Kültürü, Sanatla Geleceğe Taşıyor
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen, yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan tablosu hakkında bilgi verdi.
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen, yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan tablosu hakkında bilgi verdi.
Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen, tezhip ve hat sanatına başlama sürecini anlatarak; “Lisedeyken bu sanatlardan pek haberdar olduğum söylenemez. Güzel sanatlar fakültesi sınavına girerken resim bölümünü tercih etmiştim. Fakat o zamanlar başvurular şimdiki gibi internet üzerinden yapılmıyordu. Fakültenin öğrenci işlerinde görevli bir memur gelen başvuruları elle evraklara kaydederdi. İşte o memur benim bölüm tercihimi evraklara kaydederken yanlışlık yaparak resim yerine geleneksel sanatlar diye yazmış. Sınav sonuçları açıklandığında adımı Geleneksel Türk Sanatları Bölümü listelerinde gördük. Durumu görevlilere anlattık ama bir değişiklik olmadı ve ben Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde okumaya başladım. Bölümü ve Türk sanatlarını tanıdıkça sınav başvurumda bölüm adını yanlış yazan memura adeta dua etmeye başladım. İyi ki hata yapmış ve bu bölümü okuyorum dedim” dedi.
‘28 Yıldır Sürekli Yeni Tasarımlar Yapıyorum’
Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nü yanlışlıkla kazandığını ancak zamanla bu sanatı çok sevdiğini belirten Öğr. Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nü yanlışlık sonucu kazandım ama okurken Türk sanatlarını tanıdıkça çok sevdim. Özellikle hat ve tezhip hocalarımın ilgi ve alakaları öncelikle hat ve tezhip alanında kendimi yetiştirmeme ve okul dışında da çalışmalar yapmama vesile oldu. ikinci sınıftan itibaren çeşitli yapıların restorasyon çalışmalarında görev almak bana farklı bir ufuk açtı ve yüksek lisans-doktora eğitimimi kalem işi (duvar resmi) ile çini restorasyonu alanlarında tamamladım. Fakat hat sanatının satrançlı kûfi yazı çeşidi ve Türk tezhip sanatıyla olan irtibatım hiç kopmadı. 28 yıldır sürekli yeni tasarımlar yapıyorum ve bundan çok keyif alıyorum” ifadelerine yer verdi.
‘Kültürel Eserlerimizi Gelecek Nesillere Güvenle Ulaştırabilmek Önemli’
Yaptığı ilk çalışmalara dair bilgi veren Öğr. Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “İlk tezhip çalışmamı 1997 yılında üniversite birinci sınıfta iken, ilk satrançlı kufi hat yazısı tasarımımı ise 1998 yılında ikinci sınıfta iken yaptım. 28 yıldır bu sanatlarla uğraşıyorum ve hala tam olarak usta olduğumu düşünmüyorum. Sanırım ömrümün sonuna kadar da olamayacağım. Bir yanım hep acemi, her gün yeni yeni şeyler öğreniyorum, yeni teknikler deniyorum. Kalem işi ve çini restorasyonu tezhip ve hat haricinde çalıştığım yüksek lisans ve doktora eğitimimle uzmanlaştığım alan. Ama hat ve tezhipten çok farklı değil. Tarihi yapıların duvarlarını süsleyen ve tezhip-hat sanatıyla aynı motifleri ihtiva eden kalem işlerini ve çinileri restore etmek, yılların yaşanmışlığını bünyelerinde barındıran bu tarihi ve kültürel eserlerimizi gelecek nesillere güvenle ulaştırabilmek en az yeni eser üretmek kadar önemli ve değerli. Bütün bu sanatların haricinde pandemi sürecinden önce saz çalmayı öğrenmek için dersler aldım ama hem pandemi hem de idari ve akademik görevlerimin yoğunluğundan sekteye uğradı. Fakat ilerde saz çalmayı öğrenmeyi planlıyorum” bilgisini paylaştı.,
‘Hat Sanatı Her Dönemde Çağdaş Bir Sanat Zaten’
Hat sanatının geleneksel ya da modern olarak ayrılmasının doğru olmadığını vurgulayan Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “Bence hat sanatının geleneksel ya da moderni diye bir ifade de bulunmak çok doğru değil. Hat sanatı her dönemde çağdaş bir sanat zaten. Günümüzde hat sanatı ile karıştırılan, kaligrafi olarak adlandırılan bir güzel yazı çeşidi var. O hat değil zaten ve hat sanatı ile karşılaştırılması bile pek doğru olmaz. Şayet geometrik şekillerde yazılan, benim de ilgilendiğim ve tasarımlar ürettiğim satrançlı kûfi hat çeşidini modern yada çağdaş diye tanımlıyorsanız eğer Selçuklu yapılarında ve Orta Asya’daki birçok yapıda Satrançlı Kûfi yazı örneklerini görebilirsiniz. Atalarımız mimari ile uyumlu olan bu yazı çeşidini yapılarında en güzel şekilde kullanmış. Şimdi günümüzde bizler yeni bir yazı tekniği üretmiyor mevcut olan teknikleri kullanarak yeni tasarımlar ortaya koymaya çalışıyoruz” dedi.
‘Bu Tablonun Tamamlanması İçin 2 Yıla İhtiyaç Vardı’
Yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan tablosu hakkında bilgi veren Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “Bu tablonun tamamlanması için 2 yıla ihtiyaç vardı. Eser üretmek için, hele ki bu kadar ince işçilik gerektiren eserleri üretmek için uygun zamanları israf etmeden kullanmak gerekir. Bahsettiğiniz eserin vücuda gelmesi için uygun olan zamanların yekûnu da yaklaşık iki yıl tuttu. Türk tezhip sanatının malzemeleri, doğa ve doğaüstü motifler (bitkiler, hayvanlar, bulutlar, melekler, ejderler, yaratıklar, zümrüdü ankalar vb.), geometrik motifler, şekiller, simgeler, altın, fırça, boya, kâğıt ve aşktır. Bu malzemelerin hepsi Türk tezhip sanatına özel olarak hazırlanır. Tasarlanan desenler altın, boya ve fırçalar yardımı ile aşkla özel kâğıtlar üzerine aktarılır. Türk tezhip sanatı haricinde Kûfi yazı tasarımlarımı kimi zaman kâğıtlar üzerinde kimi zamanda bilgisayar ortamında tasarlayıp is mürekkebi, altın, boya vb. malzemelerle özel aşamalardan geçmiş ve terbiye edilmiş el yapımı kâğıtlar üzerine aktarıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
‘Çalışmaya Başlamadan Önce Tasarımı Kafamda Tasarlar Ölçer Biçerim’
Bir eser üretmeden önce uzun süre düşündüğünü ve tasarım sürecini zihninde şekillendirdiğini belirten Öğr. Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “Her çalışmaya başlamadan önce belli bir süre yapacağım tasarımı kafamda tasarlar ölçer biçerim. Hayaller kurar onla yatar onla kalkarım. Belki de bu sürece eser üretmek için psikolojik hazırlık süreci diyebiliriz. Eğer bir tezhip tablosu çalışacaksam tablonun merkezinde yer alan hat yazısı ve yazının anlamı benim en önemli ilham kaynağım olur. Sanatla uğraşan kişi aslında sanatının diliyle konuşan, derdini anlatan, sanatının diliyle içini döken kişidir. Bu sebeple elbette ki bu tabloda da kendi lisan-ı halimle sanatın dilini kullanarak bilinçli ya da bilinçsiz derdimi, duygularımı, arzularımı, dualarımı, korkularımı anlatmışımdır. Ben bunlara içini dökmek derim, siz ‘sanatçı mesaj vermiş’ dersiniz. Bu eserde ‘men câle nâle’ yazıyor. ‘Kim ararsa ona kavuşur’ demek. Yada ‘arayıp isteyen, emek veren, istediğine kavuşur’ şeklinde açıklanabilir. Bu eseri üretmeye başladığım dönemlerde bir evlat daha istiyordum. Eşimin yaşadığı bir sağlık sorunu sebebiyle evlat sahibi olamama gibi bir durumumuz vardı. Eseri yapmaya başladığımda eşimin sağlık riskinin ortadan kalktığını ve evlat sahibi olabileceğimizi öğrendim. Eserin üretim sürecinde yarıya geldiğimde eşim hamileydi ve eserin tamamlanması da oğlumuzun doğumundan hemen sonraki bir zamana denk geldi. Eser tamamlandığında karşıma alıp saatlerce izledim ve farkında olmadan eserde anlatmaya çalıştıklarım tamda yaşadıklarım, dualarım, hayallerim ve korkularımdı. Eserdeki küçük kuşlar ve yuva evlat isteğimi, yuvayı koruyan kuşlar eşimi ve beni, cetvel dışındaki kuşlar ise dış dünyayı ifade ediyordu. Yuvadaki kuşlarsa kabul olan duamı ve hayalimi hatırlatarak bana diyordu ki ‘men câle nâle’ ” ifadelerine yer verdi.
‘İçinde Bizim Özümüz Gizli’
Sık sık sergi açtıklarını ancak halka duyurma konusunda bazı sıkıntılar yaşadıklarını dile getiren Öğr. Üyesi Doç. Muhammet Bilgen; “İstenilen düzeyde olmasa da aslında toplum Türk Sanatlarının farkında ama keşke bu sanatlar toplumumuzda daha fazla yer edinebilse. Keşke herkes imkanları dahilinde yaşam alanlarının duvarlarına böyle bir tablo için yer açabilse. Hat ve tezhip sanatı günümüzde ilgi görüyor ama yeterli değil özellikle genç nesil tarafından daha da bilinir olması gerekir. Keşke cep telefonlarında izledikleri videolardan başlarını kaldırıp bu sanatlara bir göz atsalar. Çünkü bunlar bizim sanatlarımız. İçinde bizim özümüz gizli. Biz sanatçılar eserlerimizi zaman zaman sergiler açıp eserlerimizi halkın beğenisine sunuyoruz zaten. Bu sergilerimizi üniversite sınırları içinde değil de şehirde halkın kolay ulaşabileceği merkezi yerlerde de açıyoruz. Fakat sanırım halka duyurma konusunda bazı sıkıntılarımız oluyor. Herkes gelsin görsün istiyoruz. Özellikle gençler. Yeni eserler üreterek hem Kastamonu’muzda hem de başka şehirlerde sergiler açmaya devam edeceğiz. Örneğin 7-13 Nisan kütüphaneler haftasında talebelerim ile birlikte İl Halk Kütüphanesi’nde bir sergimiz olacak. O tarihlerde Kastamonu’da olan herkesi bekleriz. Eser üretmeye durmadan devam ediyoruz. Bunun yanı sıra geçen yıl çok sayıda sosyal sorumluluk projeleri ile özellikle gençlere Türk sanatlarını anlatmaya çalıştık. Lise öğrencileri hat, tezhip, ebru, kalem işi, halı-kilim, minyatür gibi Türk sanatları hakkında bilgilendirildiler ve uygulamalar yaptılar. Bu tarz projelerimiz ilerleyen tarihlerde devam edecek” şeklinde konuştu.
Bakmadan Geçme




