Ramazan Ayı Bireye Farkındalık Kazandırıyor
Psikolojik Danışman Kağan Yılmaz, orucun psikolojik etkileri üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Psikolojik Danışman Kağan Yılmaz, orucun psikolojik etkileri üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ramazan ayının yalnızca fiziksel bir açlık süreci olmadığına dikkat çeken Psikolojik Danışman Kağan Yılmaz; “Ramazan ayı, yalnızca oruç ibadetiyle sınırlı olmayan, bireyin kendini keşfetmesine, içsel huzuru bulmasına ve ruhunu arındırmasına olanak tanıyan derin bir manevi yolculuktur. Oruç, sadece yeme içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kişinin kendini disipline etmesi, duygularını ve alışkanlıklarını kontrol altına almasıdır. İlk günlerde açlık, susuzluk ve günlük alışkanlıklardan uzak kalmanın getirdiği zorlanmalar olabilir. Ancak zamanla kişi, iradesini daha güçlü hale getirir, özdenetimini artırır ve stresle baş etme becerisi kazanır. Bu da sadece Ramazan süresince değil, hayatın birçok alanında fayda sağlar. Günlük hayatın koşuşturması içinde insan, çoğu zaman kendini dinlemeye vakit ayıramaz. Sürekli bir şeyleri yetiştirme telaşı, sorumluluklar, sosyal medya ve dış dünyanın gürültüsü arasında ruhun gerçek ihtiyaçlarını fark etmek zorlaşır. Ancak Ramazan, bireye bu farkındalığı kazanması için eşsiz bir fırsat sunar. Oruç, yalnızca bedensel bir açlık veya susuzluk hali değil, aynı zamanda bir farkındalık ve ruhsal arınma sürecidir” dedi.
‘Oruç, Kişinin İradesini Sınadığı Ve Nefsini Terbiye Ettiği Bir İbadettir’
Oruç sürecine yalnızca dini bir ibadet olarak değil, aynı zamanda bireyin kendini tanıma ve iradesini güçlendirme fırsatı olarak bakılabileceğini belirten Yılmaz; “Ramazan ayında birey, yeme ve içme gibi temel fiziksel ihtiyaçlardan belirli bir süre boyunca uzak durarak, zihinsel ve duygusal dünyasına yönelme fırsatı bulur. Bu süreçte kişi, sadece bedensel açlığını değil, aynı zamanda ruhunun açlığını da fark edebilir. Günlük alışkanlıkların kesintiye uğraması, bireyi mevcut rutinlerini sorgulamaya ve kendi iç dünyasına yönelmeye teşvik eder. Bu durum, bireyin içsel bir yolculuğa çıkmasına ve gerçek benliğiyle yüzleşmesine vesile olur. Oruç, kişinin iradesini sınadığı ve nefsini terbiye ettiği bir ibadettir. Öfke, hepimizin zaman zaman deneyimlediği doğal bir duygu. Ancak bazen bu duygu kontrol edilemez hale gelip ilişkilerimizi, sağlığımızı ve hayat kalitemizi olumsuz etkileyebiliyor. Öfkeyi tamamen zararlı olarak görmek doğru değil. Öfke, bizi harekete geçiren, sınırlarımızı korumamıza yardımcı olan doğal bir duygu. Önemli olan, bu duyguyu nasıl yönettiğimiz. Eğer öfke sağlıklı bir şekilde ifade edilmezse, hem bireyin kendisine hem de çevresine zarar verebilir. Kontrolsüz öfke, saldırganlığa dönüşebilirken, bastırılmış öfke ise içsel stres yaratabilir. Öfke yönetimi, hem zihinsel hem de fiziksel süreçleri kapsayan bir dizi teknik içerir. Öncelikle kişi, öfkesini tetikleyen durumları ve bunlara verdiği tepkileri fark etmelidir. Bunun için duygusal farkındalık geliştirmek büyük önem taşır. Öfkenin hangi düşünce kalıplarıyla beslendiğini görmek, bunları değiştirmek için önemli bir adımdır. Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, özdenetim geliştirilebilir bir beceridir. Oruç da bu noktada kişinin kendini kontrol etme kapasitesini artırmasına yardımcı olur. Gün boyunca aç ve susuz kalmanın ötesinde, bireyler bu süreci bilinçli bir şekilde ele aldığında, anlık dürtülerini yönetmeyi öğrenir ve kendileriyle daha derin bir bağ kurarlar. Açlık ve susuzluk hisleri, insanın sabrını geliştirmesine yardımcı olurken, aynı zamanda bireyin günlük yaşantısında fark edemediği bazı duygusal ve düşünsel kalıpları fark etmesini sağlar. Oruç tutarken ortaya çıkan duygu değişimleri, bireyin içsel dengesini sorgulamasına ve kendini anlama sürecine girmesine olanak tanır” değerlendirmesinde bulundu.
‘Bireyin Ruhsal Olarak Daha Huzurlu Ve Dengeli Hissetmesini Sağlar’
Özellikle günümüzde anlık tatminlerin ön planda olduğu bir yaşam tarzının yaygınlaştığını belirten Yılmaz; “Ayrıca, stres yönetimi teknikleri de öfke kontrolünde kritik bir rol oynar. Derin nefes alma egzersizleri, meditasyon, fiziksel egzersiz gibi yöntemler, bireyin öfke anında daha sakin kalmasına yardımcı olabilir. Özellikle nefes kontrolü, öfkenin yarattığı fizyolojik etkileri azaltmada oldukça etkilidir. Öfkenin en büyük tetikleyicilerinden biri, yanlış anlaşılmalar ve yetersiz iletişimdir. Öfke kontrolü, sadece duygusal düzenleme değil, aynı zamanda sağlıklı iletişim kurmayı da içerir. Bu noktada ‘Ben dili’ kullanımı çok önemlidir. Örneğin, ‘Beni sürekli eleştiriyorsun’ yerine, ‘Eleştirildiğimde kendimi yetersiz hissediyorum’ gibi ifadeler, karşı tarafın savunmaya geçmesini önler ve yapıcı bir iletişim kurulmasına yardımcı olur. Eğer öfke, kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini ve iş hayatını olumsuz etkileyecek boyuttaysa, kesinlikle profesyonel destek almak gerekir. Öfke, bastırılması gereken değil, sağlıklı bir şekilde yönetilmesi gereken bir duygudur. Ramazan, modern yaşamın getirdiği zihinsel karmaşadan uzaklaşmak için mükemmel bir fırsattır. Sürekli uyarıcılarla dolu bir dünyada yaşarken, bireyin zihni genellikle dağınık ve meşguldür. Ancak oruç süreci, bireyi yavaşlamaya ve iç huzurunu keşfetmeye yönlendirir. Ramazan, bireyler için öz disiplinin, sabrın ve iradenin sınandığı bir dönemdir. Bu süreci bilinçli bir farkındalıkla ele almak, kişiye yalnızca manevi değil, psikolojik anlamda da önemli kazanımlar sağlar. Kendini tanımak, kontrol edebilmek ve duygusal regülasyonu sağlamak açısından oruç, bireye güçlü bir içsel deneyim sunar. Yemek, içmek ve diğer dünyevi alışkanlıkların askıya alınması, bireyin içsel bir sessizliğe bürünmesini ve zihinsel olarak sadeleşmesini sağlar. Oruç sırasında birey, daha az fiziksel uyarıcıya maruz kaldığı için, zihni daha net ve berrak hale gelir. Zihinsel dinginlik, bireyin olayları ve duygularını daha objektif bir şekilde değerlendirmesine olanak tanır. Dış dünyadan gelen uyaranların azalmasıyla birlikte, birey düşüncelerine ve duygularına daha derinlemesine odaklanabilir. Bu süreç, meditasyon veya tefekkür gibi içe dönük pratiklerle desteklendiğinde, bireyin ruhsal olarak daha huzurlu ve dengeli hissetmesini sağlar” bilgisini paylaştı.
“Oruç süreci, insanın hayatındaki küçük şeylere karşı farkındalık geliştirmesine vesile olur” Bu dönemin psikolojik dayanıklılık açısından oldukça kıymetli olduğunun altını çizen Psikolojik Danışman Kağan Yılmaz; “Ramazan, bireyin manevi huzuru yakalaması için birçok değerli öğretiyi içinde barındırır. Sabır, şükür ve paylaşım bu öğretilerin başında gelir. Oruç, sabır pratiğini geliştirmek için en etkili yollardan biridir. Açlık hissine sabretmek, insanın hayatındaki diğer zorluklara karşı da daha dayanıklı olmasını sağlar. Bu süreç, kişinin zorluklara karşı bakış açısını değiştirerek, hayatın iniş çıkışlarını daha sakin ve bilinçli bir şekilde karşılamasına yardımcı olur. Şükür duygusu ise, bireyin sahip olduklarına daha fazla değer vermesini sağlar. Günlük hayatta sıradan görülen yiyecekler, içecekler ve hatta bir bardak su bile, oruç sırasında birey için büyük bir anlam kazanır. Oruç süreci, insanın hayatındaki küçük şeylere karşı daha fazla farkındalık geliştirmesine ve her anın kıymetini bilmesine vesile olur” ifadelerini kullandı.
‘Ramazan, Yardımlaşmanın En Yoğun Şekilde Yaşandığı Zamanlardan Biridir’
Orucun bireylere sabır ve öz disiplin kazandırma noktasında önemli bir fırsat sunduğunu ifade eden Yılmaz; “Ramazan aynı zamanda paylaşmanın ve yardımlaşmanın en yoğun şekilde yaşandığı zamanlardan biridir. İftar sofraları, sadece bedensel açlığı gidermek için değil, aynı zamanda insanlarla bir araya gelmek, birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirmek için de önemlidir. Yardımlaşma, sadaka ve zekât gibi ibadetler, bireyin manevi huzurunu artırarak, toplum içindeki dayanışmayı güçlendirir. Ramazan ayında birey, sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da arınma sürecine girer. Günlük yaşamın getirdiği stres, öfke, kıskançlık ve diğer olumsuz duygular, bu dönemde daha fazla fark edilir hale gelir. Oruç, bireyin bu duygularıyla yüzleşmesine ve onları dönüştürmesine yardımcı olur” diye konuştu.
‘Nefs Terbiyesi, Ramazan’ın En Önemli Manevi Kazanımlarından Biridir’
Yılmaz, bu dönemin bireyler için sabır, özdenetim ve zihinsel dayanıklılığı artıran bir süreç olduğunu vurgulayarak; “Öfkenizin nedenlerini ve tetikleyicilerini belirleyin. Duygularınızı ifade ederken ‘ben’ dili kullanın. Stres seviyenizi düşürmek için nefes egzersizleri yapın. Öfke anında ortamdan uzaklaşarak kendinize zaman tanıyın. Alternatif düşünce üretme pratiği yaparak olumsuz düşünce kalıplarınızı değiştirin. Düzenli egzersiz yaparak öfkenin fizyolojik etkilerini azaltın. Gerektiğinde profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Nefs terbiyesi, Ramazan’ın en önemli manevi kazanımlarından biridir. Açlık ve susuzluk karşısında sabır göstermek, bireyin iradesini güçlendirir ve kendini kontrol etme yeteneğini geliştirir. Bu süreçte birey, sadece fiziksel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda düşünce ve davranışlarını da gözden geçirme fırsatı bulur. Dedikodu yapmaktan kaçınma, öfkeyi kontrol etme ve daha bilinçli bir şekilde hareket etme gibi pratikler, bireyin ruhsal gelişimini destekler” şeklinde konuştu.