Belediye Meclisi'nde Yoğun Gündem
Kastamonu Belediye Meclis Toplantısını Belediye Başkanı Hasan Baltacı Başkanlığında gerçekleştirildi.
Daha önceki belediye toplantılarına değinen CHP Grup Başkanvekili Alican Yılmaz; “Toplam 21 saat 24 dakika sürdü. 17 saat 55 dakikasında Kastamonu gündemi konuşuldu. Geriye kalan 3 saat 29 dakikasında ülke genelindeki konular ve görüşler dile getirildi. Peki, bu 17 saat 55 dakikalık sürede Kastamonu ile ilgili ne konuşuldu? Acem Hanı konuşuldu, Kuzeykent’te peşkeş çekilen arsalar konuşuldu. Önceki 5 yılda iki şirket üzerinden belediyemize kesilen 24 adet doğrudan temin faturaları 56 milyon 630 bin TL’lik reklam faturaları konuşuldu. Hentbol takımı ve reklam şirketleri üzerinden yapılan milyonluk servet transferleri konuşuldu. Hatta konuşmakta da kalmadı belediye başkanımız bir önceki toplantıda söyledi yargı süreci de başlatıldı. Tüm bunlar olurken bu kötülükler yapılırken milletin malına mülküne parasına çökülürken meclis sıralarında oturanlar belediye başkan yardımcılığı yapanlar ‘Kastamonu konuşulmuyor’ yalanını söylerken ne yazık ki yüzleri bile kızarmadı. Çünkü dertleri bu değildi dertleri tam olarak da aslında bu konuların konuşulmamasıydı, komşularımızın bunları öğrenmemesiydi bundan önceki 10 yılda olduğu gibi meclis buraya gelsin ellerini kaldırsın indirsin ve gidilsindi. Komşularımız bunları bilmesin, onların paralarıyla ne işler yapıldığı ortaya dökülmesin istenmesinin, bir yalanıydı bu. Cumhuriyet Halk Partili meclis üyeleri bu kötülükleri anlatmaya devam edecektir. Bu şehrin malı mülkü parası kimlere gitmiş herkes duyacaktır ve bu suçlara ortak olanlarla ilgili gereken ne varsa yapılacaktır. Belediye Meclis toplantılarında Kastamonu konuşulmuyor yalanı ile algı oluşturmaya çalışanlar şöyle bir listeyi istedikleri zaman benden talep edebilirler belki listeyi kendileri de gördükleri zaman az da olsa yüzleri kızarır” dedi.
‘Cumhuriyet Halk Partililer Merttir’
Toplantının şeffaf bir şekilde paylaşıldığını belirten CHP Grup Başkanvekili Alican Yılmaz; “Bülent Arınç Melih Gökçek'le ilgili şöyle bir cümle kullanmıştı Gökçek ‘Bu yapıya ‘Yapı’ derken neyin kastedildiğini anlıyorsunuzdur diye düşünüyorum, Ankara'yı parsel parsel satmıştır.’ Melih Gökçek bu açıklamalardan da sonra görevinden alındı. Ama ne olduysa hakkında hiçbir soruşturma başlatılmadı, hiçbir yargı süreci işletilmedi, ödül olarak da oğlu milletvekili yapıldı. Kadir Topbaş’ın damadı FETÖ'den tutuklandı. Erdoğan tarafından mental yorgunluğu bahane edilerek 2017 yılında görevinden el çektirildi. Bununla ilgili de herhangi bir yargı süreci başlatılmadı. Aladağ yangınını hatırlarsınız. 2016 yılında Adana'nın Aladağ ilçesinde bir tarikat yurdunda 11’i çocuk 12 kişi yanarak can verdi. O dönem Aladağ Belediyesi'ni AKP yönetiyordu ama AKP belediye başkanı ile ilgili de hiçbir yargı süreci başlatılmadı. Bozkurt sel felaketi oldu. Bozkurt'la ilgili yargılanan birini hatırlıyor musunuz ya da şu an tutuklu olan birini hatırlıyor musunuz? Bozkurt sürecinde de 72 kişi can verdi. Bir yargı süreci ne yazık ki göremiyoruz. Küre Maden Faciası 8 Eylül 2014, 19 çalışan can verdi. Bununla ilgili de bir yargı süreci başlatılmadı. Herhangi bir yetkiliye herhangi bir sorumluya bir dava açılmadı. Aslında bunu Hüseyin Çelik yakın zamanda özetledi. Hüseyin Çelik'i tanıyorsunuz yaklaşık 7-8 yıl bakanlığınız yaptı, Milli Eğitim Bakanlığınızı yaptı. Ondan öncesinde Kültür Bakanlığınızı yaptı. Şöyle bir cümle kullandı ‘AKP'nin özellikle son 10 yıllık iktidarında ne yazık ki biz kendi militan yargımızı oluşturduk, bağımsız yargı falan artık bana çok masal gibi geliyor, maalesef böyle bir şey yok.’ Bunu da yakın tarihte Özlem Zengin kanıtladı. Açık açık yeğenine torpil istedi. Bazı gerçekten bu konudan rahatsız olan diğer muhalefet partilerini kenarda bırakarak AKP'li eski milletvekilleri yöneticiler de bununla ilgili rahatsızlıklarını dile getirdi. Yani aslında bunun işin özeti şöyle bir şey bu arada istiyorsanız bu listeyi de paylaşabilirim hani birkaç örneğini verdim çok vaktini almamak için, burada daha detaylı da bir liste var. Soruşturma açılmayan felaketler. Bu işin özeti şu herhangi bir felakette mevcut iktidar karşısında bir muhalefet parti görürse hemen orayı suçlu tutuyor ama kendine dokunan bir şey varsa takdir diyor, olağan diyor, kader diyor. Rıza Zarrab'ın önüne yatmaktan çekinmeyen bizim belediye başkanlarımıza gençlik kolları başkanlarımızın evlerine operasyon düzenliyorlar. Aladağ’daki canları dert etmeyenler şimdi aynı iftiraları Bolu Belediyemize atıyorlar Bolu Belediye Başkanımıza atıyorlar. İftiradan sonra da valiliklere yazı gönderiyorlar diyorlar ki Valilik denetleyin işe koyulun ya kardeşim niye direkt belediye yollamıyorsunuz o zaman yani inanılmaz bir kendinizle çelişen işler yapıyorsunuz ama bunu asla kabul etmiyorsunuz. Ayrıca şunu da söyleyeyim hakaret ve halkı kim ve nefret düşünen işler mi arıyorsunuz ittifak ortağınız Devlet Bahçeli'nin açıklamalarına bakacaksınız Genel Başkanınız Erdoğan'ın millete söylediği hakaretlere bakacaksınız. Samimiyseniz işe koyacaksınız. Samimiyseniz dile getireceksiniz süreci başlatacak şunu söyleyeyim Cumhuriyet Halk Partililer merttir. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ile ilgili bir süreç bir algı operasyonu yürütmeye çalıştığınız için büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem merttir ve görmüşsünüzdür ki belediyede astık ‘halkın ekmeğidir adalet’ ve gün gelecek bu adalet size de lazım olacak ama biz bu kürsülere gelip sizin hakkınızı da savunacağız” şeklinde konuştu.
‘Satacak Arsa Bulamazsanız Neyi Satacaksınız Çok Merak Ediyoruz’
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi ile yönetildiğini ifade eden AK Parti Grup Başkanvekili Necati Atak; “Bolu’daki facia hepimizi derinden üzdü. Bu tür olayların bir daha yaşanmamasını temenni ederken, bu faciada hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbim bir daha böyle acılar yaşatmasın. Bu tür olaylar karşısında hepimizin sağduyulu olması gerekiyor. Hiç kimse bir suçlu arayarak veya başkalarını hedef göstererek bu olayın sorumluluğundan kaçmamalı. Türkiye Cumhuriyeti, demokrasiyle yönetilen bir hukuk devletidir. Dolayısıyla herkes görevini yerine getirmelidir. Bu konu şu an yargıya intikal etmiştir ve hukuki süreç gereği gibi işleyecektir. Şunu unutmamalıyız ki adalet, hava gibi, su gibi, ekmek gibi herkes için gereklidir. Eğer geçmişe dönüp yaşananları tek tek sıralamaya kalkarsak, kimin ne kadar adaletli, kimin ne kadar dürüst olduğu konusunda uzun uzun tartışabiliriz. Ancak burada bir karar merci değiliz. Geçmişte yapılan hukuksuzlukları saymakla bitiremeyiz. Ben bir tane örnek vereyim Moğultay, bir hakim atamasında ‘Kendi adamımı atacağım tabii’ dedi, ‘Yani gericiler yobazlardan mı atacağım kendi adamlarımı atacağım’ dedi. Ne imtihan ne efendim mülakat hiçbir şey olmadan bunları atadı. Geçmiş dönemlerde o kadar çok hukuksuzluk yapıldı ki parti kapatmalar olsun işte şu andaki Cumhurbaşkanına verilen cezalar olsun, belediye başkanlığını bile tamamlayamadan içeri atıldı son bir buçuk yılı içeride geçirdi. Yani bunlar bugün sadece böyle oluyor diye bu yargıyı o zaman da iktidarın başında iktidarda olanlar yargıya müdahale mi ediyorlardı? Sincan Belediyesi de bir tiyatro oyunu oynamıştı. Bu tiyatroda Filistin ile ilgiliydi. Bu Filistin ile ilgili tiyatro belediyenin salonundaydı. ve bir gece gece yarısı görevden alındı. Yani bu memlekette adaleti hukuku sorgulama noktasında Biz geçmiş dönemlerde şunlar şunlar yapıldı bunlar bunlar yapılmadı diye bunları söylemekle geçmiş dönemde yapılmayanlar mı cezalandıracak ve ya da onlarla ilgili ne yapmak istiyoruz? Ben bunu anlamış değilim. Benim burada meclis üyesi olarak görevim Belediye Meclisi ile ilgili Kastamonu’muzla ilgili gerekli yapılması gereken her konuda ne varsa meclis olarak biz destek vermek ve yardımcı olma Kastamonu'ya hizmet noktasında muhalefetinde iktidarında görevleri var bunu yapmakla mükellefiz. Yani siz burada şimdi ben de o şekilde serbest gündemde 94'te mesela belediyeyi biz aldığımız zaman İstanbul çöp deryasıydı. Veysel Göknel diye bir eski müdürümüz vardı. Hatırlarsınız ama ne oldu ne ceza verildi. O kadar belediye zarara uğrattı. Şimdi bunlara girerek neyi halledeceğiz? Bir şey var mı Şimdi burada sayıp döküyorsunuz mesela geçen arkadaşımız saydı işte; 115 bin metrekare arsayı Tahsin sattı, 45 bin metrekare Galip sattı işte bunlardan elde edilen para, altın hesabına vuruyorsunuz o zamanın şartlarında söylüyorsunuz, ama bu zamana kadar geldiğimiz günler içerisinde de 7 tane parsel sattığınız söylüyorsunuz 7 tane değil 9 tane parsel sattınız 3 tane de bugün satıyorsunuz 12 tane yapmış oluyor. Siz de yerine bir tane koyup da ilave edip de satsaydınız bir şey söylemeyecektim. Geçmiş dönemden kalan arsaları satıyorsunuz borçları ödedik diyorsunuz. Bu borçları nasıl ödüyorsunuz onu da anlamış değilim. 7 adet parselden 114 bin gelir elde ettik diyorsunuz ama bir arsayı SSK'ya borç karşılığı veriyorsunuz. Bir de encümen kararıyla satılan 75 milyonluk bir arsanız var. Dolayısıyla yani 115 bin liralık arsa değil daha fazla miktarda satılan bir arsa var. Bir de esnafımızdan borçlarına karşı ödediğiniz paralardan bir de yüzde 20 alıyorsunuz. Bunları da bilmiyoruz tabii ne kadar alındığını yani burada bilgi verirken bu bilgileri doğru verirseniz Kastamonu halkı da bu bilgileri doğru almış olur. Dolayısıyla Siz arsaları bir yerden getirmediniz. Bu memleketin geçmiş dönemdeki belediye başkanının üretmiş olduğu arsalar. Bunlar satılıyor borç ödedik diyorsunuz çayın taşıyla çayın kuşunu vurmuş gibi bir şey bu başka bir şey değil ki yani bir şey üretmeden bir şey üretmeden bu arsaları satıyorsunuz. Yani satacak arsa bulamazsanız neyi satacaksınız çok merak ediyoruz. Dolayısıyla geçmişleri burada konuşmakla hiçbir şey elde edemeyiz zaman kaybetmekten başka da bir şey yaramaz. Kim eğer bir insanın ayağının kırılmasına bırakın ölmesine sebebiyet veriyorsa gerekli her türlü ceza alması lazım alınması için de gereken sorumlular kimse bu yapması lazım. Burada biz onun sorumluluğunu taşımıyoruz ama sadece söylüyoruz söylediğimiz zaman burada birbirimizi kırmaktan birbirimize sataşmak başka bir şey yapmıyoruz. Yani biz burada şimdi arkadaşımın söyledi inanın Kastamonu meselesinden daha çok genel meseleleri 10 yıl 20 yıllık efendim şu siyasi böyle dedi zaten akşama kadar televizyonlardan gazetelerden açık oturumlardan bunları dinleye dinleye kafamız şişmiş vaziyette. Bunları söyleyerek bir yere varmanın mümkünatı olmayacağını söylüyorum. Biz Kastamonu'nun meselelerini yine söylüyorum meseleleri konuşmamız lazım. Çok acil meseleler var 6'dan sonra 6'dan sonra Olukbaşı’ndan aşağıya bir gidin arabanızla kaç dakika gidiyorsunuz. Bir trafik meselesi var o kadar çoğaldı ki bugünlerde. Otopark fiyatlarını yüzde 100 artırıyoruz millet otoparka arabasını çekmiyor sokaklara çekiyor. Yani bir otoparka 70-100 lira bir saatliğine verirse insan otoparka araba çekmez. Dolayısıyla bizim meselemiz hakikaten ne yapacaksak beraberce bunu emniyetle mi olacak öyle mi olacak böyle mi olacak ne olacaksa karar vermemiz lazım beraberce bu işi yürütmem lazım. Yok efendim belediye suçlar mahiyette konuşmuyorum. Burada trafik polisler de genini yapması lazım belediye de gereğini yapması lazım yani, hep birlikte bu Kastamonu’muzun kalkınması ile ilgili gerekli neyse onu yapmamız” dedi.
‘Burada Da Vicdanımızla Hareket Ediyoruz’
CHP Grup Başkanvekili Alican Yılmaz; “Necati Bey'e bir şey söylemek istiyorum. Keşke beni daha dikkatli dinleseydiniz. Ben ‘18 toplantımız var, 17'sini bitirdik’ dedim. Ancak Necati Bey ‘dokuz toplantı’ ifadesini kullandı. Ben burada süreleri net bir şekilde belirttim ve Kastamonu ile ülke gündemi hakkında ne kadar konuştuğumuzu açıkladım. Necati Bey’in söylediği gibi bir durum söz konusu değildir. Burada Kastamonu konuşulmaktadır. Tabii ki ülke gündemiyle ilgili de zaman zaman konuşmalar yapılacaktır. Biz siyasetçiler olarak bu konulara duyarsız kalamayız. Biz bu haberleri izlediğimizde kafamız şişmiyor, vicdanımız sızlıyor. Burada da vicdanımızla hareket ediyoruz” şeklinde konuştu.
‘Bazı Konuları Gündeme Getirdiğimde Yanlış Anlaşıldım’
Daha önce yanlış anlaşıldığını ifade eden AK Parti Belediye Meclis Üyesi Mahmure Nükhet Akkaya; “Öncelikle Bolu’da hayatını kaybeden canları anmak istiyorum. Kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Türkiye’nin gündemine çok üzücü bir şekilde oturan bu olayda güvenlik, her alanda olduğu gibi burada da büyük bir önem taşıyor. Yangın güvenliği, yapıların sağlamlığı ve deprem gibi afetlere karşı alınması gereken önlemler hayati derecede önemli. Daha önceki toplantılarda, Gazi Konağı ile ilgili bazı konuları gündeme getirdiğimde yanlış anlaşıldım. Sanki küçümsüyormuşum veya önemsiz görüyormuşum gibi bir algı oluşturuldu. Oysa bizler buranın ahşap bir yapı olduğunu ve güvenlik açısından sorgulanmasının gayet normal olduğunu söylüyorduk. O dönemde burası kadın kooperatifi olarak kullanılıyordu. Peki, o zaman yangın güvenliği raporu alınmış mıydı?” dedi.
‘Belediye Başkanı’nın Yaptığı Açıklamaları Dinledim’
Bolu’da çıkan otel yangını hakkında konuşan AK Parti Belediye Meclis Üyesi Mahmure Nükhet Akkaya; “Özellikle olayda hayatını kaybeden çocukların yaşları itibariyle olayın heyecanı ve korkusunu daha büyük insanlara göre çok daha az kontrol edebileceklerini biliyoruz. Bizler en azından kendimizi koruyacak reflekslere sahibiz, ancak onlar için bu daha zor. Şimdi, bu otel faciasına gelecek olursak. Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamaları dinledim. Otel sahibi, yangın güvenliği ile ilgili eksiklikleri gidermek için başvuruda bulunmuş, ancak gerekli değişiklikler yapılmamış. Otelin önündeki 70 metrekarelik restoran ve kafe alanıyla ilgili de bir araştırma yapılmış. Ancak belediye başkanına bu durum sorulduğunda, ‘Benim yüzlerce işim var, önüme gelen her evrakın ne olduğunu nereden bileyim?’ şeklinde kaçamak bir yanıt verdi. Sizce böyle bir şey mümkün mü? Belediye başkanı, önüne gelen belgeleri okumadan mı imza atıyor? İtfaiye belediyeye bağlı bir birimdir. Eğer itfaiyeden bir rapor gelmişse, bu raporun içeriği sorgulanmalıdır. 70 metrekarelik bir alanın yangın güvenliği açısından yeterli olup olmadığı, bir otelin bu büyüklükte olup olamayacağı ciddi şekilde incelenmeliydi. Eğer burada bir ihmal varsa, kim sorumluysa bunun hesabını vermelidir. Bu olay, bakan düzeyinde de tartışıldı, ancak asıl sorulması gereken soru şu: Belediye başkanı, sadece ‘Ben bilmiyorum’ diyerek sorumluluktan kaçabilir mi? Eğer bu sözler gerçekten söylendiyse, bu bile başlı başına bir sorumluluk yüküdür. Çünkü burada 78 insan hayatını kaybetti” açıklamasını yaptı.
‘Kastamonu’nun Veya Başka Şehirlerin Konuşulmasına Karşı Değilim’
Çalışanların güvenlik önemleri hakkında ise Akkaya; “Bir diğer konuya gelirsek. Bu mesele ilk gündeme geldiğinde kaçıncı toplantı olduğunu hatırlamıyorum. Ancak sürekli genel siyaset konuşulduktan sonra, ben belediye meclisinde asıl konuşulması gereken konunun Bolu’daki icraatlar olduğunu dile getirdim. Kastamonu’nun veya başka şehirlerin konuşulmasına karşı değilim. Ancak burada asıl mesele, bizim yaşadığımız şehirde yapılan veya yapılmayan hizmetleri tartışmak olmalıdır. Toplantılarda bazı konuları gündeme getirdiğimizde, sanki biz anlamıyormuşuz gibi bir tavır sergileniyor. Örneğin, ‘Şehri Şahane’ adlı blokların hangi belediye başkanı döneminde yapıldığı ve Bolu’daki en yüksek bina izninin kim tarafından verildiğini sorduğumda net bir cevap alamadım. Ayrıca, Ankara yolu üzerindeki kavşaktaki yapıların kullanım alanlarının mülkiyet durumunu sordum. Bunun için dilekçe vermem gerektiği söylendi. Ancak her konuda burada rahatça açıklama yapılırken, neden bu konu için dilekçe talep ediliyor? Son olarak, belediyenin faaliyetleri arasında yer alan ağaç budama çalışmaları ile ilgili bir konuya değinmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde şehrimizin ‘Çay Boyu’ mevkisinde yapılan budama çalışmalarını özellikle izledim. Ancak, bu işlem yaya ve taşıt trafiğinin yoğun olduğu bir bölgede gerçekleştirildi. Üstelik, burası özellikle okul saatlerinde oldukça kalabalık oluyor. Özellikle öğlene yakın saatlerde, çay boyunda yapılan ağaç budama çalışmalarına dikkat çekmek istiyorum. Belediyenin yürüttüğü bu çalışmalarda birçok eksiklik gözlemledim. Sürekli söylediğimiz gibi, yapılan her iş sorgulanmalı ve kurallara uyulmadığı takdirde sorumlular cezasını çekmelidir. Ancak burada çalışan işçilerin hiçbirinde kask bulunmuyordu. Motorlu testere ile dallar kesiliyor, büyük parçalar yukarıdan aşağıya düşüyordu. Bu dallar kaldırıma, yola ve hatta çayın içine savruluyordu. Evet, emniyet şeridi çekilmiş olabilir ama yayalar bu şeritlerin altından ve üstünden geçiyordu. Yoğun trafik akışının olduğu bir alanda böyle bir işlem yapılırken, en temel önceliğimiz ne olmalı? Tabii ki güvenlik! Belediyenin bünyesinde mutlaka iş sağlığı ve güvenliği uzmanları ya da bu konuda eğitim almış, bilgilendirilmiş personel bulunuyor olmalı. Böyle bir faaliyet öncesinde, güvenlik önlemleri eksiksiz şekilde alınmalıdır. Bu durumu şahsen çok tehlikeli buluyorum. İş güvenliği sadece bir kuraldan ibaret değildir, insanların can güvenliği söz konusudur. Eğer bir işçi ya da yoldan geçen herhangi biri zarar görseydi, sorumluluğu kim üstlenecekti? İşgaller ve güvenlik ekipmanları konusuna da değinmek istiyorum. Eğer belediyenin yeterli sayıda güvenlik şeridi yoksa, bunu temin etmek zor olmamalı. Kendi arabamın bagajında bile bir rulo emniyet şeridi taşıyorum. Olası bir arıza ya da kaza durumunda, kendimi ve çevremdekileri koruyabilmek için bu basit ekipmanı bulunduruyorum. Belediye ise bu kadar büyük bir çalışmada neden yeterli güvenlik önlemi almıyor? Ayrıca, bu çalışmalar neden gündüz saatlerinde yapılıyor? ‘Gündüz yapalım ki insanlar görsün, belediye çalışıyor desin’ anlayışı mı var? Eğer ‘Akşam karanlıkta olmaz’ deniliyorsa, o zaman planlı bir şekilde, trafiğin en az olduğu saatlerde, uygun ekipmanlarla bu çalışmalar yapılmalı. Örneğin, budama işlemi yapılırken trafik tamamen kapatılabilir, yayalar için güvenli bir geçiş sağlanabilir. Ancak gördüğüm manzara tam tersiydi: İnsanlar, bebek arabalarıyla, kesilen ağaç dallarının altından geçmek zorunda kaldı. Geçtiğimiz günlerde ise çok ilginç bir şey gördüm. İki bina arasına bir pankart asılıyordu. Belediye Başkan Yardımcısı ve bir belediye meclis üyesi oradaydı. Bir vinç getirilmişti ama yine hiçbir güvenlik önlemi alınmamıştı. İnsanların güvenliği konusunda bu kadar dikkatsiz olunması kabul edilemez. Can güvenliği sadece büyük felaketlerden sonra gündeme gelen bir konu olmamalıdır. ‘Kazadan sonra ceza verilsin, istifa etsin’ demek yerine, en başından doğru önlemleri alarak bu kazaların önüne geçmeliyiz. Çok basit gibi görünen bu budama çalışması bile büyük bir tehlike arz ediyordu. Neyse ki kimsenin başına bir şey gelmedi. Ancak bu tür ihmallerin devam etmesine göz yummamalıyız. Bu durumu özellikle dile getirmek istedim” dedi.
‘Bazı Konular Hiç Konuşulmuyormuş Gibi Bir Algı Oluşuyor’
Kendisine yönlendirilen sorular olduğunu belirten Akkaya; “Ocak ayı toplantısına rahatsız olduğum için katılamadım. Ondan önceki, sanırım Aralık ayı toplantısında, insanlar kulaktan kulağa bir şeyler duyuyor veya burada geçen konular hakkında konuşuyorlar. Herkes birbirini takip ediyor. Ancak sanki bazı konular hiç konuşulmuyormuş gibi bir algı oluşuyor. Birileri, ‘Cesaretin varsa konuyu burada konuş’ gibi söylemler dile getiriyor. Ahmet Bey burada, bir dahaki toplantıda onun mikrofonda konuşmasını istiyoruz gibi ifadeler kullanılıyor. Biz aklı başında insanlarız. Eğer buraya geldiysem, konuşmam gereken bir konu varsa elbette konuşurum. Bu tür söylemler gerçekten rahatsız edici” ifadelerini kullandı.
‘Bizim Yangın Raporumuz Var’
Kreş konusunda açıklama yapan Başkan Yardımcısı Eda Büyükdemirci; “Nükhet Hanım’ın az önceki ifadeleriyle ilgili bir açıklama yapma zorunluluğu hissettim. Özellikle kreş konusundaki hassasiyetleri ile ilgili olarak, AKP grubuna süreci kronolojik sırayla anlatayım ki zihinlerimiz bu konuda berraklaşsın. Biz, ekim ayının başında Atabey Gazi Çocuk Kreşi'ni açtık. Tüm AKP meclis üyelerine davette bulunarak, ‘Gelin, sizi kreşte bekliyoruz. Kreşi gezdirelim, bir eksiklik ya da aksaklık varsa bize bildirin’ dedik. O gün herhangi bir AKP meclis üyesi gelip kreşi gezerek uyarıda bulunabilirdi. Kapımız her zaman açık. Daha sonra, sanırım aralık ayında, AKP Grup Üyesi Ahmet Bey, ‘Sizin yangın raporunuz yok’ dedi. Oysa bizim yangın raporumuz var. Bizden talep edilmesi halinde zaten kendilerine de veririz. Ancak içleri rahat etmiyorsa, yine gelip kreşi yerinde görebileceklerini söyledik. Hatta o gün burada grup toplantısı bittiğinde, aşağıda Ahmet Bey’le karşılaştık. Kendisi, ‘Yarın geleceğim’ dedi. Ben de ‘Bekliyorum, istediğiniz zaman gezelim’ dedim. Ancak o gün de ertesi gün de kimse gelmedi. Aradan iki ay geçti ve hâlâ hiçbir AKP meclis üyesi kreşleri ziyaret etmedi. Kreşin hali nedir, bir eksiklik var mı, yok mu diye yerinde inceleme gereği bile duymadılar. “Şimdi deniliyor ki ‘Sizin kreşinizin yangın raporu yok.’ Oysa raporumuz var ve bunu Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne de gönderdik. İtfaiyenin verdiği rapor da mevcut. Ancak söylenmek istenen şey şu: ‘Belediyenin itfaiyesi sizin istediğiniz raporu, istediğiniz gibi düzenler.’ El insaf! Siz şu an belediye memurlarını itham ediyorsunuz. Belediyenin itfaiyesinin böyle bir şey yapabileceğini mi ima ediyorsunuz? Kendi kurumlarınıza bile güvenmiyor musunuz? Denetleyici kurumların varlığından haberiniz yok mu? Eğer raporu görmek istiyorlarsa elimizde mevcut, kendilerine takdim edebiliriz. Ancak sürekli aynı konuyu gündeme getirmekten çok mahirler. Yerinde görmek isterlerse yine kreşlerimizi gezdirebiliriz. Ama aradan iki ay geçmesine rağmen hâlâ uğrayan olmadı. Bir diğer konu da iş güvenliği. Bu konuda konuşacak en son parti Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bu ülkede maden kazalarında sadece bir patlamada 400 işçi hayatını kaybetti. O günden bu yana yaşanan iş kazalarının haddi hesabı yok. Meseleleri derinlemesine ele almak gerekirse, meslek liselerinde yaşanan iş kazalarına bile girmiyorum. Bu konuda detaylı bir hazırlık yaparak, bir sonraki mecliste daha kapsamlı bir sunum yapmak isterim. Ancak şunu net bir şekilde söylemek gerekiyor: İş kazaları, işçi güvenliği ve can güvenliği konusunda konuşmaya en son yetkili olan sizsiniz” dedi.
‘Çeşitli Engellerle Uğraşıyoruz’
Gündem dışı konuşmaların ardından söz alan ve eleştirilere cevap veren Belediye Başkanı Hasan Baltacı ise; “Tabii ki, biz görevimizi yerine getiriyoruz, ancak burada önemli olan saygıyı elden bırakmamaktır. Yapılan konuşmalar ve tartışmalar ne kadar hararetli olursa olsun, birbirimize olan saygımızı korumamız gerekiyor. Fakat anlamakta zorlandığımız bir konu var. Kreş açtığımız günden beri, çeşitli engellerle uğraşıyoruz. Açılış sürecimizde, biliyorsunuz ki itfaiye raporu aldık. Bunu defalarca dile getirdik ve yine söylüyoruz: İtfaiye raporumuz var. Lütfen yaptığımız görevin tanımını öğrenin. Belediye meclis üyeleri olarak bizim görevimiz, belediyenin yaptığı işlemleri denetlemek ve sorgulamaktır. Yani teftiş yetkimiz var. Seçildiğimiz bu görevin bilincinde olmalıyız. Eğer isterseniz, itfaiye raporunu da inceleyebilirsiniz. Oradaki çocukların daha önce nasıl bir ortamda bulunduğunu, bugün hangi koşullarda olduklarını sorgulamak hakkınızdır. Belediyenin işlemlerini denetlemek ve teftiş etmek bizim yetkimiz dahilindedir. Belediye meclis üyelerinin görev tanımı yasalarla belirlenmiştir ve bu bilgilere açık kaynaklardan ulaşabilirsiniz. Grup başkanvekilimizin oturduğu siteyi kastettiğinizi anlıyoruz. Kastamonu'da, Ankara Kavşağı'nda ya da başka bölgelerde ortak kullanım alanlarının nasıl değerlendirildiğini tartışabiliriz. Ancak bunu kişisel bir konu haline getirmek doğru değildir. Eğer ‘Benim oturduğum sitede imar yolsuzluğu var’ demek istiyorsanız, bunu açıkça ifade edin. Türkiye genelinde pek çok site yapılaşmasında belediyeler, ortak kullanım alanlarını kamuya terk etmeyebiliyor. Bu yaygın bir sorundur ve yalnızca belirli bir bölgeye özgü değildir. Ben bir mühendis olarak, imar işlerine dair bilgi sahibiyim. Eğer merak ettiğiniz bir konu varsa, imar müdürlüğüne giderek detaylı bilgi alabilirsiniz. Belediyenin imar planları herkesin erişimine açıktır ve gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz. Ancak belediye meclis toplantılarında, yeterli hazırlık yapmadan konuşmak yerine, önce konuyla ilgili bilgi edinmek daha sağlıklı olacaktır. Biz, imar durumunu ve planları sizlerle paylaşabiliriz. Açık ve şeffaf bir yönetim anlayışını destekliyoruz, ancak bunun karşılıklı olarak bilinçli ve yapıcı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir” dedi.
‘Arkadaşlarımızın İş Güvenliğini Sağlamak Gibi Bir Sorumluluğumuz Var’
Şehrin sorunlarına değinen Belediye Başkanı Baltacı; “Şehri Şahane Meselesi. Bu projeyi kimin yaptığını dolandırmaya gerek yok. Şehri Şahane olarak bilinen binalar, Sayın Turhan Topçuoğlu'nun döneminde yapıldı. O dönemin belediye meclis üyeleri, imar planını belirleyerek bu projeyi hayata geçirdi. Biz hiçbir zaman ‘çok katlı bina yapılmaz’ şeklinde bir mücadele vermedik. Ancak emsal artışları üzerinden değerlendirmeler yapıldı. Eğer bu konuda eleştiriniz varsa, ruhsatı ve süreci açıkça ifade edebilirsiniz. Bizim yönetimimiz bu konuda şeffaf davranmaktadır. İkinci olarak, çalışan arkadaşlarımızın iş güvenliğini sağlamak gibi bir sorumluluğumuz var. Eğer bir eksik varsa, bunu gidermek bizim görevimizdir. Ancak belediye başkan yardımcımızın da ifade ettiği gibi, bir meseleyi eleştirirken önce kendinize de bakmalısınız. Sizin döneminizde yaşanan iş kazalarıyla ilgili herhangi bir hesap soruldu mu? Örneğin, sadece Soma’daki maden faciasında 320 madenci hayatını kaybetti. Bunun dışında Pamukova’daki tren kazasında kim hesap verdi? Bozkurt’ta yaşanan sel felaketinde 64 insanımız hayatını kaybetti, ancak bir müteahhit bile 3 ay tutuklu kalmadı. Adana Aladağ’da 11 çocuk hayatını kaybetti. Bu olay belediye sınırları içinde gerçekleşmesine rağmen belediye başkanına bir soruşturma açıldı mı? Belediye başkan yardımcısı hakkında bir işlem yapıldı mı? İnsan, bir şey söylerken önce dönüp kendisine bakmalı. Eğer iktidardaysanız, bu sorumluluğun da farkında olmalısınız. Ancak görüyoruz ki, işin içinde CHP varsa, suçlu CHP oluyor; yoksa iş Allah’a havale ediliyor. Eğer Kastamonu ile ilgili bir mesele konuşulacaksa, bunu ciddiyetle ele almak gerekir. Biz elimizdeki belgeleri, delilleriyle birlikte valiliğe ve İçişleri Bakanlığı’na gönderdik. Peki, bu dosyaları açıp incelediniz mi? İçeriğinde ne var, hangi deliller sunulmuş, neden soruşturma açılmamış hiç merak ettiniz mi? Şimdi soruşturmalar konusunda konuşuluyor ve bunların konuşulmaması gerektiği söyleniyor. Peki, neyi konuşacağız? Biz, Kastamonu’nun meselelerinin bir daha yaşanmaması için bu konuları gündeme getiriyoruz ve önlem almaya çalışıyoruz. Bu, oldukça kıymetli bir durumdur. Necati Bey birçok değerlendirmede bulundu. Ancak yine söylüyorum, lütfen belediye meclis toplantılarını takip edin. Biz arsa sattık. Sattığımız arsalar, belediyenin ürettiği ve elimizde bulunan arsalardır. Eğer mesele arsa üretmekse, Kastamonu’da en fazla arsa üretimi Kuzeykent döneminde yapılmıştır. 1985’ten bu yana birçok arsa takas yoluyla elden çıkarılmıştır. İnsan vicdansız olamaz, ancak biz bu konuları açıkça konuşuyoruz” ifadelerine yer verdi.
‘Vergi Borçlarınız Karşılığında Bize Arsa Bıraktınız, Biz De Bu Arsaları Sattık’
Arsa satışları hakkında konuşan Başkan Baltacı; “Vergi borçlarınız karşılığında bize arsa bıraktınız, biz de bu arsaları sattık. Siz bize bütçe bıraktınız, biz de bu bütçeyi değerlendirdik. Ancak bakıyoruz ki, ülkenin Cumhurbaşkanı, sanki başka bir ülkenin belediyelerini eleştiriyormuş gibi ‘belediyeleri silkeleyin’ diyor. Hükümet, bazı şirketleri koruyup kollarken, belediyelere sürekli saldırıyor. 31 Mart’tan bu yana ülkenin gündemi, siyasi itibarı koruma çabasına kilitlenmiş durumda. Ekrem İmamoğlu kürsüde konuşmasını bitirmeden hakkında soruşturma açıldı. Ancak Melih Gökçek hâlâ yerinde duruyor. Rıza Zarrab’ın önüne yattınız, Amerika’da aylık yayınlar yaptılar, ancak buna dair hiçbir şey söylemiyorsunuz. Sürekli Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine saldırıyorsunuz. Ama biz, buna rağmen Kastamonu’nun meselelerini konuşuyor ve şehrimizin geleceği için çalışıyoruz. “Belediyecilik hizmetlerini aksatmadan yürütmeye devam ediyoruz ve projelerimizi hayata geçiriyoruz. Sokağa çıkın, vatandaşa sorun: Kim Kılıç'tan rahatsız? Kim ‘Sustu’ projesinden rahatsız? Kim etüt merkezlerinden ya da diğer projelerimizden rahatsız? Bunları bir konuşun. Evet, yatırım yapmaya devam edeceğiz. Şu ana kadar üç ana başlıkta projelerimizi toparladık ve hazırlıklarımız tamam. Nisan ayından itibaren yatırımlarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Gelelim trafik meselesine. Bu, Kastamonu’nun en büyük sorunlarından biri. Ancak otopark ücretlerinin artması belediyenin suçu değil. Mazota, elektriğe, doğalgaza zam gelmiş. Ülkemizde ekonomik şartlar değişmiş. Yani biz otopark ücretlerine zam yapmazsak, bu sorunu nasıl çözeceğiz? Otopark esnafının giderleri var. İşçi maaşları, kira, elektrik, bakım maliyetleri. Bunlar nasıl karşılanacak? Siz enflasyonu tek haneli rakamlara düşürün, alım gücünü artırın, ekonomiyi toparlayın, biz de zam yapmayalım. Ama şu an siz yüzde 44’lük bir vergi güncellemesi yapıyorsunuz, sürekli her şeye zam getiriyorsunuz. Peki, biz otopark ücretlerine neden zam yapmayalım? Ayrıca, Kastamonu’daki trafik sorunu yalnızca otopark ücretlerinden kaynaklanmıyor. Bu konuya dair detaylı bir çalışmamız var ve yakında sizlerle paylaşacağız” ifadelerine yer verdi.
‘Allah Var Yukarıda, Allah'tan Korkun’
Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Meclis Üyesi Tufan Seyidoğlu ise; “Şimdi ben birkaç tane belgeli konu üzerinde konuşacağım. Şu an cemaat ve tarikatların binin üzerinde kreşi var. Buna karşılık, Atatürkçü Cumhuriyetçi insanların, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin sahip çıkmaya çalıştığı, 657 tane kreşi var. Bu sorular sorulurken, cemaat ve tarikatların kurduğu kreşler, yurtlar, okullar hangisi denetlenmiş? Bana bir tane örnek versinler, kötü örnek değildir. 10'a çıkartın, her zaman katılıyorum, kötü değildir ayrıca. O yangında vefat edenlere Allah'tan rahmet, mekanları cennet olsun. Şimdi, 900 küsur metrekarelik bu pul otelin ruhsatı alınmış. Ruhsat alınırken 3 bin 700 metrekarelik inşaat ruhsatı alınmış. Bunu ben araştırıp daha önce bulmuştum. Yangın olduğu zamanki kapalı alan 17 bin metrekare. Bakın, 17 bin metrekare gerisi kaçak. Ben bunu bilmeniz için söylüyorum, kusura bakmayın. Mücavir alanda olmayan bir otel, belediye sınırında olmayan bu oteli denetleyen Turizm Bakanlığı'dır, belediye hiçbir şekilde sorumlu değildir. Bugün modern bir yangın çıksa, belirgin bir sorun olmaz, oranın ulaşım imkanı sağlanmaktadır. Buraya müdahale eden, denetleyecek, her türlü açığı kapatacak olan, özel dairenin yetkisi altındaki makamdır. Önemli bir şey daha söyleyeceğim. Eski Sağlık Bakanı'nın, yaptığı işlerle ilgili denetim hakkı var mı? Sağlık Bakanı özel hastanelerin sahibi olduğu için dikkat edin. Bayındır'da bakan atanıyor, müteahhit olan bir Bakan atanıyor, Turizm Bakanı atanıyor, torun sahibi arkadaşlar çelişki var, yapmayın. Allah var yukarıda, Allah'tan korkun. Ama kendinize göre olursa, kader, kısmet, CHP'li belediye varsa yüklenin. Allah'ın da bir adaleti var, bunu hiç kimse unutmasın. En önemlisi şudur: Şimdi, önceki konuşmalarda Hasan Bey bizi topladı, Sayın Başkanım, arkadaşlar dedi, belediye meclis üyesi olacak arkadaşlar kesinlikle, belediye iş yaptırmam, kesinlikle yaptırmayacağım. Eğer böyle niyeti olan varsa, belediye işlerinden uzak dursun. Ha, olmasa dahi ithalat çözüm, ihalede hak, hukuk, kimse iş arıyorum demesin. Böyle bir başkanla çalıştığım için gurur duyuyorum. Şunu ifade ediyorum: Kanun neyse, muhalefet de olsa, iktidar da olsa, belediyesi olan kişi, kanun yolunu belli diyerek iş yapamaz. düştükten sonra bile 5 yıl iş yapamıyor. Bir de Allah var, Allah var değiştiren ihanet yenir. Bir tanesi başkanlık yapıyor, 23 tane kocaman iş yapıyor ve bunlar şu an bizim belediyede atıl durumda, işler yapılmış, harabe durumda, ticaret yapıyorlar. Bir tanesinde betonarme binayı Kuzeykent'te takas yapıyorlar. Bakıyorlar, 10'a çıkarıyorlar, buna Allah yukarıda hiç mi Allah'tan korkunuz yok? 90 dairelik yalan söyleyeyim, 87 daireye kadar nasıl buluyor? Şu an 23 tane konut takas yapılan yerlerde, belediyenin kamu zararı çok büyük. Bunu bir şey bizi suçlarken, ilk önce iğneyi kendinize batırın, ondan sonra çuvaldızı başkasına batırın. Allah için, halk, hukuk, adalet herkes için lazımdır. Bu yanlış dedikten sonra, bu ülke ayağa kalkmaz. Bunu, güzel insanların vicdanına bırakıyorum” şeklinde konuştu.
‘Kastamonu'da Glutensiz Ürün Üreten Yerel Bir Firma Mevcut Değil’
Glutensiz ürünleri halk ekmek noktalarında vatandaşlarla buluşturmak istediklerini belirten CHP Belediye Meclis Üyesi Vuslat Atak; “Değerli Başkanım, değerli meclis üyeleri, kıymetli Kastamonulular, Glutensiz ürünleri halk ekmek noktalarımızda hemşehrilerimizle buluşturmak süreci hakkında bilgilendirme yapmak istiyorum. Bu süreç, çölyak hastalarının belediyemizi ziyaretiyle başladı. Birkaç zincir market dışında alternatifinin olmadığını, önceki dönem belediye yönetimlerine de bu sorunu ilettiklerini ancak bir çözüme ulaşamadıklarını ifade ettiler. Bu sorunun çözümü noktasında bizden destek istediler ve biz de bu sorunu ciddiyetle ele alacağımızı ve gerekli adımları atacağımızı söyledik. İlk olarak yerel üreticilerimiz ve kooperatiflerimizle irtibata geçtik. Ancak çapraz bulaşma riskinden dolayı Kastamonu'da kısa sürede glutensiz ürün üretiminin mümkün olamayacağını ilettiler. Yani kısacası, şu anda Kastamonu'da glutensiz ürün üreten yerel bir firma mevcut değil. Öyle iddia edildiği gibi Kastamonu'da üretilen ürünleri gidip İstanbul'dan getirmiş değiliz. Bu iddiayı ortaya atanlar, bu olayı farklı mecralara çekmek isteyenler, maalesef iyi niyetli değiller. Bu iddiaları ortaya atanların, yok yere Kastamonu gündemini meşgul edenlerin niyetlerini biliyoruz. Lütfen unutmayalım, yıllardır el değmeden en üst kalitede üretimi yapılan bu ürünleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek'ten değil, Şen Kardeşler gibi güvenilir markalardan tedarik ediyoruz. Sonuç olarak, biz Kastamonu'da vatandaşlarımızın talep doğrultusunda bir ihtiyacı gidermek için adım attık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve yine vatandaşlarımızın talebi doğrultusunda özel bir markanın glutensiz ürünlerini halk ekmek noktalarımızda vatandaşlarımızla buluşturduk. Burada yaptığımız şey aslında aracılık etmek oldu. Daha önce bu ürünleri Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerden sipariş getiren vatandaşlarımız, artık kendi şehirlerinde bu ürünlere kolayca ulaşabilir oldu. Böylece, glutensiz ürünlerin tedarik noktasında hastalarımızın yaşadığı sıkıntıları ortadan kaldırdık. Bunun için çok mutluyuz, çünkü sağlıklı gıdaya ulaşmak her vatandaşımızın hakkıdır. Ayrıca bir noktaya daha değinmek istiyorum: Biliyorsunuz ki halk ekmek noktalarımızda yalnızca ekmek satılmıyor. Vatandaşlarımıza 4 noktada sağlıklı, kaliteli ve uygun fiyatlarla ekmek sunuyoruz. Göreve geldikten sonra, hizmet noktalarımızın kapasitelerini yaklaşık %30 oranında artırdık. Şu anda piyasada ekmek 12 TL 50 kuruştan satılırken, halk ekmek noktalarımızda 9 TL'den satılmaktadır. Yuvamız Kastamonu'da, hiç kimse bir adım dahi geride kalmasın diye desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz. Belediye Başkanımız Hasan Baltacı öncülüğünde mücadelemizi ve dayanışmamızı büyüterek sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
‘Hepimizin Hedefi Yeşil Alanları Çoğaltmak’
Yeşil alanların çoğalmasına önem verdiklerini söyleyen AK Parti Grup Başkanvekili Necati Atak; “Tufan Bey, geçen konuşmasında dedi ki, 'Biz betonlaşmadan yeşil alanları çoğaltacağız' dedi. Hepimizin hedefi yeşil alanları çoğaltmak, bu gayet doğal bir hedef. Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burada iyi niyetle başlamış. 240 dönümlük alanla ilgili olarak, biraz önce ben not almıştım. Bu ihale bedeli daha önce 41bin 290 TL olarak belirlenmiş, ancak sonrasında 200 milyon 127 bin TL'ye kadar çıkmış. Bu dönem içerisinde, bu niyetle başlanan çalışmalar, deprem olayından sonra bir ara vermek zorunda kalmış. Ben de bu konuda çok ilgilendim. Hatta hukuki açıdan da sorumluluk taşımam gerektiğini düşündüm. Bu konuda Belediye Başkanı Necati Bey'e de söyledim; 'Buradaki ağaçlar kuruyor, yazık günah!' dedim. Ancak, dedi ki; 'Kimse soramıyor, biz burada yapacak bir şey bulamıyoruz.' Dolayısıyla, bir şekilde bu sorun çözülmeli ve o ağaçlar dikilmeli. Hakikaten içim sızladı, ancak demek istediğim şu: Bu belediyenin, Belediye Başkanı Necati Bey'in, AK Parti'nin ya da herhangi bir partinin değil, Kastamonu halkının ortak sorunudur. Hep beraber bu konuda çözüm bulmamız lazım. Ağaçlar, bu bizim hepimizin sorumluluğudur. Bakın, AK Parti'den gelen araç sayısı şu an burada. Buradaki yanlışlıkları kabul ediyorum, ama hep beraber sahip çıkmamız gereken bir konu. Bu, Kastamonu'nun ortak malıdır, hep birlikte bu sorunu çözmemiz lazım. O ağaçlar, bu şehirdeki sokaklar bizim. Bu konuda çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Önceden de ihtiyaca göre çeşitli projeler yapılmış ve bu projeler zamanında ihtiyaç duyulmuş. Ancak, şimdi o ağaçların kurumasına, bu şehirdeki insanların bu ağaçları kaybetmesine müsaade edemeyiz. Neticede, hep beraber bu konuda sahip çıkmalıyız. Kastamonu'nun gelişimi için yapılan her kazanımı değerlendiremedik. Ancak bunu birlikte sahiplenmeliyiz. Orada yaşanan sorunları büyütüp, 'Şu hatayı yaptı, bu yanlış oldu' demek yerine, hep beraber bu sorunları çözmeliyiz. Bizim ortak amacımız Kastamonu'yu daha iyi bir şehir yapmak olmalı. Bu konuyu hep beraber takip etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
‘Önceliğimiz Bellidir, Bu Halkın Çocuklarıdır, Gençleridir, Kadınlarıdır’
CHP Belediye Meclis Üyesi Burak Livan; “ Geçtiğimiz hafta sonu, başkanımızın ve misafirlerimizin katılımıyla, Akademik Kastamonu'da öğrenci ve velilerimizle bir buluşma gerçekleştirdik. Öncelikle bizler, seçim öncesinde verdiğimiz sözün gereği olarak burada bulunuyoruz. Akademik Kastamonu'da geçen hafta gördüğümüz heyecanı paylaşmak, gerçekten büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Ancak bu konuda birkaç başlığa değinmeden edemeyeceğim. Şu anki eğitim sistemimiz, ne çağdaşlıkla ne de kamusal hizmet anlayışıyla bir ilişki içinde. LGS sınavlarında öğrencilerimizin net ortalamalarını, başkanımıza yaptığı konuşmada aktarmıştım. Durum gerçekten içler acısı. Bunun en büyük nedeni, bilimden ve çağdaşlıktan uzaklaştırılan eğitim sistemidir. Bu ülkede çocuklarımız, LGS'de matematikten 6,93, YKS'de ise 7,95 net ortalama yapabiliyor. Bundan daha açık bir sistem iflası görülmemiştir. Ülkemizde nitelikli eğitim, artık sınıfsal bir sorun haline gelmiştir. Eğer paramız varsa, özel okullarda ya da kolejlerde eğitim alabiliyoruz. Paramız yoksa, iktidarın etrafındaki eğitime mecbur kalıyoruz. Ancak biz buna izin vermedik, vermeyeceğiz de. Bir günden beri söylüyoruz: Önceliğimiz bellidir, bu halkın çocuklarıdır, gençleridir, kadınlarıdır. Eğitimde ortadan kaldırılan fırsat eşitliğine karşı mücadele etmek, çocuklarımıza borcumuzdur. Bu yüzden, çocuklarımızı amasız ve fakatsız korumak, onları geleceğe hazırlamak zorundayız. Onlar, adil ve eşit şartlarda eğitim alabilsinler diye Akademik Kastamonu'dan büyük mutluluk duyuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere miras bıraktığı Cumhuriyetin değerini bilen, onun ilke ve inkılaplarına sahip çıkan nesiller yetiştirmekle yükümlüyüz. İşte bu yüzden Kastamonu Belediyesi olarak, AR-GE Müdürlüğü çatısı altında hayata geçirdiğimiz Akademik Kastamonu projesiyle öğrencilere ücretsiz eğitim desteği sunuyoruz. Bunun yanında, ücretsiz yardımcı kaynak desteği de sağlıyoruz. Malumunuz, özel dershanelerde bir yıllık eğitim ücretleri 150 bin TL'yi bulabiliyor. Biz, bunu tamamen ücretsiz bir şekilde sunuyoruz. Peki, ne sunuyoruz? Bugün, 9 dersliği ve 12 öğretmeniyle yaklaşık 200 öğrenciye Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Fizik, Kimya, Biyoloji, Sosyal Bilgiler, İngilizce ve Fen Bilgisi branşlarında yüzde 100 ücretsiz eğitim veriyoruz. Bu sayıyı her geçen gün artırarak yolumuza devam edeceğiz. Kastamonu'da, 'ben dershaneye gidemedim' diyen bir çocuk bırakmak istemiyoruz. Temel belediyecilik hizmetlerini eksiksiz bir şekilde yerine getireceğiz. Bu hedefle, Kastamonu'da en iyi hizmeti, en iyi belediyeciliği sunmaya devam edeceğiz. Tüm bunlardan öte, hangi koşullar altında olursa olsun, çocuklarımızın geleceğini inşa etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Süt Kuzusu projemizde olduğu gibi, Akademik Kastamonu projemizde de bulduğumuz her kuruşu, alabildiğimiz her bütçeyi bu şehrin çocukları için harcamaya devam edeceğiz. Bunu da milletin evlatlarını her şeyin önünde tutarak yapacağız” dedi.
Toplantının devamında Bolu’da yaşanan yangın faciası hakkında diğer meclis üyeleri de görüşlerini dile getirdiler.