Ekrem İmamoğlu Kastamonu'dan Seslendi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı ön seçim adayı Ekrem İmamoğlu, Kastamonu'ya geldi.
Kastamonu'ya gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı ön seçim adayı Ekrem İmamoğlu, Kastamonulu bir ailede iftarını açarak, Kuzeykent Kapalı Pazar Alanı'na geldi. Kastamonu Buluşmaları mitingine katılan Ekrem İmamoğlu Kastamonu'dan tüm Türkiye'ye seslendi.
Kastamonu buluşmaları mitinginde Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı ardından CHP İl Başkanı İlke Karabacak ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşma yaptı. Kastamonu Buluşmaları mitinge CHP Ankara Genel Merkezden ve çevre iller baştan olamak üzere çok sayıda katılım sağlandı.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kastamonu halkını selamlayarak ve Ramazan ayını kutlayarak; “Milletimiz Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin nasıl çalıştığını gördü. İcraatçılık, halkçılık neymiş gördü, tanıdı, sevdi. Tüm Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımızla gurur duyuyorum. Bizler israfa, ranta, partizanlığa geçit vermeyen, bütün engellemelere rağmen rekor düzeyde icraat ve yatırım yapmayı başaran, kendisini belediyelerde kanıtlamış bir yönetim anlayışını güçlü bir şekilde iktidara taşımak için yola çıktık. Bu yolculuğun tek bir hedefi var: Bu israf ve istibdat düzenini yıkmak. Hep birlikte başaracağız. Milletin hakkını millete vereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi kayıtsız şartsız millete güvenmenin partisidir. Millete sırtını dönen değil, millete yüzünü dönen, dinleyen, hakkını koruyan partidir. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün hayata geçirdiği ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesi bizim siyasetimizin temelidir. Bu bir demokrasi devrimidir ve tarih yazmaktır. Tarihe altın harflerle geçecek olan sandıkta Cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci çok değerlidir. İlerleyen yıllarda 'Türkiye'ye demokraside çağ atlattık. Partileri kendine getirdik. Siyasi anlayışı değiştirdik. Kişilerin değil, milletin dediği olur'u milletimizle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi ile başlattık’ diyecek ve anlatacaksınız. 23 Mart'ta, tam da Cumhuriyetin özünde, demokrasinin ruhunda olduğu gibi seçenlerin dediği olacak. 23 Mart'ta mücadele kararlılığımızı eksiksiz göstereceğiz. Ön seçimde ortaya koyacağınız irade, seçim kazanma yolundaki kararlılığımızın ifadesi olacak. Tek bir oyun bile eksik olmaması için gece gündüz çalışmaya, bir nefer olmaya hazırız. Bu, Türkiye'nin geleceği için bir kararlılık günüdür. Türkiye'nin geleceği için büyük bir adım atma günüdür. İşte bu adımı başlatan değerli genel başkanımız Sayın Özgür Özel'e, partimizin parti meclisine, benim bu yola çıkmama vesile olan, destek veren Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuza teşekkür ediyorum. Kararlıyız, iktidar olacağız. Biz, ülkeyi tek başımıza yönetmenin hayalini kurmuyoruz. Bizim hayalimiz, bu ülkenin bir daha asla tek adamlığın, tek partinin, ülkenin kurumlarını ve kuruluşlarını partizanlığa esir etmişliğin, tek fikrin hâkimiyeti altına girmemesi yolculuğudur. Biz çoğulcu, özgürlükçü, parlamenter demokrasiye yürekten inanıyoruz. Bu inancı paylaştığımız bütün siyasi partilerle, tüm toplum kesimleriyle, tüm muhalif çevrelerle sonuna kadar demokrasi adına, bu ülkenin çağdaş geleceği adına birlikte yürümeye kararlıyız. Geçmişte yapılan bir kısım yanlışlardan da uzak duracağız. Bu son şansı asla heba etmeyeceğiz. Çok düşüneceğiz, itinalı adımlar atacağız. Milletimizin artık icraatçı, halkçı, adaletli, liyakatlı bir yönetim istediğini biliyoruz. Her birimiz, bu güzel memleketin, bu güçlü milletin evlatlarıyla birlikte oluşturacağımız dinamik bir kadro görmek istiyoruz. Böyle bir kadroyu bu kirlenmiş iktidar Türkiye’ye veremez. Bunların vakti doldu. Kim verecek? Cumhuriyet Halk Partililer verecek. Demokrasi diyenler verecek. Adalet diyenler verecek. Hak, hukuk diyenler verecek. İşte bu yolculuk, o yolculuktur. Şimdi yenileşme, gençleşme, dediğiniz gibi değişme vakti. Hayatın da siyasetin de kuralı budur" dedi.
‘Biz Demokrasi Aşığıyız’
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmasının devamında; “ Vakti dolanlar, pili bitenler yerini gider. Onların yerine umut verenler, tuttuğunu koparanlar, enerjisini millete harcayacak olanlar iktidara gelirler. Milleti unutanlar gider. Sokaklara, çarşılara, pazarlara çıkamayanlar, sığmayanlar gider. Kim gelir? Bizler geliriz. Biz kimiz? İşte bu toplum, buradaki insanlar, milletin yasaklarına rağmen coşkuyla bir araya gelen cesur insanlar, kadınlar, erkekler, milletin evlatları, gençler. 23 Mart'tan çok korkuyorlar. Korksunlar çünkü o sandık milletin. Millet o koltuğu almaya geliyor. Onların partisine üye olmuş vatandaşların kendilerine hesap sormasından da korkuyorlar. Daha kongre yapmadan il ve ilçe başkanlarını atadıklarını gördünüz değil mi? Orada üye olmanın hiç kıymeti yok. Bir kişi derse, o olur. Böyle bir ülke hayırlı bir yolculuk yürüyebilir mi? Allah bu memleketi, ‘Her şeyi ben bilirim’ diyen akıldan, 'Ben ne dersem o olur' diyen kişilerden tarihler boyu korusun. En çok işte bu anlayışın sonucundan korkuyorlar ki üyelerimiz, CHP'deki demokrasiyi örnek alır da 'Biz de isteriz' derse diye korkuyorlar. En çok neden korkuyor biliyor musunuz? Demokrasiden. Biz demokrasi aşığıyız. Bir de İmamoğlu ismini duyunca tedirginlikle sağına soluna bakıyor. Çok korkuyor. O kadar korkuyor ki bu korku açıkçası her daim onu tedirgin ediyor. Benimle, çağrılarıma rağmen Türk milletinin huzuruna çıkıp mertçe yarışacak cesareti de yok. Ordu onun için verdiği talimatlarla tuzaklar hazırlıyor. Bana çelme takmaya çalışıyor. Bana yaptıkları sık davetlerle adeta ikinci Saraçhane'ye döndürmeye çalıştığı savcılık, bugün alelacele sevgili dostlarım, alelacele bir kez daha İstanbul Üniversitesi'ne yazı yollayarak diplomamla ilgili baskı yapma sürecine, üniversiteyi baskılama sürecine devam etmiş. Çok aceleleri var. Ben bazen özel kalemimizdeki arkadaşlara bile, 'Şunu arayın' dediğimde ya da 'Şunu söyleyin' dediğimde, orada kaygı duydukları bir şeyi bile, 'Hani biraz geç yapalım, bazı hususları düzeltelim”'diye benim adıma inisiyatif alıp süreci kendileri yönetiyor ve düzenliyorlar. Bundan da mutlu oluyorum. Savcıya talimat verme hakkı olmamasına rağmen verdiği talimat üzerine ‘Bunu hemen yapın, bir yazı daha yazın, bir yazı daha yazarak okulu zorlayın’ diyerek acelelerini ortaya koyuyorlar. Sözüm ona muhtemelen demişlerdir ki: 'Bu işi 23 Mart'tan önce halledin.' Haksız, hukuksuz bir biçimde, hiç ilgisi alakası olmayan bir biçimde savcılık devreye giriyor” şeklinde konuştu.
‘Tarihe Nasıl Geçeceğinizin Farkında Olun’
Baskı yapılan dekanın istifa etmek zorunda kaldığını belirten İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; “Bu süreçte daha önce, 2020 yılında diplomamı sorgulayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne fakültem tarafından ‘İmamoğlu'nun yatay geçişi her yönüyle uygundur’ raporu verilmişti. Bu raporu biz bile yeni öğrendik, bilmiyorduk. 2020’de sormuş, fakülte cevap vermiş. Altında dekan olan profesörün de imzası var. 2020’de bu raporu veren Dekan Prof. Dr. Ahmet Köse’ye öyle baskı yaptılar, öyle canından bezdirdiler ki yılların bilim insanı bugün istifa etmek zorunda kaldı. Dertleri de Ekrem'in diplomasını iptal ettirmek. Bunlar kötülük, Cumhurbaşkanı'nın ürettiği korku ikliminin düzgün, namuslu insanlara yüklediği hüküm karşılığıdır. Yılların bilim insanına bile bunu yaptırdılar. Nasıl bir hainlikle, nasıl bir kötülükle, milletine düşman nasıl bir akılla karşı karşıya olduğumuzu iyi anlayacağız. Yani İmamoğlu aleyhine karar vermeyen herkesi yok etme sürecini yaşatıyorlar bu ülkeye. Doğruları yazdı diye bir bilim insanını, hem de 5 yıl önce yazdığı yazı üzerinden oradan uzaklaştırmak, istifa ettirmek için ellerinden geleni yaptılar. Şimdi Dekan Bey gitti. Soralım. Peki, buradan sormam gerekiyor. Orada, üniversitede bir fakültenin dekanı böylesi bir baskıyla istifa ettirilirken, peki Sayın İstanbul Üniversitesi Rektörü? 572 yıllık kadim üniversitenin Sayın Rektörü, 7 Ekim 2024’te bir rapor imzalayıp gönderdin. Bakın, rapor burada. Rektörlüğün raporu. Bu raporu 4 ay önce hazırladın. Bu raporda, ‘Ekrem İmamoğlu 1990 yılındaki geçiş şartlarını karşılamıştır’ dedin. Hatta şöyle diyor: ‘1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bulunan Girne Amerikan Üniversitesi'nden İstanbul Üniversitesi'ne geçiş yapan Ekrem İmamoğlu'nu ilgilendiren hiçbir yönü bulunmamaktadır’ diyor. Hatta, ‘Varsa bir sorun, bu sorun YÖK’ü ilgilendirir’ diyor. Böyle bir şey olmaz. Bakın, böyle bir zulmü hiçbir daim bu ülke görmedi. 4 ay önce bu raporu hazırladın. Bu raporda, 17’nci maddede ‘O şartları İmamoğlu yerine getirmiştir’ dedin. Şimdi imzanla yazdığın bu raporu hep takip edeceğim. Arkadaşlarımla üniversitede, fakültede bu süreci takip ettireceğim. 572 yıllık bir üniversitenin rektörü, bir profesör, bir bilim insanı olarak yazdığın bu raporu bakalım inkâr mı edeceksin? Bu raporu bu arada yazmışlar ama kime gönderdiklerini belli değil. Kime gönderdikleri bile gizli. Senden bu raporu kim istedi? Bunu mutlaka açıklamalısın. Kim istedi ki –bakın, bunlara biz hep dolaylı ulaşıyoruz bu arada– bu raporu yazdın? Bizi aklayan bir şekilde yazdın. Ama bu notu kime gönderdiğini söyleyeceksin. Söylemediğin zaman, değerli rektör, biz onu tahmin edebiliriz ama etmeyeceğim. Sizden açıklamanızı bekleyeceğim. Bu rapora rağmen, bile isteye bakalım kul hakkına girerek, yasaları ihlal ederek, yani suç işleyerek, benim anamın ak sütü gibi helal diplomamı bakalım iptal ettirecek misin? İstanbul Üniversitesi rektörü, 572 yıllık İstanbul Üniversitesi rektörü! Şimdi elini vicdanına koy. Sen, Erdoğan İBB başkanıyken onun daire başkanıydın. Aynı ekiptensin, biliyorum. Bol bol fotoğrafları var arşivde. Tamam, iktidara geldi, seni YÖK üyesi yaptı. 2023’te de rektör oldun. Bunu da biliyorum. Ona karşı vefa duyabilirsin, ona da saygı duyuyorum. Elini hiç bırakmamış, ona da saygı duyuyorum. Ama ben esas insanın kendisine saygı duyuyorum. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? 572 yıllık üniversitenin rektörü, bir tıp doktorusunuz. Yemin ederek göreve başlıyorsunuz. Ve o yeminde bir ifade var: ‘Bütün kasıtlı kötülük ve suistimallerden kaçınacağım’ diyor yemininde. Şimdi bizzat imzanla hazırladığın bu raporda dahi beni haklı gördüğün ortada. Peki, bana karşı apaçık, kasıtlı kötülük ve suistimal yapılırken, fakültende dekan istifa etmek zorunda kalırken buna sessiz mi kalacaksın? Bu şekilde davranırsan on binlerce öğrencinin, bugüne kadar yüz binlerce mezunun hakkını sen nasıl koruyabilirsin? Rektör olarak kalmak için bir koltuk uğruna yeminini mi çiğneyeceksin? Kul hakkı yenmesine müsaade mi edeceksin? Bu hukuksuzlukları yapıp eşinizin, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Okula yolladığınız evlatlarınızın, torunlarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? 19 yaşında bir delikanlı üniversiteye geçiş yaptı diye, 35 yıl sonra geçişini iptal edip, hukuksuz bir biçimde diplomasını elinden alırsanız, bu ülkeye bu süreci nasıl anlatacaksınız? Tarihe nasıl geçeceğinizin farkında olun” dedi.
‘Ben Bu Savaşı Kazanacağım’
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstiklal Marşı’nın kabulünün 104’üncü yıl dönümü kutlayarak; “Ben Ekrem İmamoğlu, namusu için yaşayan, şerefi için yaşayan, bu ülkenin milletine hizmet etmek için ant içmiş olan, namus ve şeref sözü veriyorum ki ben bu savaşı kazanacağım. Öyle de kazanacağım, böyle de kazanacağım, hodri meydan! Allah bana ne kadar ömür verirse, namuslu, şerefli, haysiyetli, onurlu duranların, ahlaklı olanların ben bu kardeşiniz, bu hemşeriniz olarak hep yanında duracağım. Aslanlar gibi onları savunacağım. Ama hem bu yaşamın geçici adil mahkemelerinde… Sultan Süleyman’a kalmadı bu dünya. Size mi kalacak zannediyorsunuz? Size mi kalacak zannediyorsunuz? Güzel Kastamonu’nun Nasrullah Camisi'nin kürsüsünden okunan ve hayatımıza dahil olan, yüreğimizi kıpır kıpır eden, sesini duyduğumuzda ayağa kalkıp atamızla ve silah arkadaşlarıyla bir olup, Şerife Bacıların yanımızdan geçtiğini hissettiğimiz İstiklal Marşı'mızın kabulünün 104. yıl dönümü bugün. Mehmet Akif Ersoy'un ruhu şad olsun. Bu mübarek Ramazan ayında bir kez daha Allah rahmet eylesin diyorum. Ne diyor İstiklal Marşı? Korkma! Ama sen kork. Bu milletten kork. İstiklal Marşı "Korkma" diye başlarken sizden mi korkacak? Sizden korkmaz. Ama bu millet sizin düştüğünüz bu acizliğe, bu basit kumpaslarınıza… Hani seçimden sonra dedin ya, şantaj, montaj… Şantajlarınıza, montajlarınıza, korkaklığınıza gülüyoruz. İstiklal Marşı’nın size emanetini, onun dediğini yapın. "Korkma" dediği gibi hareket edin. Hiç merak etmeyin, gidecekler! Sevgilerimle… Kastamonu, İnebolu’dan Ankara’ya uzanan İstiklal Yolu’nun ilk durağıdır. Biz Kurtuluş Savaşımızı, İnebolu sahillerinden Ankara’ya, oradan cephelere kanlarla taşınan cephaneler sayesinde kazandık. O kanların başındaki cefakar kadınlar, erkekler bu memleketin istiklali ve ikbali için bir idiler, bütün idiler. O birlik ve kardeşlik duygusu sayesinde bugün özgürüz, özgür. Bu ülkede yaşayabiliyoruz. Kastamonu’nun çok güzel bir sözü var. Diyorsunuz ki "Pazar kurulur, oyun bozulur." Pazarı kurduk, oyunu da bozacağız. Kazandığım bütün seçimlerde herkes bana dedi ki “Rakibini biliyor musun?” Biliyorum dedim. “Rakibiniz şu, bu, İstanbul seçimleri falan” Yok dedim, ben rakibimi biliyorum. Onlar rakip değil. Sonra beni haklı çıkardılar. Hem 2019’un iki seçiminde hem 2024 seçiminde… Hepiniz bir, ben tek dedim, “Gelin” dedim. Geldiler, gördüler. Millet onlara bir demokrasi tokadı daha vurdu ve gittiler. Karşımdaki rakibin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu biliyorum. Peki, Recep Tayyip Erdoğan kim biliyor musunuz? 26 Şubat 1954 İstanbul doğumlu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. İnsanları insan olarak değerlendirin. Gözünüzde kendisini konumlandırıp sizin onu bir büyütmenizi istiyor olabilir. Öyle değil o. Toplu iğnenin müdahalesi gibi… 1954 doğumlu, 86 milyon vatandaşımızdan bir tanesidir. İşte bu devletin, şurada bulunan her vatandaşımız ne kadar sahibiyse, Erdoğan da o kadar sahibi. Bunu unutmayın. Ne oturduğu koltuk kendisinindir ne halkın unutarak içinde yaşadığı o saray kendisinindir. Hepsi milletin! Elinde ne imkan ne yetki varsa milletindir, milletin! Ben de 3 Haziran 1971 Trabzon doğumluyum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Erdoğan unutmuş ama ben çok iyi biliyorum. Bu ülkede kimin ne kadar hakkı varsa benim de o kadar hakkım var. Ben milletin karşısında hakkımın ne olduğunu da biliyorum, haddimi de biliyorum. Çünkü fark ne biliyor musunuz? Ben Cumhuriyetçi, demokratım. Ben Atatürk sevdalısıyım. Ben Cumhuriyet Halk Partiliyim. Aramızdaki fark bu. Hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu çok iyi biliyoruz. Atatürk’ten bu yana biliyoruz. Atatürk tebaayı bitirdi, birey olmamızı bize öğretti. Cumhuriyet bize eşit hak ve özgürlükleri verdi. Biz Atatürk’ten, İsmet İnönü’den uyanabiliriz. Bu ülkede herkes umudunu yitirebilir ama biz yitirmeyiz. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi'nin harcında, bitmeyen bir umut vardır. Onun için sandığa gideceğiz. Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkma bilinciyle sandığa gideceğiz. 23 Mart’ta kullanacağınız her oy, bu iktidarın ömrünü biraz daha kısaltacak. Önce biz hep birlikte dayanışma içinde olduğumuzu göstereceğiz. Onlar sindirmek istiyor, biz sinmeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, konuşmasını İstiklal Marşı’nın kendisi için özel anlam taşıyan üçüncü kıtasını okuyarak tamamladı.
Bakmadan Geçme





