• Haberler
  • Genel
  • Kastamonu'nun tarihini resmeden sanat TAŞ BASKI!

Kastamonu'nun tarihini resmeden sanat TAŞ BASKI!

Taş Baskı Kastamonu'da bazı kadınlarımızın uğraşları ve Kastamonu Halk Eğitim Merkezi, Kastamonu El Sanatları Merkezi ve son olarak da Kastamonu Kültür Turizmini Geliştirme ve Yaşatma Derneği'nin açmış olduğu kurslardan yetiştirilen bu işe gönül veren kişiler sayesinde hala yöresel el sanatımız olarak varlığını sürdürüyor. Kastamonu'ya gelenler de bu el sanatına hayran kalıyorlar. Fuarlarda da bizi temsil...

Taş Baskı Kastamonu’da bazı kadınlarımızın uğraşları ve Kastamonu Halk Eğitim Merkezi, Kastamonu El Sanatları Merkezi ve son olarak da Kastamonu Kültür Turizmini Geliştirme ve Yaşatma Derneği’nin açmış olduğu kurslardan yetiştirilen bu işe gönül veren kişiler sayesinde hala yöresel el sanatımız olarak varlığını sürdürüyor. Kastamonu’ya gelenler de bu el sanatına hayran kalıyorlar. Fuarlarda da bizi temsil eden Taş Baskı, Kastamonu’da fedakar kadınlarımız sayesinde fabrikasyon ürünlerine karşı direniyor. HER ÜRÜNE UYGULANIYOR Taş baskıya; sofra örtüsü baskısı, yazmacılık ya da el baskısı da deniliyor. Diğer bilinen adıyla bu sanatın adı El Baskısı olmalı. Çünkü elle yapılan baskıların ürüne transfer edilmesiyle, tabi bu işlem de yine elle yapılıyor, ortaya çıkan bir el sanatı. Tamamen el ürünü göz nuru… Geçmişte sadece sofra örtülerine bu baskılar yapılıyormuş ve sadece sini bezi ( sofra örtüsü) olarak kullanılıyormuş. Buradan şunu da çıkarabiliriz ki Kastamonu halkı yemek yediği örtüye, sofrasına büyük özen gösteriyormuş. Sadece bunun için bile bir sanat oluşturmuşlar ve böylesine meşakkatli bir uğraşı sofra örtülerine taşımışlar. Fakat günümüzde ise bu baskı sanatını hanımlar daha farklı objelere uygulayabiliyorlar. Masa örtüleri, şömen tablalar, sehpa örtüleri, salon takımları, tepsi örtüleri, mutfak önlükleri, masa örtüleri, plaj çantaları, bluzlar, bebek elbiseleri, bandanalar, fularlar, şalvarlar,  yastıklar, nevresim takımlarında da baskıyı kullanıyorlar. Şapkaların kenarlarına süs olarak basıyorlar. “KASTAMONU’DA NE YAZIK Kİ ARTIK BU İŞİ YAPAN USTA DA YOK” Taş baskı denmesinin sebebi ise tam olarak bilinmiyor. Baskı esnasında kullanılan kalıpların zamanla boya üstüne bine bine taş şeklindeki görünümüyle bu adı almış olabilir. Bir de Kastamonu’da bulunan taş baskı ustalarından Hacer Keloğlu’nun da bir tezi var ki; belki bu da olabilir. Diyor ki Hacer Hanım; “Çok eski tarihlerde belki de taşlarla yapıldı. Taştan kalıp oymuş olabilirler. Boyayı emebilen taşlar da var. Lüle taşı gibi. Tam bilemiyoruz tabi.” Kastamonu’da ne yazık ki artık bu işi yapan usta da yok. Açılan kurslarla elemanlar yetiştiriliyor bu sanata. Ama ne yazık ki kursa gidenlerin çoğu da sanatını devam ettiremiyor. Çünkü evde yapılabilecek bir iş değil. Zahmetli, emek isteyen bir sanat. Bu işin meşakkatli, zor ve emek isteyen bir iş olduğunu söyleyen Kastamonu’nun önemli taş baskı ustalarından Hacer Keloğlu; “Bu el sanatı yok olmaya yüz tutmuştu, açılan kursla yaşatmaya çalışıldı ama ne yazık ki kursta ustalar tamamen sırlarını, ustalığı vermiyorlar. Kastamonu’da şöyle bir gelenek var burada ustalar ustalığını kendine saklıyor. Çırağına vermiyor. Ben bu Kastamonu’yu anlamıyorum. Geçmişte de mutlaka böyle oldu ki yeni ustalar yetişmedi. Bu sanat unutulmaya yüz tuttu. Bizim 4 senelik bir çalışmamız var. Sadece boya üzerine 4 yıl çalıştık. Milim oynamalarla çok az bir boyanın bir miktarıyla oynamanızda çok değişik şeyler çıkıyor. Boyanın bile formülünü tam olarak vermediler. Hep göz kararı deniliyor. Formülünü deneye yanıla deneye yanıla bulduk. Kumaşlarımız ziyan oldu. Boya aktı tutmadı. Boyalar ziyan oldu. Bunlar bir 4 seneyi aldı bizden. Sonradan çalışa çalışa bugün en uç noktasına geldik. İpe astığımızda boyaların aktığı zamanlar oldu” dedi. BU EL SANATININ MERKEZİ KASTAMONU Sofra Bezi diğer Kastamonu dokumacılığıyla aynı tarihlere rastladığından ilk yapımı tam olarak bilinmese de; 17’nci yüzyılda Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Kastamonu kumaşları ve bakır eşyalarının meşhur olduğundan bahsetmesiyle sofra bezi tarihine de ışık tutmuştur. Evliya Çelebi’yi, Fransız Arkeolog ve Gezici Charles Texier “Des Cription de L’Asie Mineure (1839 – 1848)” adlı eserinde Kastamonu halkının geçim kaynaklarını bakırcılık ve dokumacılık olduğundan bahsederek doğrulamıştır. Dolayısıyla da Kastamonu kumaş dokuması ve baskısı 17’nci yüzyıla dayanmaktadır. O zamanlar ulaşımın ve tanıtımın kolay olmamasıyla Sofra Bezi dokumacılığı ve baskısı yerelde kalmış şehir dışına açılamamıştır.1800’lü yılların son çeyreğinden itibaren uzun yıllar Kastamonu (Merkez), Daday ve Devrekâni ilçelerimizde yapılmaya devam eden Kastamonu sofra bezi baskısı 19’uncu yüzyıla girerken yavaşlamıştır. Birçok işin erbabı farklı alanlarda geçimini kazanmaya yönelirken, Kastamonu’da bulunan Ermeni ve Rum asıllı yurttaşlarımız yaklaşık 50 yıl bu baskı sanatını devam ettirmişlerdir. İstiklal Savaş’ı süresi ve sonrasında uzun yıllar çok az sayıda ustanın ürettiği Sofra Bezi unutulmaya yüz tutmak üzereyken 1900’lü yılların sonlarında tekrar kendisini göstermeye başlamış, Kastamonu’da açılan kurslarla yeni ustalar kazanılmıştır. “BU SANATIN ÇIKIŞ NOKTASI KASTAMONU” Bu işi Kastamonu’da öğrenen Tokatlı ustalar da renkli olarak baskılar yapmışlar ve daha çok yemenicilik alanında geliştirmişlerdir. Günümüzde ise Tokat bu işi sanayileştirmiştir. Kastamonu’da bu işi 1975 yılında öğrenen Cemil Kızılkaya baskı işini uzun yıllar yaptıktan sonra bırakmıştır. Taş baskının Kastamonu’daki son ustası Cemil Kızılkaya diyebiliriz. Günümüzde bazı kadınlarımız bu işi layıkıyla götürüyor. Çeşitli platformlarda Taş Baskıyla Kastamonu adını tanıtıyorlar. Bunlardan biri de Hacer Keloğlu.  Bu sanatı öğrenmek isteyenlere yardımcı olacağını söyleyen Keloğlu; “Bu sanatın çıkış noktası Kastamonu. Değerlerimize, el sanatımıza sahip çıkalım istiyorum. Ben bu sanatı öğrenmek isteyenlere yardımcı olurum. Ama gönül vermesi, gerçekten bu işi istemesi, emek vermesi ve sabır göstermesi gerekiyor. Bu sanatı bizler bu şekilde yaşatacağız. Bu sanatı Kastamonu halkı yaşatacak” diye konuştu. BASKININ BOYASI YILLARCA ÇIKMIYOR Baskının boyası da özel olarak hazırlanıyor. Tabi ki formülünü vermiyorlar. Sadece içine koydukları malzemeden bahsediyorlar. Boyanın içinde çiriş, kökten yapılan analin, göz taşı varmış. Tabi bunlar ölçülü gram gram tartılıyor. Yoksa boya akıyor, tutmuyor. Bazen ceviz kabuğu da kullanılıyormuş. Hâlâ daha köklerle yaptıkları çalışmaları varmış. Bu boya yanlışlıkla üzerinize damladığında da çıkmıyor. Zaten baskısı yapılan kumaşta da yıllarca kalabiliyor. Yaz ve kış aylarında hazırlanan boyalar ayrı ayrı. Boyanın kullanım süresi kısa. 2- 3 günde boyanın tüketilmesi lazım. Yazın sıcaktan dolayı daha çabuk tüketilmesi gerekiyor. Boyanın soğuk ortamlarda durması lazım. En fazla 4 gün kullanılabiliyor. KULLANILAN KUMAŞ KAPUT BEZİ OLMALI Boya hazırlandıktan sonra bir masanın üzerine boyanacak örtü gerekli ebatlarda kesilerek seriliyor. Genelde sofra bezi örtülerinde ebatlar 160X160 ya da 180X180 ölçülerinde oluyor. Masa örtüleri 150x150, 160x160, 175x175 ebatlarında nadiren de olsa 75x40,100x50 ebatlarında dikdörtgen sehpa örtüleri de basılıyor. Ebatlar alınan siparişlere göre de değişiyor. Kullanılacak kumaşın pamuk olması gerekiyor. Eğer pamuk olmazsa zaten boya akıyor. Boya kumaşın kaliteli olup olmadığını belli ediyor zaten. Kastamonu dokumaları yüzde 100 pamuk. Daha sağlıklı olsun diye bluz ve kıyafetlerde yüzde 100 pamuk kullanılıyor.  Ama masa örtüsünde, mutfak önlüğünde yüzde 80 pamuk içeren kumaşlar yeterli oluyor. Bunlar da şuanda Denizli’den getirtiliyor. Kullanılan kumaşa Kaputbezi (Amerikan Bezi) deniliyor. KUMAŞLAR BEYAZ YA DA KREM RENKTE OLMALI Kumaşlar beyaz ya da krem olmalı. Renklileri de var bu kumaşların aslında her renge -siyah hariç tabi çünkü boya da siyah- baskı yapılabiliyor. Ama Kastamonu yöresine ait yöreyi simgeleyen renkler beyaz ya da krem üzerine yapılan siyah baskılar. Baskının yapılabilmesi için zeminin yumuşak ve düz olması gerekiyor. Bu yüzden üzerinde baskı yapılacak masanın üzerine önce keçe seriliyor. Bu sayede üzerine baskı yapılacak kumaş boyayı daha iyi alıyor, kumaş bombe yapmıyor, kalıp daha iyi oturuyor. Keçenin üzerine de keçe kirlenmesin diye başka bir kumaş seriliyor ve üzerine baskı yapılacak kumaş seriliyor. Kumaşın üzerine hangi desen basılacaksa ona göre bir kalıp alınıyor boyaya batırılıyor, bir defa silkeleniyor, sonra bezin üzerine konuluyor ve 3-4 defa yumrukla üstüne vuruluyor. Sonra kalıp alınıyor ve şekil ortaya çıkıyor. Bir örtüde farklı farklı kalıplar kullanılabiliyor. KALIPLAR IHLAMUR AĞACINDAN YAPILIYOR Kalıplar; ıhlamur ağacından yapılıyor. Hem oyması kolay olduğundan hem de boyaya batırdıktan sonra kumaşın üzerine transfer kolaylığı bakımından en ideali ıhlamur ağacı. Oyma ustaları Ihlamur ağacını istenen figürlere göre oyuyorlar. Bunları yaparken de dikkatli olunması gerekiyor. Oyması yapılmış kalıbın, örtü üzerinde iz bırakmaması gerekiyor. Hacer Keloğlu; “Büyüklü küçüklü 120’ye yakın kullandığımız desen var” diyor. Genellikle kalıplarda bitki, hayvan ve geometrik şekiller kullanılıyor. Taş baskıda Kastamonu’nun klasikleşmiş geçmişten gelen sofra bezi figürleri var. Bunların başında tek geyik, çift geyik bu barış anlamına geliyor ve Hitit Güneşi geliyor. Evlerinde çok eski örtüleri olanlardan kalıplar çıkartılıyormuş, eskileri yaşatmak adına, unutulmamaları adına. Çünkü onların bir tarihi değeri var. Diğer kalıpların ise çember kalıbı, Hürrem Sultan’a hediye edilen ilk çiçek gazel, mektup kuşları, Şerife Bacı kalıbı, tavus kuşu, çift kuşlar, Osmanlı Lalesi, Osmanlı S’si gibi isimleri var. Eski kalıpların bir anlamı var. KALIPLARIN BAKIMI ÖNEMLİ Eski kalıpların zaman zaman yeniletilmesi gerekiyor. Kalıplar kullanıldıkça boyalar kalıplar üzerinde kademeler oluşturuyor bu yüzden kalıpların sık sık temizlenmesi gerekiyor. Bunun için özel bıçaklar var. Temizliği yapılıyor, bir kalıp temiz kullanılırsa, temizliği güzel yapılırsa 6-7 ay kullanılabiliyor. Deforme olan kalıpların yerine de yenisi yaptırılıyor. KASTAMONU’YA AİT DİĞER ELSANATLARI DA BU ESERDE Bez üzerine yapılan baskı, önce yeşil renkte oluyor. Kurudukça siyahlaşıyor. Baskısı biten ürünler kurumaya bırakılıyor. Yazın güneşte kurutulan ürünler, kışın sobalı bir ortamda kurutuluyor. Baskının arka tarafına da geçmesi gerekiyor. Bu yüzden yaklaşık olarak 2 gün bekletiliyor. Ardından baskılı kumaşlar yıkanıyor, desenler daha sabitlensin diye yıkama suyuna biraz amonyak konuluyor böylece rengi daha çabuk siyaha dönüyor. Ve yıkama suyunun da dinlenmiş su olması gerekiyor. Suyun klordan ayrılmış olması gerekiyor. Yıkanan ürünler kurutulduktan sonra ütüleniyor, overlok çekiliyor ve son olarak da yine Kastamonu yöresine özgü tırnak bağı yaptırılarak kullanıma hazır hale getiriliyor. Bluzlar, elbiseler, yastıklarsa dikiliyor. Bu baskı solmaz ve çıkmaz. Yıllarca kullanılabilir. Buram buram Kastamonu kokan bu el sanatı eserinde, Kastamonu’ya ait diğer el sanatları da var. Kumaşında dokuma sanatı var, kalıbında ve figürlerinde oyma sanatı var, kenarında tırnak bağı var. Tüm bunlar Kastamonu’ya özgü dokular… SARI YAZMA DA DOKUMA ÜRÜNÜ Cide sarı yazması da bir dokuma ürünü. Fakat onda kullanılan baskılar renkli. Akramin boyayla çalışılıyor. Bir yazma 4-5 kalıpla basılıyor. Günümüzde ise Sarı Yazma genelde serigrafi ile yapılıyor. Kastamonu Taş Baskısının da serigrafi olarak yapılanları da var. Ama onlar kendini belli ediyor. Naylonumsu bir görüntüsü olan bu ürünler belki daha ucuza satılıyor ama el emeği göz nuru değil. Kastamonu’yu temsil eden gerçek baskı elle yapılan ve genellikle de beyaz ve krem kumaş üzerine siyah renkle yapılan baskı. Ananelerimiz bu şekilde kullanmışlar. Bizde bu örtülerde onların kokusunu duyuyor, onları görmüş gibi oluyoruz. Aynı memleketinden uzakta yaşayan hemşerilerimizin hissettiği gibi…

Bakmadan Geçme