Filistin Gerçekleri Ve Yalanları Konuşuldu
Milli İrade Platformu'nca 'Filistin üzerine yalanlar ve gerçekler' konulu konferans düzenlendi.
Milli İrade Platformu’nca “Filistin üzerine yalanlar ve gerçekler” konulu konferans düzenlendi.
Halk Eğitimi Merkezi Konferans Salonu’nda düzenlenen programa AK Parti Milletvekili Halil Uluay, AK Parti İl Başkanı Doğan Ünlü, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Akif Güzel ve sivil toplum kuruluşu başkanları katıldı.
Milli İrade Platformu Dönem Sözcüsü Abdullah Yılmaz burada yaptığı açılış konuşmasında; “Filistin toprakları gasp edilerek, nüfusu ise dünyanın her tarafından Yahudiler getirilerek oluşturulmuş, tamamen zulüm ve adaletsizlikten doğan bu yapıdan ne bekleniyor? İsrail’in gücü, Müslümanların bölünmüşlüğünden kaynaklanır. İsrail’in gücü diasporanın, yani tüm dünya Yahudilerinin olağanüstü destek ve dayanışmasından kaynaklıdır. Bizim zayıflığımız ise tam tersine bölünmüşlüğümüzün yetersiz destek ve bazı durumlarda anlaşmazlığın sonucudur. Onlara nefret edeceğimize buradan ibret alıp güçlü ve birlik olmaya çalışmak zorundayız. Müslümanlar koyun oldukları sürece İsrail kurt olmaya devam edecektir. Binlerce masum Filistin’in şehit edildiği masum bebekler, ciğer yanan anneler, çaresiz kalan babalar, fidan gibi yiğitler, kaz bombaları ile katil terör devleti, İsrail ve iş birlikçisi Amerika’nın kanlı elleriyle yok edildi. Nerede medeni Avrupa, nerede insan hakları? Birleşmiş milletler denilen topluluk nerede? Arap Birliği ve ruhsuz İslam alemi nerede? Allah bunların hesabını tek tek göreceği günde bizlere de safımızı sorduğunda bizler ne cevap vereceğiz? Filistinli kardeşlerimizin Gazze’de yok edilen masum bir milletin yok olmasına seyirci olan Batı’yı anladık, Hristiyan alemini anladık. Bunlar insanlıktan nasibini almamış vicdanları yok olmuş zalimlerdir. Petrolü evinde bulunduran zengin doğal kaynaklara sahip olan Katar ve Yemen haricindeki alemi İslam’ı anlayamadık. Bizler mazlum, Filistin halkının yanındayız. Bizler yok edilen soykırıma uğrayan gaz bombaları ile cehenneme çevrilen, yıkılan, tarumar edilen Gazze’nin yanındayız. Zulme uğrayan her kim varsa bizler oradayız. Gönüllerdeyiz, ümmet bizi bekliyor. Bizler diri olacağız, biz olacağız, kardeş olacağız” diye konuştu.
Birlik Vakfı Şube Başkanı Erdal Arslan ise “Filistin üzerine yalanlar ve gerçekler” konulu sunum yaptı.
‘Filistinliler Topraklarını Sattığı İçin İsrail Kurulmuş Zannediliyor’
Filistinlilerin Arap olmadığının altını çizen Arslan; “Milattan önce 1200’lerde vuku bulan Kavimler göçü sırasında deniz kavimlerinden Filistler bölgeye gelmiş ve bugünkü Gazze Şeridi ve civarında beş büyük şehir kurarak burayı yurt edinmişlerdir. Hangi ırka mensup oldukları bilinmeyen Filistler (kuvvetli bir ihtimalle Hint-Avrupa) bölgede ‘demir çağı’nı başlatmışlardır. Bir Kızılderili atasözü der ki ‘Eğer bir derede iki balığın birbiriyle kavga ettiğini görüyorsanız, bilin ki beş dakika oradan bir İngiliz geçmiştir!’ 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilen ve Osmanlı hakimiyetine giren Kudüs, tam 400 yıl boyunca TÜRK hakimiyetinde kaldı. Bu süre zarfından barışın, huzurun, hoşgörünün beldesiydi Kudüs ve Filistin. İngiliz çizmesinin toprağa değdiği andan itibaren ne huzur kaldı ne barış! 1917 yılında başlayan İngiliz mandası 1947 yılında sona erdiğinde; Yahudi terörü de gemi azıya almış vaziyetteydi! Filistin’i 1917’den beri idare eden İngiltere, Siyonist-Arap sorununu çözme sorumluluğunu 1947’de Birleşmiş Milletler’e devretti. BM’nin kurduğu özel komite, bölgeyi Filistin ve Arap devletleri arasında bölmeyi önerdi. Arap Yüksek Komitesi diye anılan Filistinli temsilciler, teklifi reddederken, Yahudi temsilciler kabul etti. Paylaşım planı, Filistin’in yüzde 56,47’sini Yahudi devletine, yüzde 43,53’ünü de Arap devletine bırakıyordu. Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı. 29 Kasım 1947’de BM Genel Kurulu’nda 33 ülkenin oyuyla plan onaylandı. 13 ülke karşı oy vermiş, 10 ülke de çekimser kalmıştı. Filistinlilerin reddettiği plan hiç uygulanmadı. Ben gurion İngiliz mandasının resmen sona ermesine bir gün kala 14 Mayıs 1948 tarihinde bağımsızlık bildirgesini tüm dünyaya duyurur. Ardından çıkan iç savaşta toprakların yüzde 77’si İsrail adı verilecek olan terör devletinin eline geçer. Filistinlilerin köylerinin yakılıp yıkılması ve insanların çocuk kadın, yaşlı hasta demeden katledilmeye başlamasıyla Arap-İsrail savaşı patlak verir. Avrupa ve Amerika’nın perde ardındaki desteğiyle Arap birliklerini geri püskürten İsrail topraklarını biraz daha genişletir ve bu artık alışkanlık haline gelir. 1967 yılındaki 6 gün savaşlarında da ağa babalarının desteğiyle Arapları mağlup eden İsrail yine Filistin topraklarını gasp eder. Sonraki yıllarda İslam dünyasının sesi kısılır! Mücadele Filistinliler ile tüm sömürgecileri arkasına alan İsrail arasında denk olmayan bir şekilde sürer. Bir tarafta dünyanın en gelişmiş silahları ve teçhizatları diğer tarafta saban ve taş. Her türlü insan hakkını ayakları altına alan terör devleti İsrail mazlum, tanka taş ile karşılık veren Filistinli zalim teröristtir! Siyonist hareket algı yönetimini o kadar başarılı bir şekilde yürütmüştür ki, sadece Avrupa ve Amerika değil İslam dünyası ve hatta Türkiye bile bu algıları ve yalanları gerçek olarak benimsemiştir. ‘Kitleleri etkilemek istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyük bir yalan olsun. İkinci kriter çok basit bir yalan olsun. Sonrasında da bu basit ve çok büyük yalanı sürekli tekrar et. Ve ardından kitlelerin o yalanı gerçekmiş gibi nasıl kucakladığını otur seyret’ Bu sözler bir yerlerden tanıdık geliyordur, eminim. Hitlerin Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in Büyük yalan Teorisi’nin özüdür bu cümleler. Bu yalan ne yazık ki toplumda da artık karşılık bulmuş ve azımsanamayacak bir kitle Filistinliler topraklarını Yahudilere sattığı için İsrail terör Devleti kurulmuş zannediliyor” şeklinde konuştu.
‘Filistin Ve Kudüs Türk’ün Meselesidir’
Kudüs’ün öneminden bahseden Arslan; “Aslında Filistin Meselesi tabiri de bir tuzak! Çünkü asıl mesele Kudüs. İsrail’in asıl hedefi Mescidi Aksa. Yani doğru ifadeyle söyleyelim; Kudüs Arapların meselesi. Böyle dediğimiz zaman etkisi azalıyor değil mi? Öyle ya ilk kıblemiz Mescidi Aksa var işin içinde. İsra ve Miraç mucizesi var işin içinde, Yavuz Sultan Selim ve Osmanlı devleti var işin içinde ve 4 asırlık Türk hakimiyeti var işin içinde. ‘Kudüs bizim meselemiz değil’ dediğiniz zaman etkisi pek fazla olmuyor ama ‘Filistin bizim meselemiz değil’ dediğiniz zaman sanki tutuyor gibi. Nasıl ki bir asır önce öz yurdumuz olan ve her birinde sayısız ecdadımızın kanlarıyla vatan tapusunu imzaladığı şehitlikleri bulunan Musul, Kerkük, Şam, Halep, Mısır, Cezayir, Yemen sadece toprak coğrafyasında değil gönül coğrafyasında da sınırlarımız dışında kaldıysa, Filistin de kalabilir! Peki gerçekte Filistin kimin meselesidir, daha doğrusu kimin meselesi olmalıdır? 900’lü yıllardan beridir İslam’ın sancaktarlığını yapan Türk milletinin istese de üzerinden atamayacağı bir sorumluluktur Filistin meselesi. 1516 yılından beridir Yavuz Sultan Selim Han’ın fethinin emanetidir bu milletin üzerine… 1897 yılından beridir Sultan Abdülhamid’in koruma altına aldığı fermanın buyruğudur bize ve son nöbetçi Onbaşı Hasan’ın bize devrettiği nöbettir yüreğimizde ve diğer bir yalan Araplar bizi arkadan vurdu. Aslında bir önceki yalanla bağlantılıdır. Araplar bizi arkadan vurduğuna göre ve Filistinliler de Arap olduğuna göre onlar da suçludur. Cihan harbinin sonlarına doğru birçok bölgede yerli halkın ikiye bölündüğü bilinmektedir. Bazı aşiretler İngiliz ve Fransızların vaatlerine kanarak saf değiştirmiş, bazı aşiretler Osmanlı tarafında kalmış ve canla başla düşmana karşı savaşmıştır. Yunanlılar topyekün isyan ederek Osmanlı devletinin balkanlarda bağrına hançer saplamadı mı? Bulgarlar birinci balkan harbinde Osmanlı tebasına yani Müslüman Türklere en vahşi katliamları gerçekleştirerek Batı Trakya ve Doğu Makedonya’yı ele geçirmedi mi? Sırplar 42 bin kilometrekareye yakın, Arnavutlar 26 bin kilometre kareye yakın Osmanlı toprağının üstüne çökmedi mi? Çanakkale’de Filistinliler Osmanlı ordusu içinde 58 şehit verirken Yahudiler İngiliz safında bize karşı savaşmıştı, bunu ne yapacağız? Ya cihan harbinde her türlü insan hakkını ayaklar altına alarak savaşın ahlaksız tarafını sergileyen Fransız’ın, İngiliz’in, İtalya’nın yeri neresi olacak? Osmanlıya ihanet eden Arap aşiretlerini gördüğümüz kadar Osmanlı safında şehadet şerbetini içen izzettin el kassamları neden görmüyoruz? Özetleyecek olursak, İsrail Devleti, Filistinliler topraklarını sattıkları için kurulmamıştır! Tam tersine, her türlü kuralsızlığa, ahlaksızlığa, zorbalığa rağmen Filistinliler topraklarını satmadıkları için Birleşmiş Milletler 1947 yılında gaspa imza atmıştır! Filistin meselesi Arap’ın meselesi değildir! Filistin toprakları tam 400 yıl boyunca öz be öz Türk yurdudur. Yavuz Sultan Selim’in rüyası, Abdülhamid Han’ın emanetidir ve Kudüs isra ve miraç mucizesinin başladığı, peygamber efendimizin ziyaret edilmesini tavsiye ettiği üç kutsal şehirden birisidir. Filistin ve Kudüs hem tarihi açıdan Türk’ün meselesi hem de dini açıdan bin yıldır İslam’ın sancaktarlığını yapan Müslüman Türk’ün meselesidir. Gelelim boykot meselesine almazsan ölmezsin, alırsan ölür. Yerli malı tercih ederek hem İsrail’in ekonomisine darbe vurursun hem de kendi ülkenin kalkınmasına katkıda bulunursun. Karınca misali, İbrahim ateşine odun taşıyanların değil su taşıyanların yanında olarak tarafını belli edersin” dedi.