İSO, 13. Sanayi Kongresi'ni KATSO'da tanıttı

İstanbul Sanayi Odası (İSO), Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası'nda (KATSO) 8 Ekim tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşecek 13. Sanayi Kongresi öncesinde ilimizde hazırlık toplantısı düzenledi. 'Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür' temalı kongrenin bu seneki sloganı 'Geleceği Birlikte Kuralım' oldu. Toplantıda kongre ile ilgili detaylı bilgiler veren İSO Endüstriyel Strateji Şubesi Müdür Yardımcısı Hakan...

İstanbul Sanayi Odası (İSO), Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası’nda (KATSO) 8 Ekim tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek 13. Sanayi Kongresi öncesinde ilimizde hazırlık toplantısı düzenledi. ‘Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür’ temalı kongrenin bu seneki sloganı ‘Geleceği Birlikte Kuralım’ oldu. Toplantıda kongre ile ilgili detaylı bilgiler veren İSO Endüstriyel Strateji Şubesi Müdür Yardımcısı Hakan Çoban; “13. Sanayi Kongresi çok sayıda sanayi ve ticaret odalarının iş birliğiyle interaktif ve kapsamlı bir platforma dönüşüyor. Kongre’de, Serbest Kürsü Çalıştayları: ‘Şimdi Sıra Sende’ bölümünde yapılacak eş zamanlı oturumlar için İstanbul Sanayi Odası ve 13 oda, kongre öncesinde, her odanın bulunduğu kentte ön paydaş toplantısı yapıyoruz” diyerek kongrenin planlaması ve devam eden hazırlık süreçleri hakkında bilgi verdi. Çoban, ayrıca Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası ile işbirliğinden memnuniyet duyduklarını belirtti. “DÜNYA ŞİMDİYE KADAR 5 KEZ YOK OLUŞ SÜRECİ YAŞADI” İstanbul Sanayi Odası Başkan Danışmanı ve Kongre Program Komitesi Üyesi Zülfü Dicleli ise dünyanın 6’ıncı kez yok oluş sürecine girdiğini ifade ederek; “Dünya, şimdiye kadar 5 kez yok oluş süreci yaşadı. Doğa, deniz, hayvanlar, insanların istediği gibi yavaş yavaş yok ediliyor. Bunun önüne geçmek ve farkındalık oluşturmak istiyoruz” dedi. Tabiatın daha iyi bir dünyayla gelecek nesillere aktarılması gerektiğini söyleyen Dicleli, durumun gittikçe vahim hale geldiğini belirtti. Temmuz ayının bütün dünyada tarihin en sıcak yazı olduğunu ifade eden Dicleli; “İki hafta önce Ağustos ayında Türkiye’de son 50 yılın en sıcak Pazar günü yaşandı” diyerek istatistiki veriler sundu. Kutuplarda buzulların hızla eridiğini hatırlatan Dicleli; “Eğer rastladıysanız orada çekilmiş videolara sanki koca Fırat Nehri akıyormuş gibi bir ses duyuyorsunuz. O kadar hızlı eriyor” dedi. Dicleli, buzulların erimesiyle beraber sahillerin yükselmeye başladığını ve sahil kentlerinin tehdit altında olduğunu söyledi. “BU OLAY BÖYLE DEVAM EDERSE HAYAT SÜRDÜRÜLEMEZ HALE GELECEK” Daha önceden, hiç tanık olunmayan doğal afetlerin yaşandığı, birdenbire meydana gelen hiç yaşanmamış tsunamilerin, sellerin, fırtınaların, hortumların meydana geldiği, bunların sebebinin değişen iklimler olduğu dile getirdi.  Dicleli bunların sebebini şu şekilde açıkladı: “Bütün bu olanların sebebi de insanlık olarak, fosil yakıtları, petrolü ve türevlerini yakarak atmosfere saldığımız karbon miktarıdır. Atmosferi yok etme kapasitesini aşmış durumda. Atmosfer, salınan karbonu yok edemiyor, yok edemedikçe orada birikiyor ve biriktikçe de sera etkisi denilen etkiyi yaratıyor. Yani yeryüzündeki güneş ışınları tekrar uzaya geri dönmüyor, bu da atmosferin ısınmasına neden oluyor. Atmosfer ısındıkça da iklimler değişiyor. Bu olay böyle devam ederse hayat sürdürülemez hale gelecek.” “TÜM İSLAM ALİMLERİ DE AYNI TESPİTİ YAPTILAR” Dünya’da bundan kısa süre öncesine kadar tabiattaki değişikliklerin, iklimlerin değişmesinden dolayı meydana geldiğini inkar edenlerin olduğunu söyleyen Dicleli, artık genel kanının tamamen değiştiğini vurgulayarak; “Bilim adamlarının ispatladığı tüm bu gerçeklere geçtiğimiz aylarda, önce Vatikan Katolik Kilisesi Papa katıldı. Arkasından Ağustos ayında İstanbul’da Dünya İslam İklim Konferansı toplandı, tüm İslam alimleri de aynı tespiti yaptılar” şeklinde konuştu. “İNSANIN BELİRLİ ŞEYLERİ DEĞİŞTİRMESİ LAZIM” Doğada meydana gelen değişikliklerin sebebinin insanın gerçekleştirdiği faaliyetler olduğunu belirten Dicleli; ”Doğanın kendi diyalektiği, kendi hareketi içinde olmuyor. Bunu insan faaliyeti bozuyor ve bununla beraber de sonuçlar doğuyor. O zaman insanın belirli şeyleri değiştirmesi lazım” dedi. “BİZ EN BAŞINDAN, TABİATI AMAÇLARIMIZ, ÇIKARLARIMIZ, HAYALLERİMİZ İÇİN İSTİSMAR EDEBİLECEĞİMİZ BİR ŞEY OLARAK ALGILADIK” En başta insan olarak tabiata bakışın değiştirilmesi gerektiğini aktaran Dicleli; “Biz en başından, atalarımızdan beri tabiatı bizim için var olan, istediğimiz gibi hoyratça kullanabileceğimiz, kendi amaçlarımız, çıkarlarımız, hayallerimiz için istismar edebileceğimiz, bizim dışımızda bir şey olarak algıladık. Onu değiştirecek barajlar yaptık, yollar yaptık, demiryolları yaptık, altını kazdık, üstüne köprüler yaptık yaptık” diye konuştu. “TABİAT ŞİMDİ İNTİKAMINI ALMAYA BAŞLIYOR” İnsanlığın şimdiye kadar tabiatın ihtiyaçlarını dikkate almadığını aktaran Dicleli; “Tabiat şimdi intikamını almaya başlıyor. Sen beni dikkate almazsan ben de sana böyle yaparım diyor. Çünkü doğanın kendi dengeleri var akışları var. Enerji akıyor, hava akıyor, su akıyor, elektro manyetik dalgalar akıyor, fiziksel akışlar var kimyasal akışlar var. İnsan kendi faaliyetleri için bu akışların önüne hep engel oluşturuyor” dedi. “TÜM DÜNYADA FOSİL YAKITLARI AZALTMA HAREKETİ BAŞLADI” İnsan faaliyetleri sonucu, canlı türleri çeşitliliğinin azaldığını hatta süratle yok olduğunu dile getiren Dicleli; “Burada ilk başlanan şey tüm dünyada da ele alınan önce bu fosil yakıtları azaltma hareketi başladı. İnsanın petrol, kömür, doğalgaza bağımlılığını azaltmaya çalışmak bunların yerine güneş, su ve rüzgar enerjisini kullanması için yöneltmeye başlandı. Bu anlamda son yıllarda hızlı gelişmeler oluyor. Ekonomik açıdan da karlı olduğu görüldü” şeklinde konuştu. “TÜRKİYE’DE HIZLI BİR ŞEKİLDE YENİLENEBİLİR ENERJİ KULLANIMININ ARTTIRILMASININ ELE ALINMASI GEREKİYOR” Almanya’nın bu anlamda çalışmalar yaparak bütün nükleer santrallerini kapattığını, şu anda yenilenebilir enerji kaynaklarını yüzde 35 civarına çıkardığını ve Dünya’da da böyle bir algı oluşmaya başladığını ifade eden Dicleli; “Bütün dünyada ki büyük devletler, sivil toplum kuruluşları, şirketler hepsi bir araya gelecekler ve kalıcı bir takım önlemleri pekiştirecek kararlar alacaklar. Çin ve Amerika arasında geçtiğimiz dönemde bu karbon kullanımını azaltmaya yönelik bir anlaşma yapıldı. Çünkü iki ülke de dünyada en çok karbon üreten ülkeler. Türkiye’ye baktığımız zaman, hızlı bir şekilde yenilenebilir enerji kullanımının arttırılmasının, ciddi halde ele alınması gerekiyor” dedi.   “TÜKETİMİN MODA HALİNE GELMESİYLE SÜREKLİ ATIK ÜRETİYORUZ” Yenilenebilir enerjiye geçişin ilk ayak olduğunu söyleyen Dicleli; “İkincisi devraldığımız üretim teknolojileri, dünyadaki ağır basan alışkanlıklar, üretme şekillerimiz bizzat zarar veren tarzlar. Bunlar hem çevreyi kirletiyor hem de sürekli atık yaratıyor. Yani atık üreten bir ekonomimiz var bizim. Üstelik sadece üretim değil tüketimde de atık üretiyoruz. Tüketimin moda haline gelmesiyle sürekli atık üretiyoruz. Bu atık dönüşerek doğal kaynaklara zararlı hale geliyor ve kaynak israfına yol açıyor” diye konuştu. “TÜKETİLEN ÜRÜNDEN YENİ BİR ÜRÜN ELDE ETMEK AMAÇLANIYOR” Üretim tarzlarında köklü değişiklikler olduğunu aktaran Dicleli; “Ülke ekonomilerinde önce bütün bunlara önlem olarak dendi ki önce geri dönüşüm ekonomisi başlatalım. Yani bu zararlı atıkların tekrar ekonomiye kazandırılmasına yönelik yeni geri dönüşüm ekonomileri gelişmeye başlandı. Yeni gelişmeler ortaya çıkmaya başladı buna ‘döngüsel ekonomi’ deniliyor. Şimdiye kadar ki ekonomi doğrusal ekonomi yani hammadde, ürün, tüketim ve mezara gidiyordu. Şimdi ise tüketilen üründen yeni bir ürün elde etmek amaçlanıyor aynı tabiat gibi. Çünkü tabiatta atık diye bir şey yok. Aynısını insan ekonomisi de taklit edebilir ve bunun için büyük çabalar başladı” dedi. “PAYLAŞIM EKONOMİSİ, FAZLA OLAN BİR ŞEYİ BAŞKASINA KULLANDIRMADIR” Yavaş yavaş Türkiye’de de bunların tartışılmaya, araştırılmaya başlandığını, bunların yanı sıra paylaşım ekonomisi diye bir kavramın ortaya çıktığını dile getiren Dicleli; “Paylaşım ekonomisi, fazla olan bir şeyi başkasına kullandırmadır. Ne güzel ki şimdi internet sayesinde insanlar bu tür örgütlenmeleri kendi aralarında makamlar olmadan yapabiliyorlar. Çok basit şekilde bu tür tasarruf faaliyetleri, dayanışma faaliyetleri örgütlenebiliyor” diye konuştu. İlk başta yapılan faaliyetlerin belirli şekillerde zararlar verdiğini, faaliyetler sonunda elde edilen paraların bir kısmının bu verilen zararların azaltması için harcandığını aktaran Dicleli sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tüm dünyadaki firmaların toplamını alırsak çünkü bütün bu olanlar insan faaliyetleri sonucu oluyor. Baştan zarar vermemeyi amaçlasak, en baştan sıfır zararlı ekonomi ile başlasak, insanlara, çevreye hiç zarar vermeyen ekonomiler kursak baştan, sonuçta bu tür zararlar olmayacak.” Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası’nda gerçekleştirilen paydaş ön değerlendirme toplantısına İstanbul Sanayi Odası Başkan Danışmanı ve Kongre Program Komitesi Üyesi Zülfü Dicleli ve İSO Endüstriyel Strateji Şubesi Müdür Yardımcısı Hakan Çoban’ın yanı sıra, KATSO Başkan Selçuk Arslan, KATSO Meclis Başkanı Kadir Tonbul, SFC Entegre Orman Ürünleri Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Gülamoğlu, KUZKA Genel Sekreteri Ramazan Çağlar, KOSGEB İl Müdürü Nevzat Erol ile davetliler katıldı.  

Bakmadan Geçme