Eğitim-İş ÇEDES'i eleştirdi

Eğitim-İş Şubesi, Cumhuriyet Meydanı'nda ÇEDES Projesi, eğitim emekçilerinin maaş ve ücretleri ile banka promosyonları konularında basın açıklaması gerçekleştirdi.

Eğitim-İş Şube Başkanı Ahmet Tevfik Bal, ÇEDES Projesi’ni eleştirerek; “‘Daha kötü ne olabilir ki?’ sorusuna her yeni eğitim-öğretim döneminde ‘Bu kadar da olmaz!’ dedirten iktidar, 2022-2023 eğitim-öğretim yılında da bu geleneğini bozmamış, eğitimde geçen yılları dahi mumla aratan bir dönemi ülkeye yaşatmıştır. Sonuna geldiğimiz bu eğitim döneminde gericileştirme ve niteliksizleştirme politikaları hız kazanmış, bu gidişe bir de ekonomik krizin eğitime yansıması eklenmiştir. Onca skandala rağmen dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar MEB protokolleri aracılığıyla eğitimde cirit atmaya devam etmektedir. Eğitimdeki bu gericileştirme hamleleri 28 Mayıs seçimleri biter bitmez hızlandırılmış, İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere birçok ilimizde devlet okullarına pedagoji eğitimi almamış din görevlisi gönderilmesi bunun en somut örneği olmuştur. Seçimden hemen sonra İstanbul’da Bilal Erdoğan’ın yönettiği bilinen TÜGVA’ya 238 okulun tahsis edilmesi, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ (ÇEDES) kapsamında yapılan protokolle okullara ‘manevi danışman’ adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanması eğitimde çok başlılığın artacağının da net sinyallerini vermiştir. Alanında uzman eğitimciler varken konuyla ilgisi olmayan kişileri ve yapıları eğitim sistemimize sokmak eğitim bilimine, laiklik ilkesine ve milli eğitimin temel ilkelerini oluşturan yasal mevzuata aykırıdır. Eğitim-İş olarak anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırı; laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıt ÇEDES protokolünü yargıya taşıdık.  Bugün de burada ve tüm Türkiye’de eğitim dışı kurumlarla gerici dernek ve vakıflarla imzalanan protokollere ve projelere karşı ‘Çocukları korumak, vatanı korumaktır’ anlayışıyla alanlardayız” dedi. 

“ÇEDES PROTOKOLÜ HUKUKSUZDUR”

ÇEDES Protokolünün hukuksuz olduğunu söyleyen Bal; “Tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz, gelin bu protokolü birlikte reddedelim! Eğitime, geleceğimiz olan çocuklarımıza sahip çıkalım! Çünkü ÇEDES protokolü hukuksuzdur ve anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırıdır. Laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıttır, ÇEDES protokolü tehlikelidir. Eğitim biliminden habersiz, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri okullara sokmak travmatik etkileri de beraberinde getirecektir. ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir. Eğitim-öğretim eğitimcilerin işidir. Okul yöneticilerine sesleniyoruz. Okullardaki eğitim faaliyetinin yasal çerçevede yürütülmesi sizlerin sorumluluk alanınızdır. Koltuğunuza değil, onun arkasında asılı olan başöğretmenin resmine bakın ve bu protokolleri reddedin. Eğitim emekçilerine sesleniyoruz. Sevgili meslektaşlarımız; öğrencilerimiz, bizlere başöğretmenin emanetidir. Onları, laiklik karşıtı uygulamalara terk etmeyiniz! Kimsenin sizin dersinizi bölme, gasp etme, sizin dersinizden öğrenci çıkarma hakkı yoktur. Bu tür girişimleri her şeyden önce öğrencileriniz, sonra mesleki itibarınız için reddediniz! Velilerimize sesleniyoruz. Çocuklarınızın sözde değerler eğitimi adı altında manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddedin” ifadelerini kullandı. 

“SEÇİM ÖNCESİNDE VERİLEN SÖZLER DERHAL YERİNE GETİRİLMELİDİR”

Seçim öncesine verilen sözlerine yerine getirilmesini isteyen Bal; “Bu eğitim-öğretim yılı hem mesleki itibarının uğradığı saldırılar hem de alım gücündeki erime nedeniyle eğitim emekçisi için de karanlık bir dönem olmuştur. Mesleğe hakaret niteliğindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu halihazırda sözleşmeli, ücretli, kadrolu adı altında kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bir kez daha haksız sıfatlarla ayrıştırmıştır ayrıca YÖK’ün aldığı kararla eğitim fakültelerinin dışında da farklı alanlarda öğrenim gören öğrencilerin pedagojik formasyon eğitimini ‘seçmeli ders’ olarak almasının önü açılmış; bu yolla hem eğitimcilik sıradanlaştırılmaya çalışılmış hem de ataması yapılmayan öğretmenlere bir haksızlık daha yapılmıştır. Anayasal bir hak olan güvenceli istihdamın katli olan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik ayıbı sürdürülmüş, ücretli öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun aldığı ücretler asgari ücretin altında kalmıştır. Öğretmeni, memuru, hizmetlisi ve diğer eğitim emekçilerinin aldığı ücretler, giderek artan hayat pahalılığı nedeniyle ay sonunu getirmeyi dahi mümkün kılmayan bir orana düşmüştür. Eğitim emekçilerinin aldıkları maaşlar yoksulluk sınırı olarak belirlenen rakamın çok altında kalmıştır. Eğitim emekçileri geçinmekte, yarını düşünmekte, kendilerini işlerine adamakta zorluk çeker duruma gelmişlerdir. Acilen maaş ve ücretlerde günün koşullarına göre düzeltme yapılmalıdır. Seçim öncesinde verilen sözler derhal yerine getirilmelidir” şeklinde konuştu.

“BU MÜCADELE GELECEK MÜCADELESİDİR”

Eğitim-İş olarak harekete geçtiklerini söyleyen Bal; “Bu böyle gidemez! Dünyada başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim ve eğitim emekçisi bu kadar değersizleştirilemez! Eğitim-İş olarak bu arsız kuşatmaya ‘dur’ demek için bir kez daha harekete geçiyoruz. Yoksulluk sınırının altında olan maaşlarımızın enflasyon karşısında sürekli erimesini protesto etmek için, mesleki itibarımıza yapılan saldırılara ve haklarımızı gasp etme girişimlerine karşı çıkmak için, eğitim sistemimizin üzerine çöken gerici ve piyasacı karanlığa dikkat çekmek için, çocuklarımızın eşit ve nitelikli eğitim hakkının gasp edilmesine karşı durmak için, eğitim dışı kurumların, dernek maskesi takmış tarikatların sistematik olarak eğitime dahil edilme girişimlerine boyun eğmeyeceğimizi göstermek için, tüm Türkiye’de alanlardayız! Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz! Uyarıyoruz!  Eğitimin memleketin en birincil meselesi olduğunu hatırlatıyor, uyarılarımız dikkate alınmaz ve eğitime dair sorunları çözümü için adım atılmazsa eylemliliğimizin artarak devam edeceğini ilan ediyor, tüm yurttaşlarımızı da destek vermeye davet ediyoruz! Bu mücadele aydınlanma mücadelesidir! Bu mücadele gelecek mücadelesidir! Bu mücadele hepimizin mücadelesidir” ifadelerini kulandı.

“EĞİTİM EMEKÇİLERİ ORTADA BIRAKILMIŞLARDIR”

Son olarak banka promosyonlarına değinen Bal; “Bu basın açıklamamızda ayrıca Kastamonu’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan eğitim çalışanlarının banka promosyon ihalesinde yaşanan soruna da değinmek istiyoruz. Bilindiği gibi sözleşmesi sona eren ya da sözleşmesinin yenilenmesi istenen okul ve kurumlar ile ilgili olarak 2023 yılında yapılan promosyon ihalelerine, halen maaş ve ücret ödemelerinin yapıldığı kamu bankası ihaleye bile katılmamış, diğer kamu bankası ise kabul edilemeyecek düşük teklif sunmuştur. Sonuç olarak kamu bankaları ihaleye katılmayarak ya da kabul edilemeyecek düşük rakamlar önererek ihaleyi almak istememişlerdir. İkinci ve üçüncü defa yapılan ihalelere ise katılan özel banka bir önceki ihalede sunduğu teklifin altına inmiştir. Bu yüzden promosyon ihalesi, promosyon sözleşmesinin bitimi üzerinden aylar geçtiği halde bugüne kadar sürüncemede kalmış, bir sonuca ulaşılamamıştır. Sonuç olarak binlerce eğitim emekçisi, sözleşmesi sona erdiği halde, yeni sözleşme yapılamadığı için promosyon alamamakla büyük ekonomik kayba uğramıştır. 2023 yılında başka kurumlarla yapılan promosyon sözleşmelerinde ortaya çıkan rakamları, milli eğitim personeline teklif edilen rakamlarla karşılaştırdığımızda öğretmenlere ve eğitim emekçilerine biçilen değer apaçık ortaya çıkmaktadır. Eğitim emekçileri ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortada bırakılmışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatı için yapılan sözleşmeyi yenileme girişimi, ülke genelindeki milli eğitim teşkilatı için yapılmamıştır. Milli Eğitim Bakanlığını çalışanlarına sahip çıkmaya, iktidarı da promosyon konusunda çalışanların mağduriyetini önleyecek yasal düzenlemeleri yapmaya davet ediyoruz” dedi.

Özel Haber

Bakmadan Geçme