Emeklilik yaşına tepki geldi
Kamu-Sen'e bağlı Türk Tarım Orman-Sen'in 20 no'lu Kastamonu Şubesi Cumartesi Günü Şerife Bacı Öğretmenevi'nde istişare toplantısını gerçekleştirdi. Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci'nin de katıldığı toplantıda iş yeri sahibi üyelerle istişarelerde bulunuldu. İstişare toplantılarının 24'üncüsünün Kastamonu'da yapıldığını kaydeden Genel Başkan Ahmet Demirci Türkiye genelindeki istişare toplantılarının tamamını 20 Şubat gibi bitireceklerini belirtti. Memurların iş...
Kamu-Sen’e bağlı Türk Tarım Orman-Sen’in 20 no’lu Kastamonu Şubesi Cumartesi Günü Şerife Bacı Öğretmenevi’nde istişare toplantısını gerçekleştirdi. Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci’nin de katıldığı toplantıda iş yeri sahibi üyelerle istişarelerde bulunuldu. İstişare toplantılarının 24’üncüsünün Kastamonu’da yapıldığını kaydeden Genel Başkan Ahmet Demirci Türkiye genelindeki istişare toplantılarının tamamını 20 Şubat gibi bitireceklerini belirtti. Memurların iş güvencesi konusu üzerinde duran Demirci, Türkiye’deki hayvan hastalıklarını da değerlendirdi. “ŞAP ÜLKEMİZDEN KAYNAKLI DEĞİL” Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kayıtlarına göre dünyada bitme noktasına getirilmiş şap hastalığının ülkemizde hala bir hayvan hastalığı olarak görülmesinin üzücü olduğunu ifade eden Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci konuyla ilgili düşüncelerini şu sözlerle aktardı: “Hayvan karantinaları ile alınan onca tedbire rağmen şap hastalığının hala daha görülüyor olması durumu aslında ülkemizden kaynaklı değil. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın konuyla ilgili uzman, veteriner hekim, veteriner teknisyen arkadaşlarımızın 24 saat esaslı olarak yapmış oldukları çalışmalarda bu konuda çok önemli başarılar elde ediyorlar. Ancak Türkiye sınırları itibari ile baktığımızda ülkemiz Ermenistan’ından, Gürcistan’ından, Suriye’sinden, İran’ından, Irak’ından özellikle kuzey doğusu, doğusu ve güney doğusundan hayvan geçişlerinden dolayı hayvan hastalıklarına bir zemin oluşturan bir yapı üzerinde bulunuyor. Bu anlamda baktığımızda tabi belli karantina tedbirlerinin alınması gerekiyor. Koruyucu sağlık hizmetinin ve karantina tedbirlerinin alındığı yapıya rağmen ülkemizde maalesef hayvan hareketlerinin başıboş olması nedeniyle çok hızlı bir şekilde bu hastalığın ülke geneline yayılması gibi bir görüntü vardı. Bunun için de belirli tedbirlerden hayvan pazarlarının geçici ve kısa süreli olmak üzere kapatılması, çiftçilerimizde tabi kısa süreli olmasını arzu ediyor. Uzun süreli hayvancılıkla ilgili ticaretin kesilmesi söz konusu değil ama belirli dönemlerde şap hastalığının imha edilmesi için hayvan pazarlarının kısa süreli kapatılması gerekiyor. İnşallah bu hastalığın yok edilmesi ile ilgili kısa sürede mesafe alınacağını düşünüyoruz. Özellikle koruyucu ırk çalışması şu anda Tarım Bakanlığı’nın hastalıktan korunma ve bu hastalığın önlenmesine yönelik tedbirler aldığını biliyoruz. Bu hayvan pazarlarının kısa süreli kapanması ile ilgili tarım bakanlığının çalışmasının olduğunu biliyoruz. Yarın daha kontrollü özellikle veteriner hekim gözetiminde kurulacak pazarların giriş çıkışların kontrol edileceği hastalıklardan ari hayvanlarca oluşturulmuş pazarların kurulacağını biliyoruz. İnşallah en kısa sürede bu çalışmalar hayata geçer.” “SİYASET MEMURU YAPACAKSA BİZ TARAF DEĞİLİZ” Memurların iş güvencesi konusunun en çok tartışılan konu olduğunu dile getiren Demirci, işe gitmediği halde maaş alan memurlar konusuna da değindi. Demirci, ülkede hiç çalışmadan maaş alan bir memur varsa bu memurların iktidarın yandaş memurları olduğunu ya da siyasi iktidarın yandaş sendikasının yöneticileri olduğunu düşündüklerini ifade etti. Demirci 657 sayılı devlet memurları kanuna göre hangi şartlarda çalışacağı ve bu şartlara göre çalışmayan memurların nasıl cezalandırılacağının da 4483 sayılı kanunla belirlendiğini kaydederek konuşmasını şöyle sürdürdü: “İktidar koridorlarında gezdiğinizde iktidar partisinin koridorlarında dolanan bir memur varsa o memur birinin makamını ve mevkiini almak ya da liyakatsiz mevki elde etmek için siyasi iktidarın atadığı bürokratlara yandaşlık etmek için oralarda dolaşmaktadır. İşte maaş aldıkları halde bir kısım memurlar işe gitmiyorlarsa işte bu memurlar o memurlardır. Bir diğer kısım memurlar da sırf Milli Eğitim Bakanlığı’nı düşündüğünüzde 3 binin üzerinde müşavir kadrosu ihdas edilmiş, bunlar da mevcut siyasi iktidarın 14 yıllık iktidarı dönemi içerisinde üst düzey yönetici yapılıp daha sonra görevden aldığı ve kamuda yaklaşık sayısı 8 bini bulan müşavirlerdir. Bunlara kamuda kurumlarda oturmaya oda ya da masa da verilmemektedir. Bunların işe gelmesi de idari mekanizma tarafından istenmemektedir. Bahsedilen işe gelmeyen memurlar bunlarsa zaten bunlarında sebebi siyasi iktidardır. Onun dışında eğer işe gitmeden bir memur maaş alıyorsa vatandaşın hakkını yiyorsa, bir an önce hükümet tedbirini alsın, bizim üyemizde olsa bu şekilde maaş alanların atılması için biz de yardımcı oluruz. Ancak kamuda bazı gerekçeleri gösterip, kamu çalışanlarından işinde gücünde olanların devletin işini yapanların devlet memuru olanların devlet memurluğu güvencesini kaldırıp, ondan sonra bunları siyaset memuru yapacaksa biz buna asla taraf değiliz” “KAMUDA 2 MİLYON 740 BİN MEMUR VAR” Kamu çalışanları üzerinden iş güvencesi üzerinden kamuyu sulandırmanın tartışması içinde Kamu-Sen’in asla olmayacağını dile getiren Demirci; “Türkiye Kamu-Sen kamu çalışanlarının devlet memuru güvencelerinin sulandırılmasına da asla müsaade etmeyecektir. Kamuda 2 milyon 740 bin memur var. Yaklaşık 540 bin de kamu işçisi var. Yaklaşık 3 milyon 500 bin kişi aynı çatı altında toplanmalıdır” dedi. SGK, BAĞKUR ve Emekli Sandığı’nın birleştirilmesinin ülke ekonomisine bir katkı sağlamadığını ifade eden Demirci, SGK’nın daha fazla zarar ettiğini dile getirdi. Demirci; “2007 yılında BAĞKUR, SSK, Emekli Sandığından oluşan 3 yapı birleştirilirken gerekçe hükümet tarafından 3 ayrı kurumun ortaya koyduğu harcamalar gösterilmişti. ‘3 ayrı baş olduğu için disipline edilemiyor ve 2007 yılı itibari ile bütçede 17 katrilyon açık var. Bize 3 kurum birleştirilirse bu harcamalar disipline edilecek’ denilmişti. Bu 3 kurum birleştirildi. Geçen yıl SGK çerçeveli bütçe açığına baktığımızda 84 katrilyona ulaşmış bir açık var. 3 kurum ayrı yönetiliyor ve ekonomik kaynakları hoyratça harcanıyor gerekçesi ile birleştirilen 3 kurum da bugün daha fazla açık varsa demek ki birileri doğru söylemedi” ifadelerini kullandı. “65 YAŞINA GELDİĞİNDE KİŞİ ANCAK TORUNUNA ÇALIŞTIĞI İŞİ BIRAKABİLİR” İşçi ya da memur fark etmez, kamuda bir emeklilik düzeni ve bir çalışma düzeni oluşturmak gerektiğini savunan Demirci konuyla ilgili konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı diyor ki ‘çalışma hayatı ile ilgili emeklilik yaşıyla ilgili artık bir esnetme yapamayız, sosyal güvenlik aktüel dengelerini korumamız gerekir’ diyor. Bugün kamuda ya da özel sektörde baktığımızda emeklilik yaşı ile emeklilik gün sayısı ile ortaya konulmaya çalışılan irade Türkiye’nin gerçekleri ile tamamen uyuşmamaktadır. Çünkü Türkiye’nin sosyal yapısına baktığınız zaman ortalama 20’li yaşlarda evlenen bir genç 40’lı yaşlara geldiğinde 20’li yaşlarda çocuğu olacak ve o çocuğuna iş arayacak. Türkiye’de devletin sosyal koruma gereği gençlere iş bulması anayasal gerek olmasına rağmen maalesef Türkiye’de hiçbir siyasal yapı bunu üstlenmedi. 40’lı yaşlara gelmiş birisinin çocuğuna iş bulamayan devlet, o ebeveyne 65 yaşına kadar çalışma zorunluluğu getiriyor. Siz birilerini ölüme kadar çalıştırmaya kalkarsanız o zaman onun ondan sonraki nesline iş bulamazsınız. Çok reel bir gerçek var. 65 yaşına geldiğinde kişi ancak torununa çalıştığı işi bırakabilir” “TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEMEZ İSTİHDAM MODELİ VAR” Kamu-Sen olarak Türkiye’de sürdürülebilir istihdam modeli olması gerektiğini savunduklarını belirten Demirci; “Türkiye’de sürdürülemez istihdam modeli var. Ama bir taraftan iktidarın değişik ağızları kamuda millete 3 çocuk 5 çocuk empozesi yapmakta ama yarın öbür gün bu çocukların hangi alanda istihdam edileceği ile ilgili bir plan sunamamaktadırlar. Onun için Türkiye Kamu-Sen olarak biz ısrarla Türkiye’de sürdürülebilir bir istihdam modeli olabilmesi için gençlerin de kendi ekmeklerini kazanabilecekleri bir istihdama dahil olması çerçevesinde bir çabamız var. Bunu için sürdürülebilir istihdamdan bahsediyoruz. Sürdürülebilir istihdam kamuda taşeronlaşma ile insanların kanının emdirilmesi değildir. Taşeronlaşma şu anda en vahşi kapitalist istihdam modeli olup, Türkiye’de 800 tane taşeron firma patronu Türkiye’de kamuda ve özelde yaklaşık 2 buçuk milyon gencimizin kanını emmektedir. Biz böyle bir modeli kabul etmiyoruz. Bir an önce bu taşeron modelinin bitirilmesini, taşeron işçilik kan emdiricilik yönteminin sona erdirilmesini istiyoruz. Hükümetin de seçim döneminde bu konuda bir taahhüdü vardı. Bir an önce kamuda ihtiyaç olan yerlere memursa memur, işçi ise işçi kadrolarına aktarılmasını istiyoruz. Başka türlü hukuksuz güvencesiz çalışmanın önünün açıldığı bir ülkede yarın öbür gün sürdürülebilir istihdam iş güvenliği, sosyal güvenlik gibi terimlerden bahsetme imkanınız kalmayacaktır” şeklinde konuştu. “2015 YILI MEMURLAR İÇİN KAYIP YILI OLMUŞTUR” Türk Tarım Orman Sen Şube Başkanı Ahmet Gider de konuşmasında 2015 yılının memurlar için kayıp bir yıl olduğunu ifade ederek; “2015 yılında imzalanan toplu sözleşme memurlarımız için yeni bir oyunun parçası olarak sahneye konulmuş ve enflasyon farkı hesabı değiştirilerek memurların yüzde 1,8 zarar etmesine neden olunmuştur. 2015 yılı memurlar için kayıp yılı olmuştur. 2015 yılını mücadele yılı ilan edenler, mücadele şöyle dursun kazanılmış hakların bile yok edildiği bir sözleşmeye imza atmışlardır. Malum-Sen 2013'te imzalanan ve enflasyon farkı alınmadığı için oluşan zararın karşılanmasının mücadelesini vermek yerine yeni bir imza ile yeni bir zarara daha neden olmuştur. Anlaşılan bunlar attıkları her imza ile çalışanlara zulmün aracı olmaya devam edeceklerdir. Anayasa değişikliğini gündeme almak sureti ile devlet memurlarının iş güvencesini ortadan kaldıran bir olayı kamuoyuna açmak istiyorlar. Devlet memurları hükümetin memuru olmaya çalışıyor, kendilerine yakın olan insanların devlet memuru olma anlayışını ön plana taşımaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. “MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ” Kendilerinin gücün yanında değil, hakkın yanında olan bir sendika olduklarını kaydeden Gider; “Sarı sendika diye nitelendirdiğimiz bu günümüzün malum seni gücünü üyesinden değil maalesef iktidardan almakta veya bazı siyasi kuruluşlardan almaktadırlar. Bu anlayışla siyaset yaptıkları için de kendi haksızlıklarını örtmek için de sık sık gündem değiştirmeye çalışmaktadırlar. Çalışma hayatının içerisinde biz kaybetmek istemiyorsak vizyonumuzu devam ettirmek istiyorsak prensiplerimizin üzerine bir tuğla daha koymak istiyorsak bu mücadeleye hep birlikte devam edeceğiz ve bu mücadele için de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Kamu çalışanlarının sürekli zarar ettirildiği, haklarında geriye gidişlerin yaşandığı ve sarı sendika tarafından toplu sözleşmede açıkça ihanete atıldığı bir yıl olan 2015'in son aylarında kırmızı çizgimiz iş güvencemize de el atılmak istenmiştir. Her dönemde türlü türlü bahanelerle memurun iş güvencesini kaldırma girişimleri son dönemde giderek hızlanmış, memurların tazminatını verip işten atmak gibi bir rüyanın peşine takılmışlardır. İş güvencesinin kaldırılması istekleri ne kadar acıdır ki Malum Sen'in toplantılarında siyasetçiler tarafından dile getirildiğinde tepki verilmemiş alkışlanmıştır. 2015 yılı tüm bunları değerlendirdiğimizde kamu çalışanları için kayıp, zarara uğranılan ve ihanetin her türlüsünü gördükleri bir yıl olmuştur. Umarız 2016 yılı böylesine sıkıntıların yaşandığı bir yıl olmaz. Türk Tarım Orman-Sen olarak biz çalışandan aldığımız gücümüzü yine çalışanlar için tüm platformlarda kullanmaya devam edeceğiz. Haktan ve adaletten yana olan tavrımızı tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. “KAMU-SEN’İ KİMSENİN YOLUNDAN ÇEVİREMEYECEĞİNİ BİLMELERİNİ İSTERİM” Kamu-Sen İl Temsilcisi Nedim Afacan da sendika olarak son dönemde baskı altında olduklarını kaydederek konuşmasını şöyle sürdürdü: “1992 yılında başlayan sendikal mücadelemiz 2016 yılına geldiğinde resmi zemine oturmayan zamanda yaptığımız sendikal faaliyetten çok daha fazla baskı altındadır. Bu baskı bazı arkadaşlarımızın yolundan dönmesine, bazı arkadaşlarımızın da ayaklarının kaydırılmasına neden oldu. Ancak bu baskının 100 katı baskılar olsa da Türkiye Kamu-Sen’i kimsenin yolundan çeviremeyeceğini bilmelerini isterim. Türkiye Kamu-Sen Kastamonu’da ciddi sözü dinlenen, sözüne itibar edilen bir kuruluştur. Bizi diğer sendikalarla karıştırmadıkları bir duruşumuzun olduğunu, her zaman doğrunun yanında olduğumuzu yetkililer de dile getiriyorlar. Ama siyaseten çok daha yakın duramadıklarını ifade ediyorlar. Kendi acizliklerini aslında deklere ediyorlar.” “DEVLET MEKANİZMALARI İYİ İŞLEMİYOR” AK Parti Milletvekili Murat Demir’in Karayolları Bölge Müdürü’ne yönelik olarak söylediği ‘Ben il müdürüne ve şefe sözümü geçiremiyorum yolları temizletemiyorum’ sözünü hatırlatan Afacan, konuyla ilgili; “Devlet hiyerarşisi karşısındaki adalet yok olmuş durumda bu adalet olmadığı için de devlet mekanizmaları iyi işlemiyor. Ama Türkiye Kamu-sen bu ülkenin bu devletin garantisidir. Bu raydan çıkmış mekanizma tekrar rayına oturacaktır. Memlekete en iyi hizmeti bu kadrolar getirecektir” şeklinde konuştu. Kamu-Sen’e bağlı Eğitim-Sen, Türk Yerel Hizmet-Sen, Türk Haber-Sen, Türk Büro-Sen, Türk Sağlık-Sen, Türk Enerji-Sen il temsilcilerini de katıldığı toplantı öğleden sonraki bölümünde iş yeri temsilcileri ve yönetim kurulları ile yapılan istişareler ile sürdü.