Kefeli Yokuşunda Kırım'dan İzler

Kefeli Yokuşu hakkında Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu ve Yazar Serkan Kütan açıklamalarda bulundu.

Kastamonu doğal güzellikleri olduğu kadar tarihi bağları ile de çok önemli bir konuma sahip. Geçmişten günümüze kadar ulaşan bu bağlardan biri de Kefeli Yokuşu. Herkesin çok iyi bildiği ancak çoğunluğun farkında olmadığı isim Kırım ile olan en önemli bağ. Araştırmalar sonucu ortaya çıkan Kefeli Yokuşu hakkında Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu ve Yazar Serkan Kütan açıklamalarda bulundu.

Kırım-Kastamonu arası tarihî ve kültürel bağlara dair küçük ama güzel bir nişane olduğunu belirten İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu; “Kastamonu şehir merkezinde Kefeli Yokuşu adlı bir mevkiinin bulunması, Kırım-Kastamonu arası tarihî ve kültürel bağlara dair küçük ama güzel bir nişanedir. İki bölge arasındaki sosyo-kültürel münasebetlere ışık tutan bir adlandırmadır. Ancak bu ilişkiler üzerine sadece bu isim değil başka deliller de vardır. Kırım’a ait yer adlarının tespit edilmesi Kastamonu ve çevre ilçelerinde Kırımlı ailelerin yerleştiğini ve karşılıklı geliş-gidişlerin olduğunu gösterir. Bu ilişkiler Kastamonu’nun kültür değerlerine katkı sunmuş, şehri dünyaya açmıştır. Kuzey-Güney arasında Kastamonu sosyal, ekonomik ve kültürel gelişim hamlesi yakalamıştır” dedi.

‘Bu Gelişimin Derin Ve Köklü Bir Tarihi Geçmişi Var’

Kırım ve Kastamonu arasındaki geçmişe değinen belirten İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu; “Bu gelişimin derin ve köklü bir tarihî geçmişi vardır. Bunları birkaç safhada ele almak mümkündür. Selçukluların Kırım ve ötesi ile olan ticaretlerini geliştirebilmeleri, Karadeniz’de yabancı güçlere karşı mücadele edebilmeleri, Kırım’dan Mısır’a uzanan ticaret yolunun bölgedeki denetimini sağlayabilmeleri için Sinop limanına ihtiyaçları bulunmakta idi. Burasını 1214’te fethettiler. Kırım ile Batı Karadeniz arasında yeni bir bağ ve köprü kuruldu. Kıpçak, Rus ve Kırım sahalarının Moğollar tarafından istilası, Kırım sahilindeki büyük ticaret şehri Suğdak’ın bir süreliğine işgal edilmesi ve Sinop-Suğdak deniz ticaret yolunun emniyetinin tehlikeye düşmesi üzerine, Sultan I. Alâaddin Keykubâd’ın emriyle Çoban Bey, Karadeniz-ötesi seferine çıktı ve bu görevi başarıyla tamamladı. Hüsamettin Çoban Bey, Suğdak ve Kıpçak seferinden pek çok köle ve mal ele geçirdi. Kıpçak gençlerini ve ailelerini hizmetine alarak, bizzat onların başında “Uc” tarafında gaza ile meşgul oldu. Bu aileleri Kastamonu-Karabük-Bartın taraflarına yerleştirdi. Kuzey ticaret yolunun güvenliğinin sağlanması ile Kastamonu-Sinop-Kırım arasında sağlam ve kalıcı bir ticari-ekonomik bağ kuruldu” ifadelerini kullandı.

Kefeli Yokuşunda Kırım'dan İzler

‘Kırım’dan Kastamonu’ya Türk Göçü Oldu’

Kırım’dan Kastamonu’ya olan göçlere değinen belirten İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu;  “Kırım’dan Kastamonu’ya Türk göçü oldu. Gelenler şehrin merkezine yerleştirilmeye başlandı. Bunların sayısı önce azdı, sonra yeni gelenler oldu. Böylece Kırım-Kastamonu arasında ikinci bir kültür köprüsünün temelleri atıldı. Kıpçaklar Moğolları yenilince, bir kısmı Kırım’a sığındı, ancak takip edildiklerini anlayınca Suğdak limanı üzerinden deniz yoluyla Sinop’a çıkarak Karadeniz kıyılarına yayılmaya başladılar. Moğol işgalleri sırasında Kastamonu, Anadolu’nun doğusundan ve Kırım’dan pek çok sûfî, ilim adamları, askerler, sanatkârlar, dervişler ve kendilerine ‘gazi’sıfatı verilecek olan Alplerle dolup taştı” ifadelerini kullandı.

‘Kefe Bugün Kırım Yarımadasının Güneydoğusunda Bir Liman Kentidir’

Kefeli ve Kırım hakkında konuşan Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu; “1279 yılında Kırım’da ölen Selçuklu sultanı II. İzzeddin Kevkavus’un oğlu Şehzade Geyumers, Karadeniz’i geçerek Amasya istikametinde ilerlerken askerler tarafından tutuklanarak Kastamonu’ya getirildi. Yine aynı yolla Sinop’a çıkan Şehzade Mesud da Sinop’tan Kastamonu’ya geldi. Çobanoğlu hükümdarı Yavlak Arslan, Şehzade Mesud’a Selçuklu tahtına geçmesi için yardım etti. Yavlak Arslan’ın desteklediği Şehzade Mesud, Selçuklu tahtına geçmeyi başardı (1284). Böylece Kırım’daki sürgün Selçuklu ailesi ile Kastamonu arasında yeni bağlar oluştu. Karşılıklı gidiş-gelişler sürdü. Kırım yer adlarından örnekler, Ahmedli, Akbaş, Akkaya, Akkocalar, Akmescid, Aksu, Aktaş, Ali Bey, Alpı, Arablar, Ayan, Badem, Bakırlı, Baydar, Baylar, Bay Koca, Buğay, Bolak, Borlu, Bozlar, Bulanık, Bulgurcu, Çakırlar, Çardak, Çerkeş, Çoraklı, Çömlekçi, Dedeler, Demirci, Elmalı, Hacı Bey, Hacı Hasan, Hacılar, Kaçık, Karalar, Kargın, Karı, Karlu, Kıbçak, Kızılkuyu, Kuşçu, Mamak, Monay, Otar, Özü, Sarılar, Sarışıh (Sarışeyh), Sarmaşık, Sazak, Sinkuyu, Taman, Tanageldi, Tatayabla, Toğa, Tumani, Yaycı, Yurtçu, Yülük Hacı. Kırım’daki yer adlarının aynısı ya da benzeri Kastamonu’da da var. Mesela Çoray, Munay, Somay, Somaday, Tatay, Aday, Bucak, Kapaklı, Oraklı, Taraklı. Kastamonu merkezde İsmail Bey İmareti’nin bulunduğu Şahinşah kayası çevresini içine alan ve Yenice Bey adlı bir hayırseverden alınan Kırımlı Çiftliği arazisinin adı, burasının ilk sahiplerinin 1450’lerden önceleri Kırım’dan geldiklerine işaret etmektedir. Ayrıca o devirlerde Kırım-Kastamonu arası kültürel münasebetlerin varlığına da ışık tutmaktadır. Bunun gibi Kastamonu Kalesi eteklerindeki Kefeli Yokuşu adı da aynı kültürel ve tarihî bağların gücüne ve eskiliğine dair güzel bir misaldir. Kefe bugün Kırım yarımadasının güneydoğusunda bir liman kentidir. 1475’te Osmanlı egemenliğine girmişti. Gerek Çobanoğulları, gerek Candaroğulları zamanında ve devamında ise Osmanlı egemenliği yıllarında Kefe’den Kastamonu’ya gidiş-gelişler yaygındı. Osmanlıların Kastamonu sancakbeyi şehzade Cem tarafından yazdırılan Saltuknâme adlı menkıbe eserinde olayın başkahramanı Sarı Saltuk, Kastamonu ve Sinop’tan sık sık Kırım’a geçmekte ve geri dönmektedir. Bu eserde Müslüman gazilerin Kefe bölgesini alıp burada yerleştiklerinden, Müslüman olan Haynup’un adına Melik Ali bin Candar ismini verdiklerinden bahsedilmektedir. Sarı Saltuk, Kefe’den Sinop’a dönerken yanında Hasan Abdal, Bostan Dede, Yaluñuz Derviş ve İlyas-ı Rûmî de vardı. Bunlar Kastamonu’nun fethinde ve Türkleşmesinde Çobanoğulları Beylerinin yanında etkin rol aldılar” dedi.

‘Kefeli Yokuşu Sıradan Bir Cadde Veya Yol Değildir’

Kefeli Yokuşu’nun önemine değinen Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu; “Dolayısıyla bu eserde Kastamonu ve Sinop yörelerinde türbeleri ya da hatıraları bulunan bu zatların bir kısmının Kırım’dan geldiği vurgulanmak istemiştir. Karadeniz kuzeyinde birbirleriyle kavimler, esir ettikleri erkek, kadın ve çocukları kurulan esir pazarlarında Cenevizliler ve diğer tüccar milletlere satıyor, onlar da bunları güney ülkelerinde pazarlıyorlardı. Kırım köle pazarlarından sevk edilen köleler gemilerle Amasra, Sinop, Trabzon gibi limanlara getiriliyordu. Kastamonu da bu yollar üzerinde idi. XIX. yüzyıl ilk yarısında bile halen Kırım veya Kafkasya üzerinden Sinop-Kastamonu ulaşım yolu kullanılmak suretiyle güney istikametine yönelik köle ve cariye nakli yapılıyordu. Kırım’dan Sinop’a her kesimden tüccar geliyordu. Kefe’yi ellerinde bulunduran Cenevizliler, Sinop’a büyük miktarda mal sevk etmekte idiler. ‘Ceneviz Yolu’ olarak adlandırılan bir ticaret yolunun bölgedeki varlığı da biliniyor. Bu yolun bir kolu da Sinop ve Amasra limanlarından sonra Kastamonu üzerinden güneye uzanıyordu. Bu yoldan gidip-gelen Batılı, Kıpçak ve Rus tüccarlarına da rastlanılmakta idi. Kefeli tacirler, bizzat kendileri gelerek Kastamonu bölgesinden Tosya, Küre, Kargı, Sinop gibi kazalardan pamuk, bogasi (astarlık seyrek bez, ince kalite dokuma kumaş) kirbâs (kaba bez), döşek yüzü, makrama (mendil), yorganlık, ince tire, astar, sof (ince keçi kılından dokunan bir nevi kumaş), sahtiyan (keçi derisinin boyanmış ve cilalanmış şekli), keten, vb. mamuller satın alıyorlardı. Osmanlı son dönemlerinden İnebolu’dan bile Kırım’a gemilerle yük taşındığı biliniyor. Sonuç olarak Kefeli Yokuşu tabirinin Kastamonu’nun Kırım ve Kefe ile olan tarihî-kültürel bağlarına dair yüksek bir anlam ifade ettiğini söylemeliyiz. Kefeli Yokuşu, sıradan bir cadde veya yol olmayıp, bu ad son bin yıllık şehir tarihimizde kısa ama son derece anlamlı bir isimlendirmedir. Dolayısıyla Karadeniz ötesi Kırım coğrafyasıyla eski bağlarımızı özetleyen değerli bir miras olarak Kastamonu halkı için ayrı bir anlamı içinde barındırmaktadır.1791de Kırım'ı Rus Çarlığı işgal etti ve bir daha da çıkmadı. İlişkiler zayıfladı. 1918 sonrasında da Sovyetler Birliği'ne bağlandı.1991'de Ukrayna, bağımsızlığını kazanınca Kırım bu devletin sınırları içinde kaldı, ancak Kastamonu-Kırım arasında yeni ilişkiler kurulmaya fırsat doğmadı, çünkü Rusya Federasyonu Kırım'ı 10 yıl kadar önce işgal etti. Bir daha da çıkmadı. Ayrıca II. Dünya Savaşı son günlerinde Ruslar Kırım Türklerini tren vagonlarına doldurup Sibirya'ya sürgüne gönderdiler. Kırımda çok az Türk kaldı. Rusya bölgeden çekilmedikçe ilişki kurmak ve geliştirmek zor görünüyor. Kırım’a şu anda Kastamonu'dan gitme gezme imkânı yok. Savaş sürüyor. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu konuda yeni bir politika geliştirmeliler. Yani Kırım'a en yakın yer olan Kastamonu ile Kırım ilişkilerini tekrar canlandıracak kültürel ve ekonomik realist politikalar” ifadelerine yer verdi.

Kefeli Yokuşunda Kırım'dan İzler

‘Kırım Arasında Kalıcı Ticari Ekonomik Bağ Kurumuştur’

Yazar Serkan Kütan ise; “Hüsamettin Çoban bey Selçuklu sultanı 1. Alaaddin Keykubad'ın emriyle, Selçuklu Devleti’nin ilk deniz aşırı seferini zaferle taçlandırmış, Suğdak ve Kıpçak seferinden pek çok köle ve ganimet ele geçirmişti. Birçok aileyi Kastamonu, Karabük ve Bartın taraflarına yerleştirerek, Kıpçak gençlerini ve ailelerini hizmeti altına alarak gaza ile meşgul olmuştur. Çoban Bey kuzey ticaret yolunun güvenliğini sağlamış Kastamonu, Sinop ve Kırım arasında kalıcı ticari ekonomik bağ kurumuştur. Böylece Kırım ve Kastamonu arasında ikinci bir kültür köprüsünün temelleri atılmıştır. Selçukluların Kırım ve ötesi ile olan ticaretlerini geliştirebilmeleri, Karadeniz’de yabancı güçlere karşı mücadele edebilmeleri, Kırım'dan Mısır'a uzanan ticaret yolunun bölgedeki denetimini sağlayabilmeleri için Sinop limanına ihtiyaçları bulunmaktadır. Moğol işgalleri sırasında Kastamonu Anadolu’nun doğusundan ve Kırım dan pek çok Sufi ilim adamları, askerler, sanatkarlar, dervişler ve kendilerine gazi sıfatı verilecek olan alplerle dolup taşmıştır.  Bu arada Yavlak Arslan'ın desteğiyle birlikte Kırım’da sürgünde bulunan şehzade Mesut Selçuklu tahtına geçmeyi başarmıştır. (1284). Böylece Kırım’daki sürgün, Selçuklu ailesi ile Kastamonu arasında yeni bağlar oluşturmuştur. Osmanlılar döneminde Kastamonu da sancak beyi olan şehzade Cem tarafından yazdırılan Saltukname adlı menkıbede, Sarı Saltuk'un Kastamonu ve Sinop aracılığıyla Kırım’a gidip geldiği bilgileri de yer almaktadır. Sarı Saltuk’un Kefe'den Sinop'a dönüşünde yanında Hasan Abdal, Bostan Dede, Yalunuz Derviş ve İlyas-ı Rumi’nin olduğu bilinmektedir. Bu kişiler Kastamonu’nun fethi ve Türkleşmesinde Çobanoğulları Beyliğinin yanında yer alarak önemli rol oynamıştır” dedi.

‘İlişkiler Kastamonu'nun Kültürüne Katkı Sağlamış’

Kırım ve Kastamonu arasında kültürel bir bağ olduğunu ifade eden Serkan Kütan; “Kırım ve Kastamonu arasındaki tarihi ve kültürel bağların Kastamonu ve çevre ilçelerinde Kırım’lı ailelerin yerleştiği ve karşılıklı ilişkilerin olduğu görülmektedir. İlişkiler Kastamonu'nun kültürüne katkı sağlamış ve şehrin dünya açısından önemini artırmıştır. Kastamonu şehir merkezinde Kefeli Yokuşu ile adlandırılan bir bölgenin bulunması, Kırım ve Kastamonu arasındaki tarihi ve kür türel bağlara yönelik önemli bir işaretidir. Kefeli yokuşunun derin ve köklü bir tarihi geçmişi vardır. Bunların bir kısmından Kastamonu efsaneleri serisinin ilk kitabı olan ‘Moni’nin Hikayesi’ adlı kitabımda bahsetmiştim. Kastamonu tarihine dair bilgiler serinin devamı olan ikinci kitapta çok yakında okuyucuyla buluşacaktır. Günümüz turizmi için Kastamonu ve Kırım arasındaki tarihi ve kültürel bağların özellikle Kefe şehrine vurgu yapılarak kuvvetlendirilmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
 

Bakmadan Geçme