Erbilgin güven tazeledi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38'inci Olağan İl Kongresi, Genel başkanlığa adaylıklarını açıklayan Özgür Özel ve Örsan Kunter Öymen'in katılımıyla gerçekleştirildi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38’inci Olağan İl Kongresi, Genel başkanlığa adaylıklarını açıklayan Özgür Özel ve Örsan Kunter Öymen’in katılımıyla gerçekleştirildi. Tek liste gidilen kongrede mevcut İl Başkanı Hikmet Erbilgin güven tazeledi.
Kastamonu Belediyesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen kongre saygı duruşunda bulunup, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Çeşitli video gösterimi gösterilen kongre, protokol konuşmalarıyla devam etti.
CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan parti üyesi Örsan Kunter Öymen, ilimizin kendileri için özel bir yeri olduğunu kaydetti. Öymen, partisinin seçim yenilgisinin kronikleştiğini belirterek; “Malum Sayın Genel Başkan çok emek harcadı, çok çalıştı. Elbette ki o ayrı bir konu ama emek harcayarak çalışarak her zaman sonuç alınamıyor. Ne yazık ki 13 yılda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde girilen tüm seçimler kaybedilmiştir. Toplam 12 seçim. 5 milletvekili seçimi, 3 cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 belediye seçimi, 2 referandum hatta bir belediye seçimine sevinir hale geldik, İstanbul’u Ankara’yı, Adana’yı, Antalya’yı Mersin’i kazandığımız için. Oysa 1989 yılında bildiğiniz gibi Prof. Dr. Erdal İnönü genel başkanlığında Türkiye çapında SHP belediye seçimlerinde birinci parti olmuştu. Dolayısıyla bizim bunları örnek almamız, bunları hatırlamamız gerekiyor. Elbette İstanbul, Ankara’nın kazanılması göreceli bir başarıdır ama yenilgiye alışmayı ben içime sindiremiyorum, kabul etmiyorum. Bizim ilkelerimiz bellidir. Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik ve devrimcilik, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk. Partimiz bunları tarih içerisinde sentezlemiştir. Bunları bağdaştırmıştır. Hep söylüyorum bunu. Neden söylüyorum? Çünkü genel başkanımız bir grup toplantısında biz eskiden ‘Ne isek şu anda AKP o dur’ biçiminde bir ifade kullanmıştır. Daha sonra da buna açıklık getirmemiştir. Parti yöneticilerimiz ‘Biz 1920-1930’ların CHP’si değiliz’ diye açıklamalarda bulunmuşlardır. Partiyi yeniden ilkelerine döndüreceğiz ve Türkiye’nin sorunlarını bu ilkeler doğrultusunda çözeceğiz. Birinci söylediğimiz değiştireceğimiz ilk şey budur. İkincisi partici demokrasi yeniden tesis edilmesi. Bu ancak birkaç özde önemli konuyla unsurla olanaklıdır. Bunların birisi partici eğitimdir. Parti içi eğitimli olmadığı yerde ideoloji olmaz, dava olmaz, ilke olmaz. Davanın, ilkenin, ideolojinin olmadığı yerde sadece ve sadece makam ve mevki için köşe kapmaca oyunu oynanır veya polemik ve retorik üzerinden siyaset yapılır, başka da hiçbir şey yapılmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’in, Erdal İnönü’nün yaptığı gibi bizim yeniden ilkesel, ideolojik bir dava için siyaset yapabilir hale gelmemiz gerekiyor. Bunun için parti içi eğitimin etkin bir biçimde devreye girmesi gerekiyor. Parti içi eğitime tüzük gereği belli bir bütçenin ayrılması gerekiyor ve etkili bir biçimde önce parti içi eğitim verecek eğitmenlerin eğitilmesi gerekiyor. Bu birkaç kişiyle olacak bir şey de değil, parti içi eğitim süreciyle sağlıklı bir üye yapılanmasına kavuştuktan sonra ön seçimin uygulanması gerekiyor. Oyu yüzde 1-2’yi geçmeyen partilere 39 milletvekilini hediye ettik. Şimdi anayasa değişikliklerinden söz ediliyor. Peki bu 39 milletvekilleri AKP’yle iş birliği yaparsa bunun sorumlusu kim olacak? Şu andaki CHP yönetimi olacak. Dolayısıyla bunlar çok hassas konular. Siyasete yeniden niteliğin, kalitenin kazandırılması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“ŞAPKA DEVRİMİNİN YAPILDIĞI KASTAMONU’DAN SELAMLIYORUZ”
CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan Grup Başkanı Özgür Özel de katılımcıları selamlayarak; “Yolda gelirken Kastamonu’nun cumhuriyet devrimleri açısından o unutulmaz yerini düşündüm. Salona girdim ve bir amcam başındaki kasketi çıkardı. ‘Burası Kastamonu, al bunu kafana tak’ dedi. Cumhuriyet devrimlerinden şapka devriminin yapıldığı Kastamonu’dan selamlıyoruz. Hiç şüphesiz Türkiye’deki bütün kongreleri takip ettik. Şüphesiz kongreler içinde kongre gibi kongre yapılan, coşkunun bu kadar yüksek olduğu ve ilginin bu kadar yüksek olduğu ve ilginin bu kadar yüksek olduğu, yapılış saatiyle ‘Pazar günü akşam vaktinde nasıl olur?’ dedirtip herhalde İstanbul Kongresi’nden sonra Türkiye’nin hem katılımcı yerel yöneticiler, ilçe başkanları, il başkanları, milletvekili, parti meclis üyeleri açısından hem Kastamonu’nun siyasi yelpazesi, Kastamonu’daki sivil toplumun temsili açısından hem de örgütün temsili açısından muhteşem bir kongre yapıyorsunuz. Göğsümüzü kabartıyorsunuz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz” dedi.
“BU ÖRGÜTÜN GÜÇLENDİRİLMEYE İHTİYACI VAR”
Yaz boyunca bir tutum belgesi çalıştıklarını, belgeyi ve adaylık açıklamasını partinin yüzüncü yılının hemen öncesine gelmemesi için bir hafta erteledikleri dile getiren Özel; “Dedik ki ‘Yüzüncü yılda bir ikilik görüntüsü vermeyelim’ o sırada hemen maksatlı haberler servis edildi bir taraflara. ‘Değişimciler tüzükte genel merkezden kopya çekecekler, onu bekliyorlar’ hemen açıkladık. Doğru bir şey varsa zaten iki elimizle oy veririz. ‘Daha demokratik bir tüzük için, örgütün sesini duyan bir tüzük için, ön seçimi önceleyen bir tüzük için destek veririz’ dedik. O tüzük değişikliği önce ertelendi, şimdi kurultaydan sonraya kaldı. Geçen hafta kurultaydan sonraki tarihin bir kere daha erteleneceği konuşuldu. Tabii bundan rahatsızız ama ümidimiz o tüzük kurultayını yapma iradesinin 4-5 Kasım tarihlerinde yapılacak seçimden sonra sizlerin belirleyeceği, delegelerimizin belirleyeceği yeni parti meclisine ve delegelerimizin belirleyeceği yeni genel başkanın kararıyla bir an önce o tüzük değişikliğini yapacağız. Bunun kararlılığını ifade etmek isterim. Haberlerde ‘Genel merkezin tüzük değişikliği değişimcilerin tutum belgesine çok benzer’ denildi, biz buna memnun oluyoruz. Biz bunu ‘Rekabet olsun, farklılaşalım, ayrışalım’ diye değil doğruyu önerelim, doğruda birleşelim, daha doğru işler yapalım diye yaptık. Biz buradaki önerilerimizi örneğin genel başkanın dahi tüm üyelerin oylarıyla seçilmesi önerisi başta olmak üzere, sizin Kastamonu’da yaptığınız gibi en geniş katılımla kongrelerin yapılması buna olanak sağlayan olanaksız bırakan kanunlara rağmen temayül yoklamalarının engellenmesinden tutun, eşit temsile, kadınların eşit olarak temsil edilmesine, daha çok gencin siyasetin içinde yer almasına, bunun yanında örgütün madden ve manen yalnızlaştırılmamasına, bunun yanında daha pek çok önerilerde örneğin bilim yönetim kültür platformunun gerçekten bilim insanlarından oluşmasına, örgütün tercih etmeyeceği düşünülen isimlerin oradan sokulması gibi ayıpların terk edilmesine hep itiraz ettik ve bugün bakıyoruz bir kısmı mahcup, bir kısmı açık şekilde destekleneceği görülüyor. Deniliyor ki ‘Örgütte güçlü genel sekretere geri dönülecek’ zaten bizim örgütümüz böyle bir örgüttü. Güçlü genel sekreterden yetkileri genel başkan da toplayan, genel başkan yardımcılarını genel başkanın atamasına bırakan, genel sekreterden yetkileri genel başkan da toplayan, genel başkan yardımcılarını genel başkanın atamasına bırakan genel sekreteri mümkün olduğu kadar işlevsizleştiren bir kalem memurluğu haline dönüştürmeye iten değişikliklerin de hangi süreçlerde kimlerin nasıl tercihleri sonucunda gerçekleştiğini sonuna kadar hep birlikte yaşadık. Bir yandan parti müfettişliği diye yeni bir kart açılıyor ve parti müfettişliği ile anayasa mahkemesi partiyi denetliyor. ‘İllere ilçelere gidebilirler, oralara önden müfettiş yollayacağız’ deniyor. Birincisi bu örgütün artık daha fazla sindirilmeye değil, moral verilmeye, bu örgütün artık biraz daha desteklenmeye, önemsenmeye ve güçlendirilmeye ihtiyacı var. Bunu hep beraber görelim. Diğer taraftan şöyle bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Genel merkezimiz diyor ki ‘Biz bundan sonra başarısız illeri direkt görevden alacağız. Başarılı olan beş ili de parti meclisini alacağız. Şimdi en başarılı il kim? Bu seçimde en çok oyunu arttıran il Kırıkkale. Ben Kırıkkale milletvekilimizi de il başkanını da merkez İlçe Başkanı’nı da aradım seçimden belli bir süre sonra. Dedim ki ‘Travmadan, üzgünlükten fırsat bulamadık ama çok büyük bir iş yaptınız, tebrik ederiz’ üçü birden şunu dedi ‘Bunu partiden birilerinin görüyor olması ve partiden ilk telefonun sizden geliyor olmasına hem mutluyuz hem çok üzgünüz’ dedi. Kastamonu oyları yüzde 40 arttırmış. Örgütle il başkanı, milletvekili uyumu en üst noktada. Merkez ilçede eşit temsil. Yarısı kadın, yarısı erkek. Üyede artış yüzde 70. Kastamonu’da kadın ve genç üye oranında artış yüzde 100. Bu başarının başta il başkanımız olmak üzere milletvekilimiz, bütün yöneticilerimiz örgütün en sade üyesine kadar bu başarının karşısında saygıyla eğiliyorum, hepinizi yürekten kutluyoruz. Bu örgüt samimiyetle çalışanı da samimiyetle örgütleneni de örgütüne sahip çıkanı da çok iyi biliyor. Ona göre karar verin” diye konuştu.
“6 OKU AŞINDIRMADAN GELİŞTİRMEK GEREKİR”
Partisinin 8 yıldır grup başkan vekilliğini yaptığını aktaran Özel; “Parti meclisinin MYK’nın söz hakkı olan, oy hakkı olmayan doğal üyeleriyiz. 8 yıl boyunca bana verilen görevi kendi görev alanımda elimden geldiğince, dilim döndüğünce ve sizleri mahcup etmeden, partimi mahcup etmeden, sizlerin başını öne eğmeden yapmaya gayret ettim. Doğru olana destek verdim, yanlış olana itiraz ettim. İçeride itiraz edip dışarıda ağzımızı kapattığımız, söyleyemediğimiz partiyi karıştırmak istemediğimiz hususlar da oldu. Zaman zaman gazeteciler soruyor, ifade ediyoruz. Bir kısmı sır niteliğinde onu kendimize saklıyoruz ama önemli bir kısmını ayrı ayrı ifade ediyoruz. Ben 2019 seçimlerinde 41 ilde 247 aday tanıttım. Ardından hiç bıkmadan 947 ilçemizden nereden davet gelirse ilde, ilçede, belde binası açılışında bu geçtiğimiz seçimin önemini anlatan, örgütümüzü motive etmeye çalışan ve bu seçimin cumhuriyet açısından bugüne kadarkilerin çok fevkinde, cumhuriyetin kurucu kadrolarına, kurucu babalarına, kurucu değerlerine husumet duyan birilerinin hedefinin 2023 olduğu tehlikesine dikkat çekerek ve tüm örgütümüze tüm vatanseverlere, tüm cumhuriyetçilere, tüm devrimcilere ve tüm Atatürkçülere görevini hatırlatarak 14 Mayıs gününe kadar nefes almadan mecliste olmadığım her gün bir yerlerde koşarak, çalışarak geçirdik. 14 Mayıs’ta büyük bir üzüntüyü aradaki birkaç günlük o ara dönemden sonra da 9 ilde 33 miting yaparak son bir gayret 28 Mayıs akşamına vardık. Sonucu alınca artık kolumu kaldıracak takatim kalmamıştı ve o gün ‘Nasıl bir konuşma yapalım?’ sorusuna ‘Konuşmanız hazır’ dedim. Adaylık konuşmanızı elinize alın ve deyin ki ‘Babasına bayramda kavuşturacağımız Vera’ demiştik ya babasına Vera’yı kavuşturamadığımız için Vera’dan özür dileriz. Bu büyük seçimde bizden umuda olan mazlumlardan, yoksullardan, kimsesizlerden cumhuriyetin sahip çıkması gereken herkesten ve hepinizden özür dileriz. En yakın zamanda partinin önünü açacağımızı söylememiz gerekir. O geceyi takip eden 10-15 gün bildiğiniz gibi geçti. Bir yerden sonra bizler artık hiçbir şey olmamış gibi davranmayacağını söyleyen bizler bir fikri ayrılık noktasına geldik. Dedik ki ‘Hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız’ bundan sonra hatta bir futbol deyimiyle ben şöyle ifade ettim, ‘Kaybeden takımda santrafor oynayacağıma şampiyon takımda şampiyonluk için her mevkiye talibim’ ama fedakarlık ama sorumluluk yeter ki bu takımı şampiyon yapalım. ‘Her mevkiye talibim’ diyerek başladım. Arkadaşlarım da öyle başladılar. Genç, dinamik ve içlerinde bir kez daha kaybetmeye olan tahammülsüzlük ile arkadaşlarımızla birlikte yol yürümeye başladık. Dedik ki ‘Konuşmamız gereken herkesle’ konuşacağız. Eskiden konuşamadıklarımızdan da konuşacağız. Örgütümüzden, yöneticilerimizden, milletvekillerimiz, parti meclisi üyelerimiz, genel başkanlarımız, önceki genel başkanlarımız ve iki aylık bir süreçte bir değişimi söylerken mutlaka altını doldurmamız lazım diye en temel noktada birleştik. Dedik ki ‘Yazarak, çizerek, öyle havaya yazı yazarak değil bir tutum belgesiyle Türkiye’nin bugününü, niçin kaybettiğimizi, partiyi nasıl yöneteceğimizi ve nasıl iktidar olacağımızı tarif edeceğimiz, dünyayı gören, dünyadaki sosyal demokrat başarıları ya da başarısızlıkları doğru irdeleyen bir yerden bakmak lazım’ dönüp Türkiye’de ne zaman başarmışız, ne zaman kaybetmişiz? Öncelikle 6 oka tarihsel haklılığıyla, tarihsel gerekliliğiyle sahiplenmek, olgusal gerçekliğiyle benimsemek ve bugünün gereklerine uygun olarak 6 oku aşındırmadan geliştirmek gerekir. Ayrıca 1970’lerden ortanın solu kadro hareketini ve kadrosuna güç veren yetki veren liderini bunların hepsini görmek, 1970’lerden yapılan ikisi yerel, ikisi genel, dört seçimin dördünde de CHP’nin birinci parti olurken emek örgütlenmesinin önündeki engellere karşı verdiği mücadeleyi, sendikal haklar için yaptığı çalışmayı ve işçilerle barışık, işçi sınıfıyla barışık CHP’nin nasıl DİSK’in her iki genel seçimde de destek açıklamalarını aldığını ve eser rüzgara nasıl yelkenlerini doldurup kendisini var olması gerekenler için güçlendirip nasıl onlar için iktidar olduğunu hep birlikte çalıştık. Satır satır partinin mahcup durduğu örneğin Kürt meselesinden bir şey söylemeyince farklı yorumlanan milli savunma stratejilerine kadar tutum belgemizde üzerinde ortaklaştığımız, satır satır konuştuğumuz bazen bir kelime için bir buçuk saat tartıştığımız bu tutum belgesini değişimin yüz yılı, yüz yılın değişimi diye hem Türkiye kamuoyunun değerlendirmelerine hem de örgütümüzün hem değerlendirmesine hem de geliştirmesine açtık” dedi.
“SEÇMENDE DUYGUSAL KOPUŞ OLDUĞUNU GÖRMEMEK SİYASİ KÖRLÜK OLUR”
Millet İttifakı partilerinden 39 adayın CHP listesinden Meclise girmesiyle ilgili de konuşan Özel; “Geldiğimiz nokta Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatlarının dişiyle tırnağıyla kazıdığı hak ettiği yerlerin ittifak ortaklarına verilmesidir. Geldiğimiz nokta örgütün kırgınlığı, küskünlüğüdür. Bugün geldiğimiz yerde ben örgütün iyi yönetim anlayışıyla, örgüte sahip çıkılarak ayağa kaldırılabileceğini güçlendirileceğini ve örgütün yeniden motive edileceğini en iyi Kastamonu gibi örneklerden görüyorum ama seçmende bir duygusal kopuş olduğunu görmemek siyasi körlük olur ve bedeli çok ağır olur. Bütün itirazımız bunadır. Sır değil. Bize şunu söylüyorlar, ‘Şimdi niye çıktınız, bekleseydiniz. Yerel seçimden sonra en kuvvetli aday sensin, çok daha rahat alırsın’ yahu yerel seçimlerde bu lafın altındaki yerel seçimdeki olası kaybı kabul eden anlayışı duyuyor musunuz? En büyük korkumuz eğer ki biz seçmenimize, üyemize ‘Biz gittik, seçimlerimizi yaptık, yenilendik, değiştik, gençleştik, güçlendik’ ve göreceksiniz başarmayı o seçmenlere göstermezsek o duygusal kopuş yaşayan, evden sessizce çıkıp karanlık bir sokakta kaybolan o seçmeni koşup yakalayıp geri göndermezsek tehlike sadece seçim kaybetmek değil, gözümüz kadar değerli o büyük şehirleri kaybederiz ama daha kötüsü seçmenin CHP’den kopmaktan öte siyasete ilgisizleştiği bir süreçteyiz. Bu seçmen muhalif seçmen ve dünyanın bütün diktatörleri, bütün tek adamları muhalefetin omzunun düşmesinden yararlanır. Eğer muhalefetin omzu düşerse diktatörün duruşu dikleşir, sertleşir. Çünkü bilir ki artık bunlar sandığa küsecek, sandıktan umudu kesecek ve kestiği umuttan dolayı oy verme oranı düşecek, kendi kitlesinin verdiği oy, yüzdesel olarak artacak. Dünyada bütün otoriter popülist rejimler muhalefetin seçime katılım oranının düşmesinden beslenirler, güçlenirler ve bedenleri çok ağır olur. Yerel seçimdeki olası başarısızlık, ‘O dur bu dur’ demeden. Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatları, neferleri ve üyeleri bu partinin gidişatına el koymak durumundadır” şeklinde konuştu.
“CHP’NİN AYAĞA KALKMASININ TEK YOLU ÖRGÜTÜN AYAĞA KALKMASIDIR”
Yüzlerini millete döneceklerini ve çok çalışacaklarının altını çizen Özel; “Demem o ki biz gencecik kadrolarla yola çıktık. Baktığınızda gençleri, kadınları göreceksiniz. Baktığınızda kendinizi göreceksiniz. Partinin bütün yüzleri geçmişte olduğu gibi şimdiki gibi birkaç meşhur sima değil, güçlü MYK, güçlü milletvekilleri, siyasetin odağına oturtulmuş ilçe başkanları, il başkanları ve tepeden alınan kararlarla yetkili kurullarda değil atanmışlarla alınan kararların videolarla ya da grup konuşmasında okunarak örgütün haberdar olduğu ve uyum yapmak zorunda olduğu politikalar değil ilçelerden, mahallelerden tartışılan, illerde olgunlaşan parti meclisinin parti meclisine taşınan oradaki temsille illerin kendisini ifade ettiği hep birlikte akla, zihne, vicdana uygun ve kendimize uygun politikalarla bu partiyi büyüteceğiz. Bu partiyi büyütmekteki tek gücümüz var. Siz okuyan bir örgütsünüz. Dinleyen, anlayan ve tartışan bir örgütsünüz. Aklınıza yatana ikna olduğunuza ikna edebilen bir örgütsünüz. Bu örgütün gücü ömür boyu öğrenen, ömür boyu öğreten insanlardan oluşmasıdır. Böyle bir güç varken böyle bir ordu varken elinde ‘1-2 sandıklı yerde oy alamıyoruz çünkü TRT çekiyor biz oralara varamıyoruz. O yüzden oy alamıyoruz’ demeyi kabul etmiyoruz. Bundan sonra bir başka kongreye gitmeyeceğiz. Bundan sonra gidemediğimiz kongrelere gideceğiz. 4-5 Şubat için örgütümüze gideceğiz ve diyeceğiz ki bu partiyi gençleştirmenin daha çok kadına açmanın, bu partiyi bundan sonraki süreçte kişilikli siyaseti kendisi yapan birilerinin siyasetine tepki siyasetiyle uğraşmak yerine kendi özgün sözünü politikalarını kuran savunan bir örgüt haline getireceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ayağa kalkmasının tek yolu örgütün ayağa kalkmasıdır” ifadelerini kullandı.
“DÜN DE YANINDAYDIK, BUGÜN DE YANINDAYIZ”
CHP Milletvekili Hasan Baltacı ise değişimin önemine vurgu yaparak; “Değişim hakikaten sancılı bir iştir. ‘2018’lerde buradan bir şey olmaz’ deyip gidenler şimdi ilmek ilmek, emek emek örüp büyüttüğümüz mücadele 38 binlerden 57 binlere doğru geldiğinde ‘Acaba burada bir şey mi oluyor? Acaba biz bu değişimin önünü nasıl kesemedik’ dediler. Bu değişimin önünü kesemezsiniz. Bu değişim bir Türkiye hikayesi olmaya doğru gidecektir. Bundan da zerre kadar şüphemiz yok. Tabii ki bundan sonra da sancılı bir dönem olacak ama şunu unutmayın. Değişim isteyenler bu partilinin evladıdır. Kimse onları başka türlü kodlamaya kalkmasınlar. ‘Değişim istiyoruz ama değişim böyle olmaz’ diyenler de bu partinin önüne herhangi bir alternatif koymuş değiller. ‘Değişim bugün değil, başka bir gün olsun’ isteyenler de ‘Değişim olmasın, yarın koltuklar bize kalsın’ diyenlerdir. Huzurunuzda bütün örgüte teşekkür ediyorum. Gece gündüz demeden çalıştınız. Bu memleketin sokaklarında eşit ve adil yaşayabileceğimizi mücadeleyle anlattınız. Bu başarı hepinizin başarısı. Ben diyorum ki bu kürsüye çıktığımda her zaman şunu söyledim. ‘Ben sizlerin toplam emeğiyim’ hepinizin toplam emeğini bugün ben temsil ediyorum, yarın inşallah başka arkadaşım temsil edecek. Bugünlere kolay gelmedik. Statükoyla mücadele ederek geldik. Bugün Kastamonu’nun 20 ilçesinin 6’sında kadın ilçe başkanı varsa il başkanımız eseridir. Eğer Tosya’da 26 yaşında bir kadın ilçe başkanıysa o gövdesini koyduğu için ilçe başkanıdır. Biz kadın ilçe başkanımızla, kadın ilçe başkanlarımızla gurur duyuyoruz. Bu il başkanı Kastamonu Belediyesi’nin önüne gidip Kastamonu’nun arsasını savunmuş AKP ile MHP’yle mücadele etmekten, gözünü budaktan sakınmamış bir il başkanıdır. Dün de yanındaydık, bugün de yanındayız, yarın da yanında olacağız” dedi.
“KİMSEYİ YÜZÜSTÜ BIRAKAMAYIZ”
Önemli bir seçimin geride kaldığını dile getiren Baltacı; “Koşullar gerçekten çok ağırdı. Devletin bütün imkanları, devletin bütün imkanları bir tek partinin hizmetine konulmuştu. Medya onların elinde, uluslararası güçler onlara hizmet ediyordu. Türkiye’nin yaşayıp yaşayabileceği en adaletsiz koşullarda en eşitsiz koşullarda bir seçime girdik. Kastamonu’da istediğimizi başardık ama Türkiye’deki hayalimizi başaramadık. Şimdi buradan şunu söylemek isterim. Koşullar çok zordu ama bu koşullara bir günde gelmedik. Bu koşullara gelen süreçleri eğer doğru tespit edemezsek önümüzü göremeyiz. Bu koşullara nasıl geldik biliyor musunuz? Bu koşullara gelirken iktidarın aştırmak istemediği engellere engel olamadığımız için geldik. Hatırlayın 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimini, hatırlayın Kasım 2015 seçimlerini, hatırlayın Anayasa’ya aykırı ama ‘evet’ denilen süreçlerin, 2018’deki seçim haksızlıklarını hatırlayın. O yüzden seçimden sonra şunu demeye hakkımız yok. ‘Koşullar adil değildi’ evet değildi, 2018’de de adil değildi, 2019’da da adil değildi. Bu kadar büyük anlam yüklediğimiz seçimlerden sonra çıkıp da ‘Kazanamadık ama yenilmedik, daha önümüzde birçok seçim var’ demek sorumlu bir davranış değildir. Halbuki yapmamız gereken şey esaslı bir öz eleştiri. Yapmamız gereken şey cümleye başlarken bu ülkenin yurttaşlarının gönlünü ferahlatacak şekilde ‘üzgünüm’ diye başlamak gerekirdi. Yapılması gereken şey yapılması gereken şey bize umutlarını bağlamış milyonların değişim sesini dinleyip o değişimin gereğini yapmaktı. Şimdi önümüzde 2 seçenek var. Bize umudunu bağlamış milyonları yüzüstü bırakacağız ya da kendi gerçeğimize yüzleşerek yolumuza devam edeceğiz. Birincisini yapamayız. Kimseyi yüzüstü bırakamayız çünkü bizim yurt parası ödeyemediği için üniversiteye gidemeyen gençlere borcumuz var. Bizim mahsulü tarlada kalan, mahsulünü kaldıramayan köylüye karşı sözümüz var. Kimseyi yüzüstü bırakamayız. O yüzden kendi gerçeğimizle yüzleşeceğiz ve inşallah değişimi başaracağız. Peki değişim nedir, neyi değiştireceğiz? Değişim çok basit. Değişim ‘iktidar olmak’ demektir. Değişim demek, Kastamonu’nun hikayesini büyütmek demektir. Çünkü değişimler keyfi değil, bir zorunluluktur. Bu zorunluluğu bilerek bu değişimi başaracağınıza, bu devrimci atılımı hep birlikte yapacağımıza inancımla hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum” diye konuştu.
“SİYASETİMİZİN ANA KOLONU ÜYELERDİR”
İl Başkanı Hikmet Erbilgin ise değişime vurgu yaparak; “Değişim ve partinin sola yaslanmasıyla ilgili milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra neredeyse genel merkez yöneticilerimiz dahil olmak üzere bu iki kavramı yeniden keşfediyorlar. Statükonun sahipleri de değişim istediklerini söylüyorlar. Değişimi herkes pratik olarak ifade etmeye çalışıyor. Türkiye’mizde 970 ilçemiz var. Bu 970 ilçemizde ne hazin ki sadece 59 kadın ilçemiz var. Bize ne mutlu ki bu 59 kadın ilçe başkanının sadece 6’sı Kastamonu. Toplamda yüzde 6’ya düşen kadın ilçe başkanlığı Şerife Bacıların şehrinde yüzde 30’lara denk düşüyor. Bizlere milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce il başkanlarına karne dağıttılar. ‘Üye yapacağız, üyesiz sandık bırakmayacağız, köy bırakmayacağız’ diye. Karne sınıf geçmek içindir. İl başkanlarımızın neredeyse tamamı karne sonuçlarına bakmadan tekrara uğradı. Türkiye’de ittifak partilerine 39 milletvekilliği verilirken, mevkidaşlarımdan sadece 7-10 aralığında mecliste temsil etme imkanı oldu. Örgüte değer vermeyi bu şekilde anlamıyorum. Yine sosyal medyada ve kongrelerimizde bazen ‘Üye, örgüt partisidir Cumhuriyet Halk Partisi’ deniliyor. Bu teorik yaklaşıma bu sorunda itiraz edecek herhangi birisinin olduğunu düşünmüyorum. Biz üye meselesini neredeyse sadece ön seçimle eşleştirerek tartışırız. Üyeyi eğer lütfedilirse ön seçimde yine kendi arkadaşları arasında taraf olmayı zorluyoruz. Peki üyeyi, partici meselelerde nerede taraf olmayı zorluyoruz? Delege seçimlerinde taraf olmaya zorluyoruz. Üyeyi taraf olmaya zorlayan bir uygulamamız var. Yine ne mutlu ki bize 18 ilçemizde üyelerin doğrudan katılımıyla ilçe başkanı, ilçe yönetim kurulu ve il delegesi seçtik. Peki üyeyi nasıl kurulamamız gerekiyor? Üye aslında gelen merkezden başlayan il ve ilçelerde partinin bütün taktik ve stratejisini millete ulaştıran ana kolondur. Siyasetimizin taşıyıcısı ana kolon üyelerdir. Eğer üyeleri mevcut iktidara karşı mücadele eden bir araca dönüştüremezsek aslında çok iyi gördüğümüz sadece parti içi taraflaşmaya zorlayan bir yerde tutarız. Peki üyeler Cumhuriyet Halk Partisi’nin şu haliyle hakikaten bir üye partisi midir? Kendimizi kandırmayalım. Bu haliyle üye partisi değildir. Her birimize milletvekili listelerinde kimleri görmek istediği soruldu ancak genel merkezin kurulu çekmecelerinde bir tarafa bırakıldı. Örgüt, siyasetin inşa edilmesinde, örgüt AKP, MHP, Cumhur İttifakı’na karşı mücadelede, örgüt, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinden, laikliğe karşı tavra kadar kulak veren oldu mu? Olmadı. Öyleyse işin teorisi yapan arkadaşların gülüp bu yönüyle topluma bir öz eleştiri vermeye ihtiyacı var. Diğer yandan ne yaptık? Utangaç bir siyaset yaptık. Dertliye karşı sözümüzü esirgedik. Bir süre önce mülteci meselesini insan hakları temelini tarif etmeye çalışırken 15 gün sonra Ümit Özdağ’ın peşine takılarak mülteci meselesini en gerici, en basit yerden tarif etmeye çalıştık. Parti meclis üyelerimiz de bunun elbette sorumlusudur. Bunun öz eleştirisini verdikleri noktada her birisi de başımızın tacıdır. ‘Değişimi altını nasıl dolduruyorsunuz? diye soruyorlar bize. Değişim sadece bu salonda bulunan seçmenlere gelen talep değil ki değişim bu milletin talebi, değişim sokağın talebi, değişim talebi bir iktidar talebidir, değişim talebi bir demokrasi talebidir. Bizler sahada her gün ter döken arkadaşlar artık muhalefetliğinden sıkıldık. Bunu aşan yeni bir tutuma el birliğiyle ihtiyacımız var. Bu tutumu hepimiz el birliğiyle inşa etmekle mükellefiz. Hepimizin yeni bir hikaye ihtiyacı var ama hepimizin özgü olacağı yeni bir hikaye, yeni bir siyasete, onun kadrolarına ve önderlerine ihtiyaç var. Yeni bir fikri ve fikrin peşine el birliğiyle düşmeye ihtiyacımız var. O nedenle iktidarın dayattığı çemberi kırıp atmaya her birimizin berraklaşmasına ihtiyaç var. Kalkınmayı ve bölüşümü çevreyle sanayileşmeyi cumhuriyet ile demokrasiyi yeniden birbirine özümseyecek bir anlayışa ihtiyaç var. Çatışmayı göze alacak bir önderliğe ihtiyaç var. İşte biz tam da bunun için değişimciyiz" diye konuştu.
“SALONDA GENÇLERİMİZİN SUSTURULMASINI DA DOĞRU BULMUYORUM”
Partisinin yüzyıllık hakikatli değerleri olduğunun altını çizen Erbilgin; “Her birimiz genel başkanından bir köydeki üyesine kadar bu değerleri yeniden ayağa kaldırmamız gerekiyor. Nedir o değerler? Vefa. Siyasette vefanın olmadığı yerde başarıyı yakalamamız mümkün değil. Diğeri dayanışma. En zor koşullarda, iktidara karşı omuz omuza mücadele etme kararlılığı. Yöneticilerimizin, arkadaşlarımızın sahada bu gerici iktidarla baş başa kaldığında kendisini yalnız hissetmemesi. Bir diğeri de fedakarlık. Örgüt ancak kariyerinden uzak bir fedakarlık anlayışla yeniden yükselebilir. Diğeri de alçak gönüllülük. Parti uzun zamandır alçak gönüllüğü unutmuş durumda. Bundan bir ay önce Sayın Genel Başkanımıza en ağır hakaretleri yönetenler bugün genel merkezde, genel başkan yardımcılığı koltuğunda oturuyor. Bu partinin en önemli hasretlerinden birisi de topluluktur. Bir diğeri anlayış, vicdan. Birbirine karşı bu kadar acımasız olan bir partinin yürüme imkanı yoktur. Öz saygı partimizi yüceltecek en önemli anlayışlardan birisidir. Değişim ilmek ilmek örülen bir şey. Biz değişimi bugün icat etmiş Kastamonu’daki arkadaşlar değiliz. Biz fikrini hür savunan ancak bir kez karar alındıktan sonra genel başkanının ve genel merkezinin arkasına dimdik duran insanlarız. 2018’de yine Kastamonu olarak biz ‘değişim’ dedik. Ancak Sayın Genel Başkanımız kurultayımız görevlendikten sonra sayın genel başkanımızın, Merkez Yönetim Kurulumuzun ve parti meclisinin kararlarını harfiyen yerine getirmek için daha çok çalıştık, kararlı bir duruştaydık. İşte biz buna ‘parti disiplini’ diyoruz. Herkesin gençleri susturmaya çalıştığı zamanlarda salonda gençlerimizin susturulmasını da doğru bulmuyorum. Son olarak haddini bilme diyorum. Haddini bilme bir partide genel başkanından üyesine kadar egemen olan bir anlayış olmalı. Sizlere seslenirken bu arada Mustafa Kemal Atatürk’ün Kastamonu’daki aslında bu döneminde ruhunu anlamamıza yardımcı edecek bir sözünü paylaşmak isterim ‘Hakiki devrimciler onlardır ki ilerleme ve modernleşme devrimine sevk etmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilime nüfuz etmesini dilerler’ işte bize ilham veren yardımcı anlayış budur arkadaşlar” dedi.
“BİZ YOLA ÖZGÜR ÖZEL VE ARKADAŞLARIYLA YÜRÜMEK İSTİYORUZ”
Daha çok emek verebilmek için parti meclisin kararıyla il yönetimi kurulu sayılarının yüzde 50 arttırıldığını aktaran Erbilgin; “Orada kadınlarımız ve gençlerimiz var. Bu kongreyi toplamadan önce ilçe başkanlarımızı birden çokken ara ara ya da ilçe başkanları toplantısında kah il yönetimi kah kurultay delegeleri noktasında hepsinin rızasını aldım. Çünkü biz ‘değişim’ istiyoruz. Biz yola Özgür Özel ve arkadaşlarıyla yürümek istiyoruz” şeklinde konuştu.
KONGREDE GERGİN ANLAR
Bir önceki dönem İl Başkan Yardımcısı Serkan Karayılan’ın söz aldığı sırada bir grup CHP’li tarafından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine “değişim” sloganları atılırken, bu sloganlara bir grup partili de tepki gösterip, “Konuşmacıya saygı gösterilmesi gerektiği” belirtilmesi salonu ikiye ayırdı. Birbirinin üzerine giden gruplar arasında çıkan tartışmayı polis ekipleri ve partililer yatıştırdı.