Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi toplandı

Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) düzenlediği Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi dün Ankara'da gerçekleştirildi. Mesut Yar’ın sunumuyla ATO Congresium’da gerçekleştirilen zirvenin açılışına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi’nin katılımı ile gerçekleştirilen toplantıya Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu,...

Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) düzenlediği Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi dün Ankara’da gerçekleştirildi. Mesut Yar'ın sunumuyla ATO Congresium'da gerçekleştirilen zirvenin açılışına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi'nin katılımı ile gerçekleştirilen toplantıya Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Ankara Valisi Ercan Topaca, ilimizden KATSO Başkanı Selçuk Arslan ile KATSO Meclis Başkanı Mehmet Pattaban katıldı. “BU KONUYA İLGİMİZ ROMANTİK BİR İLGİDEN İBARET DEĞİLDİR” Toplantıda yaptığı konuşmada Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, coğrafi işaret korumasının oldukça önemli bir konu olduğunu belirterek; “Ancak bu konunun ne yazık ki zaman zaman yanlış veya eksik anlaşıldığını da görüyoruz. Coğrafi işaret koruması, sadece kültürel ve yerel değerlerin korunmasından ibaret bir husus olarak algılanıyor. Oysa diğer sınai mülkiyet hakları gibi, coğrafi işaret koruması da ekonomik boyutu olan ciddi bir konu. Bu konuya ilgimiz romantik bir ilgiden ibaret değildir. Ekonomik ve rasyonel açıdan şehirlerimizi geliştirmek, bölgesel kalkınmayı hızlandırmak açısından da bu konuyu çok önemsiyoruz” diye konuştu. “COĞRAFİ İŞARETLER İSE BÜTÜN BİR ÜLKEYE AİT OLABİLİYOR” Bugünün ekonomisinde en önemli kavramların, en değerli varlıkların başında fikri ve sınai mülkiyet haklarının geldiğini kaydeden Özlü; “Bu hakları elinde bulunduranlar, birçok önemli fırsata ve avantaja sahip oluyorlar. Patentler, markalar veya tasarımlar, genellikle bir kişiye, bir ekibe, bir üniversiteye veya bir firmaya ait oluyor. Coğrafi işaretler ise bütün bir bölgeye, bütün bir şehre ve hatta bir ülkeye ait olabiliyor. Her ne kadar küreselleşme ile tüketici tercihlerinin standartlaştığı düşünülse de özellikle son zamanlarda tüketicilerin geleneksel ve yerel ürünlere olan ilgisi artıyor. Coğrafi işarette o ürünün gerçekten de o coğrafyada ve geleneksel prensiplere uygun bir şekilde üretildiğini teminat altına alıyor. Bu özellikleri sebebiyle bu işarete sahip ürünler, pazarlara daha yüksek fiyatlarla girebiliyor. Bazı ülkeler, coğrafi işaretli ürünlerden çok ciddi gelirler elde ediyor. Örneğin Fransa’nın gıda endüstrisinde yaptığı ihracatın yaklaşık yüzde 30’u coğrafi işaret tescili olan ürünlerden oluşuyor” ifadelerini kullandı. “ŞU ANDA TESCİL EDİLMİŞ ÜRÜN SAYIMIZ 204’TÜR” Bakan Özlü, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Ülkemizde, son yıllarda coğrafi işaret konusunda bir farkındalık oluştuğunu görüyoruz. Şu anda tescil edilmiş ürün sayımız 204’tür. İnceleme aşamasında olan başvuru sayısı ise 302'dir. Bu sayılar yeterli değil. Bizim yaptırdığımız bir araştırma, 2 bin 500 civarında ürünün coğrafi işaret tescili alabilecek bir potansiyel taşıdığını ortaya koyuyor. Bu konudaki farkındalık arttıkça, doğru orantılı bir şekilde tescilli ürün rakamlarının da artacağına inanıyorum. Ülke içindeki tescil sayısı kadar Avrupa Birliği’nde geçerli olan tescil sayısının önemine de dikkat çekmek istiyorum. AB genelinde tescil edilmiş ürün sayısı 5 bin civarındadır. Türkiye’den ise sadece üç ürün, Aydın inciri, Antep baklavası ve işlemleri tamamlanmak üzere olan Malatya kayısısı bu listeye dahil olabilmiştir. AB’deki tescilli ürün sayımızı artırmak da hem oda ve STK’larımızın, hem yerel yönetimlerimizin hem de bizim üzerimize düşen bir borç ve vazifedir.” “COĞRAFİ İŞARET TESCİLİNİN KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMASI GEREKİYOR” “Coğrafi işaret tescilinin kağıt üzerinde kalmaması gerekiyor” diyen Özlü; “Başarı kriterimiz, tescil ettirdiğimiz ürün sayısıyla sınırlı kalmamalıdır. Başarı kriterimiz bunun ötesine geçmeli, coğrafi işaret tescilini ekonomik faydaya dönüştürmek olmalıdır. Ekonomik faydaya dönüştüremediğimiz bir coğrafi işaret tescili kağıt üzerinde kalacaktır ve hiç kimseye esaslı bir fayda getirmeyecektir. Yani işimiz, tescil işlemlerinin tamamlanmasıyla bitmiyor. Aslında esas iş, tescil aşamasından sonra başlıyor. Bu konuda da birlikte hareket etmemiz önem taşıyor” değerlendirmesinde bulundu. “COĞRAFİ İŞARET TESCİLİNİ UCUZLATTIK” Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 10 Ocak 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğini hatırlatan Bakan Özlü; “Bu kanun ile coğrafi işarete konu olabilecek yöresel ürünlerimizi daha etkin bir şekilde koruyabilmek için önemli düzenlemeler yaptık. Öncelikle Coğrafi İşaretler Dairesi’ni tesis ederek müstakil bir yapı ile bu konunun üzerine yoğunlaşmayı hedefledik. Ayrıca başvuru süreçlerinde 9-10 bin lirayı bulan ilan masraflarını ortadan kaldırarak coğrafi işaret tescilini ucuzlattık. 6 ay olan yayım süresini 3 aya indirerek tescil sürecini kısalttık. Bu önemli kanunun uygulama yönetmeliğinin birkaç gün önce yürürlüğe girdiğini de hatırlatmak istiyorum. Tabi iş yasalarla bitmiyor. Bundan fazlasını da yapmak, sahaya inmek gerekiyor. Türk Patent ve Marka Kurumumuz, bu açıdan önemli etkinlikler gerçekleştiriyor. 21 Mart’ta 1’inci Ulusal Coğrafi İşaretler Buluşması etkinliğini gerçekleştirdik. Bu programda 81 ili Ankara’da topladık. Bunun dışında ayrıca biz de illerimize giderek, şehirlerimizdeki paydaşlarımızla toplantılar gerçekleştiriyoruz. Mart ayında Diyarbakır’da, bu ay içinde ise Hatay, Adana ve Hakkari’de coğrafi işaret seminerlerini gerçekleştirdik. Yeni Sınai Mülkiyet Kanunu ile birlikte sınai mülkiyet haklarının tamamında hem nicelik hem de nitelik olarak yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizdeki patent, marka, tasarım, faydalı model ve coğrafi işaret tescilinin her geçen gün arttığını göreceğiz. Daha da önemlisi bunların ekonomiye daha fazla girdi sağladığına, katma değeri artırdığına hep birlikte şahit olacağız” açıklamasında bulundu. Türkiye’nin yüksek gelir seviyesindeki bir ekonomiye dönüşmesinin bu tür alanlarda yapılacak hamleyle gerçekleşeceğini vurgulayan Özlü, şehirleri, şehirlerdeki belediyeleri, STK’ları, odaları, bu konuda daha hassas olmaya, birlik içinde hareket etmeye ve Türkiye’deki coğrafi işaret belgesine sahip ürünleri hep birlikte artırmaya davet etti.  “YÖRESEL ÜRÜNLER İLE COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜNLERİN AYRILMASI GEREKİYOR” Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ise; yöresel ürünlerin, coğrafi işaretli ürünler kategorisine girmesi ve ekonomik değer haline gelmesi için bu alandaki fuarların önemli olduğuna işaret eden Tüfenkci, dünya pazarlarında coğrafi işaret tescilli ürünlerin, eşdeğerlerine göre 2,2 kat daha pahalıya satıldığını söyledi. Tüfenkci, Türkiye'de coğrafi işaretli olma kapasitesine sahip ürün sayısının AB toplamından daha fazla olduğuna işaret ederek; “Yöresel ürünler ile coğrafi işaretli ürünlerin birbirinden ayrılması gerekiyor. Yöresel ürünler, farklılıkları, kaliteleri ve üretimlerindeki tekillikleri ile ön plana çıkarlar. Bizde ekmeğin, tarhananın, reçelin, peynirin sayılamayacak kadar çeşidi vardır. Coğrafi işaret ise belirli bir bölgeden kaynaklanan bir ürünün, sadece o bölgede bulunabilecek karakteristik özellikler taşıdığını ifade eden ad ve işaretlerdir. Bunlar tarım ürünleri olabildiği gibi el sanatları, maden, değerli taşlar ya da yöresel yemeklerden de oluşabilen anonim değerler olabilir. Bir ürünün coğrafi işaret almış olması, ürünün tüketicisi için ürünün sadece kaynağını, karakteristik özelliklerini değil, karakteristik özellikleriyle coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve tüketilen ürünü garanti altına alan bir nevi kalite tescilidir” ifadelerini kullandı. “COĞRAFİ İŞARETLERİ KULLANMALI, EKONOMİK DEĞERLERİNİ ARTIRMALIYIZ” Coğrafi işaret tesciliyle sınırları belirlenmiş alanda üretimi gerçekleşen ve tarihsel geçmişi olan özel ürünlerin, üretim metotlarıyla birlikte kalite standartlarının korunduğunu dile getiren Tüfenkci, coğrafi işaretin pazarda sağladığı avantajları anlattı. Tüfenkci, Türkiye'de bulunan yöresel ürünlerin her birinin coğrafi işaret almaya ve dünya markası olmaya aday olduğunu vurgulayarak; “Bu ürünler, yerinde istihdam sağlayan geleneksel üretim biçimleriyle hem yerel ekonomiyi ayakta tutan hem de kültürel zenginliğimizi yaşatıp gelecek kuşaklara aktaran değerli mirasımızdır. Anadolu’daki zengin üretim için coğrafi işaretleri kullanmalı, ekonomik değerlerini artırmalıyız. Her yöresel ürünün, her marka gibi bir hikayesi olmalı. Bu hikayeyi o yörenin insanları yazacak. 16 Nisan'da ülke olarak yerli ve milli bir dönüşüm gerçekleştirdik. Bu değişim ve dönüşümle Türkiye'yi de marka haline getirmek, Türkiye markasını büyütmek istiyoruz” diye konuştu. Konuşmaların ardından Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi’nde kurulan stantlar gezildi.

Bakmadan Geçme