Eğitim-Bir-Sen, 'Önce İnsan' dedi
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Kastamonu Şubesi, geçtiğimiz gün Şerife Bacı Öğretmenevi'nde İl Divan Toplantısı yaptı. Toplantıya katılan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, 15 Temmuz darbe girişimini ve Türkiye'nin siyasi tarihini değerlendirdi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eğitim-Bir-Sen Şuba Başkanı Orhan Sancaktaroğlu 2017-2018 eğitim-öğretim yılının hayırlı olmasını dileyerek 'Müfredat tartışmaları Türkiye'de Eğitim Bir Sen'in bütün hazırlıklarına...
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Kastamonu Şubesi, geçtiğimiz gün Şerife Bacı Öğretmenevi’nde İl Divan Toplantısı yaptı. Toplantıya katılan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, 15 Temmuz darbe girişimini ve Türkiye’nin siyasi tarihini değerlendirdi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eğitim-Bir-Sen Şuba Başkanı Orhan Sancaktaroğlu 2017-2018 eğitim-öğretim yılının hayırlı olmasını dileyerek; “Müfredat tartışmaları Türkiye’de Eğitim Bir Sen’in bütün hazırlıklarına rağmen, Eğitim Bir Sen’in bütün uyarılarına rağmen yollanıyor. İyi giden taraflarda olsa bizi rahatsız eden taraflarda var” dedi. “YENİ ŞEYLER ÜRETEREK SENDİKACILIK YAPTIK” Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Eğitim-Bir-Sen sendikasının ‘önce insan’ anlayışıyla hareket ettiğini söyleyerek; “Önce insan anlayışıyla, insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır anlayışını içeren kültür ve medeniyetimizi referans alarak sendikacılık yaptık biz. Bu güne kadar sendikal zeminde kendimize dünyevi tabular üretmedik. Sağımızdakileri kutsal devlet, solumuzdakileri katil devlet metaforunun arkasına sığındığı, arasına sıkıştırdığı sivil toplum alanlı sendikacılık zemininde biz, akademik, sosyal ve özlük boyutuyla sorunu ve hizmet sendikacılığı alanına indirgedik. Rakiplerimizin güne dair güncel kaoslar üreterek varlığını sürdürdüğü süreçlerde biz Eğitim Bir Senliler ve Memur-Senliler olarak bu güne kadar yarına dair yeni şeyler söyleyerek, yarına dair yeni şeyler üreterek sendikacılık yaptık” diye konuştu. “15 TEMMUZ’U HEP BİRLİKTE YAŞADIK” Olçum, ülkenin siyasi tarihini değerlendirerek; “Her 10 yılda bir iradesine ipotek koyulan, her 10 yılda bir iradesine balans ayarı çekilen defolu bir siyasi tarihimiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha düne kadar 15 Temmuz öncesine kadar katıldığımız bütün toplantılarda ve kurullarda artık bu ülkenin darbeler ülkesi olmaktan çıktığını, artık bu ülkede darbelerin tarihin çöp sepetindeki yerini aldığını iddia ederken, bugün biz dışardaki baronların içerdeki çukur işbirlikçileriyle hala bu ülkenin kılcal damarlarına kadar nasıl nüfuz edip ve onları nasıl harekete geçirdiğini çok net bir şekilde görüyoruz. Düne kadar okuduğumuz araştırdığımız şeyleri, yorumladığımız şeyleri 15 Temmuz’da hep birlikte yaşadık. Gönül isterdi ki, bu ülke kendi haline bırakılsın, kendi kodlarıyla, kendi yağıyla kavrulan, kendi kodlarıyla hareket eden, özgür, demokratik, şeffaf bir ülke olsun. Ama böyle olmadığını işte en son 2016 yılında o çukur 15 Temmuz Kalkışmasında gördük. O günden bugüne kadar OHAL sürecini hep birlikte yaşıyoruz. Ben gittiğim her yerde diyorum ki, evet gönül ister ki, artık kurumsal manada, devlet bağlamında OHAL süreci bitsin ama biz bu ülkenin, bu milletin gerçek sahipleri olarak zihnimizdeki, fikrimizdeki ve gönlümüzdeki olağanüstü hali, olağanüstü duruşu, olağanüstü bakışı asla ve asla bırakmayalım, asla ve asla bitirmeyelim” ifadelerini kullandı. “EĞİM-BİR-SEN OLARAK 254 ÜYE SAYISINA İMZA ATTIĞIM GÜNÜ HİÇ UNUTMAM” Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, son olarak; “2001 yılında bu ülkede 4688 sayılı toplu görüşme garabeti çerçevesinde bir yasa hazırlandı. O dönemin siyasilerine bu yasanın çıkması için değirmene su taşıyan sağımızdaki sendikanın nasıl defolu bir yasa çıkmasına hizmet ettiğini biz 2011 yılına kadar müşahede ettik. 2001 yılında bu yasa çıktığında dönemin Bakanlarının makam araçlarının bagajında istifa-üyelik formu taşıyıp, gittikleri illerdeki bürokratlara makam aracının bagajındaki ‘üyelik-istifa formlarını akşam dolu istiyorum’ dediği günlerden bu günlere geldik. Yasa çıktıktan 2 sene sonra 20 bin eğitim çalışanının bulunduğu Mersin gibi bir büyükşehirde, 2003 yılında mutabakat metni imzalamaya gittiğimde solumuzdaki sendikanın 6 bin 500, sağımızdaki sendikanın 6 bin üye sayısına imza atarken, Eğim-Bir-Sen olarak 254 üye sayısına imza attığım günü hiç unutmam. Ben biliyordum ki, o büyükşehirde 20 bin eğitim çalışanı içerisinde benim gibi düşünen, benim gibi hassasiyetleri olan, benim gibi hayata bakan ya da yorumlayan insan sayısı 254’ten fazlaydı” dedi.