TÜKODER, davasının peşinde
Dünya Çevre Günü dolaysıyla Kastamonu Tüketici Haklarını Koruma Derneği (TÜKODER) Başkanı Semra Kırıkoğlu açıklamada bulundu. Konu hakkında bilgilendirmede bulunan Tüketici Haklarını Koruma Derneği (TÜKODER) Başkanı Semra Kırıkoğlu '1972 yılından bu yana dünyada ve Türkiye'de 5 Haziran günü, Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor. Ülkemizde ise bu günün kapsamı daha da genişletilerek 5-11 Haziran arası Çevre Haftası...
Dünya Çevre Günü dolaysıyla Kastamonu Tüketici Haklarını Koruma Derneği (TÜKODER) Başkanı Semra Kırıkoğlu açıklamada bulundu. Konu hakkında bilgilendirmede bulunan Tüketici Haklarını Koruma Derneği (TÜKODER) Başkanı Semra Kırıkoğlu; “1972 yılından bu yana dünyada ve Türkiye’de 5 Haziran günü, Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor. Ülkemizde ise bu günün kapsamı daha da genişletilerek 5-11 Haziran arası Çevre Haftası olarak belirlenmiştir. Çevre ve doğa, süslü sözlerle yılda yalnızca bir kere hatırlanarak ya da hatırlanır gibi yapılarak korunmaya, kollanmaya çalışılmaktadır. Oysa yıllardır ülkemizde süre gelen çevre ve doğa katliamlarına karşı verilen mücadelelere yetkililer sürekli kulaklarını tıkamışlardır. Bugünün 5 Haziran Dünya Çevre Günü olması nedeniyle biz Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) olarak, 5 Temmuz 1986 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Evrensel Tüketici Haklarından Sağlıklı Çevrede Yaşam Hakkı ve Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkının, tüketicilerin hakkı olduğunu yetkililere bir kez daha hatırlatmak istiyoruz” dedi. “ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ YOK EDİLMESİN” Konuşmasına şu şekilde devam eden Kırıkoğlu; “Sağlık şartlarına uygun ekolojik dengenin bozulmadığı, temiz hava, yeterli ve temiz su, daha çok yeşil alan, sağlıklı ve kaliteli alt yapı hizmetlerinin bulunduğu yaşam alanlarımızın olduğu, sağlıklı çevrede yaşama hakkımızı kullanarak sağlık ve güvenliğimizin korunmasını istiyoruz. Her tüketicinin bu temel ihtiyaçlarının giderilmesinin devletin görevi olduğu, Anayasamızın 172’nci maddesinde açıkça belirtilmiş ve güvence altına alınmıştır. Doğayı ve yaşam alanlarını katleden HES’ler, maden ve taş ocakları, şehir merkezlerinde bulunan hastanelerimizin çeşitli gerekçeler ile taşınması ya da kapatılması nedeniyle hastane arazisi üzerinden bulunan ağaçlar ve yeşil alanların yok edilerek imara açılması, sürekli artmakta olan çevre kirliliği, koruma alanların koruma statülerinin kaldırılması; meraların, milli parkların, ormanların, tarım alanlarının, sulak alanların, zeytinliklerin, doğanın ve çevrenin korunması ruhundan uzak çeşitli gerekçeler ve kararlar ile ranta, talana, yağmaya kurban edilerek nefes alınamaz beton yığınlarına dönüştürülmek istenmesi; ÇED Yönetmeliği ve Kentsel Dönüşüm Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ile SİT alanları statülerinin değiştirilmesi. Bunlar doğa ve çevre katliamının önünü açan birkaç örnek. Doğanın ve çevrenin idam fermanının imzalanması Türkiye’nin ekolojik geleceğinin ipotek altına alınması demektir. Sağlıklı çevrede yaşam hakkımızın yok edilmesi demektir, çocuklarımızın geleceğinin yok edilmesi demektir” diye konuştu. “DOĞA BİZE ATALARIMIZDAN MİRAS” Çevresi ve doğası ile yaşanabilir bir Türkiye’de yaşamak istediklerini dile getiren Kırıkoğlu; “Evrensel Tüketici Haklarından doğan haklarımızı yaşamak istiyoruz. Beton duvarlar arasında çölleşmiş bir Türkiye’de yaşamak istemiyoruz. Bu nedenle kamuoyunu ve yetkilileri duyarlı olmaya çağırıyoruz. Sağlıklı bir çevrede yaşam için mücadele veren karanlık bir cinayete kurban giden, TÜKODER’in önceki dönem Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Şube Başkanımız Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu’nun gerçek katillerinin bulunarak, yargı önüne çıkarılması ve bu karanlık cinayetin aydınlatılmasını bekliyoruz, bu davanın takipçisi olacağımızı buradan bir kez daha dile getiriyoruz. Son ırmak kurumadan, son ağaç yok olmadan, son balık ölmeden, yeşilimiz yok olmadan, derelerimiz kurumadan, endemik bitkilerimiz yok olmadan, sağlığımızda önlenemez hastalıklara yol açmadan; paranın yenmeyen bir şey olduğunu 5 Haziran çevre günü nedeniyle bir kez daha hatırlanmasını ve doğamızın atalarımızdan miras ve gelecek kuşaklara iletilmek üzere emanet olduğunun bilinmesi istiyoruz” ifadelerini kullandı.