Çocukların Yüzde 5'i Bunu Yaşıyor
Dünya Kekemelik Günü nedeniyle Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dil ve Konuşma Terapisti Ahmet Bayar kekemelik hakkında bilgilendirmede bulundu.
Dünya Kekemelik Günü nedeniyle Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dil ve Konuşma Terapisti Ahmet Bayar kekemelik hakkında bilgilendirmede bulundu.
Dil ve Konuşma Terapisti Ahmet Bayar; kekemeliğin çocukluk döneminde ortaya çıkan yaygın bir konuşma bozukluğu olduğunu, çocukların yüzde 5’inin bu bozukluğu yaşadığını ifade etti.
Ahmet Bayar, yetişkinlerde kekemelik oranının ise yüzde 1 civarında olduğunu ve bu bireylerde kekemeliğin yaşam boyu sürebilen bir konuşma bozukluğu olduğunu söyledi.
İkincil Davranışlar Sergilenebilir
Kekemelik hakkında bilgi veren Dil ve Konuşma Terapisti Ahmet Bayar; “Kekemelik, konuşma akıcılığında kesintilere neden olan, bireyin kendini ifade etme becerisini olumsuz etkileyen bir konuşma bozukluğudur. Bu kesintiler genellikle; ses, hece ya da tek heceli sözcüklerin tekrar edilmesi (örneğin, ‘E-e-e-eve gitmek’), seslerin gereğinden fazla uzatılması (‘Buuuugün’) veya hava akışının tamamen kesildiği bloklarla karakterize olur. Kekemeliğin bu temel özelliklerine ek olarak, bireyler konuşurken yüz buruşturma, göz kırpma ya da baş sallama gibi istemsiz ikincil davranışlar da sergileyebilirler. Kekemeliği olan bireyler sıklıkla bu duruma bağlı olarak olumsuz duygu ve düşünceler geliştirirler. Bu nedenle konuşmalarını geciktirme, belirli kelimelerden kaçınma veya konuşma ortamlarından uzak durma gibi stratejiler geliştirebilirler. Kekemelik çocukluk döneminde ortaya çıkan yaygın bir konuşma bozukluğudur. Çocukların yüzde 5’i bu bozukluğu yaşamaktadır. Ancak bu çocukların yüzde 75-80’i herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşebilir. Genellikle, kendiliğinden iyileşme süreci kekemeliğin başladığı ilk 6-12 ayda gerçekleşir. Ancak 8 yaşından sonra kekemelik halen devam ediyorsa, bu bozukluğun kronikleşme riski artar. Yetişkinlerde kekemelik oranı ise yüzde 1 civarındadır ve bu bireylerde kekemelik yaşam boyu sürebilir. Erkeklerde kekemelik kadınlara oranla dört kat daha fazla görülmektedir” dedi.
Kekemeliğin Belirtileri
Kekemeliğin belirtilerini sıralayan Bayar; “Kekemeliğin belirtileri dört ana grupta toplanabilir; 1’incisi temel davranışlar. Sözcük başında ses ve hece tekrarları (örneğin, ‘B-b-ben...’), seslerin uzatılması (örneğin, ‘Ooooooorada’), bloklar (konuşmaya başlamadan önce duraksamalar veya konuşma sırasında aniden durma). 2’ncisi kaçınma davranışları; Kekemelik sırasında belirli sözcüklerden kaçınma veya alternatif kelimeler kullanma ‘Hmm’, ‘şey’ gibi erteleme ifadeleri kullanma. 3’üncüsü kaçış davranışları; konuşma sırasında baş sallama, göz kırpma gibi vücuttan destek alınan davranışlar. 4’üncüsü duygusal ve tutumsal etkiler, kekemeliğe bağlı olarak olumsuz duygular ve kendine yönelik negatif bilişler geliştirme” ifadelerini kullandı.
Kekemeliğin Nedenleri
Kekemeliğin nedenleri ile ilgili de bilgi veren Ahmet Bayar; “Kekemelik, çok boyutlu bir bozukluktur ve birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Gelişimsel kekemelik genetik, nörolojik, motor, bilişsel ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Örneğin, kekemelik görülen bireylerin genellikle ailelerinde de kekemelik geçmişi bulunmaktadır. Ayrıca yapılan nörogörüntüleme çalışmaları, kekemeliği olan bireylerin beyin yapı ve işlevlerinde farklılıklar olduğunu göstermektedir. Kekemelik genellikle konuşma organlarının motor planlaması ve koordinasyonunda yaşanan güçlüklerle ilişkilendirilir. Dil gelişimi açısından, kekemelik genellikle dil becerilerinin hızla geliştiği okul öncesi dönemde ortaya çıkar ve bu dönemdeki dilsel talepler, kekemeliği tetikleyebilir. Duygusal faktörler de kekemeliğin nedenleri arasında yer almaktadır. Kekemeliği olan bireyler genellikle duygusal olarak daha hassas, kaygılı ve tepkisel olurlar. Ayrıca mükemmeliyetçilik, çekingenlik gibi özellikler de kekemeliğin şiddetini etkileyebilir. Ancak, günümüzde kekemeliğin yalnızca psikolojik nedenlere dayalı olduğu görüşü kabul görmemektedir. Kekemelik, daha çok nörogelişimsel temelli bir bozukluk olarak ele alınmaktadır” şeklinde konuştu.
Kekemeliğin Sosyal Ve Psikolojik Etkileri
Açıklamalarına devam eden Bayar; “Kekemelik, bireyin sosyal hayatını önemli ölçüde etkileyebilir. Kekemelik yaşayan bireyler, konuşma sırasında zorlanmaları nedeniyle sosyal ortamlardan kaçınabilirler. Çocuklar özellikle okul döneminde, akranları tarafından alay edilme veya dışlanma gibi olumsuz durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Bu tür sosyal baskılar, kekemelik yaşayan çocukların liderlik rollerini üstlenmekten çekinmelerine ve kendilerini geri plana atmalarına neden olabilir. Kekemelik, sadece bireyin sosyal ilişkilerini değil, aynı zamanda akademik başarısını ve özgüvenini de olumsuz etkileyebilir. Bunun yanı sıra, kekemeliği olan bireyler iletişim becerilerine dair olumsuz tutumlar geliştirebilir ve bu da sosyal izolasyonlarına yol açabilir. Özellikle yetişkinlik döneminde, kekemelik, iş yaşamında ve sosyal ortamlarda bireyin kendini ifade etme becerisini kısıtlayabilir. Ancak doğru destek ve terapi ile bireyler, bu zorlukların üstesinden gelebilir ve etkin birer iletişimci olabilirler” dedi.
Kekemelik Tedavisi
Kekemeliğin tedavi yöntemlerini sıralayan Bayar; “Kekemelik tedavisinde en önemli unsur, bireyin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş bir terapi süreci planlamaktır. Tedavi süreci, bireyin yaşına, kekemeliğin şiddetine ve bireyin sosyal çevresine göre şekillendirilir. Kekemelik tedavisinde kullanılan başlıca yaklaşımlar şunlardır: Erken Çocukluk Dönemi Tedavisi; bu dönemde yapılan terapiler, hem çocuğa hem de aileye yönelik stratejiler içerir. Ebeveynler, çocuğun akıcı konuşmasını destekleyici bir ortam yaratmak konusunda eğitilir. Ayrıca çocuğun kekemeliği yönetmesi ve bu duruma karşı olumsuz duygular geliştirmemesi hedeflenir. Ebeveyn merkezli stratejiler, çocuğun konuşma akıcılığını artırmayı ve çocuğa yönelik sosyal desteği güçlendirmeyi amaçlar. Okul Çağı Tedavisi; okul çağındaki çocukların tedavisinde konuşma akıcılığını artırmanın yanı sıra, sosyal ve duygusal beceriler de geliştirilir. Bu dönemde kekemelikle ilgili olumsuz duyguların ve kaçınma davranışlarının üstesinden gelinmesi önemlidir. Terapi sürecine çocuğun ailesi, öğretmenleri ve arkadaşları da dahil edilerek, geniş bir sosyal çevre desteği sağlanır. Yetişkinlik Dönemi Tedavisi; yetişkinlerde kekemelik terapisi, bireyin konuşma kontrolünü artırmayı, kekemeliğe bağlı olumsuz düşünce ve duyguları azaltmayı hedefler. Yetişkinler için yapılan terapilerde, bireylerin kekemeliği kabul etmesi ve kaçınma davranışlarından kaçınması öğretilir. Bu süreçte birey, konuşma durumlarına karşı duyarsızlaştırılarak özgüven kazanır. Sonuç olarak, kekemelik her bireyde farklı şiddetlerde ve biçimlerde ortaya çıkabilir. Ancak erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleri ile kekemeliğin etkileri büyük ölçüde azaltılabilir. Kekemelikle başa çıkmada en önemli unsur, bireyin sosyal çevresi tarafından kabul ve destek görmesidir. Kekemelikle ilgili farkındalık artırıcı çalışmalar, toplumsal önyargıların azaltılmasına ve kekemeliği olan bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunabilir. Kekemelik, bireyin yaşamında bir engel olarak görülmemeli, aksine doğru destekle üstesinden gelinebilecek bir zorluk olarak ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı.