'Kastamonu çamuru tanıtılmalı değerlendirilmeli'
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ İREM ÇALIŞICI PALA Kastamonu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Çini Atölyesi'nde Dr. Öğretim Üyesi İrem Çalışıcı Pala ve öğrencileri, Küçüksu Köyü'nden aldıkları çamurla, cezve ve kahve fincanı yaptı. Kastamonu'nun çamurunun direkt ateşe dayanıklı olduğunu belirten Pala, bu tip çamurun nadir bulunduğunu ve Kastamonu çamurundan yaptıkları cezve ve...
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ İREM ÇALIŞICI PALA; Kastamonu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Çini Atölyesi’nde Dr. Öğretim Üyesi İrem Çalışıcı Pala ve öğrencileri, Küçüksu Köyü’nden aldıkları çamurla, cezve ve kahve fincanı yaptı. Kastamonu’nun çamurunun direkt ateşe dayanıklı olduğunu belirten Pala, bu tip çamurun nadir bulunduğunu ve Kastamonu çamurundan yaptıkları cezve ve fincanda içilen kahvenin tadının çok daha güzel olduğunu söyledi. Gözlemlediği kadarıyla, diğer illerde yapılan cezve, güveç gibi ürünlerin içinin sırlandığı, kendilerinin ise ürünlerin dışını sırladıklarını ya da hiç sır kullanmadıklarını kaydeden Pala, bu sayede toprak tadının, keyfiyetinin ve sağlığının da kaldığını belirtti. Pala, Küçüksu bölgesindeki çamur için tesis çalışmaları ve rezerv araştırması yapılarak, çamurun bölge halkına ekonomik olarak da katkı sağlayabileceğini söyledi. Kastamonu çamurundan imal edilen cezve ve fincanla içilen kahvenin hatırının 40 yılla sınırlı kalamayacağı da tescillenmiş oldu. 1975’te İzmir’de doğan İrem Çalışıcı Pala, farklı şehirlerde ilk-orta ve lise eğitimini tamamladıktan sonra tekniker yetiştiren Seramik Meslek Yüksekokulu’nu yarıda bırakarak 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları, Çini Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu. Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterliliği de 9 Eylül’de tamamlayan Pala, 2002’de araştırma görevlisi olarak mesleğe atılırken; 9 Eylül ve takibinde özel üniversite deneyiminin ardından Kastamonu Üniversitesi’nde göreve başladı. “KÜLTÜRÜMÜZÜ YANSITIYOR” Çini’yi Geleneksel Türk Seramiği olarak tanımlayan İrem Çalışıcı Pala, çininin dününe ve bugününe ilişkin olarak; “Bunlar, geçmişte kullanılan ürünler. Dolayısıyla bizim kültürümüzü yansıtıyor. Türklerin sofra düzeninde alafranga ve alaturka olmak üzere iki dönemi var. Alaturkada ortaya yaklaşık 40 santim çapında bir form geliyor, yemek ortaya konuluyor, herkesin cebinde kaşık var ya da kendisine ait kaşığı var o kaşıkla ortadan yemek yeniyor. Mesela bu nedenle de tuzluk kavramı ya da karabiber gibi kişiye özel tat kavramı yok. Herkes ne geldiyse onu yiyor. Batılılaşmayla beraber alafranga dönemi başlıyor. Bireysel tabaklar gelmeye başlıyor. Batılılaşma başladığı zamanda da Avrupa’da porselen üretimi de başlamış oluyor. Bu dönem aynı zamanda Sarayın da İznik çiniciliğine olan desteğini veremediği döneme rastlıyor. Dolayısıyla bizim kendi üretimimiz olan çiniler ikinci plana düşmeye hatta kullanılmamaya başlıyor. Modası geçiyor” dedi. “MUTFAKLARA GİRMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM” Sağlık için mutfaklarda kullanılması gerekliliğine değinen Pala; “Şu anda çömlekçilikte turistik alana yönelebilen, kendini yenileyebilen ya da çamuru ateşe dayanıklı olan çömlekçi güveç üretebildiği için varlığını devam ettirebiliyor. Geleneksel Türk seramiğinin yani çinilerin mutfaklara girmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim beğenimiz olan bu desenlerin kullanılması lazım. Kullandığımız tabak, çanak, bardak gibi ürünlerin sağlıklı bir hammaddeyle üretildiğini düşünün. Bu dönem öğrencilerle beraber, Kastamonu çamurunu ve piyasadaki kullanım seramiği üretimindeki endüstriyel malzemeleri kullanarak, Türk kahvesi fincan takımı yaptık. Orada çok parlak, canlı renkler kullanmadık ama sağlıklı bir şekilde, rahatlıkla kullanabileceğimiz ürünler yaptık. Fincanını öğrenciler tasarladı, cezveyi ben, bezemesini ise ortak yaptık. Kurşunlu bir içerik kullanmadık. Renkten, parlaklıktan feragat edip işlevselliğini ön plana çıkarttık. Çininin de bu şekilde sürekliliğinin geleceğini düşünüyorum. Hediyelik eşyalar için ayrı, kullanım için ayrı sürekliliğin olması lazım. Örneğin hediyelik eşyada fritli çamur kullanılabilir. Yeni teknolojiyi de kullanarak kendimizi yenilememiz gerekmektedir” ifadelerini kullandı. “BÖYLE ÖZELLİKLİ ÇAMUR TÜRKİYE’DE DE ÇOK AZ YERDE VAR” Kastamonu’daki çamurun direkt ateşe dayanabilen ve üretim sonrasında da mukavemetli olduğunu aktaran Pala; “Çini, bizim geleneksel ürünlerimiz. Her şeyden önemlisi hammaddemiz var. Örneğin Kastamonu’da caba yapılıyor. Cabanın yapılabilmesi için de, toprağı şekillendirdikten sonra ateşin üzerine direk koyabilmeniz gerekiyor. Mesela İzmir-Menemen’in çamuru kesinlikle böyle bir şeye dayanmıyor, patlıyor. Menemen çamuruyla caba-tencere benzeri bir şey yaptığınız zaman çamurun özelliğinden dolayı patlama yapıyor. Alttan ısı veriyorsunuz, üste o ısı aktarılmıyor dolayısıyla homojen bir yayılım olmadığı için dayanamıyor. Kastamonu’nun çamuru direkt ateşe dayanıyor. Böyle özellikli çamur Türkiye’de çok az yerde var. Kastamonu’nun çamuru az bulunan çamurlar arasında. Kastamonu’nun çamuru, geleneksel üretimde tornada şekillendirmeye gelmiyor, elle şekillendiriliyor, eklenerek yapılıyor. Ama öğütünce eleyince çamuru çarkta şekillendirebildim. Üretebilme, öğretebilme şansımız var ama öncesinde bunun için pazar gerekiyor. Üretilenlerin bir şekilde pazarlanması gerekiyor ki kazanç sağlanabilsin” cümlelerini kullandı. “ÖNCELİKLE TANITIM” Kastamonu çamurunun daha işlevsel, kullanılabilir olması için yapılması gerekenler noktasında ise Pala; “Öncelikle tanıtım gerekiyor. Biz Geleneksel Türk Sanatları Bölümü olarak bu çamuru iyi ettik. Kullanılabilir hale getirdik. Üstüne Kastamonu’daki taş baskı desenlerinin bezemesinden de yaptık. Onların da kendine göre ikonografisi var çünkü. Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği UNESCO tarafından, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine alındı. Türk Kahvesi dünyada bu kadar önemliyken, Kastamonu’da da Türk Kahvesi’ni özellikli yapılıp sunulabilecek bir durumun hammaddesi varken ve bunun modası da başlamışken değerlendirilmeli. Türkiye’de çamuru ateşe dayanıklı yörelerde cezveler yapılıp satılıyor. Neden Kastamonu da bu ekibin içerisine girmesin? Üniversite bünyesinde üretildiği zaman da bunun üzerine basit desenler yapılarak daha çok beğenilecek şekle getirilebilir. Piyasada gördüklerimin içleri sırlı. İçini sırlamak demek toprağın tadının geçmesini engelleyecek bir ara katman yapılması demek. Biz dışını sırlıyoruz. İçindeki toprak tadı, keyfiyeti ve sağlığı da kalsın diye. O zaman kahvenin tadı da bir farklı oluyor” dedi. “REZERV ARAŞTIRMASI GEREKLİ” Kastamonu’daki çamur için rezerv çalışması gerektiğini aktaran Pala; “Rezerv açısından geniş bir araştırma yapmadık. Benim yüzeysel olarak gördüğüm kadarıyla çok da az değil. Cabayı hiç karıştırmıyorum, daha farklı formları karıştırmıyorum, onlar da yapılabilir. Çaydanlık gibi. Cezve çok fazla çamur tüketen bir form değil. Ürün özelinde çalışmak daha doğru, kahve formunda çalışmak gayet mantıklı. Gerekli izinler alındıktan sonra ve alt yapı sağlandıktan sonra okulda eğitim öğretim için kullanılacak çamuru Menemen’den Ankara’dan almaktansa Kastamonu’da yapılacak tesis ve birkaç kişinin istihdam edilmesiyle buranın çamuru kullanılabilir. Bölge halkı bu durumdan çok rahat kazanç sağlayabilecek durumda. Üstüne gidilse sağlanabilir. Çok güzel ve çok dayanıklı bir çamur. Kuru mukavemet de çok önemli. Bu çamurun sağlamlığı da çok iyi. Kastamonu’nun yüzölçümü geniş. Kocaeli Üniversitesi benim Uluslararası Taşköprü Pompeiopolis Bilim Kültür Sanat Araştırmaları Sempozyumu’nda 10-12 Nisan 2017 tarihleri arasında sunduğum ‘Kastamonu Küçüksu Çömlekçiliğinin Günümüzdeki Durumu Ve Kullanılan Caba Çamurunun Güncel Tasarımlarla Değerlendirilmesi’ başlıklı çalışmamdan sonraki tarihte Aralık 2017’de ‘Yeni Bir Seramik Hammaddesi: Kastamonu Çamuru’ başlığıyla mühendislik alanında iyileştirmelerin içerdiği bir yayın yapmış ama bu geniş coğrafyada çamurun kaynağını açıklamamış. Tabii burada Kastamonu çamurunun değerinin başkaları tarafından da fark edilmesi çok güzel ama sanat eseri üretilebilecek birçok çamur türü varken ateşe dayanıklı bu çamuru kendi özelliğinde kültürümüzü yansıtmak da kullanmak daha yapıcı olacaktır. Çamur için rezerv çalışması yapılması, kullanılabilecek çamurun incelenmesi ve bölgeyi kalkındırabilecek faaliyete sunumu yapılabilir. Küçük bir işletmeyle çamur kendi yerinde de hazırlanabilir. Kastamonu’da çamura talep var” ifadelerini kullandı.
Bakmadan Geçme





