. Asuman Hanım geldiğinde bütün ilçelerimize de gezdirmek istiyoruz. İlçelerimizdeki mutfakların temsilcisi olan kadınlarımızla bir araya getirmek istiyoruz. Böyle de bir hayalimiz var. Bu anlamda şehrimizin karar verici mercileriyle belediyemiz başta olmak üzere konuşup bu işi belli bir şekilde ortaya koymaya konusunda azmim ve iradem var. Güzel bir etkinlik olacağını düşünüyorum. Bizim buğdayımızdan yapılan bulgurların da inşallah Türkiye’de raflarda yerini almasını hayal ediyorum. Paketlerin üzerinde Kastamonu yazmasını istiyorum. İnşallah bu hayalimizi gerçekleştireceğimiz atılımlar da sizlerle olacaktır. Kastamonu turizmde, tarımda bir yerlere gidecekse kadınlarla gidecektir” diye konuştu.
“KASTAMONU KADINI ÇOK ÇALIŞKAN, ÇOK ÜRETKEN”
Asuman Kerkez ise programda sunum yaptı. Kerkez, ilimize daha önce geldiğinden bahsederek; “Bir buğday hasadına konuk oldum. Çok keyifli bir program çektim. En çok aklımda kalan şeyler, Kastamonu kadınının birçok yörenin kadınına kıyas yapacak olursak çok çalışkan, çok aktif, çok üretken. Engelleri, çok tanımayan tekrar tekrar deneyen kadınlar olduğunu çok iyi hatırlıyorum” dedi.
“BUĞDAY MESELESİ MEMLEKET MESELESİDİR”
Tasavvufta buğdayın insan olduğunu ve insanı temsil ettiğini aktaran Kerkez; “Buğday Hz. Adem’dir derler. Buğday başakları birbirine bakar, bu Adem ve Havva’dır. Her zaman aşkla bakar denir. Buğdayın memleketi 12 bin yıl öncesine dayanan Mezopotamya’dır. Buğday, Mezopotamya’dan çıktı; Anadolu’nun buğdayıdır ve bulgur Türk bulgurudur. Buğday meselesi memleket meselesidir. Ukrayna’dan tahıl gelecek mi diye kriz çıktı. Millet marketlere koştu; glütenle mi glütensiz mi diye kimsenin umurunda değil. Herkes aç kalma korkusuyla makarna stokladı. Çünkü açlık her şeyin üstünde olan bir şeydi. Bu yüzden buğday meselesi memleket meselesidir. Bir ülke önce kendi buğdayını tanımalı sonra da ona sahip çıkmalı ve dışarıya muhtaç olmamalı. İnsanlar da bir avuç buğday tanesi gibi baktığınız zaman hepsi birbirinin aynısı gibi ama hepsi birbirinden çok farklı. 20’den fazla yabani buğday türümüz, 400’den fazla da bizim kendi buğdayımız var” dedi.
“BUĞDAY, HALK KÜLTÜRÜNÜN BİR GÖSTERGESİDİR”
Türklerin Orta Asya’da buğday yetiştirdiğini belirten Kerkez, Anadolu’daki bulgurun tarihini anlatarak; “Bir Çinli prens ‘Türkistan’ı almakla Türklerin sağ kolunu kesmiş olacağız’ der. Buğdaya kim sahip olursa karşıdakinin boynunu büküyor. Çünkü Türkistan o dönemde Türklerin buğday ambarıdır ve çok stratejik öneme sahiptir. Buğdayla alakalı çok ciddi yemek kültürüne sahibiz. Selçuk’ta bulgur çok önemli. Buğday, halk kültürünün bir göstergesidir. Selçuk’ta da bulgur kelimesi kullanılıyor. Çok önemlidir. Osmanlıda bulguru hiç beğenmemişler. İstanbul’a bulgur çok az girmiş. İstanbul’a bulgurun 10 katı kadar pirinç alınıyor. Osmanlı toprak kaybediyor. Ticaret kanalları kapanıyor. O zaman bulgur değer kazanıyor” ifadelerini kullandı.