'Kastamonu olmasaydı Milli Mücadele olmazdı'
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI FEYZİOĞLU: Kastamonu ve İstiklal Yolu Paneli, dün Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi'nde Konferans Salonu'nda yapıldı. Yapılan panele Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Belediye Başkanı Op. Dr. R. Galip Vidinlioğlu, Baro Başkanı Özgür Demir, ilçe belediye başkanları, akademisyenler ve...
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI FEYZİOĞLU:
Kastamonu ve İstiklal Yolu Paneli, dün Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi’nde Konferans Salonu’nda yapıldı.
Yapılan panele Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Belediye Başkanı Op. Dr. R. Galip Vidinlioğlu, Baro Başkanı Özgür Demir, ilçe belediye başkanları, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katılım sağladı.
Kastamonu BARO Başkanı Özgür Demir yaptığı açılış konuşmasında Milli Mücadele dönemi ve Kastamonu’yu anlatarak; “Milletlerin tarihindeki dönüm noktaları, milletlerin kaderini belirler. Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 100 yıl önce kaderini sağlam temellere oturtmuş, İstiklal Savaşı’nı kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısıyla zaferle sonuçlandırmıştır. Ancak bu zaferin asırlara sari olması, yeni neslin çaba ve inancına bağlı. Kastamonu insanı olarak günümüzde dahi geçilmesi güç istiklal yolunu kağnıyla kat eden Şerife Bacı’nın bıraktığı milli mücadele mirasına sahip çıkmaya ve senatolarında asılsız iddiaları kaşıyan haydutlarla sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Gerçekten de diplomatik ve konvansiyonel savaşların silahlarla yapılan savaşlar kadar can alıcı hale geldiği günümüzde milli mücadelenin her sahada verilmesi zorunludur” dedi.
“ABD’NİN YANLIŞTAN DERHAL DÖNMESİ GEREKLİDİR”
Konuşmasında terör örgütlerine de ayrı bir parantez açan Demir; “Tarihleri soykırımla dolu ve güncel uygulamalarında da PKK terörünü destekleyen ülkelerin Türkiye’ye insan hakları dersi vermesi ciddi bir çelişkidir. Silah satamadığı için ülkemizi tehdit eden ve yaptırım uygulamaya çalışan Amerika ve benzeri yayılmacı güçlerin tarihten silineceği, hümanizmin merkezi Anadolu’yu yurt edinen Türk milletinin ilelebet devlet halinde var olacağı açıktır. Kaldı ki ekonomik yaptırımların tarihi kahramanlıklarla dolu Türk toplumunun süngüsünü düşüremeyeceği bilinen bir gerçektir. Bazı lobilerin tarihsel gerçeklere dayanmayan ve ispattan uzak etkileri altında kalan ABD’nin 1915 olayları ile ilgili düştüğü yanlıştan derhal dönmesi ve ülkemizi tehdit etmekten vazgeçmesi gereklidir. Türkiye düşmanlığını karar organına taşıyan bir ülkeye ait askeri üslerin ülkemizdeki varlığının egemenlik hakkı temelinde yeniden gözden geçirilmesi ve bu konuda uluslararası hukuktaki mütekabiliyet ilkesinin işletilmesi gerektiği kanısındayım. Ülkemizin maruz kaldığı muamelenin tavizler silsilesinin bir ürünü olduğu da gözetildiğinde egemenlik hakkına aykırı her türlü tavize son verilmesinin de milli mücadelenin bir unsuru olduğu açıktır. Tarihsel ve siyasal çatışmadan tarihsel gerçeklerin galip çıkacağını ve kirli siyasal amaçların er ya da geç hayal kırıklığına uğrayacağını rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu alandaki milli mücadelenin uzunca süre devam edeceği; ancak mücadelenin galibinin 100 yıl önce de olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti olacağına inancımız tamdır” ifadelerini kullandı.
“ÜNİVERSİTEMİZ ÇARŞISINA ‘İSTİKLAL YOLU ÇARŞISI’ İSMİNİ VERDİK”
Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal ise; “Bildiğimiz üzere Milli Mücadele Dönemi, şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Türk tarihinin en önemli dönemlerinden birisidir. İstiklal Savaşı; ‘Hakimiyet bila kayd-u şart milletindir’ ve tam bağımsızlık temel prensibi ve düsturuyla gerçekleştirilmiştir. Bu prensiplerle, Milli Mücadele’nin sonunda kurulan yeni devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve TBMM’nin kurumsal yapısı ve felsefesi de ortaya konmuştu. Kastamonu’da, Milli Mücadele döneminde lojistik ve ikmal bakımından önemli bir merkez konumunda olmuştur. İstiklal Savaşı sırasında İnebolu-Kastamonu-Ankara hattı önem kazanmış, İnebolu, Ankara’nın denize açılan kapısı olmuştur. ‘İstiklâl Yolu’ olarak isimlendirilen bu güzergah, bugün kültür varlığı olarak tescil ettirilmiştir. İstiklal Yolu, İstanbul’dan Ankara’ya istiklal mücadelesine katılmak için gelenlerin, devlet erkanının, münevverlerin, gazetecilerin, sivil ve askeri personelin, elçilik heyetlerinin tercih ettiği bir yol olmuştur. Çeşitli yollarla temin edilen silah, mühimmat ve teçhizat en güvenli limanlardan birisi olan İnebolu Limanı’ndan başlamak üzere bu yoldan cepheye sevk edilmiştir. Bu tarihi yol, üniversitemizin de içinden geçmektedir. Bunu hatırlatmak amacıyla Milli Mücadele’nin 100’üncü Yılına atfen, yüzüncü yıla bir armağan olarak üniversitemiz çarşısına ‘İstiklal Yolu Çarşısı’ ismini verdik. Üniversitemizde Milli Mücadele Hareketinin 100’üncü yıldönümünde daha önce, 21 Ekim 2019 tarihinde ‘Milli Mücadelenin Yüzüncü Yılında İstiklal Yolu ve Yiğit İnebolu Paneli’ başlıklı bir program düzenlenmişti. Bu çerçevede, bugün burada Türkiye Barolar Birliği ve Kastamonu Barosu ile birlikte ikinci bir panelde buluşuyor, Milli Mücadelenin ve İstiklâl Yolu’nun havasını hep birlikte teneffüs ediyoruz ve edeceğiz. Milli Mücadelenin 100’üncü yılında, ‘Kastamonu ve İstiklal Yolu Paneli’nin başarılı geçmesini, verimli olmasını dilerim. İstiklal Harbi’nde, vatan müdafaasında vücudunu siper eden kahraman ecdadımızı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere silah arkadaşları ve bütün kahramanlarımızı gazi ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum” dedi.
“SOĞAN EKMEK YERİZ İSTİKLALİMİZDEN VAZGEÇMEYİZ”
Belediye Başkanı Galip Vidinlioğlu; Kastamonu’nun İstiklal Mücadelesi’nde çok önemli bir yeri olduğunu söyleyerek; “Bu tarz paneller, seminerler, tanıtımlarla daha da tanınır hale getirilmesi lazım. Bu tarz panellerin gençlerimiz açısından çok büyük önemli olduğunu düşünüyorum. Milli Mücadele ve Kastamonu ile ilgili konuşulabilecek birçok şey var. Hiç işgal görmemesine rağmen hem Çanakkale’de hem de İstiklal harbinde destan yazan bir şehrin emanetçileriyiz. Hem bu emaneti iyi bilmek hem de Cumhuriyet’in hangi şartlarda kurulduğunu bilecek nesillere aktarmak açısından bu tarz paneller çok önemli. Millet olmanın gereği mazide birlik, halde birlik ve atide birliktir. Bir kısmımız geçmişe ağız dolu bir şeyler söylerken bir kısmımız övgüye mazhar hale getiriyoruz; bir kısmımız halde birbirimizle didişiyoruz. Gelecekle ilgili de ortak idealler kurmamız lazım ki birliğimiz beraberliğimiz daim olsun. Bir olursak, diri olursak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir güç yok. Kan kussak kızılcık şerbeti içtik diyen bir milletiz, şerbetliyiz. Soğan ekmek yeriz ama istiklalimizden asla ödün vermeyiz, Cumhuriyet bu şartlarda kuruldu bunu da gelecek nesillere aktarmak boynumuzu yaşatmak boynumuzun borcudur” şeklinde konuştu.
“KASTAMONU OLMASAYDI MİLLİ MÜCADELE OLMAZDI”
Konuşmasına Milli Mücadele döneminin şartlarını tasvir ederek başlayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu; “Silah yok belki, üniforma yok belki postal yok belki ama Kastamonu var, İnebolu var. Olmasaydı olmazdı diye ne vardı diye düşünürseniz, eğer İnebolu olmasaydı Kastamonu olmasaydı Milli Mücadele olmazdı. Rumlar şımarmıştır, Ermeniler şımarmıştır; İngiliz bu defa Rumları silahlandırıp, kendi işini Ege’de Yunan ordusuyla, bu tarafta ise Rum çeteleriyle yapmaya kalkmıştır. İnebolu’ya İngiliz silah yığmaya başlar. Karaya çıksa Rum çeteleri silahlanacak ve Türklere yönelik soykırım başlayacak. İşte Mavnacıların kahyası hemşeriniz Hüseyin Savangöz ve kahraman arkadaşları kayıklarıyla İngiliz’in Rum’a silah taşımasını önledi. İngilizler Rum’u silahlandıramadı ve dolayısıyla İnebolular, Kastamonulular; Anadolu’da Rumlar eliyle yapılacak korkunç bir katliamı daha denizde önlemiştir. Bu defa iki İngiliz mürettebatı gelir. Dünyanın hiçbir yerinde savaş gemilerine karşı kayıklarla yürüyen bir savaş görülmemiştir. İngilizlere karşı İneboluların kayıkları yine izin vermez. Bu arada da Rumlar şımarmıştır. Rum kabadayıları İnebolu Kaymakamı Cemil Bey lokantada otururken altından sandalyesini çekmiştir. Kaymakamın altından sandalye çekilmesi, devletin altından makamın çekilmesidir, devletin direğinin kırılması anlamına gelir. Bunun üzerine Zarbana Köyü’nden delikanlılar İnebolu’ya kayıklarla yetişirler. Zarbana Köyü’nden Şaban Reis, Mustafa Efendi, Ormancı Ömer Bey, İmamoğlu Hasan Ağa tepeden tırnağa silahlı İnebolu’ya gelirler. Rumların yaşadığı yerde meydana inerler. Veteriner Sadık Bey bulduğu sandığın üzerine çıkar ve ‘Ey ahali, burada her bir Türk köyü en az 40 silahlı eri bir haber uçurduğumuzda istediğimiz yere sevk edecektir. Bir daha şımarıklığınız olursa, Türk otoritesine egemenliğine başkaldırırsanız sonunuz fena olur. Bunların hepsi meslek sahibi, okumuş yazmış aile babalarıdır. Ama vatan söz konusudur, gerisi teferruattır” ifadelerine yer verdi.
“SORUMLULUĞUMUZ BÜYÜK”
Kastamonu’nun Milli Mücadele kahramanlarını tek tek anan Feyzioğlu; “Allah Kastamonu’dan, İnebolu’dan dedelerimizden atalarımızdan razı olsun. Büyük Önder Mustafa Kemal’in dediği gibi geldikleri gibi gittiler. İnebolulu mavnacılar sayesinde, Şerife Bacılar sayesinde, Kastamonulular sayesinde, güle güle seve seve şehit olmayı göze alanlar sayesinde. O halde üstümüzdeki sorumluluklar büyük. Hayatımızda umutsuzluğa yer yok. Umutsuzluğun bastığı yerde inancımız umudumuz olur yola daha da büyük bir kuvvetle devam ederiz. İhtiyacımız olan en az öğretim kadar eğitimdir. Bu eğitim milli olmalıdır. Tarihinin yanlışından ders almayan doğrusunu yapamaz tarihinin doğrusundan ders almayan yanlışa sapar. Birbirimize düşman olarak değil, karşı kampların rakip fertleri olarak değil, sırt sırta mücadele etmiş birbirine sırtını dayamış atalarımızın torunları olarak bakmak için ve Milli Mücadelemizin hala devam ettiğini yüreklerimizde hissetmek için dilerim umarım bu toplantı katkıda bulunur” ifadelerini kullandı.