Kentsel Dönüşüm Zirvesi toplandı

Kastamonu Belediyesi öncülüğünde, Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı tarafından organize edilen 'Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm, Akıllı Şehirler ve İklim Değişikliği Zirvesi' Dedeman Otel Salonu'nda gerçekleştirildi.

Programa Kastamonu Valisi Meftun Dallı, AK Parti Kastamonu Milletvekilleri Halil Uluay ve Fatma Serap Ekmekci, Kastamonu  Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Sur, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Alt Yapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdür Yardımcısı Umut Naci Baykan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Akın Kısa, Kent Konseyi Başkanı Dr. Ahmet Zafer Ergün, ilçe belediye başkanları, STK temsileri ve davetliler katıldı.

Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Sur, yaptığı açılış konuşmasında Kentsev’in üçüncü kuruluş yıl dönümü olduğunu belirterek; “Bir deprem kuşağı olan ülkemizde topraklarımızın yüzde 80-85’i deprem kuşağıdır. Dolayısıyla burada artık daha fazla can kayıplarına tahammül etmemek, canlarımızı yitirmemek adına. Canlarımızın acımasına engel olmak adına elimizi taşın altına koymak istedik. İstiyoruz ki bundan sonra 6 Şubat tarihinde,1999 depreminde olduğu gibi artık canlarımızı yitirmeyelim ve bir an önce doğru, sağlıklı, güvenilir kentlerle insanlarımızı kavuşturalım, yaşatalım. İstiyoruz medeniyetimizi yansıtır şekilde bu kentlerimizi oluşturalım. Olay sadece deprem odaklı kentsel dönüşüm de değil. Maalesef yakın zaman öncesinde başta Kastamonu olmak üzere yakın civar illerimizde sel felaketi geçirdik.  Can kayıpları oldu, iklim değişikliği bir gerçek. Sıcak kuşak ortadan kuzeye doğru hareket ediyor ve tesadüf de değil. 1800 senesinde dünyanın nüfusu sadece 1 milyar olarak hesaplanmış. Şimdi 7 milyara ulaştı. 2050 öngörüleri 9 milyarın üzerinde. Korkunç bir artış var.  Kentleşme olgusu devam ediyor. Dünya üzerinde bugün itibarıyla kentlerde yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si. Türkiye’deki bu oran yüzde 74-75’lerde. Bu kentlerde yaşayan üçte biri de gecekondularda sağlıksız ortamlarda hayatını idame ettirmeye çalışıyorlar. Dünyanın kendini yenileme kapasitesi tüketimin çok gerisinde kalıyor ve dünyada üretilenden çok daha hızlısını tüketiyor. Önümüzdeki çeyrek asırda maksimum 50 yıllık sürede takriben bize 3 tane dünya lazım.  O zaman üretim, tüketim alışkanlıkları yeniden gözden geçirilecek” dedi.

“DEPREM FELAKETLERİ SONRASINDA KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMINI DUYDUK”

Kent Konseyi Başkanı Dr. Ahmet Zafer Ergün, güzel bir toplantıda bir araya geldiklerinden bahsederek; “Son yıllarda tüm dünyada etkilerini gösteren küresel ısınma ve bazen de ihmaller, nedeniyle sel baskınları ve orman yangınları depremler gibi felaketler gittikçe artan bir oranda yaşanmaktadır. Tüm dünya iklim değişikliğinin olumsuz sonuçları ile karşıya kalmıştır. İklim değişikliğini önlemeye ve yavaşlatmaya dair küresel boyutta tedbirlerin alınması gereklidir. Türkiye’de son 30 yıl içinde yaşanan deprem felaketleri sonrasında kentsel dönüşüm kavramını duyduk. Kastamonu’muzda da maalesef iklim değişikliği ve küresel ısınmadan en çok etkilenen şehrimizde son yıllarda, 2021 ve 2022 yıllarında peş peșe, daha önceki yıllarla kıyaslanamayacak büyüklükte sel felaketleri yaşandı. Çok sayıda can ve mal kayıpları oldu. Bu itibarla uçsuz bucaksız kanyonlarıyla ormanlarıyla bir tabiat kenti olan Kastamonu’nun, hem mevcut potansiyelinden daha fazla istifade edilmesi hem de doğal afetlerin olumsuz olumsuz etkilerinden korunması açısından, ‘Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm, Akıllı Şehirler ve iklim Değişikliği Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasından kıvanç duyuyorum” diye konuştu.

“216 MİLYON İNSANIN BAŞKA ÜLKELERE VE ŞEHİRLERE GÖÇ EDECEĞİ ÖNGÖRÜLMEKTEDİR”

Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, toplantıya katılanları selamlayarak; “Bugün bir araya gelmemize sebep teşkil eden iklim değişikliği ve bunun olumsuz neticelerine maalesef neredeyse her gün şahitlik ediyoruz. Nitekim Libya’da yaşanan binlerce insanın ölümüne ve kaybına ve bir şehrin yok olmasıyla neticelenen sel felaketi ve ardında bıraktığı tablo birkaç yıl önce ilimizde yaşadığımız acı hatırayı tekrar bizlere hatırlattı. Tehlikenin ne denli büyük olduğunu ve tüm dünyayı tehdit ettiğini artık sınır tanımaksızın gerçekleşen tabi afetlerden biliyoruz. Şehirlerimiz; sıcak hava dalgaları, meteorolojik afetler, kuraklık, su stresi gibi sayısı ve çeşidi her geçen gün artan olumsuzluklarla savaşıyor.  Deniz seviyesinin yükselmesi, yangınlar, kuraklık ve diğer faktörler nedeniyle iklim göçleri başlıyor. Öyle ki, 2050 yılına kadar dünyada yaklaşık 216 milyon insanın iklim değişikliği nedeniyle başka ülkelere ve şehirlere göç edeceği öngörülmektedir. Bu büyüklükteki iklim göçleri, birçok ülkenin demografik yapısını ciddi anlamda değiştirecek, aynı zamanda birçok sorunu beraberinde getirecektir. Bu büyüklükte iklim göçleri devlet tek başına, bu sosyal patlamaları, bu dev afetleri durdurabilme gücüne sahip değildir. Bugün bir araya gelmemize sebep teşkil eden iklim değişikliği ve bunun olumsuz neticelerine maalesef neredeyse her gün şahitlik ediyoruz. Nitekim daha dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri dün yapmış olduğu açıklamada tüm dünya liderlerine çağrıda bulunarak çözüme yönelik adımların derhal atılması yönünde ifadelerini tekrarladı. Malumunuz insanoğlu yaratılışı itibarıyla bir arada yaşama mecburiyetinde. Sosyal bir varlık olarak insanların bir arada yaşamaya başlamalarıyla beraber şimdiki şehirlerin temelleri de atılmış oldu. Günümüze gelene kadar medeniyetin göstergesi olan şehirler hem sığındığımız evlerin sığınağı hem de toplumsal kimlik ve kültürümüzün de işlendiği, sergilendiği ve taşındığı birer müze ve araç olma görevini de üstlenmiş oldular. Sırf evlerin, sokakların ve ticaret alanlarının bir yığınağı olarak görülmeyen şehirlerde, inanç ve milli kültürün unsurlarını da yansıtan, barındırdığı toplumun değer ve hayat tarzlarıyla da şekillenen her bir unsur, gelecek nesillere aktarılan bağın birer elemanı olarak görev yaptılar. Bu sebeple günümüzde de kalıcı olan, beğenilen ve hala çok değerli tutulan şehirlerin bu simgeleriyle güçlü olduğu ve kendini diğerleriyle farklı biçimde koyduğu açıktır.  Şehirlerin inşası ve yaşatılması çalışmalarında, artık asla kaçılamayacak bir gerçek olarak ‘iklim değişikliği’ de dikkate almamız gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.  Topraktan havaya, sudan canlılara, bitkilerden madenlere, yerin altından atmosfere kadar uzanan çok geniş bir yelpazeyi etkileyen iklim değişikliği sonuçları bakımından, sadece çevre, jeofizik ve ekoloji bilimlerinin bir konusu olmaktan artık çoktan çıktı. Ekonomi, politika, hukuk, enerji, turizm, ormancılık, su kaynakları, tarım ve hayvancılık, gıda güvenliği, nüfus artışı, göç, şehirleşme, sağlık, teknoloji, ekoloji ve daha birçok alandaki bariz etkisiyle herkesin ortak ve ciddi önceliği halini almıştır” şeklinde konuştu.

“40 İLİMİZDE 85 ALANDA ÇALIŞMA BAŞLATILDI”

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Alt Yapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdür Yardımcısı Umut Naci Baykan, daha önce ilimize geldiğini belirterek; “Ne yazık ki o zaman Bozkurt’taki sel felaketinde gelmek nasip oldu. Bozkurt’a gider gelirken de Kastamonu’yu görme, yaşama imkanımız olmadı. Bu sefer hayırlı bir vesileyle burada olmanın da mutluluğunu yaşıyorum. Her şeyden önce bu toplantıyı düzenleyerek bizleri bir araya getiren, bizlere konuşma fırsatı veren tüm ilgililere, başta Kastamonu Belediye Başkanımız olmak üzere teşekkürlerimi sunuyorum. Benden önceki konuşmacılar muhakkak söylediler, afet keşke olmasaydı fakat ülkemiz afet riskinin en yüksek olduğu dünya ülkeleri arasında herhalde ilk on sıraya girer. Özellikle biz afet sonrasında bunları konuşuyor oluruz, hatırlatmak istiyorum. 1999 Marmara depremi sonrasında bir tablo ortaya çıktı. Afet öncesi hazırlık, risk azaltma gibi kavramları biz duymaya başladık. Aslında 1963 yılından beri planlı hayata geçtiğimiz için özellikle kamu yönetiminde, kalkınma planlarına baktığımızda bu durumu net olarak görüyoruz. İlk iki planda örneğin afet yönetmeliğiyle ilgili herhangi bir veriye rastlamıyoruz daha sonra işte büyük depremler, büyük afetler yaşadıkça bunların gündeme geldiğini sevindirici olarak söylüyorum. Gelinen noktada da aslında Türkiye’de afetler konusunda yeterli uygulama deneyimi bir manada ne yazık ki oluştuğunu görüyoruz. Bu deneyim afet zararlarının azaltmanın en akılcı, en ekonomik yolunun afet öncesi önlem almak ve bilinçlendirme olduğunu bize gösteriyor. Afet öncesi şu anda en önemli ayağı ülkemizde kentsel dönüşüm olarak kendini gösteriyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda bakanlığımız öncülüğünde, ilgili idareler, yerel idareler ilgili kurum ve kuruluşlar ve özellikle vatandaşlarımızın katılımıyla kentsel dönüşümün 12’nci yılını, geride bıraktık. Aslında 20-25 yıllık benim hayatımda meslek hayatımda kentsel dönüşümü biz duyardık. İşte büyükşehir belediyelerimizin bazılarının girişimleri halinde duyardık vatandaşımızın bununla ilgili farkındalığı da bu düzeydeydi ancak gelinen noktada yapılan şu anki yasal düzenlemeler, uygulanan politikalar ve sevindirici, başarılı uygulama örnekleri sayesinde kentsel dönüşümü artık herkesin dilinde bir kavran olarak sürekli gündemde bir kavram olarak görüyoruz. Elbette öncelikli hedef kentsel dönüşümde bir afet ve can ve mal kayıplarının en aza indirgenmesinin sağlanması. Büyük kayıplar yaşadık son dönemde biz bunların önemli bir bölümünü görevimizden dolayı gidip aynı geceye de aynı gün görmek durumunda da kaldık. Burada paylaştığım çoğu şeyi yani ne gördüğünü neden bahsettiğimi bilerek söylediğimden lütfen emin olunuz gerçekten inanarak yaptığımız işi yapmamız gerektiğini biz afet sonrası manzaralarda görüyoruz. Şimdi dönüşümü gerçekleştirmek, şehir davete karşı direnç geliştirerek riski azaltmakla kalmıyor. Düzenli altyapı hizmeti sağlıyor bize, verimli enerji kullanımını sağlıyor. Özellikle yerli ve milli ürünlerin kullanılması noktasında bize destek sağlıyor. İstihdamın arttırılması gibi başlıklarla da bütün bu başlıklarda ekonomik katma değeri oldukça yüksek. Bize yaşadığımız kayıplar gösteriyor ki güvensiz ve sağlıksız yapılaşmadan bir an önce arınmamız lazım ve bunun için her ne gerekiyorsa yapıp var gücümüzle çalışmamız lazım. Sevindirici bir şey var, bu içinde bulunduğumuz günlerde kentsel dönüşüm artık vatandaşımızın başta bakanlığımız olmak üzere kamudan talep ettiği bir olgu haline geldi. Yani bu konuda çok başvuru alıyoruz. Bu da bizi sevindiriyor yaptığımız iş açısından. Bu noktada sizlerle uygulama rakamlarını paylaşmak istiyorum. Bakanlığımızca yürütülen 6306 kanun kapsamındaki biz iki başlık halinde yürütüyoruz. Alan bazında ve yapı bazında uygulamalar olarak 59 ilimizde 282 liste ilan etmiş bakanlığımız bugüne kadar. Bunlar genelde yerel idarelerimizin teklifiyle ilan edilen riskli alanlarımız. 70 ilimizde de 659 adet rezerv yapı alanımız var burada rezerv konut üretimine devam ediyoruz. Alan bazında dönüşüme konu olan bugüne kadar 840 bin bağımsız konut ve ticaret sayımız var. Buna ilave olarak vatandaşımızın talebiyle gerçekleştirdiğimiz riski yapı tespiti yoluyla kentsel dönüşüm uygulamamız var. Burada da 268 bin yapıda 964 bin bağımsız bölüme ulaştı. Sevindirici olarak söylüyorum birebir takip ederek bu rakama ulaştık çünkü bu yapıların tahlil ve eğitim oranı da şu anda yüzde 91 olarak gerçekleşti. Bu rakamın önemi özellikle 964 bin hanenin hiç olmazsa yenilendiği bilgisi elimizde ve oldukça bizi mutlu ediyor.  Faaliyetlerin tamamına baktığımızda riskli alanda riskli yapılarda bulunan 1 milyon adet bağımsızlık bölümünü şimdiye kadar gerçekleştirdiğimizi görüyoruz. Bu süreçte yaklaşık yeni ürettiklerimizi de kattığımızda işin içine 2 milyon 200 bin adet bağımsız birimin üretilmesini sağladığımızı görüyoruz, 2012 yılından bu yana yürüttüğümüz faaliyetler sonrasında... Tabii bu faaliyetlerin bir finans yönü var. Bakanlığımız işin başından beri kira yardımı, faiz desteği, kamulaştırma, proje giderleri gibi yıkım giderleri gibi harcamalar için, yerel idarelerimize, vatandaşlarımızı şimdiye kadar 43 milyar lira ki bu rakamı değeri 97 milyar lira olarak hesaplanıyor. Şimdi bu çalışmalar tabii kentsel dönüşümün taleple yapıldığı ya da işte bir projeyle yapıldığı çalışmalar bizim maalesef afetler sonrası yürüttüğümüz Bozkurt’ta olduğu gibi yürüttüğümüz dönüşüm çalışmaları da var. Bu afet sonrası yaraların sarılması başta olmak üzere bir an önce o çevrenin düzeltilmesi çevredeki amacıyla burada özellikle Antalya, Muğla, İzmir, Kastamonu, Sinop, Bartın, Rize, Artvin, Giresun, Elazığ ve Malatya... 2020 yılından beri ne kadar çok afet olduğunu da bu illerin sayısı bize söylüyor. 45 bin tane bağımsız birim üretildi. Bunların çok önemli bölümü de vatandaşlarımıza teslim edildi. Bunun yanı sıra bizim kentsel dönüşüme bakış açımızda temel unsurlardan bir tanesi tarihi kent merkezinin ihya edilmesi. 40 ilimizde 85 alanda konuyla ilgili çalışma başlatıldı. Belediyemize yapılan çalışmaları destekliyoruz. Yine köydeki sanayi alanlarının kent dışına çıkarılması için başta arsa üretimi olmak üzere bakanlığımızca destek sağladık. Özellikle kooperatifler kanalıyla arsa üreterek sanayi kentin dışına taşıyoruz. Şimdi malum ne yazık ki şubat ayında bir deprem oldu, 14 milyon insanımız etkilendi. Bakanlığımızın bu oluşan hasarların giderilmesi, yaraların sarılması amacıyla rezerv konut üretimi çalışması var. 200 bin civarında konutun şu anda ihalesi yapıldı, inşaatları başladı deprem illerinde. Bunun yanı sıra kent merkezlerinde biz Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü olarak belirlediğimiz merkezi alanlarda örnek uygulama projeleri yürütüyoruz şu anda. Bunların neredeyse her hafta bir tanesinin temeli sayın bakanımız tarafından atılmakta. Yine sayın bakanımız tarafından açıklanan yerinde dönüşüm, yani yapısını yerinde yapmak isteyen deprem mağduru vatandaşlarımız için bir proje daha sonra yapıldı. Bu proje için de 29 tane ofis kurduk. Şu anda arkadaşlarımız yaklaşık 100 tane arkadaşımız bu ofislerde çalışıyor, vatandaşımız bilgilendiriyor. İlk bir ayındayız, 206 bin tane müracaat aldık. Bu vatandaşlarımızın ruhsatları da kesilmeye başlandı, yeni yapıları inşa edilmeye başlandı sevindirici olarak. Bizim ülkemiz kentsel dönüşüm çalışmalarında çok net olarak şunu görüyoruz, şehrin tamamını dikkate alan bir strateji ortaya koymadan ve o şehri yöneten yerel idarelerin bizzat içinde olmadan yürütülmeye çalışılan bir dönüşüm çok daha hızlı ilerlemiyor ya da başarılı olamıyor. Şimdi bir şehrin geleceğini merkezlerde bizim takip etmemiz çok mümkün değil. Dolayısıyla o yerel idare bizden çok daha iyi bunu kontrol ve koordine edebiliyor. Dolayısıyla işin stratejisini ortaya koyarken idarelerimize çok net görevler düşüyor. Biz kentsel dönüşümün prensibi olarak sürekli değişen ihtiyaçlara cevap verebilen şehrin muhtemel yaşam alanlarını ve şehirde yeni yaşamaya müsait alanları kullanmayı bunları etkin şekilde kullanmayı amaçlıyoruz. Şimdi bu sürdürülebilir olsun diye de 81 vilayetimize kentsel dönüşüm strateji belgesi hazırlanmasına ilişkin ilke ve esaslar hazırlandı. Burada asgari olarak belediyelerimizden bu kent ölçeğinde toplanmış veriler ışığında kentimizin analiz edilmesini istiyoruz. Yasal dayanağın hangi kanun üzerinden gideceğiz, bunun belirlenmesini istiyoruz. Finansman yönetiminin belirlenmesini istiyoruz ve bir takvim istiyoruz. Tarih açısı içerisinde dünya ülkelerinde ele alınmış biçimini de biz tabii incelemek durumunda kalıyoruz. Afete maruz kalma riski, afet algısı özellikle başta olmak üzere yerleşim ve yapılaşma alışkanlıkları, sosyoekonomik yapı gibi faktörler kentsel dönüşüm uygulamalarına duyulan ihtiyacı da belirleyici oluyor. Yani bir Kuzey Avrupa ülkesi bizim gibi olaya bakmıyor çünkü öyle bir beklentisi yok. Böyle bir yapı stoku da yok ama bizim üzerinde yaşadığımız coğrafyanın da etkisiyle bu faktörler bizim için çok değerli hale gelebiliyor. Dolayısıyla bu faktörlerin hepsini bir araya getir farkındalık yaratmak, hukuk ve idari düzenleme özellikle ihtiyaç duyulan finansman kaynağının sağlanması konularında devletin muhakkak işin içinde olması gerekiyor bugüne kadar biz bu saydığım konularla ilgili ne yaptık? Bir kere ülke genelinde tüm dönüşüm faaliyetlerini izliyoruz, güçlü bir coğrafi bilgi sistemleri genel müdürlüğümüzden desteğini alıyoruz. Yazılımlar kullanıyoruz ve bir envanter tutuyoruz vatandaşımız da bu envanteri erişebiliyor bu hizmetlerden yararlanabiliyor. Tamamen e-devlet üzerinden görüşülüyor. Dolayısıyla sürekli izlenebilir olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Paydaşların da katılımıyla mevzuatları çok hızlı bir şekilde düzenliyoruz. Son dönemde özellikle bu konuda çok etkin düzenlemeler yapıldığını düşünüyorum. Proje kapsamındaki vatandaşlara kaynak sağlama görevimiz var” diye konuştu.

“KASTAMONU ŞU ANDA BUNA HAZIR”

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Akın Kısa ise veriye bakarak çalışmalar yürütmenin önemini dile getirerek; “Enerji verimliliğinden tutun şehirlerimizin tarımsal ise o şeyi turizm ise o şehir denilen kavramlarını belirlemek lazım. Kastamonu’ya yine baktığımız zaman bir sanayi şehri mi, bir turizm şehri mi, bir tarım şehri mi, buna karar verdikten sonra şehrimizin nereye doğru evrileceğini de bu üst yönetim olarak karar almak zorunda. İkinci kavram dönüşüm sırasında fırsatlar var, nedir bu fırsatlar bir üst yönetim fırsatlarımız ki biz şu anda Türkiye olarak bu fırsatları yakalamış durumdayız. Tüm yönetimimiz bu dönüşümlere destek veriyor. İkincisi finans kaynakları ki bu finans kaynakları şu anda aktif olarak çalışır duruma getirilmiş. Üçüncüsü yapılan dönüşümlerde geleceği görerek hareket etmek az önce bahsettiler kentsel dönüşüm, evet çok iyi bir sistem dönüşmesi gerekiyor ama dönüştürdüğümüz şeyin 40 sene sonra başka bir soruna evrileceğini düşünülür ise bu konuda işte biraz kavramsal olarak çalışmanın yanında veliyle çalışmanın yoluna da geçmek lazım. Şu anda dünyadaki trend bunların simülasyonunu yapmak. Kastamonu şu anda buna hazır, bizler bu konudaki tüm verilerle de bunu sistemi aktarabiliriz. Yeter ki bizlerle birlikte çalışsınlar. Biz 10- 20 sene sonra bu şehri nasıl görmek istiyoruz dediğinizde biz stratejiye ihtiyacımız var işte bizlerin akıllı şey stratejisini aynı şekilde kentsel dönüşümdeki strateji ile eşleştirme yapmadığınız takdirde işlerin yürümeyeceğini söylemek istiyoruz” dedi.

“BU ŞEHİR EL BİRLİĞİYLE YAŞAMAZSA ŞEHRİNDE ÖLMESİ MUKADDER”

Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu da şehirlerle ilgili doğru sorular sorabilmenin önemine değinerek; “Çünkü ancak doğru sorular doğru cevaplara götürür. Biz cevaba göre soru oluşturuyoruz, sonra ‘bak doğru cevap verdik’ diyoruz ama gittiğimiz yer yanlış oluyor. Kentsel dönüşüm ismi çok güzel ama ‘Kentleri neden dönüşecek hale getirdik?’ Sorusunu sormamız gerekli. Biz akıllanmadığımız için şehirleri akıllandırmaya çalışıyoruz ‘Akıllı Şehirler’ diyoruz. Ortada salt bir gerçeğimiz var ve o gerçek üzerinden de şu an çözüm üretmeye çalışıyoruz. Elbette ki bununla ilgili yapacağımız çok şeyimiz var. Ama yapacak çok şeyden önce yapmamız gereken şey zihniyetimizi dönüştürmek. Zihniyetimizi dönüştüremediğimiz zaman şehirleri çok kolay dönüştüremeyiz. Dönüştürsek bile muhafaza edemeyiz. Çünkü çok çabuk unutuyoruz. Pandemiyi yaşadık evlerden dışarı çıkamadık. Üç gün sonra seli yaşadık evlere giremedik. Depremi yaşadık evlere giremedik ama hala aynı şeyleri tekrar etmeye devam ediyoruz. Kimisi için bir hafta süren unutma süreci kimisi için birkaç ayı alıyor ama şehirleri yaşanır halde olmaktan biz kendimiz çıkarıyoruz. Hepimizin hayalinde küçücük bahçesi olan panjurlu ev. Bunları hayal eden bizler kendimizi apartman dairelerine yüksek katlara mahkum ettik. Sebep ne? Tamamen rant, hırs, aklı devre dışı bırakmak. Bunların hepsinin getirdiği sonuçlar için bugün buradayız. Keşke bunlar olmasaydı da bugün burada mesailerimizi farklı şeyler için harcaya bilir olsaydık. Geleceğimizin teminatı sevgili yavrularımıza daha güzel bir geleceği nasıl hazırlayabilirizi konuşuyor olsaydık… Fakat ortada salt bir gerçeğimiz var. Salt gerçeğin içerisinde benim sevdam olmazsa olmazım, aslında sadece benim değil Kastamonu tüm Türkiye’nin sevdası. Çünkü biz bin yıllık Türk kentiyiz. Türkmen kaidesi diye anılan bir şehiriz. Hiç işgal görmemişiz, Türk kültürünü en güzel şekilde yansıtan bir iliz. Selçuklu, Osmanlı ve akabinde de yine Cumhuriyetimizin, İstiklal mücadelemizin en önemli şehrindeyiz. İnsanların, doğması, büyümesi ve ölmesi nasıl mukadderse şehirlerde canlı birer varlıktır şehirler içinde bu böyledir. Bu şehir doğdu, büyüdü, ama git gide genç nüfusunu kaybeden git gide daha yaşlı nüfusun yaşadığı bir şehir haline geldi. Hepimizin bu konuda el birliğiyle taşın altına elini sokması gerekli. Çünkü bu şehri yaşatmamız lazım. Çünkü bu şehre hepimizin borcu var. Bu şehir el birliğiyle yaşamazsa şehrinde ölmesi mukadder. Onun için tedbir almalıyız. Yaşadığımız sel felaketi, deprem felaketi biran önce bununla ilgili yol almamız gerekli. Allah korusun yaşanılan sıkıntıdan sonra hemen o sıkıntıya yönelik çözüm iradesi göstermeye çalışıyoruz ama tedbirler noktasında eksik kalıyoruz.  Belediye işi bir ekip işi. Şehrin belediye ile birlikte çok önemli kurumları var. Hep söylediğim bir şey saç ayağı Üniversite, Valilik ve Belediye’dir. Üç kurumun etrafına da hem STK’lar hem de kurumlar birlikte hareket ettiğinde şehrin tarihsel sürecindeki seyahati çok daha güvenli olur. Bu amaçla bugün bu toplantıyı tertip ettik. Civar illerimizden ilçelerimizden de davetlilerimiz oldu. Biz her şeyi biliyor değiliz. Her şeyi doğru yapıyor değiliz. Onun için bu konuda fikir almaya bu konuda akıl almaya bu konuda bir yol haritası belirlemeye ihtiyacımız var. Onun içinde bu işle iştigal eden bakanlığımızdan hem de vakfımız aracılığıyla kamuoyunu bilgilendirme ve kendimizi bilgilendirme adına böyle bir zirveyi tertip ettik. Umarım ve dilerim hayırlı neticelere vesile olur. Bunu sadece bir zirve olarak, sade suya tirit konuşuldu ve gidildi şeklinde anlamayın. Çünkü bundan sonrasında da şehrin bu konuyla ilgili yapılması gerekenleri yine vakfımız aracılığıyla yapacağız. Daha öncesinde konuları konuştuk ve teyitleştik. Çünkü bu çok önemli bir konu hem kentsel dönüşüm kavramı olarak çok önemli hem iklim değişikliği çok önemli hem de akıllı şehirler çok önemli kavramlar. Kentsel dönüşümü bazen yerinde yapamıyorsunuz. O zaman rezerv alana taşımanız lazım. Bazen de yerinde dönüşüm yapabiliyorsunuz. Binaların nasıl yapılacağı mimarlarımız ve mühendislerimiz hep birlikte karar vereceği konular. Bizim için önemli olan bu işi doğru yapmak. Yola çıktık ve inşallah yapacağız. Tabi aynı zamanda iklim değişikliği hepimizin yaşadığı şeyler. Bununla ilgili ne yapabiliriz, tabi bunun aynı zamanda tarım ayağı var, teknolojinin getirdiği bir takım olumlu ve olumsuzluklar var. Elektrikli araçlar hayatımıza girmeye başladı. Yerli üretimimiz oldu. İnşallah başka başka markalar çıkartırız. Artık bu konuda ülkeler değil, şehirler hatta ilçeler yarışıyorlar. Kendi değerlerini ön plana çıkartıyorlar. Değerleri ön plana çıkartırken etik değerlere sadık kalmak çok önemli. Birbirimizi anlayabilmek, el ele tutuşabilmek ve geleceğin hem Kastamonu’sunu hem de Türkiye’sini birlikte inşa edebilmek çok önemli. İnşallah murat hasıl olur güzel bir toplantı olur. Hem ilimiz hem ülkemiz için hayırlı neticeler beraberinde olur. Toplantımıza katılan tüm katılımcılarımıza çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum” ifadelerini kullandı.

“KASTAMONU’DA BUGÜNE KADAR 766 RİSKLİ YAPIDAN, 753’ÜNE RİSKLİ ONAYI VERİLDİ”

Vali Meftun Dallı, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerini işaret ederek; “Şubat’ta yaşadığımız deprem itibarıyla artık kentsel dönüşümle ilgili her türlü tereddüdün ortadan kalkmış olması gerektiği açık bir şekilde ortada. Yine aynı şekilde ilimizin üst üste yaşadığı sellerde iklim değişikliğinin bir gerçek olduğunu ortaya koydu. Böyle doğal afetleri engelleyecek bir imkanımız olmadığına göre, yapmamız gereken bunlar meydana geldiğinde en az hasarla bunu nasıl atlatırız hazırlığını yapmak. Az önce bu konuyla ilgili her şey de dediğim gibi söylendi. Yalnız bu noktada benim ifade etmek istediğim artık hepimizin kendimize ve birbirimize karşı en samimi şekilde davranmamız, asla tavizkar olmamamız, ‘bir şey olmaz’ lafını zihnimizden ve lügatımızdan artık çıkartmamız gerektiği hususu. Çevre Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürü’müzün bana verdiği rakamlar var burada. İlimizde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğümüz bünyesinde 2013 yılında altyapı ve Kentsel Dönüşüm Şubesi kurulmuş olup bu konudaki iş ve işlemler 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun ve uygulama yönetmeliğine göre yürütülmektedir. Kastamonu’da bugüne kadar 766 riskli yapı başvurusu yapılmış, 753 riskli yapı onayı verilmiş. Bu yapılarda 2513 mesken ve 374 dört iş yeri bulunmaktadır Başvuruların 12 tanesinin 6306 sayılı kanunun kapsamına girmediğine karar verilmiştir. Bu riskli yapılardan 715 tanesi yıktırılmış, bir bina güçlendirilmiş, diğerlerinin işlemleri devam etmektedir. Binaların riskli yapı olarak onaylanan 1920 malik ve 146 kiracıya 19 milyon 796 bin lira kira yardımı yapılmıştır. Kentsev’in üçüncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Bu sempozyumun Kastamonu’muz ve diğer illerimiz için kentsel dönüşüm bir iklim değişikliğiyle ilgili çalışmalarda yol gösterici olmasını, insanlarımızın kafalarında ve gönüllerinde yapıcı bir farkındalık oluşturmasını diliyorum” dedi.

Özel Haber

Bakmadan Geçme