Bayramda et tüketimine dikkat!
Halk Sağlığı İl Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı basın açıklamasında sağlıklı bir bayram geçirmek için doğru besin seçiminin ve kurbanlık kesimlerinin doğru şekilde yapılmasının çok önemli olduğu belirtilirken gıda güvenliği, etlerin saklanması, hazırlanması ve pişirme yöntemleri konularında bilinçli davranılması gerektiği vurgulandı. Kurban Bayramı'nda ikram edilen kavurma ve şeker, tatlı, çikolata gibi şekerli besinlerin beslenme düzenimizde değişikliklere...
Halk Sağlığı İl Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı basın açıklamasında sağlıklı bir bayram geçirmek için doğru besin seçiminin ve kurbanlık kesimlerinin doğru şekilde yapılmasının çok önemli olduğu belirtilirken gıda güvenliği, etlerin saklanması, hazırlanması ve pişirme yöntemleri konularında bilinçli davranılması gerektiği vurgulandı. Kurban Bayramı’nda ikram edilen kavurma ve şeker, tatlı, çikolata gibi şekerli besinlerin beslenme düzenimizde değişikliklere neden olduğunun ifade edildiği açıklamada; “Bunun yanında bayram ziyaretleri nedeniyle öğün saatleri ve düzeni de değişir. Artan kırmızı et ve tatlı tüketimi, yağ ve kolesterolde ani yükselişlere neden olmaktadır. Beslenme düzenindeki değişikliklere karşı tedbir alınmazsa sindirim güçlüğü, kabızlık, mide rahatsızlıkları, kalp çarpıntısı, tansiyon yükselmesi gibi sağlık problemleri yaşanabilir” denildi. “ETLER VÜCUDUMUZUN YAPI TAŞI OLAN PROTEİNLERİN EN ÖNEMLİ KAYNAĞIDIR” Kurban etinin saklanması, pişirilmesi ve tüketiminde dikkat edilecek noktaların anlatıldığı açıklamada şunlar ifade edildi: “Etler vücudumuzun yapı taşı olan proteinlerin en önemli kaynağıdır. İyi kalite proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller (özellikle demir, çinko, fosfor, magnezyum) ve vitaminleri (özellikle B12, B6, B1 ve A vitamini) de içerirler, ancak C ve E vitaminini içermezler. Bu nedenle içerisindeki doymuş yağ oranı yüksek etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi veya dengeli bir karışım sağlamak için az zeytinyağı konulmuş salatayla birlikte tüketilmesi dengeyi sağlayabilir ve oldukça sağlıklı bir yöntemdir. Bu yöntemle besin çeşitliliği sağlanarak sebzelerde bulunan C vitaminiyle, etlerde bulunan demirin emilimi artırılmış olur.” “ET BUZDOLABINDA BİRKAÇ GÜN BEKLETTİKTEN SONRA TÜKETMELİDİR” Etin sindirimi zor olan bir besin olduğu belirtilirken; “Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik, hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa yol açar. Bu nedenle özellikle mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemeli, buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra tüketmelidirler. Bunun sebebi; hayvanlardaki mikroorganizmalar kesimden sonra 24 saat içinde ölür ve hayvan ilk kesildiğinde ölüm sertliği (rigor motris) olarak adlandırdığımız sertlikte olur. Büyükbaş hayvanların etleri 0 derecede 7-10 gün bekletildiğinde tam yumuşama sağlanır ve etin lezzeti artar” denildi. “ETLERİN DONDURULDUKTAN SONRA TEKRAR ÇÖZÜNMESİ MİKROORGANİZMALAR İÇİN ÜREME ORTAMI OLUŞTURUR” Etlerin kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli besinler olduğunun vurgulandığı açıklamada şunlar ifade edildi: “Etlerin dondurulduktan sonra tekrar çözünmesi bazı mikroorganizmalar için üreme ortamı oluşturur ve bu da sağlığımızı tehdit eder. Çözünen et hemen pişirilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır. Etlerin, oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil yine buzdolabının alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin çabuk çözünmesi amacıyla uygulanan kalorifer, soba üzerinde çözünme, oda sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli sonuçları da beraberinde getirmektedir. Etleri büyük parçalar halinde değil, küçük parçalar halinde temiz buzdolabı poşetine sarılarak, buzdolabının buzluk kısmında saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler, buzlukta birkaç hafta, derin dondurucuda ise 3 ay saklanabilir.” “ET KAVRULARAK VEYA KIZARTILARAK PİŞİRİLMEMELİDİR” Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için; kalp damar hastalığı, diyabet (şeker) hastalığı, yüksek tansiyonu ve böbrek hastalığı olan kişilerin ve genetik açıdan bu hastalıklara yakalanma riski yüksek olan kişilerin Kurban Bayramı'nda yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeleri gerektiği vurgulanırken; “Etin görünür yağları mutlaka temizlenmeli, sakatat tüketiminden kaçınılmalı ve et kısıtlı miktarlarda tüketilmeli ve aşırıya kaçılmamalıdır. Etlerin tüketim miktarlarının yanında pişirme yöntemleri de önemlidir, etler haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle pişirerek tüketilmelidir. Et kavrularak veya kızartılarak pişirilmemelidir. Etler ızgarada pişirilirken, etle ateş arasındaki uzaklık eti yakmayacak ve kömürleşme sağlamayacak şekilde ayarlanmalı. Pişirme esnasındaki çok yüksek ısı, etin dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi kaybını artırır. Bu nedenle etlerin iç sıcaklığı en az 75 ºC olmalıdır. Dışı pişen, içi çiğ kalan etlere dikkat edilmelidir. Çiğ et yüksek risk taşıyor olmasından dolayı tüketiminden kaçınılmalıdır. Yüksek ateş yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz” açıklamasında bulunuldu. “HER YAPILAN KAÇAMAĞIN SAĞLIK AÇISINDAN RİSK OLUŞTURDUĞU UNUTULMAMALIDIR” Ülkemizde eti kavurma yönteminin Kurban Bayramı klasiği haline geldiği belirtilirken konuyla ilgili şu açıklamalara yer verildi: “Etin içeriğinde bulunan yağ, yemeğin lezzeti için yeterli olduğundan ayrıca yağ eklemeye gerek yoktur. Bu nedenle etin içine tereyağı ve kuyruk yağı konulmadan, kendi suyu ile kısık ateşte pişirilmesi en doğrusudur. Mümkün olduğunca az tüketilmeli, aşırıya kaçılmamalıdır. Diyabet hastalığı, böbrek hastalığı, yüksek tansiyon, kalp damar hastalığı gibi kronik rahatsızları olan bireyler bayramda da beslenme düzenini bozmadan diyetlerine devam etmelidir. Her yapılan kaçamağın sağlık açısından risk oluşturduğu unutulmamalıdır.” ZOONOTİK HASTALIKLARA DİKKAT Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar olduğu ve bu hastalıklara zoonotik hastalıklar denildiği belirtilen açıklamada konu hakkında şu bilgiler verildi: “Bunların arasında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Tularemi, Hanta, Brusella, Kuduz, Şarbon, Kist Hidatik, Tüberküloz vb. hastalıkları sayabiliriz. İnsanlara bulaşmaları genellikle hayvanların vücut sıvılarına temasla ve hayvanların pişmeden, çiğ veya az pişmiş yenen eti ve sütüyle gerçekleşmektedir. Kurban Bayramı dolayısıyla kurban kesimi sırasında ve sonrasında başta kist hidatik, şarbon, bruselloz, tüberküloz gibi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların bulaşmaması için; kurban kesen ve hayvanı yüzerek et taksimi yapan kasap ve kasap yardımcıları ile kurban sahiplerinin etle temas eden uzuvlarında yara olmaması, bu durumda olanların kesim, yüzme ve et taksimi işini yapmaları zorunlu ise hijyenik eldiven kullanmaları, elinde yara olduğu halde eldiven kullanmadan kesim işlemi yapılmışsa bu etlerin çok iyi pişirildikten sonra tüketilmesi uygun olacaktır. Genel hijyen kurallarının uygulanması yeterli bir korunma yöntemidir. İnsandan başka koyun, keçi, sığır ve manda gibi otla beslenen hayvanlar da yumurtaları alarak hastalanırlar. Alınan bu yumurtalar, bağırsaklardan geçerek çeşitli organlara yerleşerek kist formunda yaşarlar. Bu kistleri içeren hayvan etleri ve sakatatlar, köpekler tarafından yenildiği zaman parazit köpeğin bağırsaklarda olgunlaşır. Yumurtaların atılmasıyla da hastalık yayılmaya başlar. Hastalık kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca belirtisiz seyredebilir. Fakat kist büyüdükçe, bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir. Hastalığa yakalanmada en büyük risk grubunu veteriner kontrolünden geçirilmemiş, parazit mücadelesi yapılmamış ve aşılanmamış köpeklerle teması olan koyun, keçi, inek gibi hayvanlarla yakın temasta olan, yani hayvancılıkla uğraşan kişiler oluşturmaktadır. Ülkemizde kist hidatiğin sorun olmasının en önemli nedenlerinden birisi de özellikle kurban bayramlarında yapılan kesimler sonrası kistli ve hastalıklı sakatatları toprağa gömmek yerine, köpeklere yedirmek ya da rastgele ortada bırakarak sokak köpeklerinin bu sakatatlarla beslenmelerine yol açılmasıdır. Bu nedenle hastalıktan korunmak için; köpek ve kedilere mümkün olduğu kadar çiğ et verilmemelidir. Hayvan sakatatları çöpe atılmamalı, kedi köpek gibi sokak hayvanlarının ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde toprak içine derince gömülerek imha edilmelidir.”